Yemen Mütevekkilî Krallığı
1918 ve 1970 yılları arasında Arap Yarımadası'nda var olmuş bir krallık / From Wikipedia, the free encyclopedia
Yemen Mütevekkilî Krallığı (Arapça: المملكة المتوكلية اليمنية, romanize: el-Memleke el-Mutevekkiliye el-Yamanīya), ilk dönem adıyla Yemen Zeydi Emirliği (Arapça: الزيدية امارة اليمن, romanize: el-Memleke el-Mutevekkiliye el-Yamanīya) veya bilindik isimleriyle Yemen Krallığı (Arapça: المملكة اليمنية, romanize: el-Memleke el-Yamanīya) ve Kuzey Yemen (Arapça: اليمن الشمالي, romanize: al-Yaman al-šamāliyy), kısaca ise Yemen (Arapça: اليَمَن, romanize: el-Yemen); İmam Yahya önderliğindeki Zeydîlerce Osmanlı İmparatorluğu'nun Yemen'den çekilmesinden sonra 1918 yılında kurulan ve 1970'e dek varlığını sürdürmüş devlet. Orta Doğu'da yer alan Yemen Krallığı 195,000 km2 yüzölçümüne sahipti. Kuzeyinde Suudi Arabistan, güneyinde İngiliz hamiliğinde Güney Yemen yer alıyordu. Krallığın başkenti 1918'den 1948'e kadar günümüzde Yemen'in başkenti olan San'a, 1948'den 1962'ye kadar Taiz, para birimi ise Yemen riyaliydi.
Bu maddedeki Yemen Yahudileri başlığının tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. |
Bu maddenin içeriğinin Türkçeleştirilmesi veya Türkçe dilbilgisi ve kuralları doğrultusunda düzeltilmesi gerekmektedir. Bu maddedeki yazım ve noktalama yanlışları ya da anlatım bozuklukları giderilmelidir. (Yabancı sözcükler yerine Türkçe karşılıklarının kullanılması, karakter hatalarının düzeltilmesi, dilbilgisi hatalarının düzeltilmesi vs.) Düzenleme yapıldıktan sonra bu şablon kaldırılmalıdır. |
Yemen Krallığı | |||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1918-1970 | |||||||||||
Yemen Krallığı'nın konumu[lower-alpha 1] | |||||||||||
Tür | İslamî teokratik mutlak monarşi | ||||||||||
Başkent | San'a (1918-1948) Taiz (1948-1962) | ||||||||||
Sürgündeki başkent | Cidde (1962-1970) | ||||||||||
Yaygın dil(ler) | Arapça | ||||||||||
Etnik gruplar | %90 Arap %10 Afro-Arap | ||||||||||
Resmî din | Zeydi Şii İslamı | ||||||||||
Üyelik | Birleşik Arap Devletleri(1958-1961) | ||||||||||
Hükûmet | İslamî teokratik mutlak monarşi | ||||||||||
İmam-Kral | |||||||||||
| |||||||||||
Vezir | |||||||||||
| |||||||||||
Sürgün dönemindeki Vezirler | |||||||||||
| |||||||||||
Tarihçe | |||||||||||
| |||||||||||
Yüzölçümü | |||||||||||
• Toplam | 195,000 km2 | ||||||||||
Nüfus | |||||||||||
• Tahminî | 2.500.000 (1936) 5.313.000 (1960) | ||||||||||
Para birimi | Yemen riyali Yemen bakşası | ||||||||||
Zaman dilimi | UTC+3 | ||||||||||
Telefon kodu | 967 | ||||||||||
| |||||||||||
Günümüzdeki durumu | Yemen |
1918 Mondros Mütarekesi'nin ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun Yemen'den çekilme kararından 3 gün sonra bölgenin dini lideri olan İmam Yahya San'a'ya girerek kendini Yemen hükümdarı ilan etti. Hükümdarlığını ilan etmesinin ardından Birleşik Krallık'ın himayesinde olan olan Güney Yemen'e saldırılar düzenledi fakat Birleşik Krallık bu saldırıları savuşturdu. Bu saldırılar sonrasında Güney Tihâme'deki aşiretlerinin isyanlarını bastırarak Asir Emirliği'ne doğru ilerledi. İtalya Krallığı ve Sovyetler Birliği ile antlaşmalar yaparak meşruluğunu arttırdı. Ardından 1927'de tekrar Birleşik Krallık himayesindeki ülkelere saldırı düzenledi ve bu saldırılar da başarısız oldu. 1934 yılında Birleşik Krallık'la sınır müzakeresi karşılığında Aden'e saldırmayacağı sözünü verdiği bir dostluk antlaşması imzaladı. O dönemde Suudi Arabistan'a bağlı olup isyan eden Asir emirini teslim etmeyi kabul etmemesinden dolayı Suudi-Yemen Savaşı çıktı. 4 ay sonra Yemen Necran'ı para karşılığında Suudi Arabistan'a vererek barış yaptı. Bu savaştan sonra Yemen Krallığı izolasyonist politika yürütmeye başladı. İmam Yahya, kuzey kesimlerdeki Zeydi aşiretleri arasında meşruiyete sahipken, kıyılardaki ve güneydeki bölgelerdeki Sünni nüfus onun yönetimini kabul etmeye daha az eğilimliydi. İktidarı korumak için otoriter bir yönetim sürdü ve kendi oğullarını çeşitli eyaletleri yönetmeleri için atadı. Bu yüzden artan hoşnutsuzluğun sonucuyla İmam Yahya 1948 yılında meşruti bir yönetim kurmak isteyen devrimciler tarafından öldürüldü fakat oğlu Ahmed bin Yahya sadık Zeydi aşiretlerinin yardımıyla iktidarı ele geçirdi. 1958 yılında Ahmed bin Yahya Mısır başkanı Abdünnâsır'ın baskılarıyla Birleşik Arap Devletleri'ne katıldı. Ancak Suriye 1961'de birlikten ayrıldığında Yemen de birlikten ayrıldı. Ahmed bin Yahya'nın ölümünden sonra oğlu Muhammed el-Bedir başa geçtikten 1 hafta sonra Mısır destekli es-Sallal önderliğinde askerler darbe yaparak Yemen Arap Cumhuriyeti'ni kurdu. El- Bedir dağa kaçarak Zeydi aşiretlerinin yardımıyla bir iç savaş çıkardı. Suudi Arabistan el-Bedir'i desteklerken, Mısır es-Sallal'ı desteklemek için asker gönderdi. Mısır'ın 1967'de İsrail'e yenilmesinin ardından kralcılar ile cumhuriyetçiler arasına mütareke için görüşmelere başlandı ve 1970 yılında kral yanlılarının hükûmette nüfuzunun olması karşılığında Yemen Mütevekkilî Krallığı resmen feshedildi.
