Yüksek tansiyon da denilen hipertansiyon, atardamarlardaki kan basıncının sürekli yükseldiği uzun süreli tıbbi bir durumdur.[11] Yüksek tansiyon genellikle semptomlara neden olmaz.[1] Ancak felç, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, atriyal fibrilasyon, periferik arter hastalığı, görme kaybı, kronik böbrek hastalığı ve demans için önemli risk faktörüdür.[2][3][4][12]

Pratik Bilgiler Diğer adlar, Uzmanlık ...
Yüksek tansiyon
Diğer adlarArteriyel hipertansiyon, yüksek tansiyon
Thumb
Arteriyel hipertansiyonu gösteren otomatik kol tansiyon aleti (sistolik kan basıncı 158 mmHg, diyastolik kan basıncı 99 mmHg ve kalp atış hızı 80 atım/dakika ile gösterilir)
UzmanlıkKardiyoloji
BelirtilerYok[1]
KomplikasyonKoroner arter hastalığı, inme, kalp yetmezliği, periferik arter hastalığı, görme kaybı, kronik böbrek hastalığı, demans[2][3][4]
NedenleriGenellikle yaşam tarzı ve genetik faktörler[5][6]
Risk faktörüUyku eksikliği, fazla tuz, aşırı vücut ağırlığı, sigara içme, alkol,[1][5] hava kirliliği[7]
TanıDinlenme kan basıncı
 130/80 or 140/90 mmHg[5][8]
TedaviYaşam tarzı değişiklikleri, ilaçlar[9]
SıklıkDünya çapında %16–37[5]
Ölüm9,4 milyon / %18 (2010)[10]
Kapat

Hipertansiyon dünyada önemli bir erken ölüm nedenidir.[13]

Yüksek tansiyon, birincil (sürekli) hipertansiyon veya ikincil hipertansiyon olarak sınıflandırılır.[5] Vakaların yaklaşık %90-95'i "birincil hipertansiyon" olup, altta yatan herhangi belirli sebep olmadan kan basıncının yüksek olması ve genetik faktörlerden kaynaklanan yüksek tansiyon olarak tanımlanır.[5][6] Riski artıran yaşam tarzı faktörleri arasında diyette aşırı tuz, aşırı vücut ağırlığı, sigara içme, fiziksel hareketsizlik ve alkol kullanımı vardır.[1][5] Vakaların geri kalan %5-10'u, kronik böbrek hastalığı, böbrek arterlerinin daralması, endokrin bozukluğu veya doğum kontrol haplarının kullanılması gibi net tanımlanabilir bir nedene bağlı yüksek tansiyon olarak tanımlanan ikincil yüksek tansiyon olarak sınıflandırılır.[5]

Kan basıncı sistolik sistol (büyük tansiyon) ve diyastolik diyastol (küçük tansiyon) basınçları olarak iki ölçüme göre sınıflandırılır.[1] Çoğu yetişkin için istirahat halindeki normal kan basıncı sistolik 100-130 milimetre cıva (mmHg) ve diyastolik 60-80 mmHg aralığındadır.[8][14] Yetişkinlerin çoğunda dinlenme halindeki kan basıncı sürekli olarak 130/80 veya 140/90 mmHg veya üzerindeyse yüksek tansiyon vardır.[5][8] Çocuklar için farklı rakamlar geçerlidir.[15] 24 saatlik bir süre boyunca ayaktan kan basıncı izlemesi, ofis esaslı kan basıncı ölçümünden daha doğru görünmektedir.[5][11]

Hipertansiyon diyabetiklerde yaklaşık iki kat daha yaygındır.[16]

Kan basıncının artışıyla, kalp kanın damarlarda dolaşımını sağlamak için normalden daha fazla çalışmak zorunda kalır. Kan basıncı, kalp kaslarının kalp atışları arasında kasılması (büyük tansiyon) veya gevşemesine (küçük tansiyon) göre değişir.

Atardamarda kan basıncının azıcık artışı bile ortalama yaşam süresinin kısalması ile bağlantılıdır. Beslenme ve yaşam şeklindeki değişiklikler tansiyon kontrolünü iyileştirebilir ve ilgili sağlık komplikasyon risklerini azaltabilir. Ancak, yaşam şeklindeki değişikliklerin etkili olmadığı veya yetersiz kaldığı kişiler için genelde ilaçla tedavi gereklidir. Yüksek tansiyon sonucu beyin kanaması gerçekleşmesi oranı oldukça yüksektir.[17]

Belirtiler ve semptomlar

Hipertansiyona nadiren semptomlar eşlik eder ve teşhisi genellikle sağlık taramasıyla veya ilgisiz bir sorun için sağlık hizmeti aranırken yapılır. Yüksek tansiyonlu bazı kişiler baş ağrılarının (özellikle başın arkasında ve sabahları) yanı sıra baş dönmesi, vertigo, kulak çınlaması (kulaklarda uğultu veya tıslama), görme bozukluğu veya bayılma şikayetlerinde bulunur.[18] Ancak bu semptomlar yüksek tansiyonun kendisinden ziyade kaygıya bağlı olabilir.[19]

Fizik muayenede hipertansiyon, oftalmoskopi ile görülen optik fundustaki değişikliklerin varlığıyla ilişkili olabilir.[20] Hipertansif retinopatiye özgü değişikliklerin şiddeti I–IV arasında sınıflandırılmış olmakla beraber daha az şiddetli türlerin birbirinden ayırt edilmesi zor olabilir.[20] Retinopatinin ciddiyeti, kabaca hipertansiyonun süresi veya ciddiyeti ile ilişkilidir.[18]

Uzun süredir tedavi edilmeyen hipertansiyon, oftalmoskopi ile görülen optik fundustaki değişiklikler gibi belirtilerle organ hasarına neden olabilir.[20] Hipertansif retinopatinin şiddeti, kabaca hipertansiyonun süresi veya şiddetiyle ilişkilidir.[21] Hipertansiyonun neden olduğu diğer organ hasarları, kronik böbrek hastalığı ve kalp kasının kalınlaşmasıdır.[22]

İkincil hipertansiyon

İkincil hipertansiyon, tanımlanabilir bir nedenden kaynaklanan hipertansiyondur ve bazı spesifik ek belirti ve semptomlara neden olabilir. Örneğin Cushing sendromu, yüksek tansiyona neden olmasının yanı sıra sıksık obezite,[23] glikoz intoleransı, ay yüzü, boyun ve omuzların arkasında yağ tümseği (bufalo tümseği denir) ve mor karın çatlaklarına neden olur.[24]

Hipertiroidizm sıklıkla iştah artışı, hızlı kalp atış hızı, şişkin gözler ve titreme ile birlikte kilo kaybına neden olur.

Tiroid hastalığı ve akromegali de hipertansiyona neden olabilir ve karakteristik semptomları ve belirtileri vardır.[24]

Renal arter stenozu (RAS, böbreği besleyen arterlerde daralma), orta hattın solunda veya sağında (tek taraflı RAS) veya her iki yerde (iki taraflı RAS) lokalize abdominal üfürüm ile ilişkili olabilir.

Aort koarktasyonu (aort damarının kalbi terk ettikten hemen sonra daralması) sıklıkla bacaklarda kollara göre kan basıncının azalmasına veya femoral arter nabzının gecikmesine veya kaybolmasına neden olur. Feokromasitoma, baş ağrısı, çarpıntı, solgun görünüm ve aşırı terlemenin eşlik ettiği ani hipertansiyon ataklarına neden olabilir.[24]

Hipertansif kriz

Şiddetli derecede yüksek kan basıncı (sistolik 180'e veya diyastolik 120'ye eşit veya daha yüksek) hipertansif kriz denilir.[25] Bu düzeylerin üstündeki kan basıncı yüksek komplikasyon riski gösterir. Bu aralıkta tansiyonlu kişilerde herhangi bir semptom bulunmayabilir, ancak bu kişilerde baş ağrısı (vakaların %22’si)[26] ve baş dönmesi şikayetlerinin olması genel nüfusa göre daha olasıdır.[18]

Hipertansif krizin diğer semptomları, görme bozukluğu veya kalp yetmezliğine bağlı nefes darlığı veya böbrek yetmezliğine bağlı genel halsizliktir.[24]

Hipertansif kriz yaşayan kişilerin çoğunda yüksek tansiyon olduğu bilinir ancak ilave tetikleyiciler ani tansiyon yükselmesine neden olmuş olabilir.[27]

Hipertansif kriz, uç organ hasarının yokluğuna veya varlığına göre sırasıyla hipertansif aciliyet veya hipertansif acil durum olarak sınıflandırılır.[28][29]

Hedef organ hasarına ait herhangi bir kanıtın bulunmadığı hipertansif acil durumlarda kan basıncının hızla düşürülmesi gerektiğine dair kanıt yoktur.[24] 24 ila 48 saat içinde kademeli kan basıncını düşürmek için hipertansif acil durumlarda ağızdan ilaç kullanımı tavsiye edilir.[27]

Hipertansif acil durumlarda, bir veya daha çok organın doğrudan hasar gördüğüne dair kanıtlar vardır.[30][31] En çok etkilenen organlar beyin, böbrek, kalp ve akciğerlerdir.

