Antik Yunan sanatı
From Wikipedia, the free encyclopedia
Bugünkü Yunanistan topraklarına Yunanlar ayak basmadan önce, Girit, kültürel gelişimin öncülerindendi. Burada Neolitik'ten son Tunç Çağına kadar sürekli bir gelişim izlenilebilir. Minos kültürü; Girit'teki Bronz Çağ kültüründeki kral Minos'a bağlanarak adlandırılmaktadır. Bununla birlikte bir tür akraba olarak tanımlayabileceğimiz Yunan topraklarındaki kültür için "Hellas" terimi kullanılmıştır. Ayrıca "Kiklad" terimi de Kiklad’larda bulunan 3000 yıllık mermer heykelcikleri ve çömlekleri için kullanılmıştır. Bu adlandırmalar dönemi inceleyen arkeologlar tarafından verilmiştir. Kiklad yapıtları, Minos ve Hellas kültürü ile ilişkili değildir. Tam tersine bu yapılar yerel olarak sınırlanmış ve bugüne dek az tanınmış bir kültür çevresine bağlıdır. Erken Minos kültürünün en önemli kalıntıları Girit'in doğu bölümünde, özellikle Gurnia, Vasiliki, Palaikastro gibi küçük kentlerle komşu adalardan Pseira ve Mochios'da bulunmuştur. Akdeniz çevresiyle de karşılıklı ilişkiler kurduğu açıkça bellidir.[1]
Bu madde, Vikipedi biçem el kitabına uygun değildir. (Aralık 2016) |
Yunan sanatının başlangıç noktasının Miken Çağı olduğu düşünülür. Fakat Miken sanatı gerek dış görünüş açısından, gerekse hemen hemen tüm içeriği yönünden geniş ölçüde Girit etkisi altındadır. Miken Çağı bittiğinde, yeni biçimler ve konuları olan başka bir sanat yavaş yavaş gelişim olanağı bulur. Arkeologların önceleri yorumladığı gibi, kültürler arası doğrudan bir kesinti olmamış, yavaş gidişli bir değişim olmuştur. Minos ve Mikenliler'in sanatlarına yansıttıkları dalgalı hatlar, bitki ve deniz yaratıklarını gösteren doğalcı betimler yerine, çizgisel örneklerden oluşan bir geometrik dizge ortaya çıkmıştır. Aynı sırada tunç yerine demir el araçları kullanılmaya başlanmıştır. Böylece MÖ 11. - 8. yüzyıl arasındaki zaman dilimi, İlk Demir Çağ ya da Geometrik Çağ olarak adlandırılır.[2]
MÖ 8. yüzyıl sonunda ve 7. yüzyılda dizgesel geometrik üslup yabancı etkiler altında kalarak, giderek değişmiştir. Bu dönemde gerçekleşen tüm Akdeniz dünyasındaki değişimin sonucu olarak Doğu etkisi, bu çağın çömleklerine yansımaktadır. Resim yöntemi yönünden de bu dönemin önemi büyüktür, çünkü siyah figürlü resimlerin başlangıcı da bu tarihlerde olmuştur.
MÖ 7. yüzyılı Yunan heykelciliğinin başlangıç noktası olarak alırız. Yaklaşık insan boyutunda ya da daha büyük heykel ve kabartmalar bu tarihten itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır.[3] Bir ya da iki yüzyılı kapsayan bir süre içinde, Yunanlar Doğu'da birkaç bin yıl geçerli olan bir süreci alarak, doğaya uygun olan ve anatomik yönden doğru işlenen bir biçime sokmuşlardır. Dünya tarihinde en iyi heykellerin bir kısmı Antik Yunanlar tarafından yapıldı diyebiliriz. Çünkü Yunanlar, insan vücudunu tasvir etme konusunda bir ölçü ortaya koydular ve hayranlık uyandıran bu ölçü, sonraki dönemlerin ideal temelini oluşturdu.[4] Arkaik dönem sona ererken Yunan heykelcileri, insan anatomisinde bütün ile parçaların ilişkisini kavradılar. Bu erken dönem heykeli üzerinde başlıca yazılı kaynaklar Yaşlı Plinius ile Pausanista'dır. Orijinal heykellerin birçoğu kayboldu veya Klasik Dönem'in sonunda istilacılar tarafından götürüldü.[5]
MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısında, Yunan sanatçıları doğaya en yakın biçimlere varma amaçlarına ulaşmışlardır. Bir önceki dönemin bezemecilik üslubu ile yeni dönemin doğacılık üslubunu birleştirmişlerdir. MÖ 5. yüzyılın ikinci çeyreği, Klasik üslubun başlangıcını belirtir. Hellenistik Çağ'la birlikte Yunan dünyasının sınırları genişlerken, Yunan sanatı da Yunan uygarlığının yayıldığı ülkeleri aşarak Doğu'ya kadar ulaşmıştır. Bu genişleme ile birlikte her alanda olduğu gibi sanat alanında da köklü değişim ve yenilikler oldu.
Romalılar MÖ 2. yüzyılda Yunanistan'ı fethetmeye başladıklarında elde ettikleri hazineler karşısında hayrete düştüler ve Roma'ya götürmek üzere binlerce Yunan kabartmasına ve heykeline el koydular. Livius'un dediğine göre; M. Fulvius Nobilior'un MÖ 187'de düzenlediği zafer alayında galip komutanın önünden Ambrakia ganimetlerinden 785 tunç ve 230 mermer heykel taşındı.[6] Bir süre sonra Yunan sanatı örneklerini toplamak moda haline geldi ve birçok Yunan heykeltıraşı Roma'da atölyeler kurarak, ilk sanat harikalarının taklitlerini ve Romalıların zevkine hitap eden yeni eserlerini ürettiler. Bundan dolayı günümüze ulaşmamış olan Yunan heykelleri, Romalıların Yunan heykellerinden esinlenerek yaptıkları binlerce kopyanın günümüze ulaşmasıyla bizler Yunan heykelleri hakkında bir fikre sahibiz.[7]
Yunan sanatı Roma'yı etkilemesiyle ve bu eserler Roma aracılığı ile Avrupa'ya iletilerek, Rönesans döneminin yapılarına da büyük bir etkisi olmuştur. Rönesans; Avrupa'da, Antik Yunan ve Roma medeniyetine ait unsurların ön plana alınarak, sanat, edebiyat ve bilimde, XV. yüzyılın ve XV. yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirilen büyük gelişmedir.