Yemen Mütevekkilî Krallığı, mutlak monarşi sistemiyle yönetilen otokratik, teokratik bir krallıktır. Ülkenin resmî bir dili yoktu, halkın geneli Arapça, Yahudi Yemen Arapçası, Yemen İbranicesi konuşmaktaydı. Ülkenin %90'ının Araplar, ~%10'luk kısmını Afro-Araplar ve 1949-50 yılları arasında gerçekleşen Sihirli Halı Operasyonu'ndan önce küçük bir kısmını Yemen Yahudileri oluşturmaktaydı. Nüfusun ~%55 Zeydî Müslüman, ~%45 Sünni Müslüman ve Sihirli Halı Operasyonu'ndan önce küçük bir kısmı Yahudiydi. Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği topluluklarına üye olan Yemen Mütevekkilî Krallığı, Birleşik Arap Devletleri'ne 1958'de katılıp 1961'de ayrılmıştır.
Yemen'in etimolojisi hakkında çeşitli kaynaklar bulunmaktadır. Yamnat terimi Eski Güney Arabistan yazıtlarında ikinci Himyerî kralı II. Şammar Yahriş'in unvanında geçmektedir. Bu terim muhtemelen Aden ile Hadramut arasındaki kıyı şeridini mütekabil gelmektedir.[2][3] Tarihî olarak Yemen, Suudi Arabistan'daki Kuzey Asir'den Umman'ın güneyindeki Zufar'a kadar uzanan daha geniş bir bölgeyi kapsıyordu. Bu bölge Büyük Yemen olarak adlandırılır.[4][5]
Yemen, İslâm coğrafyacılarına göre dünyanın merkezi kabul edilen Mekke’nin doğusuna doğru dönüldüğünde Kâbe’nin güneyinde, yani haritaya göre sağında kaldığı için el-yamin (Arapça: اليمين) isminden türediği iddia edilmektedir.[6][7][8] Diğer kaynaklarda Yemen'in saadet veya kutsanmış anlamına gelen yamn veya yumn kökünden geldiği iddia edilmektedir.[9][10]
Arabistan'ın geri kalanına Arabia Deserta (Türkçe: Issız Arabistan) denir iken, Yemen Helenistik Yunanlar tarafından Arabia Eudaimon (Grekçe: Εὐδαίμων Ἀραβία, romanize:Evdaímon Áravía), Romalı coğrafyacılar tarafından, Arabia Felix (Türkçe: Bereketli/Talihli Arabistan) Araplar tarafından Yemen es-Sa'id (Arapça: اليمن السعيد, Türkçe: Mutlu Yemen) olarak adlandırılmaktaydı.[11] Latin ve Yunanlar antik Yemen'den Hindistan olarak bahsetmişlerdir. Bunun nedeni Perslerin Güney Arabistan'la temas kurduklarında Habeşilere ve diğer koyu tenli halklara Hintli demesinden kaynaklanmıştır.[12][13] Yemen Mütevekkilî Krallığına sadece Yemen denmesinin yanı sıra her dönem farklı adlarla anılmıştır.
- Yemen Zeydî Emirliği: Yemen'in İslam ile tanışması daha Muhammed Peygamber zamanında bizzat onun elçilik görevine uygun olarak, yöre halkına hitaben mektup yollayarak İslama davet edişi ve Yemenlilerin bu davete karşılık verişi ile başlar. Dört Halife döneminde iyiden iyiye İslam hakimiyetine giren Yemen İslamın yayılışının üzerinden çok zaman geçmeden bölge haklı arasında Sünnî-Şii ayrımında oluşan ikilemede Şiiliğin başkalaşım geçirmiş bir kolu olan, adını Hz. Ali'nin takipçisi Zeyd'den alan Zeydîliği ağırlıklı olarak benimseyen halk topluluğu ve Seyyid olarak seçilmiş İmamların[14] çabasından sonra İmam Yahya döneminde kurtulmasından sonra kurulmuş devletin ismi halkın geneli ve yönetici Zeydî olduğundan ve daha Avrupa'daki terimlere benzetilmeye çalışıldığında prensliğe benzer bir otoriteye sahip olduğu için Yemen Zeydî Emirliği koyuldu.1918 yılından 1926 yılına kadar bu isim kullanıldı.[15]
- Yemen Mütevekkilî Krallığı: 2 Eylül 1926'da Yemen kabileleri boyun eğmeye başladıktan, İtalya ile San'a Antlaşmasında bütün Yemen kralı olduktan sonra ülkenin isminde değişikliğe gitti. Allah’a tevekkül eden, işini O’nun irâdesine bırakan, Allâh’tan gelene râzı olan anlamına gelen Mütevekkil terimi[16] ile daha büyük bir monarşik devlet biçimi olan krallık terimini kullanarak Yemen Mütevekkilî Krallığı olarak değiştirdi.[17][18] Bu isim değişikliği Seyyid sınıfında büyük bir endişe yarattı.