Hipertansif kriz, kafa karışıklığı, uyuşukluk, göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi semptomlara neden olur.[27]

Hipertansif acil durumlarda, devam eden organ hasarını durdurmak için kan basıncının daha hızlı düşürülmesi gerekir.[27] Ancak bu yaklaşım için rastgele kontrollü çalışma kanıt eksikliği vardır.[31]

Hipertansif tehlike, aşırı artan kan basıncı sonucunda bir veya daha çok organda doğrudan hasar gözlemlendiğinde olur. Bu hasar, beyin tümörü ve fonksiyon bozukluğunun neden olduğu hipertansif ensefalopatiyi ortaya çıkarabilir ve baş ağrısı bozulmuş bilinç düzeyi (kafa karışıklığı veya sersemlik) ile karakterizedir. Retinal göz diski ödemi ve fundus kanama ve eksüda, hedef organ hasarının diğer belirtileridir.

Göğüs ağrısı, kalp kas hasarının (Kalp krizine yol açabilir) veya bazen aort iç çeperinin parçalanması anlamına gelen aort diseksiyonunun belirtisi olabilir.

Nefes darlığı, öksürme ve kanlı balgam çıkarma akciğer ödeminin karakteristik işaretleridir. Bu durum, kalbin sol karıncık kısmının, kanı akciğerlerden atardamar sistemine yeterli olarak pompalayamaması demek olan sol karıncık yetmezliğine bağlı akciğer doku şişmesidir.[27]

Böbrek işlevlerinin hızla bozulması (akut böbrek yetmezliği) ve mikroanjiyopatik hemolitik anemi de (kan hücrelerinin yok olması) olabilir.[27]

Hamilelik

Hamileliklerin %8-10’unda hipertansiyon görülmektedir.[24] Hamilelikte hipertansiyon sorunu yaşayan kadınların çoğunda önceden primer hipertansiyon vardır.

Hamilelikte yüksek tansiyon, hamileliğin ikinci yarısında ve doğumdan sonraki birkaç hafta için ciddi bir durum teşkil eden preklamsinin ilk belirtisi olabilir.[24]

Tansiyonun yükselmesi ve idrarda protein bulunması, preklamsi teşhisine neden olur.[24] Preklamsi, hamileliklerin %5’inde görülür ve dünyada gebelikte anne ölümlerinin yaklaşık %16’sından sorumludur.[24] Preklamsi aynı zamanda bebek ölümü riskini de ikiye katlar.[24] Preklamside genellikle hiçbir semptom görülmez ve düzenli taramalarda ortaya çıkar.

Preklamsi semptomları belirirse, en yaygın olanları baş ağrısı, görme bozukluğu (genellikle “ışık çakması” şeklinde), kusma, epigastrik ağrı ve ödem (şişme)’dir. Preklamsi bazen hayati tehlike yaratan eklampsi halini alabilir.

Eklamsi hipertensif acil durum olup çeşitli ciddi rahatsızlıkları vardır. Eklamsiden kaynaklanan rahatsızlıklar görme kaybı, beyinde ödem, nöbetler veya konvülsiyon, böbrek yetmezliği, akciğer ödemi ya da yaygın damar içi pıhtılaşmasıdır.[32]

Bebekler ve çocuklar

Büyüme geriliği, nöbetler, irritabilite, enerji azlığı ve solunum güçlüğü[33] yeni doğanlarda ve 0-6 aylık bebeklerde hipertansiyon ile ilişkilendirilebilir. 6-12 aylık bebeklerde ve çocuklarda, hipertansiyon baş ağrısı, açıklanamayan irritabilite, hâlsizlik, büyüme geriliği, bulanık görme, burun kanaması ve yüz felcine neden olabilir.[33][34]

Komplikasyonlar

Thumb
Sürekli yüksek tansiyonun ana komplikasyonlarını gösteren şema.

Hipertansiyon dünya genelinde erken ölümlerde önlenebilir risk faktörlerinden en önemlisidir.[35]

İskemik kalp hastalığı[36] felç,[24] periferik vasküler hastalık,[37] ve kalp yetmezliği, aort anevrizması, difüz damar sertliği ve akciğer ambolisi gibi diğer kardiyovasküler hastalıkların riskini artırır.[24]

Hipertansiyon, kognitif yetersizlik, demans ve kronik böbrek hastalığı için de risk faktörü oluşturur.[24] Diğer komplikasyonlar şunlardır:[17][38]

  • Gözler (Hipertansif retinopati)
  • Böbrekler: Özellikle kötü huylu hipertansiyonda büyük zarar görürler (Hipertansif nefropati[39])
  • Kalp: Ventrikül (özellikle sol ventrikül) hipertrofisi, ilerlerse dila­tasyon ve kalp yetmezliği oluşur. Buna hipertansif kardiyomyopati denir.
  • Arterler: Aterosklerozu tetikler. Akut koroner arter daralmalarına/tıkanmalarına bağlı myokard infarktları sık görülür.
  • Santral Sinir Sistemi: serebral tromboz, infarkt ve kanama ile bunlara bağlı ölümler sıktır.
  • Kanama: Kalp tamponadı, beyin kanaması ve aorta anevrizması yırtılmasına bağlı kanamaların %75’inde hipertansiyon öyküsü vardır.

Hipertansiyon nedenleri

Birincil hipertansiyon

Hipertansiyon, genlerin ve çevresel faktörlerin karmaşık etkileşiminden kaynaklanır. Kan basıncı üzerinde küçük etkileri olan çok sayıda yaygın genetik varyantın yanı sıra,[40] kan basıncı üzerinde büyük etkileri olan bazı nadir genetik varyantlar da tanımlanmıştır.[41] Ayrıca genom çapında ilişkilendirme çalışmaları (GWAS) kan basıncıyla ilişkili 35 genetik lokus tanımlamıştır. Kan basıncını etkileyen bu genetik lokuslardan 12'si yeni bulundu.[42]

Tanımlanan her yeni genetik lokus için Sentinel SNP, yakındaki birden fazla CpG bölgesinde DNA metilasyonu ile bir ilişki göstermiştir. Bu sentinel SNP, vasküler düz kas ve böbrek fonksiyonuyla ilgili genlerin içinde bulunur. DNA metilasyonu, bu ilişkilerin altında yatan mekanizmalar anlaşılmamış olsa da, ortak genetik çeşitliliğin çoklu fenotiplere bağlanmasını bir şekilde etkileyebilir. Bu çalışmada 35 sentinel SNP (bilinen ve yeni) için gerçekleştirilen tek varyant testi, genetik varyantların tek başına veya toplu olarak yüksek tansiyonla ilişkili klinik fenotip riskine katkıda bulunduğunu göstermiştir.[42]

Koroner arter ektazisi: Koroner arter ektazisi (CAE), koroner arterin, damarın ektazi olmayan diğer kısımlarına göre 1,5 kat veya daha fazla genişlemesi ile nitelenir. Hipertansiyonlu (HTN) hastalarda CAE'nin havuzlanmış ayarlanmamış OR'si, HTN olmayan kişilerle karşılaştırıldığında 1,44 olarak tahmin edildi.[43]

Birincil (sürekli) hipertansiyon, tüm hipertansiyon vakalarının %90-95’ini oluşturmakta olup hipertansiyonun en yaygınıdır.[6]

Çağdaş toplumların hemen hepsinde tansiyon, batı tarzı diyet ve yaşam tarzıyla ilişkilendirildiğinde yaşlanma birlikte artar ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde yüksek tansiyon hastası olma riski vardır.[44][45][46]

Çeşitli çevresel faktörler kan basıncını etkiler. Çok tuz tüketimi tuza duyarlı kişilerde kan basıncını yükseltir. Egzersiz eksikliği ve merkezi obezite bireysel vakalarda rol oynar. Birçok çevresel faktör tansiyonu etkilemektedir. Besinsel tuz alımının azaltılması,[47] meyve ve az yağlı ürünlerin daha çok tüketimi, tansiyon düşüren yaşam tarzı faktörlerindendir.

Egzersiz,[48] kilo kaybı[49] ve alkol alımının azaltılması da tansiyonu düşürmeye yardımcı olur.[50]

Stres[48], kafein tüketimi,[51] ve D vitamini eksikliği[52] gibi diğer faktörlerin oynadığı olası rol net değildir.

Obezitede yaygın olarak görülen ve X sendromunun (veya metabolik sendrom) bir bileşeni olan insülin direncinin de hipertansiyona katkıda bulunduğu düşünülmektedir.[53]

Yapılan son çalışmalar, yaşamın erken dönemlerindeki olayların da (örneğin az doğum ağırlığı, gebelikte sigara içme ve emzirme ile beslenmeden mahrum kalma) yetişkinlerde sürekli hipertansiyon için risk faktörleri olduğunu gösterir.[54] Ancak bu maruziyetleri yetişkinlikte hipertansiyonla ilişkilendiren mekanizmalar belirsizliğini korur.[54]

Hipertansiyonu olan tedavi edilmemiş kişilerde kan basıncı normal olan kişilerle karşılaştırıldığında yüksek kan ürik asit oranının arttığı bulunmuştur, ancak birincisinin nedensel bir rol oynayıp oynamadığı veya böbrek fonksiyonundaki zayıflığa bağlı olup olmadığı belirsizdir.[55]

Ortalama kan basıncı kışın yaz aylarına göre daha yüksek olabilir.[56]

Periodontal hastalık aynı zamanda yüksek tansiyonla da ilişkilidir.[57]

İkincil hipertansiyon

İkincil hipertansiyon tanımlanabilir bir nedenden kaynaklanır. Böbrek hastalığı hipertansiyonun en sık görülen ikincil nedenidir.[24] Hipertansiyona Cushing sendromu, hipertroidizm, hiportroidizm, akromegali, Conn sendromu ya da hiperaldosteronizm, hiperparatiroidizm ve feokromositoma gibi endokrin ile ilgili durumlar da sebep olabilir.[24][58]