- Kuzey Yemen: Yemen Mütevekkilî Krallığı her ne kadar sadece Kuzey Yemen'in sahibi olsa da Güney Yemen o zamanlar Birleşik Krallık kolonisi olduğu için bir söz hakkı yoktu. Bu yüzden Birleşmiş Milletler'e katıldığında tüm Yemen'i temsil etmekteydi. Ancak krallığın çöküşünden sonra kurulan Yemen Arap Cumhuriyeti'nin ardından Aden Kolonisi'nin bağımsızlığını kazanıp Güney Yemen'i kurmasıyla Kuzey Yemen kadar söz sahibi hale geldi. Bu oluşan çift başlılık sebebiyle Yemen Arap Cumhuriyeti'nin öncülü olan Yemen Mütevekkilî Krallığı günümüzde Kuzey Yemen olarak anılmaktadır.[19]
Arka plan
1849'da Osmanlı İmparatorluğu, Zeydî imamının Osmanlı egemenliğini tanıması ve Osmanlı kuvvetlerinin San'a'ya konuşlanmasına izin vermesi için Tihâme bölgesini fethetti.[20] Ahmed Muhtar Paşa görevlendirildiği Fırka-i ihtiyâtiyye Ordusu'yla Asîr'deki Muhammed Âiz’i ortadan kaldırdıktan sonra 1872’de tayin edildiği Yemen valiliği sırasında Kuzey Yemen'in en önemli şehri San‘a’yı alarak Yemen'de Osmanlı otoritesini yeniden kurdu.[17][21] Ahmed Paşa otoriteyi sağladığı gibi Yemen'de imar çalışmalarını başlattı. San‘a’da bir kale, cami ve imaret'in yanı sıra bir matbaa kurdurttu ve San‘a-Hudeyde arasında telgraf hattı döşetti. Ancak bölgede görev yapan Osmanlı memurlarının idarî işlerde yolsuzluğa bulaşması yüzünden 1889’da Yemen’i kendi imamlarının yönetmesini isteyen Zeydîler isyan etti.[22] İsyanı bastırmakla görevlendirilen Hicaz Valisi Ahmed Feyzi Paşa Hudeyde’ye üzerinden San‘a ve Taiz'e ilerleyerek isyanı kısa sürede bastırdı. Yemen’de çıkan isyanları bastırması zor olduğu gibi, Osmanlı'ya pahalıya mal olduğu için reformlar yapılamadığı için Yemen halkı daha çok fakirlik daha çok arttı. Halkın hoşnutsuzluğu giderilemediği için daha da isyan ettiler.[23] II. Abdülhamid, İmam Yahya’nın otoritesini ortadan kaldırmak için bazı ıslahatlar yaptı ve Yemen’de yoksul kesmin vergi yükünü hafifletip okullar inşa ettirdi. Yemen’e Arapça bilen memurlar atayarak isyanlara son vermeye çalıştı. 1882, 1896, 1902 1904 ve 1910 isyanları sonrasında I. Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre önce; 1913'te, Osmanlı İmparatorluğu resmi olarak Zeydî imamı olan İmam Yahya'ya bazı yetkileri devretmek zorunda kaldı. Buna karşılık İmam Yahya Osmanlı Devleti’ne karşı Seyyid İdrisî ile işbirliği yapmayacağına dair söz vermiştir.[24] Ardından Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Yemen'de birçok savaş gerçekleşti.
İmam Yahya dönemi (1918-1948)
Birinci Dünya Savaşı'nda cephelerin çıkmaza dönmesi yüzünden dönemin Zeydî imamı olan İmam Yahya hem kendi hem de Yemen’in akıbetinin ne olacağı konusunda endişe içine düştü. İmam Yahya, kendisine bir zarar gelmemesi için Lahic’i İngilizlere bırakıp karşılığında da İngiliz ve Seyyid İdrisî saldırılarının durdurulmasının sağlanıp, deniz yollarının açılmasını istemeyi düşünmeye başladı.[25] 30 Ekim 1918'de, Osmanlı İmparatorluğu'nun Mondros Mütakeresi'ni imzaladı.[26] Bu durumun ardından İmam Yahya San'a'ya girerek Yemen'in bağımsızlığını ilan etmiştir ve bağımsızlıktan 3 gün sonra İmam Yahya kendini Yemen Zeydî Emirliği'nin hükümdarı ilan etmiştir.[6][27][28] Mütakereye göre Osmanlı bütün Yemen'den çekilecekti fakat şehrin valisi Mahmut Nedim Bey ve 40. Tümen kumandanı Galib Bey bu emre 45 gün boyunca uymadı. Kolordu Komutanı Ahmet Tevfik Paşa, askerlerin gecikmiş maaşlarının cüzi bir miktarını Vilayet kasasından ödediler. İmam Yahya eğer Kolordu birliklerinin teslimine kolorduca karar verilirse karşı çıkmayacağını bildirmiş, ileride yaşanabilecek taarruzlara önlem olarak da birliklerdeki silah ve cephanenin bir kısmının kendisine verilmesini talep etmiştir fakat bazı komutanlar buna itiraz etmiştir.[29] Taiz Harekât Bölge Komutanı Ali Sait Paşa'nın inisiyatifle Aden'e gidip İngilizlerle görüştü. Ahmet Tevfik Paşa Yemen'i boşaltmayı ağırdan aldığından İngilizler 1918 Aralık'ında VII. Kolordu ile Yahya'nın heyeti İngilizlerle masaya oturdu fakat bu müzakereden bir sonuç çıkmadı.[30] Direniş 1 ay daha devam etti ardından VII.Kolordu ve 40.Tümen ellerindeki cephanelerin büyük kısmını İmam Yahya'ya teslim ederek geri kalan kısmını da kabilelere satarak askerlere maişet verildi. 23 Ocak 1919'da son Osmanlı kuvveti İngilizlere teslim oldu.[23]
Her ne kadar çoğu memur ayrılmış olsa da San'a'da hala Mahmud Nedim Bey ve 200 Osmanlı memuru İmam Yahya tarafından alıkoyulmuş şekilde bulunuyordu.[30][31][32] Yemen'de kalan memurlar Lozan antlaşması imzalanana kadar defalarca maaşlarının ödenmesi için İstanbul ve Ankara hükûmetine mektuplar yazdı.[33] 13 Ekim 1923'teki bir mektupta Yemenlilerin kendi idarelerini kurmalarının uygun ve gerekli olduğunu, maddi taleplerin yerine getirilmesinin mümkün olmadığını, ancak teşkilatlanma için gerekli uzman veya memura ihtiyaç duyulduğu takdirde maaşlarının Yemen idaresi tarafından verilmesi kaydıyla Türkiye’nin yardımcı olabileceği yazıldı. Mahmut Nedim San'a valiliği, Ragıp Paşa dışişleri bakanlığı gibi önemli vazifelerde bulunmuşlardır.[34][35] İmam Yahya, Lozan Barış Antlaşması’nın ardından resmî görevi sona eren Mahmud Nedim Bey’in Yemen’de kalmasını istedi. Ancak Mahmud Nedim Bey 1924 yılında Türkiye'ye döndü.[36] Ardından geride kalan Türkleri de Türkiye'ye getirmeye uğraştı. 1926'da bazı memurlar Türkiye'ye döndü. Yemen'de kalan Türkler yerliler ile evlendi ve daha sonrasında çoğu Türkiye'dekiler tarafından öldükleri sanılmıştır.[37]
İmam Yahya, Kasımiler döneminden kalma olan Büyük Yemen idealini gerçekleştirmek istiyordu.[38] Bu yüzden Osmanlı ile İngiltere'nin Mart 1914'te belirlediği Menekşe Hattı'nı tanımadığını ilan etti[39][40] ve Büyük Yemen idealini gerçekleştirmek için 1919 yılında İngiliz yönetimindeki Aden Protektorası'na doğru ilerlemeye başladı fakat İngiliz ordusunun karşı saldırısıyla Yemenliler geri çekildiler.[41] Geri çekilen İmam Yahya'nın ordusunun ardından gelen İngiliz ordusu da el-Hudeyde limanını işgal edip Asir Emirliği'ne teslim etti.[42][43] Hudeyde'nin kaybının ardından İmam Yahya 1922'de tekrar Aden'e saldırdı. Aden'e 50 km kala İngiliz Hava Kuvvetleri İmam Yahya'sının ordusunu ağır bombardıman altında bıraktığı için geri çekilmek zorunda kaldılar.[44][45]
Yemen'deki aşiretler üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmak için 1922'de isyan eden Haşîd ve Bâkil kabilelerine karşı savaş açtı.[46] İmam Yahya veliaht Prens Ahmed bin Yahya'nın gaddarlığını bildiği için isyanlarda onu komutan atadı. Haşîd eşkıyaları ile Muzaffer Ordu'nun bir sürü çatışması ardından Haşîd kabilesi bozguna uğradı. Prens Ahmed bin Yahya'nın emriyle ordu Haşîd kabilesini yağmaladı ve birçok kişiye tecavüz etti.[47] Bu olaydan sonra İmam Yahya veliaht Prens Ahmed bin Yahya'ya Haşîd kabilelerinin reisleri ile şeyhlerini tutuklatmasını, esirleri toplatmasını ve ayrıca savaş zararlarını karşılaması için Haşîd kabilesinin cüzi olmayan miktarda vergi toplamasını, kabul etmeyenlerin evlerinin yıkılmasını emretti. Tutuklanan Haşîd şeyhleri ve aşiret liderleri Ghamdan hapishanesine gönderildi. Çocuklar dışındaki herkes işkencelerle öldürüldü.[48]
1924 yılında el-Cevf ve Beydâ kabileleri isyan etti. Bunun üzerine İmam Yahya isyanın bastırması için Seyyid Abdullah el-Vezir liderliğindeki Yeni Ordu'yu gönderdi. Aşiretlerin üzerinde otoritesini kurduktan sonra 1923 yılında Muhammed ibn Ali el-Îdrisi'nin ölümünden sonra Asir Emirliği'nde ortaya çıkan taht mücadelesinden faydalanmak isteyen İmam Yahya çoğunluğu Haşîd kabilesinden olan aşiret üyelerinden olan birlikler ile Hudeyde'yi ele geçirdi.[49] Hudeyde sakinleri tarafından ermiş olarak kabul edilen bir dizi türbe bu çatışmalar sırasında İmam Yahya'nın ordusuyla yerle bir edildi.[50] Hudeyde ele geçirilirken el-Cevf kabileleri isyan etti ve kısa süre sonra yapılan çatışmanın ardından isyan sona erdi. Sonra Sabya'ya yöneldi ve el-İdrisi'nin oğlu Ali bin İdrisi'yi kuşattı. 1926'da İmam'ın ordusu Cizan ve Necran'da kendisini tanımayan aşiretlere baskın düzenledi[51] Ali bin İdrisi İmam Yahya'ya kendisini Güney Asir'in hükümdarı olarak tanıması şartıyla ona bağlılığını sunmayı teklif etti fakat İmam Yahya bu teklifi İdrisiler fas asıllı olduğu iddia ederek reddetti. İmam Yahya'ya göre; İngilizlerle birlikte İdrisliler davetsiz misafirlerden başka bir şey değildi ve Yemen'den kalıcı olarak sürülmeleri gerekiyordu.[52] Bu politikası Birleşik Krallık ve onların baskısı altında olan Hicaz ve Necid Krallığı ile sorunlar yaşamasına neden oldu.[51][53][54] 1926 yılında Hicaz ve Necid Krallığı ile Yemen arasında Necran'ın toprak paylaşımı üzerine anlaşmazlık çıktı.[55]