İkincil hipertansiyonun diğer nedenleri obezite, uyku apnesi, hamilelik, aort daralması, aşırı meyan kökü tüketimi, aşırı alkol tüketimi, bazı reçeteli ilaçlar, bitkisel ilaçlar ve kahve, kokain ve metamfetamin gibi uyarıcılardır.[24][59]

İçme suyu yoluyla arsenik maruziyetinin yüksek kan basıncıyla ilişkili olduğu gösterilmiştir.[60][61]

Depresyon aynı zamanda hipertansiyonla da bağlantılıdır.[62] Yalnızlık da risk faktörüdür.[63]

2018'de yapılan bir inceleme, alkolün erkeklerde tansiyonu artırdığını, bir veya ikiden fazla içkinin ise kadınlarda riski artırdığını ortaya çıkardı.[24][64][65]

Böbrek hipertansiyonu: en belirgin nedeni böbrek iskemisidir. Böbrek arterlerdeki/arteriollerdeki kan debisi düştüğünde jukstaglomerüler aparatta gerçekleşen renin üretimi hızla artarak dolaşıma verilir. Renin karaciğerde üretilen angiotensinogen’i angiotensin’e (angiotensinogen-hypertensinogen-renin substrate) çevirir. Bu madde angio­tensin I niteliğindedir daha sonra angiotensin II’ye değişir ve kan basıncını hızla yükseltir. Bu süreçte sürrenal korteksindeki aldosteron üretimi de artar (RAAS). Tek taraflı böbrek lezyonuna bağlı renal hipertansiyonda o böb­reğinin çıkarılmasıyla kan basıncı normale döner (tek taraflı hipoplazi, tümör, hidronefroz).[17][24][38][66] Böbrek hipertansiyonu şu durumlarda görülür:

  • Vasküler hastalıklar: arteria renalis’in daralması (trombus, aterom plağı, embolus, Periarteritis nodosa, vd).
  • Parenkimal hastalıklar: böbrek parenkiminin zarar gördüğü durumlar (renal hipoplazi, glomerülonefritlerin geç dönemleri, pyelonefrit, hidronefroz, polikistik böbrek ve tümör).
  • Perinefrik hastalıklar: perinefrik tümör, hematom, vb böbrekler ile damarlara basınç yapar.
  • Obstrüktif üropatiler: prostat hipertrofileri, böbrek taşları ve bu yollarda oluşan tümörler.

Endokrin Hipertansiyon: endokrin sistem patolojilerinin yol açtığı hipertansiyon grubudur.[17][24][38][66]

  • Feokromositom (pheochromocytoma): sürrenal medulla tümörüdür. Genellikle tek bazen iki taraflıdır. Kimi olgularda tümör hücreleri adrenalin ve noradrenalin salgılayarak hipertansiyonu tetiklerler. Adrenalin aynı zamanda hiperglisemiye neden olur. Feokromositomların neden olduğu hipertansiyon ataklar biçiminde gelir (paroksismal hipertansiyon). Kandaki vanilmandelik asid (VMA) düzeyi yüksektir.
  • Cushing sendromu: sürrenal korteksinde hiperplazi, adenom ya da karsinom nedenli bir hiper­fonksiyon vardır. Bu tabloda hipertansiyon, polisitemi, glikozüri, osteoporoz, kadınlarda hipertrikozis (aşırı kıllanma), amenore (menstürasyonun olmaması) gibi bulgular saptanır. Ekstremiteler normal kalırken yüzde, omuzlarda ve gövdede yağ­lanma olur. Yüz yuvarlaklaşır (ay yüzü). Karın derisinde yağlanma nedeniyle strialar oluşur. Benzer bir tablo uzun süre kortizon ve ACTH kullananlarda da görülür.
  • Primer aldosteronizm: sürrenal korteksinde özellikle aldosteronun üretildiği zona glomerulosa tabakasında hiperplazi ya da adenom vardır. Hipertansiyonla birlikte poliüri, polidipsi, hipokalemi, alkaloz ve vücutta sodyum birikimi izlenir.

Santral Sinir Sistemi ile ilgili hipertan­siyon: kan basıncı santral sinir sisteminin bulbustaki merkezlerinde düzenlenir. Bu merkezler beyin korteksinin ve thalamus’un etkisi altındadır. Düşünce ve duygularla uyarılırsa kan basıncı yükselir. Ayrıca yangılarda, intrakraniyal basınç artışlarında ve tümörlerde bulbustaki merkezler zarara uğrarsa hipertansiyon belirebilir.[17][24][38][66]

Gebelik toksemisi: eklampsi ve pre-eklampside hipertansiyon, ödem ve albuminüri görülür. Tabloya bilinç kaybının ve kramplar da eklenebilir ve ölümle sonlanabilir. Nedeni plasentada kökenli vazoaktif maddeler ve sodyum retansiyonudur.[17][24][38][66]

Kardiyovasküler nedenlere bağlı hiper­tansiyon: kalp-damar hastalıklarının sonucunda ortaya çıkar.[17][24][38][66] Başlıca nedenleri:

  • Arterioloskleroz: hipertansiyona bağlı olarak oluşur. Arteriol lümenleri giderek daralır ve daraldıkça kan basıncının da giderek yükselir (kısır döngü). Bunların dışında vazokonstriksiyon yapabilen oral kontraseptifler ile metamfetamin gibi ilaçları ve kokaini uzun süreli kullananlarda saptanan tansiyon yüksekliği bir süre sonra süreklilik kazanabilir.
  • Aorta daralması: aortda doğuştan darlık bulunmasıdır. Aortun daraldığı kesimden önce çıkan arterlerin gittikleri bölgede hipertansiyon vardır.
  • Periarteritis nodosa: orta ve küçük çaptaki arterlerin parçalı yangısıdır. Damar lümenleri daralır. Olguların yaklaşık %50’sinde böbrek iskemisine bağlı hipertansiyon vardır.

Fizyopatoloji

Yerleşmiş sürekli (birincil) hipertansiyonu olan kişilerin çoğunda, kan akışına karşı artan direnç (total periferik rezistans) yüksek tansiyon nedeni olurken, kalp debisi normal seyrindedir.[67] Prehipertansiyon ya da “sınır hipertansiyon”dan muzdarip daha genç bazı kişilerin yüksek kalp debisi, yüksek nabız ve normal periferik rezistansa sahip olduğuna dair bulgular bulunur. Bu duruma hiperkinetik sınır hipertansiyon denir.[68] Bu kişiler, daha ileriki yıllarda yaşlanmayla birlikte kalp debileri düşüp periferik rezistansları arttığında, sürekli birincil hipertansiyonunun tipik özelliklerini gösterir.[68] Bu modelin sonuçta hipertansiyon geliştiren tüm insanlar için tipik olup olmadığı tartışmalıdır.[69]

Sürekli hipertansiyonda yüksek periferik direnç esasen küçük arterlerde ve arteriyollerde yapısal daralmaya neden olur.[70] Kılcal damarların sayısında veya yoğunluğundaki azalma da periferik dirence katkı yapabilir.[71]

Hipertansiyon kanın kalbe dönüşünü ve kardiyak ön yükü artırabilen ve sonuçta diyastolik işlev bozukluğuna sebep olabilen, periferik damarlarda esnekliğin azalması[72] ile de ilişkilidir. Kan damarlarında artan şekilde aktif daralmanın yerleşik sürekli hipertansiyonda rol oynayıp oynamadığı kesin değildir.[73]

Nabız basıncı (sistolik ve diyastolik kan basıncı arasındaki fark), hipertansiyonlu yaşlı kişilerde çoğu kez artar. Bu durumda sistolik basınç anormal derecede yüksek iken, diyalostik basınç normal ya da düşük olabilir. Bu duruma izole sistolik hipertansiyon adı verilir.[74]

Hipertansiyon ya da izole sistolik hipertansiyon hastası olan yaşlılarda yüksek nabız basıncı, tipik olarak yaşla birlikte ortaya çıkan ve yüksek tansiyon ile artabilen atardamar sertliği ile açıklanır.[75]

Hipertansiyonda atardamar sistemindeki direnç artışı için pek çok mekanizma öne sürülmüştür. Çoğu bulgu şu nedenlerden bir veya ikisidir:

Bu mekanizmalar birbirini dışlamaz ve her ikisinin de sürekli hipertansiyona bir derecede katkıda bulunduğu muhtemeldir. Ayrıca endotel işlev bozukluğu (kan damarlarında işlev bozukluğu) ve vasküler inflamasyonda çevresel direncin artmasına ve hipertansiyonda damarsal hasara neden olabilir.[78][79]

Interleukin 17, tümör nekroz faktörü alfa, interleukin 1, interleukin 6 ve interleukin 8 gibi hipertansiyonda rol oynadığı düşünülen diğer bazı bağışıklık sistemi kimyasal sinyallerinin üretimini artırmadaki rolü nedeniyle ilgi topladı.[80]

Diyetteki aşırı sodyum veya yetersiz potasyum, aşırı hücre içi sodyuma yol açar, bu da vasküler düz kasları kasar, kan akışını kısıtlar ve dolayısıyla kan basıncını artırır.[81][82]

Tanı

Hipertansiyon tanısı, istirahat halindeki kan basıncının sürekli yüksek olmasıyla konur. Amerikan Kalp Derneği (AHA), en az iki ayrı sağlık bakım ziyaretinde en az üç dinlenme ölçümü yapılmasını önerir.[83]

Britanya'da 'Blood Pressure UK' sağlıklı bir kan basıncının 90/60 mmHg ile 120/80 mmHg arasındaki herhangi bir değer olduğunu belirtir.[84]

Ölçüm tekniği

Hipertansiyon tanısının doğru konulabilmesi için doğru kan basıncı ölçüm tekniğinin kullanılması şarttır.[85] Kan basıncının yanlış ölçümü yaygındır ve kan basıncı ölçümünü 10 mmHg'ye kadar değiştirebilir, bu da hipertansiyonun yanlış tanısına ve yanlış sınıflandırılmasına yol açabilir.[85] Doğru kan basıncı ölçüm tekniği birkaç adımdan oluşur. Doğru kan basıncı ölçümü, kan basıncı ölçülen kişinin en az beş dakika sessizce oturmasını ve ardından uygun şekilde takılmış bir kan basıncı manşonunun çıplak üst kola uygulanmasını gerektirir.[85] Kişi sırtı destekli, ayakları yere düz basacak ve bacakları çapraz olmayacak şekilde oturmalıdır.[85] Tansiyonu ölçülen kişinin bu süreçte konuşmaktan ve hareket etmekten kaçınması gerekir.[85] Ölçülen kol kalp seviyesinde düz bir yüzeyde desteklenmelidir.[85] Kan basıncı ölçümü sessiz bir odada yapılmalıdır, böylece kan basıncını kontrol eden tıp uzmanı, doğru kan basıncı ölçümleri için brakiyal arteri bir stetoskopla dinlerken Korotkoff seslerini duyabilir.[85][86] Korotkoff seslerini dinlerken kan basıncı manşonunun havası yavaş yavaş (saniyede 2–3 mmHg) indirilmelidir.[86] Kişinin kan basıncı ölçülmeden önce mesanenin boşaltılması gerekir çünkü bu, kan basıncını 15/10 mmHg'ye kadar artırabilmektedir.[85] Doğruluğu sağlamak için 1-2 dakika arayla birden fazla kan basıncı ölçümü (en az iki) yapılmalıdır.[86] Tanıyı doğrulamak için 12 ila 24 saat boyunca ayaktan kan basıncının izlenmesi en doğru yöntemdir.[48] Bunun istisnası, özellikle organ fonksiyonlarının zayıf olduğu durumlarda çok yüksek tansiyon değerlerine sahip olanlardır.[87]

Diğer araştırmalar

Daha fazla bilgi Sistem, Testler ...
Hipertansiyonda yapılan tipik testler[88][89][90][91][92][93]
Sistem Testler
Böbrek Mikroskobik idrar tahlili, idrarda protein, serum kan üre azotu (BUN) ve/veya kreatinin
Endokrin Serum sodyum, potasyum, kalsiyum, TSH
Metabolizma Açlık kan şekeri, toplam kolesterol, HDL ve LDL kolesterol, trigliseritler
Diğer Hematokrit, elektrokardiyografi ve göğüs röntgeni
Kapat

Hipertansiyon tanısı konulduktan sonra sağlık hizmeti sağlayıcıları, varsa risk faktörlerine ve diğer semptomlara dayanarak altta yatan nedeni belirlemeye çalışmalıdır. İkincil hipertansiyon ergenlik öncesi çocuklarda daha sık görülür ve vakaların çoğu böbrek hastalığından kaynaklanır. Birincil hipertansiyon ergenlerde ve yetişkinlerde daha yaygındır ve obezite ve ailede hipertansiyon öyküsü dahil olmak üzere birçok risk faktörüne sahiptir.[94] İkincil hipertansiyonun olası nedenlerini belirlemek ve hipertansiyonun kalbe, gözlere ve böbreklere zarar verip vermediğini belirlemek için laboratuvar testleri de yapılabilir. Diyabet ve yüksek kolesterol düzeylerine yönelik ek testler genellikle yapılır çünkü bu durumlar kalp hastalığının gelişimi için ek risk faktörleridir ve tedavi gerektirebilir.[6]

Hipertansif kişilerin ilk değerlendirmesi tam bir öykü ve fizik muayeneyi içermelidir. Hipertansiyonun nedeni veya sonucu olabilecek böbrek hastalığının varlığını değerlendirmek için serum kreatinin ölçülür. Serum kreatinin tek başına glomerüler filtrasyon hızını olduğundan fazla tahmin edebilir ve 2003 JNC7 kılavuzları, glomerüler filtrasyon hızını (eGFR) tahmin etmek için Böbrek Hastalığında Diyetin Modifikasyonu (MDRD) formülü gibi öngörücü denklemlerin kullanılmasını savunur.[30] eGFR ayrıca bazı anti-hipertansif ilaçların böbrek fonksiyonu üzerindeki yan etkilerini izlemek için kullanılabilecek böbrek fonksiyonunun temel ölçümünü de sağlayabilir. Ek olarak, idrar örneklerinin protein açısından test edilmesi, böbrek hastalığının ikincil bir göstergesi olarak kullanılır. Elektrokardiyografi (EKG/EKG) testi, kalbin yüksek tansiyon nedeniyle baskı altında olup olmadığına dair kanıtları kontrol etmek için yapılır. Ayrıca kalp kasında kalınlaşma (sol ventriküler hipertrofi) olup olmadığını veya kalbin daha önce sessiz kalp krizi gibi küçük bir rahatsızlık geçirip geçirmediğini de gösterebilir. Kalp büyümesi veya kalpte hasar belirtileri aramak için göğüs röntgeni veya ekokardiyografi da yapılabilir.[24]

24 saat ambulatuvar kan basınç monitörleri ve evde kullanılan tansiyon ölçüm aletlerinin varlığı ile birlikte, beyaz önlük hipertansiyonu olan hastalarda yanlış tanıdan kaçınmanın önemi, protokollerde değişikliğe yol açmıştır. Birleşik Krallık'ta mevcut en iyi uygulama ambulatuvar ölçümlerle tek bir artan klinik incelemeyi takip etmektir. Takip, daha az ideal olmakla birlikte, evde yedi gün boyunca tansiyonun izlenmesi ile de gerçekleştirilebilir.[87]

Hipertansiyon tanısı konulduktan sonra varsa hekimler, risk faktörleri ve varsa diğer belirtilere dayanan nedeni belirlemeye çalışacaktır.

İkincil hipertansiyon ergenlik öncesi çocuklarda daha sık görülür ve vakaların çoğunun nedeni böbrek hastalığıdır.

Birincil ya da sürekli hipertansiyon ergenlerde daha sık görülür ve obezite ve hipertansiyon aile öyküsü dahil birden çok risk faktörü barındırır.[94]

Sınıflandırma

Yetişkinler

18 yaş ve üstü yetişkinlerde hipertansiyon, kabul edilen normal değerden (mevcut değerler 139 mmHg sistolik, 89 mmHg diastolik) daha yüksek sistolik ve/veya diastolik kan basıncı olarak tanımlar. Ölçümler 24-saat açık gezici hastane veya ev taraması yapılırsa, daha az eşik değerler kullanılır (135 mmHg sistolik veya 85 mmHg diastolik).[87]

Güncel uluslararası hipertansiyon kılavuzları, normal aralıktaki kişiler için yüksek tansiyon risk sürecini belirtmek için hipertansiyon aralığı altında da sınıflandırmalar yapmıştır. JNC7 (2003)[30], 120–139 mmHg sistolik ve/veya 80–89 mmHg diastolik aralığındaki kan basıncı için prehipertansiyon terimini kullanırken, ESH-ESC Kılavuzları (2007)[95] ve BHS IV (2004)[96] 140 mmHg sistolik ve 90 mmHg diastolik altındaki basıncı sınıflandırmak için optimal, normal ve normal üstü kategorilerini kullanır.

Hipertansiyonu JNC7, 1. derece hipertansiyon, 2. derece hipertansiyon ve izole sistolik hipertansiyon olarak alt sınıflara ayırır. İzole sistolik hipertansiyon, küçük tansiyon normal iken büyük tansiyonun yüksek olmasıdır ve yaşlılarda sık görülür.[30]

ESH-ESC kılavuzları (2007)[95] ve BHS IV (2004),[96] sistolik tansiyonu 179 mmHg’den veya diastolik tansiyonu 109 mmHg’dan yüksek kişiler için 3. derece hipertansiyon olarak tanımlamıştır. İlaçlar kan basıncını normal seviyeye indiremezse, hipertansiyon “dirençli” olarak sınıflandırılır.[30]

Yetişkinlerde sınıflandırma

Daha fazla bilgi Kategoriler, Sistolik kan basıncı, mmHg ...
Kan basıncı sınıflandırmaları
Kategoriler Sistolik kan basıncı, mmHg Ve/veya Diastolik kan basıncı, mmHg
Metod Ofis 24 saat ayaktan Ofis 24 saat ayaktan
Düşük tansiyon[97] <110 <100 veya <70 <60
Amerikan Kardiyoloji Koleji/Amerikan Kalp Derneği (2017)[98]
Normal <120 <115 ve <80 <75
Yükseltilmiş 120–129 115–124 ve <80 <75
Hipertansiyon, 1. aşama 130–139 125–129 veya 80–89 75–79
Hipertansiyon, 2. aşama ≥140 ≥130 veya ≥90 ≥80
Avrupa Hipertansiyon Derneği (2023)[99]
Optimal <120 ve <80
Normal 120–129 ve/veya 80–84
Yüksek normal 130–139 ve/veya 85–89
Hipertansiyon, 1. derece 140–159 ≥130 ve/veya 90–99 ≥80
Hipertansiyon, 2. derece 160–179 ve/veya 100–109
Hipertansiyon, 3. derece ≥180 ve/veya ≥110
Kapat
Thumb
Avrupa Kardiyoloji Derneği ve Avrupa Hipertansiyon Derneği sınıflandırmasını çocuklardaki referans aralıklarıyla karşılaştıran diyastolik ve sistolik kan basıncı tablosu

18 yaş ve üzeri kişilerde hipertansiyon, sistolik veya diyastolik kan basıncı ölçümünün kabul edilen normal değerden sürekli olarak yüksek olması olarak tanımlanır. (bu, kılavuza bağlı olarak sistolik 129 veya 139 mmHg, diyastolik 89 mmHg'nin üzerindedir).[5][8] Ölçümler 24 saatlik ayakta veya evde izlemeden elde ediliyorsa daha az eşikler kullanılır.[98]

Yenidoğanlar ve bebekler

Yenidoğanlarda hipertansiyon nadiren görülmekte olup yenidoğanların sadece %0,2 ila 3'ü arasından gözlenir. Sağlıklı yenidoğanda düzenli tansiyon ölçülmez.[34]

Yüksek riskli yenidoğanlarda hipertansiyon daha sık görülür.