İmam Yahya, Güney Yemen'deki İngiliz'lere baskı yapmak ve iki işgalci güç arasında[lower-alpha 2] kendilerine ait olmayan bir toprakta çizilmiş sınır çizgisini[lower-alpha 3] tanımadığını duyurmak için 1927'de ed-Dali'ye girdi ve Aden Protektorası'na baskınlar düzenlemeye başladı. Buna karşılık olarak İngilizler özellikle Taiz ve İbb olacak şekilde Yemen'i bombalamaya başladı.[56][57] Yemen'in hava kuvveti ve hava savunma sistemi bulunmadığı için Yemen tepki veremedi çok fazla zayiat verdi. Bu yüzden imam baskınları durdurmak zorunda kaldı. Daha sonra Ali Nasır el-Kardey Menekşe Hattı'nın güneyinde kalan Şebve'yi ele geçirmek için bir aşiret birliği ile yola çıktı.[58] Çatışma olmadan aşiretler İmam Yahya'ya boyun eğdi. Şebve'deki aşiretler imamın boyunduruğuna girdikten sonra İngilizler Şebve'deki aşiretleri bombalamaya başladı. Aşiretleri bombalamalarının asıl nedeni İmam'ın sarsılan otoritesini daha da sarsmaktı.[59]
İmam Yahya'yı ilk kez bütün Yemen'in kralı olarak tanıyan ülke 1926 yılında imzalanan İtalya-Yemen Antlaşması'yla İtalya Krallığı oldu. Böylece İmam özellikle Arap coğrafyasında Yemen kralı (Arapça: ملك اليمن, romanize: Melīk el-Yaman) olarak nitelendirdi. Bu konuda Aden Protektorası'nın idarecileri endişelenmeye başladı çünkü İmam Yahya Güney Yemen'de hak talebinde bulunmasıyla saldırılarını meşrulaştırmıştı.[60]
İdrisiler İmam Yahya'ya yaptıkları teklifin aynısını İbn Suud'a da teklif ettiler ve Suud himayesine girdiler. Böylece Yemen ile Suudi Arabistan arasındaki tampon devlet yok olmuş oldu. 1930 yılında Suudlar Asir'in kontrolünü ele geçirdi ve bölgeye Suudlardan birisini atadı.[61] 1931 yılında Yemen ile Suudi Arabistan arasında bir tür dostluk antlaşması imzalandı.
Suudi-Yemen Savaşı
İdrisiler Suudi Arabistan'a isyan etti ve Suudi Arabistan kısa süre sonra isyanı bastırdı. Emir İdrisi Yemen'e sığındı. Bu yüzden Yemen-Suudi Arabistan ilişkileri gerilmeye başladı. İmam Yahya antlaşmaya uymayıp Necran'a saldırdı.[62] İmam Yahya, Asir'deki yönetimin el-İdrisi'ye bırakılmasını talep etti. Suudi Arabistan'ın gönderdiği elçileri ile anlaşılamayınca elçiler hapse atıldı.
Birleşik Krallık tarafsız kalmak için iki taraf ile de dostluk antlaşmaları imzaladı[63] fakat yine de savaştan önce Suudi Arabistan'a uçak ve silah yardımında bulundu.[64] İngilizler kırk yıl boyunca Yemen'in bağımsızlığını garanti etti ve İmam Yahya'da her ne kadar Menekşe hattını kabul etmese de sınır müzakeresi karşılığında Aden'e saldırmayacağı sözünü verdi.[65][66]
Mart 1934'te Abdülaziz ibn Su'ud, oğlu Prens Suud'a Tihame ve el-Hudeyde gölgesini işgal etmesini emretti.[67] 20 Mart 1934'te Suudi Arabistan resmen Yemen'e savaş ilan etti. Böylece Suudi-Yemen Savaşı başladı. Savaşta Yemen'in 37.000 Suudların 30.000 kişilik ordusu vardı.[68] Savaşın başlangıcında Suudlar hızla ilerleyerek Hacara ve Necran'ı sırasıyla 7 ve 21 Nisan'da ele geçirdiler.[69] Yemen Dağlarını es geçerek Mayıs 1934'te el-Hudeyde'yi ele geçirdiler. Ele geçirdikten sonra şehri yağmalamaya başladılar. Hindistan Dominyon'undan gelen ticaretçileri de yağmalamakla tehdit edince Kraliyet donanmasından askerler düzeni sağlamak için intikal edince yağmalamaktan vazgeçtiler. Sana'a'da kıtlık baş göstermeye başladı. İmam, oğlunun kaçarken öldürüldüğüne dair söylentileri yalanladı.
Yemen San'a kentine sıkıştı. Bölgeye ne İngiliz ne de İtalyan güçlerinin müdahale etmesi beklenmiyordu.[70] İbn Suud imamın tahttan çekilmesini, sınır bölgesinin beş yıllık kontrolünü ve eski Asir Emiri'nin Yemen'den sürülmesini talep etti ama İmam Yahya kabul etmedi. Suudlar tanklar başta gelmek üzere daha iyi silahlara sahip olmasına rağmen Suudi Arabistan'ın askerlerinin dağlık bölgeye adapte olamaması ve buna karşılık Yemen askerleri daha deneyimli olduğu için San'a düşmedi. İbn Suud savaşı sürdürecek durumu olmadığı ve yeni bir Müslüman Kardeşler isyanı çıkacağı ihtimalinden dolayı Yemen ile anlaşmaya karar verdi.