Yenidoğanda tansiyonun normal olup olmadığına karar verirken gebelik müddeti, doğum sonrası yaş ve doğum ağırlığı gibi çeşitli faktörlerin dikkate alınması gerekir.[34]

Çocuklar

Hipertansiyon, çocuk ve ergenlerde sıklıkla gözlenmekte olup (yaş, cinsiyet ve etnik kökene bağlı olarak %2–9 arası)[100] hastalıklar açısından uzun vadeli risk yaratır.[101] Artık, üç yaşından büyük çocukların düzenli muayene veya kontrollerinde tansiyon ölçümü önerilir. Yüksek tansiyon, çocuğu hipertansiyon hastası olarak sınıflandırmadan önce sürekli muayeneler ile teyit edilir.[101] Tansiyon, çocuklukta yaşa bağlı olarak artmakta olup çocuklarda hipertansiyon çocuğun cinsiyeti, yaşı ve boyuna uygun olarak ve üç veya daha fazla muayene sonunda yüzde 95'e eşit veya daha yüksek olan ortalama sistolik veya diastolik kan basıncı olarak tanımlanır. Çocuklarda prehipertansiyon, yüzde 90'a eşit veya daha yüksek, ancak yüzde 95'ten daha az olan ortalama sistolik veya diastolik kan basıncı olarak tanımlanır.[101]

Ergenler

Ergenlerde, hipertansiyon ve prehipertansiyonun yetişkin kriterleri kullanılarak tespit edilmesi ve sınıflandırılması önerilir.[101]

Patoloji

Hipertansiyonda sistolik kan basıncının yükselmesinin önemi azdır. Diastolik kan basıncının artması daha önemlidir. Buna göre hipertansiyon ikiye ayrılır: selim evre, habis evre.

(1) Selim evre (benign hipertansiyon): Selim fazdaki hipertansiyonda sistolik kan ba­sıncı yükselmiştir. Diastolik kan ba­sıncı ya normal kalmıştır ya da çok az yükselme gös­termiştir (140 mmHg'nin altındadır). Bu nedenle de kalp ve damarlar üzerinde yüklenme orta derecededir. Benign hipertansiyondaki morfolojik değişmeler şunlardır:

  • Kalp: kan basıncının yükselişine koşut olarak sol kalpte hipertrofi meydana gelir. Hipertrofi malign hipertansiyondaki kadar güçlü değildir. Hipertrofik kalp daha kolay yetmezliğe girer ve myokard infarktı daha sıktır.
  • Arterler: ateroskleroz ve arterioskleroz daha sık görülür. Hipertansif arteriosklerozda arteriollerde 2 değişiklik izlenir: hyalin dejenerasyon ve elastika hiperplazisi. Hyalin dejenerasyonda arteriollerdeki hyalinleşme (hyalinosis) intimadan başlar ve öteki katmanlara yayılır. Arteriol çeperinde biriken hyalinsi madde kandan gelerek intimada biriken fibrin ve plazma proteinlerinden kökenlidir. Hyalinleşme alanları homojen eozinofil görünümdedir. Arte­riollerin lümenleri giderek daralır. Periferik direnç artar. Kan akımı güçleşir ve kan basıncı yükselir. Arteriol değişiklikleri yaygındır ancak en erken böbreklerde başlar. Hipoksik böbrekler giderek küçülür (selim nefroskleroz). Elastika hiperplazisinde lamina elastica interna birkaç tabakaya ayrılır: buna reduplikasyon (elastosis) denir. Kan basıncı yükseldikçe elastik lifler artar ve mediaya yayılır. Küçük çaptaki arterler aort gibi elastik arter özelliği kazanır. Bu değişik­likler hipertansiyonun kompanzasyonu çabasıdır. Ancak zamanla damarların lümeni daralarak hipertansiyonun daha da artmasına yol açar. Bu değişimler önce böbreklerde görülür. Hastalar kalp yetmezliği, beyin kanaması ve üremiden ölür.

(2) Habis evre (malign hipertansiyon): Sistolik kan basıncı ile birlikte diastolik basınç da yükselir ve 140 mmHg’nin üzerine çıkar. Daha çok gençlerde görülür. Genellikle hızlı seyreder. En önemli bozukluklarını böbreklerde oluşturduğu için başlıca ölüm nedeni üre­midir. Malign hipertansiyon ya birden başlar (primer malign hipertansiyon) ya da selim fazın bir süre sonra değişmesiyle ortaya çıkar (sekonder malign hiper­tansiyon). Kronik böbrek hastalıklarında ve esansiyel selim hipertansiyonda bu tür değişmeler saptanabilmektedir. Habis hipertansiyondaki morfolojik değişiklikler şunlardır:

  • Kalp: sol kalpte aşırı hipertrofi gelişir. İnfarkt ve yetmezlik riski çok yüksektir.
  • Arterioller: 2 tip değişiklik görülür; arteriol nekrozu ve hücre hiperplazisi. Her ikisine de malign arterioloskleroz denir. Malign hipertansiyonda oluşan arteriol değişiklikleri en çok böbrekler üzerine etkilidir. (i) Arteriol nekrozu (arteriolonecrosis): arteriol çeperinin bir bölümünü ya da tümünü ilgilendiren fibrinoid nekroz vardır. Vaso vasorum lezyonları aorta mediasında nekrozlara yol açar. (ii) Hücre hiperplazisi (prodüktif endarterit, hiperplastik arterioskleroz): intimada ve mediada hücre artışına bağlı kalınlaşma olur. Damar lümenleri ileri derecede daralır.

Önleme

Yüksek tansiyonun hastalık yükünün büyük bir kısmı, hipertansif olarak etiketlenmeyen kişiler tarafından yaşanır.[96] Sonuçta, yüksek tansiyon sonuçlarını azaltmak ve antihipertansif ilaçlara olan ihtiyacı azaltmak için toplum stratejileri gereklidir. İlaçlara başlamadan önce kan basıncını düşürmek için yaşam tarzı değişiklikleri önerilir.

2004 Britanya Hipertansiyon Derneği yönergeleri[102], hipertansiyonun birincil önlenmesi için 2002'de ABD Ulusal Yüksek Tansiyon Eğitim Programı[103] tarafından belirtilenlerle tutarlı yaşam tarzı değişikliklerini önermiştir:

  • Yetişkinler için normal vücut ağırlığını koruyun (örn. vücut kitle indeksi 20–25 kg/m2)
  • Diyetteki sodyum alımını <100 mmol/ güne düşürün (<6 g sodyum klorür veya <2,4 g sodyum/gün)
  • Tempolu yürüyüş gibi düzenli aerobik fiziksel aktivite yapın (günde ≥ 30 dakika, haftanın çoğu günü)
  • Alkol tüketimini erkeklerde en fazla 3 ünite/gün ve kadınlarda en fazla 2 ünite/gün ile sınırlayın.
  • Meyve ve sebze açısından zengin (örneğin, günde en az beş porsiyon) beslenin.
  • stresi azaltın[104]

Stresten kaçınmak veya stresi yönetmeyi öğrenmek, kişinin kan basıncını kontrol etmesine yardımcı olabilir. Stresi hafifletmeye yardımcı olabilecek birkaç rahatlama tekniği şunlardır:

  • meditasyon
  • sıcak banyolar
  • yoga
  • uzun yürüyüşlere çıkmak[104]

Etkili yaşam tarzı değişikliği, kan basıncını bireysel bir antihipertansif ilaç kadar düşürebilir. İki veya daha fazla yaşam tarzı değişikliği daha da iyi sonuçlar elde edebilir.[96] Diyetle tuz alımının azaltılmasının kan basıncını düşürdüğüne dair önemli kanıtlar vardır, ancak bunun ölüm oranlarında ve kardiyovasküler hastalıklarda azalmaya dönüşüp dönüşmediği belirsizliğini korumaktadır.[105] Tahmini ≥6g/gün ve <3g/gün sodyum alımının her ikisi de yüksek ölüm riski veya majör kardiyovasküler hastalık ile ilişkilidir, ancak fazla sodyum alımı ile olumsuz sonuçlar arasındaki ilişki yalnızca hipertansiyonu olan kişilerde gözlemlenmektedir.[106] Sonuçta, tesadüfi kontrollü çalışmalardan elde edilen sonuçların yokluğunda, diyetle tuz alımını 3 g/gün'ün altına düşürmenin mantıklılığı sorgulanmıştır.[105] ESC kılavuzları periodontitisin kötü kardiyovasküler sağlık durumuyla ilişkili olduğunu belirtmektedir.[107]

Hipertansiyon için düzenli taramanın değeri tartışılmaktadır.[17][108][109] 2004 yılında Ulusal Yüksek Tansiyon Eğitim Programı, 3 yaş ve üzeri çocukların her sağlık ziyaretinde en az bir kez kan basıncı ölçümü yaptırmasını tavsiye etti[101] ve Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü ve Amerikan Pediatri Akademisi de benzer öneride bulundu.[110] Ancak, Amerikan Aile Hekimleri Akademisi[111], ABD Önleyici Hizmetler Görev Grubu'nun, semptomları olmayan çocuk ve ergenlerde hipertansiyon taramasının yararları ve zararları dengesini belirlemek için mevcut kanıtların yetersiz olduğu yönündeki görüşünü desteklemektedir.[112][113] ABD Önleyici Hizmetler Görev Gücü, 18 yaş ve üzeri yetişkinlerin ofis kan basıncı ölçümüyle hipertansiyon açısından taranmasını önerir.[17][114]

Tedavi

2003 yılında yayınlanan bir incelemeye göre, kan basıncının 5 mmHg düşürülmesi felç riskini %34, iskemik kalp hastalığı riskini %21 oranında azaltabilir ve bunama, kalp yetmezliği ve kardiyovasküler hastalıktan kaynaklanan ölüm olasılığını azaltabilir.[115]

Hedef kan basıncı

Çeşitli uzman gruplar, kişi hipertansiyon tedavisi gördüğünde kan basıncı hedefinin ne kadar az olması gerektiği konusunda kılavuzlar oluşturmuştur. Bu gruplar, genel nüfus için 140–160 / 90–100 mmHg aralığının altında bir hedef önerir.[15][116][117][118]

Cochrane incelemeleri, diyabetli kişiler[119] ve daha önce kardiyovasküler hastalığı olan kişiler[120] gibi alt gruplar için benzer hedefler önermektedir. Ayrıca, Cochrane incelemeleri, orta ila yüksek kardiyovasküler riske sahip yaşlı bireyler için, standarttan daha az kan basıncı hedefine (140/90 mmHg veya altında) ulaşmaya çalışmanın faydalarının, müdahaleyle ilişkili risk tarafından ağır bastığını bulmuştur.[121] Bu bulgular diğer nüfuslar için geçerli olmayabilir.[121]

Birçok uzman grubu 60 ila 80 yaş arasındaki kişiler için 150/90 mmHg'lik biraz daha yüksek bir hedef önerir.[117][118][122]

JNC 8 ve Amerikan Tabipler Koleji, 60 yaş üstü kişiler için 150/90 mmHg'lik bir hedef önermektedir[15][122] ancak bu gruplardaki bazı uzmanlar bu öneriye katılmamaktadır.[123] Bazı uzman grupları ayrıca diyabet[124] veya kronik böbrek hastalığı[125] olan kişiler için biraz daha az hedefler önermiştir ancak diğerleri genel nüfus için olduğu gibi aynı hedefi önerir.[15][119]

En iyi hedefin ne olduğu ve hedeflerin yüksek riskli kişiler için farklı olup olmaması gerektiği konusu henüz çözülmemiştir,[126] ancak bazı uzmanlar bazı kılavuzlarda savunulandan daha yoğun bir kan basıncı düşürme önermektedir.[127]

Yaşam tarzı değişiklikleri

Hipertansiyon tedavisinin ilk adımı diyet değişiklikleri, fiziksel aktivite ve kilo kaybı dahil olmak üzere yaşam tarzı değişiklikleridir. Bunların hepsi bilimsel tavsiyelerde önerilmiş olsa da,[128] bir Cochrane sistematik incelemesi, hipertansiyonu olan kişilerde kilo verme diyetlerinin ölüm, uzun vadeli rahatsızlıklar veya olumsuz olaylara etkilerine ilişkin veri eksikliği nedeniyle hiçbir kanıt bulamadı.[129] İncelemede vücut ağırlığında ve kan basıncında bir azalma bulundu.[129] Bunların potansiyel etkinliği tek bir ilaca benzerdir ve bazen onu aşar.[116] Hipertansiyon, ilaçların hemen kullanılmasını haklı çıkaracak kadar yüksekse, ilaçla birlikte yaşam tarzı değişiklikleri yine de önerilir.

Kan basıncını düşürdüğü gösterilen diyet değişiklikleri arasında, az sodyumlu diyetler,[130][131] DASH diyeti (Hipertansiyonu Durdurmak İçin Diyet Yaklaşımları),[132] bir genel incelemede 11 diğer diyete göre en iyisiydi[133] ve bitki esaslı diyetler vardır.[134] Beyaz ırka mensup kişiler için 4 haftadan fazla az sodyum diyeti hem hipertansiyonlu bireylerde hem de tansiyonu normal olan bireylerde tansiyonu düşürmede etkilidir.[135]

National Heart, Lung, and Blood Institute tarafından desteklenen fındık, tahıl, balık, tavuk, meyve ve sebze açısından zengin bir diyet olan DASH diyeti de kan basıncını düşürür. Diyet potasyum, magnezyum, kalsiyum ve protein açısından zengin olmasına rağmen, planın önemli özelliği sodyum alımının sınırlandırılmasıdır.[136]

Yeşil çay tüketiminin kan basıncını düşürmeye yardımcı olabileceğine dair bazı kanıtlar vardır ancak bu, bunun bir tedavi olarak önerilmesi için yeterli değildir.[137]

Ebegümeci çayı tüketimi kan basıncını düşürebilir.[138][139] Pancar suyu tüketimi de kan basıncını düşürebilir.[140][141][142]

Diyet potasyumunu artırmanın hipertansiyon riskini azaltmada olası faydası vardır.[143][144] 2015 Beslenme Kılavuzları Danışma Komitesi (DGAC), potasyumun Amerika Birleşik Devletleri'nde az tüketilen eksik besinlerden biri olduğunu belirtmiştir.[145] Ancak, belirli antihipertansif ilaçlar (ACE inhibitörleri veya ARB'ler gibi) kullanan kişiler, yüksek potasyum seviyeleri riski nedeniyle potasyum takviyeleri veya potasyumla zenginleştirilmiş tuzlar almamalıdır.[146]

Kan basıncını düşürdüğü gösterilen fiziksel egzersiz rejimleri arasında izometrik direnç egzersizi, aerobik egzersiz, direnç egzersizi ve cihaz rehberliğinde solunum yer alır.[147]

Biyogeribildirim veya transandantal meditasyon gibi stres azaltma teknikleri, hipertansiyonu azaltmak için diğer tedavilere ek olarak düşünülebilir, ancak kendi başlarına kardiyovasküler hastalıkları önlemeye yönelik kanıtları yoktur.[147][148][149] Kendi kendine izleme ve randevu hatırlatmaları, kan basıncı kontrolünü iyileştirmek için diğer stratejilerin kullanımını destekleyebilir, ancak daha fazla değerlendirmeye ihtiyaç vardır.[150]

İlaç Tedavileri

Günümüzde hipertansiyon tedavisinde kullanılan ve antihipertansif ilaçlar denilen çeşitli ilaç tedavi sınıflandırmaları vardır.

Hipertansiyon için birinci basamak ilaçlar arasında tiazid diüretikler, kalsiyum kanal blokörleri, anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACE inhibitörleri) ve anjiotensin II reseptör antagonistleri (anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB'ler)) bulunur. Bu ilaçlar tek başına veya birlikte kullanılabilir (ACE inhibitörleri ve ARB'lerin birlikte kullanılması önerilmez); ikinci seçenek, kan basıncı değerlerini tedavi öncesi seviyelere döndürmeye çalışan karşı düzenleyici mekanizmaları en aza indirmeye hizmet edebilir[15][151] ancak birinci basamak kombinasyon tedavisine ilişkin yeterli kanıtlar yoktur.[152] Çoğu insan hipertansiyonunu kontrol altına almak için birden fazla ilaca gerek duyar.[128] Hedef seviyelere ulaşılamadığında kan basıncı kontrolüne yönelik ilaçlar basamaklı bakım yaklaşımıyla uygulanmalıdır.[150] Yaşlılarda bu tür ilaçların kesilmesi sağlık uzmanları tarafından düşünülebilir çünkü ölüm oranı, kalp krizi veya inme üzerinde etkisi olduğuna dair güçlü bir kanıt yoktur.[153]

Daha önceleri atenolol gibi beta blokörlerin hipertansiyon için birinci basamak tedavi olarak kullanıldığında benzer faydalı etkilere sahip olduğu düşünülüyordu. Bununla birlikte, 13 çalışmayı içeren bir Cochrane incelemesi, beta-blokörlerin kardiyovasküler hastalıkları önlemedeki etkilerinin diğer antihipertansif ilaçlardan daha az olduğunu buldu.[154]

Hipertansiyonu olan çocuklara antihipertansif ilaç reçete edilmesi konusunda sınırlı kanıt vardır. Bunu plaseboyla karşılaştıran ve kısa vadede kan basıncı üzerinde ılımlı bir etki gösteren sınırlı kanıt vardır. Daha yüksek dozun uygulanması kan basıncındaki azalmayı daha fazla artırmadı.[155]

Reçeteler yazılırken kişinin kardiovasküler riskler (miyokardial enfarktüs ve felç riski dahil) ve kan basınç değerleri göz önüne alınır.[156] İlaç tedavisine başlanırsa, Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü'nün Yedinci Ortak Ulusal Yüksek Tansiyon Komitesi (JNC-7)[30], doktorun tedaviye olan tepkiyi görüntülemesini ve ilaç tedavisinden dolayı oluşan herhangi bir olumsuz reaksiyonu değerlendirmesini tavsiye etmiştir.