12 Mayıs 1934'te barış görüşmeleri başladı. İbn Suud Yemen topraklarıyla ilgilenmediğini iddia ederek[71] İmam Yahya'nın tahttan çekilmesi talebinden vazgeçti ve 20 yıllık bir ateşkes talep etti.[71] 14 Haziran 1934'te imzalanan Taif Antlaşması ile günümüzdeki Yemen-Suudi Arabistan sınırı belirlendi.[72] Yemen Krallığı; Necran, Asir ve Cizan'ı Hicaz ve Necid Krallığı'na bırakmak zorunda kaldı.[73][74] Son Suudi birlikleri 7 Temmuz'da Yemen'den ayrıldı.[75]
Foreign Affairs Dergisi'nde yazan tarihçi Hans Kohn bu çatışmayı bazı Avrupalı gözlemcilerin gerçekte İngiliz ve İtalyan çıkarlarının bir çatışması olarak değerlendirmek eğiliminde olduklarına değindi. Suudların İngiltere ile Yemen'in İtalya ile bağlarının bulunmasına karşın netice olarak iki emir arasındaki rekabetin iki ülke arasındaki rekabeti beslemeyeceği değerlendirmesini yaptı.
Savaş sonrası
San'a Dostluk Antlaşması'na rağmen Yahya'nın uleması tarafından müzakere edilen İngiliz Aden Protektorası (daha sonra Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti) ile krallığının güney sınırını tanımaması, zaman zaman İngilizlerle çatışmalara neden oldu.[23] 15 Ekim 1937 tarihinde İtalyan-Yemen Antlaşması uzatıldı.
II. Dünya Savaşı ve sonrası
İmam Yahya her ne kadar İngiliz karşıtı olup, İtalya Krallığı'nın mensup olduğu Mihver devletlerine yakın olsa da II. Dünya Savaşı boyunca izolasyonist bir politika yürüttü. Savaşa katılmadığı halde Türkiye gibi Yemen'de kıtlıklarla karşılaştı. 1943 yılında Yemen'de büyük bir kıtlık meydana geldi. Devletin rezervleri açılması İmam'a önerilse de kabul etmedi.
1944 yılında Kuzeydeki Devrimin Babası lakaplı şair Muhammed Mahmud ez-Zûbayirî, Mısır'dan Yemen'e döndü, ancak kısa süre sonra güneye kaçarak Büyük Yemen Meclisi'ni kurdu.[76]
1945 yılında Yemen, Arap Birliğinin kurucu üyesi oldu.
4 Mart 1946'da Başkan Harry Truman'ın Yemen kralı İmam Yahya'ya yazdığı bir mektupta Yemen Krallığını egemen bir devlet olarak tanıdı.[77]
İbrahim bin Yahya babası İmam Yahya 1946 yılında el-Ravda şehrinde hastalandığında birkaç komutan ve aşiret aşiret lideriyle temasa geçerek, Sana'a şehrindeki Dârü'l-Hacer, el-Salalah Sarayı gibi önemli noktaları ele geçirip babası ve kardeşi Ali bin Yahya'yı tutuklamayı iktidarı ele geçirmeyi planladı. Planını şair Ahmed bin Muhammed el-Şami gibi güvendiği kişilere gösterdi fakat kimse onu desteklemedi.[78] Planının babasına gideceğinden endişe ettiği için Yemen'den kaçabilmek için hasta taklidi yapıp delirdiği ve sara nöbetleri geçirdiği söylentilerini çıkarttı. Doktorlar çözüm bulamadığı için babasına Etiopya'ya gönderilmesini tavsiye etti. Tercüman olması için iyi derecede İngilizce bilen Profesör Ahmed el-Burak ile Yemen'den çıktılar. Bir süre Asmara'da kaldıktan sonra Aden şehrine gittiler ve İbrahim babasının yönetimine karşı kurulmuş olan Ahrar Partisi'ne katıldı.[79]
30 Eylül 1947 tarihinde Yemen, Birleşmiş Milletlere katıldı. 20. yüzyılın ortalarında Yemen Yahudilerinin çoğu Yemen'i terk etti ve yeni kurulan İsrail'e göç etti.
1948 yılında Hür Yemen Cemiyeti üyelerinin otoriter yönetime karşı broşürler dağıtması dolayısıyla 100'e yakın üye tutuklandı.[80]
1948 Arap-İsrail Savaşı'na küçük bir seferi kuvveti gönderildi.[81]
El-Veziri Darbesi
El-Veziriler iktidarı ele geçirmek için 17 Şubat 1948'de Şeyh Ali Kardey San'a'nın güneyindeki Savad Hizyaz'da İmam Yahya'ya pusu kuruldu.[82] Yolun ortasına koyulmuş taş yüzünden durmak zorunda kalan konvoya Ali Kardey'in grubu ateş açtı ve İmam Yahya, torunu ve iki asker öldürüldü.[83] İmam'ın cesedinde 50 mermi bulunduğu söylendi.[84] Ardından El-Veziriler krallığı yönetmesi için Abdullah el-Vezir'i atadılar. el-Vezir meşrutiyet ilan edip geçici Şurâ Meclisi oluşturdu. Mecliste başında İbrahim bin Yahya olmak üzere önde gelen altmış alim ve hukukçu vardı.
Yeni hükûmete bakan Ali bin Abdullah'ın başkanlık ettiği ve Ahmed Muhammed'in de yer aldığı yeni hükûmet kuruldu. Numan Tarım Bakanı olarak, Şeyh Muhammed Ahmed Numan İçişleri Bakanı olarak, Muhammed Mahmud el-Zübeyri Eğitim Bakanı olarak ve Yargıç Abdullah Al-Agbari Devlet Bakanı olarak, Hüseyin Abdülkadir Savunma Bakanı olarak, Hizmetkar Galib el-Vacih olarak Maliye Bakanı, Yargıç Ahmed el-Carafi Ekonomi ve Maden Bakanı ve Sayın Ahmed el-Mutaa Ticaret ve Sanayi Bakanı olarak göreve başladı .Prens Ali bin Yahya Hamideddin de Devlet Bakanı ve Yargıç olarak atandı. Hasan el-Omari, Devlet Bakanı olarak atandı.
Aden'den Kahire gazetelerine İbrahim bin Yahya imzalı "Babamız İmam Yahya Hamideddin vefat etti. Ahmed el-Vezir imam seçildi ve ben de Konsey başkanıyım." telgraf yollandı. Darbe sırasında Londra'da olan Abdullah bin Yahya babasının öldüğünü yalanladı ve şifreli bir şekilde ekledi: "Koşullar karışık ve Yemen'den bazı abartılı haberlerin gelmesi anlaşılabilir."[85]
Bu darbe Arap ülkeleri tarafından hoş karşılanmamıştır. Özellikle Suudlar ve geri kalan Arap kralları yeni hükûmeti tanımadı. Darbenin ardından oğlu Ahmed bin Yahya Kuzey Yemen'i dolaşarak kabileleri ve Suudi Arabistan'ı kendi ardında topladı ve topladığı kabileler ile San'a'yı kuşattı.[86] Birkaç hafta sonra şehrin kontrolünü ele geçirdi. Ardına aldığı kabilelere başkenti yağmalamasına izin verdi. Sana'a'nın yağmalanması yedi gün sürdü ve 250.000 civarında kabile üyesinin katıldığı varsayılmaktadır.[84] 8 Nisan 1948'de Abdullah el-Vezir kafası kesilerek idam edildi. Darbe sırasında yaklaşık 5000 kişi öldü.[87]
George Washington Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Bernard Reich'e göre İmam Yahya, ataları gibi daha iyisini yaparak Türklere ve İngiliz işgalcilere karşı kuzey yaylalarındaki Zeydi aşiretleri örgütleyerek Yemen'i birleştirerek başka bir mezarlığa çevirebilirdi.[88]
Ahmed bin Yahya dönemi (1948-1962)
İmam Yahya, 1948'de darbede öldürülmesinin ardından[23][89] oğlu İmam Ahmed bin Yahya iktidara geldi. Saltanatı; artan gelişme, açıklık ve Büyük Yemen'in yaratılmasına yönelik özlemlerinin önünde duran güneydeki İngiliz varlığı konusunda Birleşik Krallık ile yenilenen sürtüşme ile damgasını vurdu. Ahmed bin Yahya, babasından biraz daha ileri görüşlüydü ve dış ilişkilere daha açıktı. Yine de onun rejimi, babasınınki gibi otokratikti; en sıradan durumlarda bile onun onayı gerekiyordu.[90] Ahmed bin Yahya, katılığı, gaddarlığı ve zulmü ile tanınırdı ve Yemenlilerin onu o dönemde Ahmed Ya Canah (Arapça: أحمد يا جناه, romanize: Ahmad ya Janah) olarak tanımlamasının nedeni de buydu ve bu özelliğinden dolayı babası, kendisine karşı çıkan isyanları -özellikle Haşid ve Tihame'de- bastırma görevini ona verirdi.[91]
Ahmed bin Yahya, babası İmam Yahya gibi Büyük Yemen fikrine sahipti.[90] 1950'lerde Güney Arabistan'da İngiliz egemenliğini tanımadıktan sonra Yemen'i Aden Protektorası'ndan ayırmaya yarayan bir İngiliz-Osmanlı sınırı olan Menekşe Hattı boyunca bir dizi sınır çatışmalar yaşandı.[92] Çatışmaları İngilizler kazanmıştır.
1952 yılında İmam Ahmed, halka açık yerlerde radyo dinlemeyi yasakladı.
Mart 1955'te, bir grup subay ve Ahmed'in iki erkek kardeşi tarafından yapılan bir darbe, kralı bir süreliğine görevden aldı. Ancak darbe çabucak bastırıldı. Ahmed bin Yahya, Arap milliyetçileri ve pan-Arabistler tarafından desteklenen Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnâsır'ın artan baskılarıyla karşı karşıya kaldı ve Nisan 1956'da Mısır ile karşılıklı bir savunma antlaşması imzaladı. Mart 1958'de Yemen, Birleşik Arap Devletleri'ne katıldı. Ancak, bu konfederasyon Suriye'nin Eylül 1961'de Birleşik Arap Cumhuriyeti'nden ve Aralık 1961'de Birleşik Arap Devletleri'nden çekilmesinden kısa bir süre sonra dağıldı. Bu olaylardan sonra Yemen ile Mısır'ın ilişkileri kötüleşti.
1959 yılında Sovyet Kızılhaç ve Kızılay Derneği, Yemen'in kuraklığın etkilerinin üstesinden gelebilmesi için 10.000 ton buğday gönderdi.