Tansiyonun 5 mmHg düşürülmesi felç riskini %34 ve iskemik kalp hastalığı riskini %21 azaltabilir. Tansiyonun düşürülmesi ayrıca Kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle demans, kalp yetmezliği ve ölüm oranı ihtimalini de azaltabilir.[157]

Tedavinin amacı, kan basıncını çoğu kişide 140/90 mmHg düzeyinden aşağıya ve diyabet veya böbrek hastalığı olanlar kişilerde daha da düşük seviyeye indirmek olmalıdır. Bazı tıp uzmanları, seviyenin 120/80 mmHg’den aşağıda tutulmasını tavsiye eder.[156][158] Kan basıncı hedefine ulaşılmazsa daha fazla tedaviye ihtiyaç vardır.[159]

İlaç tedavisinin ve çeşitli alt gruplar için tedavinin en iyi şekilde belirlenmesine dair esaslar zamanla değişmiştir ve ülkelere göre farklıdır. Uzmanlar en iyi ilaç tedavisi üzerinde fikir birliğine varamamaktadır.[160] Cochrane işbirliği, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşik Devletler’in rehber ilkeleri, tercih edilen ilk tedavi olarak az dozlu Tiazid tabanlı diüretikler tedaviyi destekler.[160][161]

Birleşik Krallık’ın rehber ilkeleri, 55 yaş üstü ya da Afrika veya Karayip kökenli kişiler için kalsiyum kanal blokörlerinin (CCB) önemini vurgular. Bu rehber ilkeler, genç kişiler için tercih edilen ilk tedavi olarak anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörlerini tavsiye eder.[162]

Japonya'da, CCB, ACEI/ARB, tiazid diüretikler, beta blokörler ve alfa blokörler dahil olmak üzere altı ilaç tedavisi sınıfından herhangi biri makul kabul edilir.

Kanada'da, alfa blokörler hariç diğer ilaç tedavileri olası ilk seçenekler olarak önerilir.[160]

İlaç Kombinasyonları

Çoğu insan, hipertansiyonu kontrol altında tutmak için birden fazla ilaca gerek duyar. JNC7[30] ve ESH-ESC rehber ilkeleri [95] tansiyon, sistolik hedefin 20 mmHg üzerinde ya da diyastolik hedefin 10 mmHg üzerinde olduğu durumlarda tedaviye iki ilaç ile başlanmasını destekler. Tavsiye edilen kombinasyonlar, renin-anjiyotensin sistem inhibitörleri ve kalsiyum kanal blokerleri ya da renin-anjiyotensin sistem inhibitörleri ve diüretiklerdir.[163]

Kabul edilebilir kombinasyonlar şunlardır:

  • Kalsiyum kanal blokerleri ve diüretikler
  • Beta blokerler ve diüretikler
  • Dihidropiridin kalsiyum kanal blokerleri ve beta blokörler
  • Dihidropiridin kalsiyum kanal blokerleri ile verapamil veya diltiazem

Aşağıda yazılanlar kabul edilemez kombinasyonlardır:

  • Dihidropiridin olmayan kalsiyum blokerleri (verapamil veya diltiazem gibi) ve beta blokörler
  • Çift renin-anjiyotensin sistem blokajı (ör: anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörü + anjiyotensin reseptör blokeri)
  • Renin–anjiyotensin sistem blokörleri ve beta blokörler
  • Beta blokörler ve antiadrenerjik ilaçlar.[163]

Yüksek akut böbrek yetmezliği riskinden dolayı mümkün olan durumlarda, bir ACE inhibitör veya anjiyotensin II reseptör antagonist, bir diüretik ve bir (selektif COX2 inhibitörler ve ibuprofen gibi reçetesiz ilaçlar dahil) NSAID (steroid olmayan anti-inflamatuar ilaç) içeren kombinasyonlar kullanmaktan kaçınılır. Kombinasyon Avustralya sağlık literatüründe, halk arasında "üçlü darbe (üçlü bela)" olarak bilinir.[164] İki sınıf ilacın sabit kombinasyonunu içeren tabletler mevcuttur. Kullanışlı olmakla beraber bu kombinasyonlar, tedavisi tekli bileşen üzerine kurulmuş olan kişilere mahsustur.[165]

Yaşlılar

60 yaş ve üzeri kişilerde orta ve ciddi derecede hipertansiyonun tedavisi, ölüm oranlarını ve kardiyovasküler yan etkileri azaltır.[166]

80 yaş üzerindeki kişilerde, tedavinin ölüm oranlarını ciddi ölçüde azalttığı görülmemiştir ancak kalp hastalıkları riskini azaltır.[166]

Amerika'da tercih edilen ilaç tedavisi olan tiazid diüretikler ile önerilen tansiyon hedefi 140/90 mm Hg'den azdır.[167]

Yeniden düzenlenmiş Birleşik Krallık rehber ilkelerinde, hedef klinik ölçümlerde 150/90 mmHg'den az veya ambulatuvarda ya da evde tansiyon ölçümünde 145/85 mmHg'den az olan durumlar için tercih edilen tedavi kalsiyum kanal blokerlerdir.[162]

Dirençli hipertansiyon

Dirençli hipertansiyon, farklı etki mekanizmalı üç veya daha fazla antihipertansif ilacın aynı anda reçete edilmesine rağmen yüksek kan basıncının hedef düzeyin üzerinde kalmasıdır.[168] Reçeteli ilaçları belirtildiği şekilde almamak, dirençli hipertansiyonun önemli bir nedenidir.[169]

Dirençli hipertansiyonun bazı yaygın ikincil nedenleri arasında obstrüktif uyku apnesi, birincil aldosteronizm ve renal arter stenozu bulunur ve bazı nadir ikincil nedenler arasında feokromositoma ve aort daralması'dır.[170] Dirençli hipertansiyonlu her beş kişiden birinde, tedavi edilebilir ve bazen de iyileştirilebilen birincil aldosteronizm vardır.[171]

Dirençli hipertansiyon, nörojenik hipertansiyon olarak bilinen bir etki olan otonom sinir sisteminin kronik olarak yüksek faaliyetinden de kaynaklanabilir.[172] Bu durumdaki kişilerde kan basıncını düşürmek için barorefleksi uyaran elektrik tedavileri bir seçenek olarak araştırılmaktadır.[173]

Refrakter hipertansiyon, bir kaynak tarafından farklı sınıflardan beş veya daha fazla eş zamanlı antihipertansif ajanla hafifletilemeyen yüksek kan basıncı olarak tanımlanır.[174] Refrakter hipertansiyonu olan kişilerde genellikle artmış sempatik sinir sistemi aktivitesi vardır ve daha şiddetli kardiyovasküler hastalıklar ve her nedene bağlı ölüm riski yüksektir.[174][175]

Dirençli hipertansiyonun tedavisine dair rehber ilkeler Birleşik Krallık'ta ve ABD'de yayımlanmıştır.[176][177]

Epidemiyoloji

Thumb
2014 yılında yetişkin erkeklerde hipertansiyon oranları[178]
Thumb
2004 yılında 100.000 kişi başına hipertansif kalp hastalığı için sakatlığa göre ayarlanmış yaşam yılı:[179]

2000 yılı itibarıyla, neredeyse bir milyar insan yani dünyadaki yetişkin nüfusunun 26%'sının hipertansiyonu vardır.[180] Hem gelişmiş (333 milyon) hem de gelişmekte olan (639 milyon) ülkelerde yaygındır.[180] Ancak bu oranlar, Hindistan'ın kırsal bölgelerinde %3,4 (erkek) ve %6,8 (kadın) kadar düşük ve Polonya'da %68,9 (erkek) ve %72,5 (kadın) kadar yüksek olan değerlerle farklı bölgelerde değişkenlik gösterir.[181]

1995 yılında Birleşik Devletler'de 43 milyon insanın hipertansiyonu olduğu veya antihipertansif ilaçlar aldıkları tahmin ediliyordu. Bu değer Birleşik Devletler yetişkin nüfusunun %24'ünü temsil ediyordu.[182] Amerika Birleşik Devletleri'nde hipertansiyon oranları artıyordu ve 2004'te %29'a ulaştı.[183][184] 2006 itibarıyla, hipertansiyon Birleşik Devletler’de 76  milyon yetişkini (nüfusun %34'ü) etkilemekte ve Afrikalı Amerikalı yetişkinler %44 ile dünyadaki en yüksek hipertansiyon oranına sahiptir.[185] Yerli Amerikalılar arasında yaygın, beyazlar ve Meksikalı Amerikalılar arasında nadirdir. Oranlar yaşla beraber artar ve Birleşik Devletler'in güneydoğusunda daha yüksektir. Hipertansiyon, kadınlara nazaran (menopoz bu farkı azaltsa da) erkekler ve düşük sosyoekonomik duruma sahip olanlar arasında daha yaygındır.

Çocuklar

Çocuklarda yüksek tansiyon oranı artmaktadır.[186] Çocukluk çağında özellikle ergenlikte hipertansiyon, altta yatan bir bozukluğun sonucudur. Obezite dışında, çocuklarda böbrek hastalıkları hipertansiyonun en yaygın (%60-70) nedenidir. Ergenlerde vakaların %85-95'ine tekabül eden birincil veya sürekli hipertansiyon vardır.[187]

Tarihçe

Thumb
Harvey'in Exercitatio Anatomica de Motu Cordis et Sanguinis in Animalibus 'undan damarların görüntüsü

Kardiyovasküler sistemin modern anlayışı, "De motu cordis" adlı kitabında kan dolaşımını anlatan doktor William Harvey'in (1578-1657) çalışmasıyla başladı. Harvey De otu ordis ("Kalp ve Kan Hareketleri Üzerine") adlı kitabında kan dolaşımını anlatmıştır.

İngiliz din adamı Stephen Hales, 1733'te ilk yayınlanan kan basıncı ölçümünü yaptı.[188][189] Ancak yüksek tansiyonun klinik bir vaka olması 1896’da Scipione Riva-Rocci tarafından kolluklu tansiyon aletinin icadıyla gündeme geldi.[190] Bu buluş, sistolik tansiyonun kliniklerde ölçülebilmesine olanak sağladı.

1905 yılında, Nikolai Korotkoff atardamarı stetoskopla dinlerken tansiyon aletinin kola geçirilen kısmındaki hava boşaltıldığında duyulan Korotkoff seslerini tanımlayarak sistemi geliştirmiştir.[189] Bu sistolik ve diyastolik basıncın ölçülmesine izin verdi.

Tanılama

Hipertansif kriz geçiren hastaların semptomlarına benzer semptomlar, Orta Çağ Farsça tıp metinlerinde "doluluk hastalığı" bölümünde tartışılır.[191] Semptomları baş ağrısı, başta ağırlık, hareketlerde yavaşlık, vücutta genel kızarıklık ve dokunulduğunda sıcaklık hissi, belirgin, şişmiş ve gergin damarlar, nabızda dolgunluk, ciltte gerginlik, renkli ve yoğun idrar, iştah kaybı, zayıf görme, düşünme bozukluğu, esneme, uyuşukluk, damar yırtılması ve hemorajik felçtir.[192] Doluluk hastalığının kan damarlarındaki aşırı miktarda kandan kaynaklandığı düşünülüyordu.

Hipertansiyonun bir hastalık olarak tanımlanması diğerlerinin yanı sıra 1808'de Thomas Young'dan ve özellikle 1836'da Richard Bright'dan geldi.[188]

Böbrek hastalığı belirtisi olmayan bir kişide kan basıncının yükseldiğine ilişkin ilk rapor Frederick Akbar Mahomed (1849-1884) tarafından yapılmıştır.[193]

1990'lı yıllara kadar sistolik hipertansiyon, sistolik kan basıncının 160 mm Hg veya daha yüksek olması olarak tanımlanıyordu.[194] 1993 yılında WHO/ISH kılavuzları hipertansiyon eşiği olarak 140 mmHg'yi tanımladı.[195]

Tedavi

Tarihsel olarak, “sert nabız” olarak adlandırılan hastalığın tedavisinde kan alma ya da sülük uygulamalarıyla kan miktarı azaltılıyordu.[188] Çin’in Sarı İmparatoru, Cornelius Celsus, Galen ve Hipokrat kan alma yöntemini savunuyordu.[188]

Sert nabız hastalığının tedavisine yönelik terapötik yaklaşım, hastalar için yaşam tarzı (öfkeden ve cinsel ilişkiden uzak durmak) ve diyet programında değişiklik yapılmasını içeriyordu (şarap, et ve hamur işleri tüketiminden kaçınmak, öğündeki yiyecek miktarını azaltmak, az enerjili beslenmek, diyette ıspanak ve sirke kullanmak gibi).

19. ve 20. yüzyıllarda, hipertansiyonun etkili farmakolojik tedavisi mümkün olmadan önce, her biri çok yan etkileri olan üç tedavi yöntemi kullanıldı: katı sodyum kısıtlaması (örneğin pirinç diyeti[196]), sempatektomi (sempatik sinir sisteminin bazı kısımlarının cerrahi ablasyonu) ve pirojen tedavisi (ateşe neden olan maddelerin enjeksiyonu, dolaylı olarak kan basıncını düşürme).[196][197]

Yüksek tansiyon için ilk kimyasal olan sodyum tiyosiyanat 1900 yılında kullanılmış olup pek çok yan etkisi vardı ve popüler olmadı.[188] İkinci Dünya Savaşı sonrasında çeşitli başka maddeler de geliştirildi. Bunlardan en popüler ve makul derecede etkili olanları tetrametilamonyum klorür, heksametonyum, hidralazin ve reserpindir (Rauwolfia serpentina şifalı bitkisinden türetilmiştir). Bunların hiçbiri iyi tolere edilmedi.[198][199] Ağızdan alınabilen ilk iyi tolere edilen ajanların keşfiyle büyük ilerleme sağlandı. Bunlardan ilki, tiazit idrar söktürücü klorotiazid olup Sülfanilamid antibiyotiğinden geliştirildi ve 1958’de kullanıma sunuldu.[188][200] Bu madde, tuz atılımını artırırken sıvı birikimini önlüyordu. Birleşik Devletler Gaziler İdaresi’nin sponsorluğunda yapılan rastgele kontrollü denemede, hidroklorotiazid artı reserpin artı hidralazin ile plasebo madde karşılaştırılmıştır. Tedavi görmeyen yüksek tansiyonlu kişilerin olduğu grupta tedavi edilen hastalara göre çok daha fazla rahatsızlık geliştiğinden, çalışma erken safhada duruldurulmuş ve onların tedaviden mahrum bırakılması etik bulunmamıştır. Çalışmaya düşük tansiyonlu kişilerle devam edilmiş ve tedavinin orta derecede hipertansiyonlu kişilerde dahi kardiyovasküler ölüm riskini yarıdan fazla oranda engellediği görülmüştür.[201]

1975 yılında, klorotiazidi geliştiren ekibe Lasker Özel Halk Sağlığı ödülü verildi.[197] Bu çalışmaların sonuçları sayesinde, yüksek tansiyon hakkında halk bilincini artırma amaçlı halk sağlığı kampanyaları yapıldı ve yüksek tansiyonun ölçümü ve tedavisi teşvik edildi. Bu tedbirlerin 1972-1994 yılları arasında felç ve iskemik kalp kastalığında görülen %50’lik düşüşe en azından kısmen katkısı olduğu görünmektedir.[197]

Daha sonra antihipertansif ajanlar olarak beta blokörler, kalsiyum kanal blokörüleri, anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörleri, anjiyotensin reseptör blokerleri ve renin inhibitörleri geliştirildi.[197]

Toplum ve Kültür

Farkındalık

Thumb
Grafikte, NHANES tarafından gerçekleştirilen dört çalışmada karşılaştırılan hipertansiyon farkındalığı, tedavisi ve kontrolü gösterilmektedir.[183]

Dünya Sağlık Örgütü hipertansiyon ya da yüksek kan basıncını, kardiyovasküler mortalitenin ana sebebi olarak tanımlar.

85 adet ulusal hipertansiyon topluluğu ve derneğinden oluşan bir şemsiye örgüt olan Dünya Hipertansiyon Derneği (WHL), dünya çapında hipertansif hasta olan kişilerin %50’den fazlasının durumlarının farkında olmadığını belirledi.[202] WHL bu sorunu ele almak için, 2005 yılında hipertansiyon hakkında farkındalık yaratma amaçlı küresel bir kampanya başlatmış ve her yıl 17 Mayıs gününü Dünya Hipertansiyon Günü (DHG) olarak kabul etmiştir. Son üç yılda daha fazla ulusal topluluk DHG’ye katılmış ve mesajlarını halka iletmek için yenilikçi yollar denemişlerdir. 2007’de, DHG’ye 47 üye ülkenin rekor katılımı sağlanmıştır. DHG haftası boyunca, tüm bu ülkeler yerel hükûmetler, profesyonel topluluklar, sivil toplum örgütleri ve özel kuruluşlarla ortak çalışarak çeşitli medya ve kamu toplantıları yoluyla hipertansiyon farkındalığını artırmaya çalışmıştır. Internet ve televizyon gibi kitle iletişim araçları kullanılarak, verilmek istenen mesaj 250 milyondan fazla kişiye ulaşmıştır. Yıllar geçtikçe ivmesi artan DHG, yüksek tansiyondan muzdarip 1,5 milyar civarında olduğu tahmin edilen hemen herkese ulaşmak konusunda emin adımlarla ilerlemektedir.[203]

Ekonomi

Yüksek tansiyon, Birleşik Devletler’de temel sağlık hizmeti veren kuruluşlara başvurulmasına neden olan en yaygın tıbbi kronik sorundur. Amerikan Kalp Derneği, 2010 yılında yüksek tansiyonun yol açtığı doğrudan ve dolaylı maliyetleri 76,6 milyar $ olarak tahmin etmiştir.[185] Birleşik Devletler’de yüksek tansiyonlu insanların %80’i durumlarının farkındadır ve %71 ise tansiyon düşüren bazı ilaçlar kullanmaktadır. Ancak, hipertansiyonu olduğunu bilen kişilerin sadece %48'i durumlarını gerektiği gibi kontrol etmektedir.[185]

Yüksek tansiyonun tanı, tedavi veya kontrolünde yetersizlikler hipertansiyonun tedavisini tehlikeye atabilir.[204] Sağlık uzmanları tansiyonu kontrol etmeye çalışırken, istenen kan basıncı seviyesine ulaşmak için alınması gereken birden çok ilacın kullanılmasına direnç gösterilmesi dahil pek çok engelle karşılaşır. Ayrıca, tıbbi planlara sadık kalınması ve yaşam tarzında değişiklik yapılmasında da zorluklar yaşanır. Yine de tansiyonda varılmak istenen hedeflere ulaşmak mümkündür. Tansiyonun düşürülmesi, ileri tıbbi bakımın yaratacağı masrafları belirgin şekilde azaltmaktadır.[205][206]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Wikiwand in your browser!

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.

Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.