Kuzey Yemen İç Savaşı (1962-1970)
İmam Ahmed, Eylül 1962'de öldü[93] ve yerine oğlu Muhammed el-Bedir geçti. Abdünnâsır'dan ilham alan kraliyet muhafızları komutanı Abdullah es-Sallal tarafından yönetilen Mısır eğitimli subaylar Muhammed el-Bedir'i başa geçtiği yıl onu görevden aldı, San'a'nın kontrolünü ele geçirdiler ve Yemen Arap Cumhuriyeti'ni kurdular. Bu olay Kuzey Yemen İç Savaşı'nı ateşledi. İmam daha sonra Suudi Arabistan sınırına kaçarak yönetimi tekrar ele geçirmek için kuzeydeki Şii aşiretlerin desteğini alarak karşı saldırı başlatması kısa bir süre sonra iç savaşı tırmandırmıştır.[94]
Sovyetler; Yemen Cumhuriyetini bu olaylardan hemen sonra, 29 Eylül 1962'de tanıdı. Suudi Arabistan ve Ürdün ise monarşistleri desteklemeye başladı. 5 Ekim 1962'de Prens Hasan, Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde kralcı bir sürgün hükûmet kurdu. 40.447 kişilik Krallık Ordusuna karşılık 55.000 Mısır askeri, 3.000 cumhuriyetçi vardı.[95] Sonrasında asker sayısını 130.000'e kadar çıkardığı için Altı Gün Savaşı'ında kaybetmesini hızlandırdı. Kralcılar Cumhuriyetçilerin sayısal üstünlüğünü azaltmak için Yemen aşiretleri ile anlaştı ve 1965 yılında Kralcılar takriben 220.000 kişiye çıktı. Mısır, 1965'in sonlarında kimyasal silah kullanmaya başladı.[96] 11 Aralık 1966'da on beş gaz bombası nedeniyle iki kişi öldü ve otuz beş kişi yaralandı. 5 Ocak 1967'de Prens Hasan bin Yahya'nın karargahı olan Kitaf köyüne yapılan gaz saldırısında 140 kişi öldü ,130 kişi de yaralandı. Bu olaylardan sonra Birleşik Krallık ile Amerika Birleşik Devletleri Mısır'a baskı kurdu. Mısır iddiaları kabul etmedi ve bildirilen olayların muhtemelen gazdan değil, napalmdan kaynaklandığını öne sürdüler. Kızıl Haç alarma geçti ve 2 Haziran'da Cenevre'de endişelerini dile getiren bir bildiri yayınladı. Bern Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, Kızıl Haç'ın raporuna dayanarak, gazın muhtemelen halojen türevler - fosgen, hardal gazı, levizit, klorür veya siyanojen bromür- olduğu yönünde bir açıklama yaptı. Gaz saldırıları Altı Gün Savaşları'ndan 3 hafta sonra durdu. Kimyasal saldırılar yüzünden tahminen 1.500 kişi öldü ve 2.000 kişi yaralandı. Çatışmalar Mısır birliklerinin geri çekildiği 1967 yılına kadar devam etti. 1968'e gelindiğinde, Sana'a'daki son bir kralcı kuşatmasının ardından 1970 yılında İslam konferansında Suudilerle anlaşma sağlandı ve Cumhuriyetçi rejimi pekiştiren ilk daimi anayasa 30 Aralık 1970 yılında kabul edildi.[97][98] Çatışma sırasında her iki taraftan 100.000'den fazla kişi öldü. Mısırlı tarihçiler, monarşistlerin kullandığı gerilla savaşı taktikleri nedeniyle bu iç savaşı Mısır'ın Vietnam Savaşı olarak adlandırmaktadır.
Yemen Mütevekkilî Krallığı, mutlak monarşinin uygulandığı üniter devlettir. Yönetimi elinde bulunduran Zeydîlerde imamet anlayışı vardı. İmamet anlayışı yüzünden Yemen imamları 26 Eylül Devrimi'ne kadar siyasetle ilgilenmişlerdir. 10 tane seyyidden oluşan meclis imamın ölümünden sonra sonra başa geçecek imamı seçiyordu. Memlüklere ve Osmanlılara bağlı oldukları dönemlerde bile Yemen'de, özellikle özellikle Zeydi mezhebinin daha yoğunlukta olduğu Kuzey Yemen dağlarında sözleri geçmiştir. 1926 yılında İmam Yahya oğlunu veliaht olarak atayarak hanedanlık ilkesine geçiş yaptı. Böylece imamlık şartları karşılayan değil, babadan oğula geçer oldu. Bu Zeydi geleneğinde imamın atanmasında önemli bir rolü olan Seyyid sınıfının bir kısmından düşmanlık yarattı.[55]
Dış ilişkiler
Yemen Mütevekkilî Krallığı, Arap Birliği (1945), Birleşmiş Milletler (1947) gibi ulusları örgütlerin üyesiydi. Güney Yemen o zaman Birleşik Krallık himayesinde olduğu için bütün Yemen'i temsil ediyordu.
Gücü doğrultusunda, Yemen Krallığı çoğu zaman izolasyonist politika yürütmüştür.[23] Yeni kurulmuş olan Yemen'i güçlendirmeye ve devletinin uluslararası tanınırlık kazanmasına yönelik adımlar attı.[23] 2 Eylül 1926'da Yemen uluslararası alanda tanındı ve Sovyetler Birliği ile diplomatik temaslar Ankara'da gerçekleştirdi. İmam Yahya ile Mussolini 1926 yılında San'a Antlaşması'nı imzalayarak bir ortaklık ilişkisi kurdu.[99] Böylece İtalya Krallığı İmam Yahya'yı bütün Yemen'in kralı olarak kabul etti.[100][101] Bunun yanı sıra, Yemen Krallığı üzerinde emelleri olan Suudi Arabistan'a karşı diplomatik destek sağladı.[101] 15 Ekim 1937 tarihinde bu antlaşma tekrardan uzatıldı. Sovyetler Birliği ile de Sovyet-Yemen Dostluk ve Ticaret Antlaşması imzalayarak ilişkiler geliştirildi.[102][103] 1934 yılında Suudi Arabistan'la Taif Antlaşması imzalanarak kuzey sınırı belirlendi ve ticaret gibi diğer ilişkiler geliştirildi.[104] Taif Antlaşması her 20 yılda bir yenilenecekti ve geçerliliği 1995 yılında teyit ettirilecekti.[105][106]
Aden'i kontrolü altında tutan Birleşik Krallık ile bütün Yemen'i kontrol etmek isteyen Yemen Krallığı'nın ilişkileri genellikle gergindi.[94] Hatta İmam Yahya mektuplarında İngilizlerin gerçek istekleri ve esas gayeleri İslam'ı parçalamak ve dağıtmak, ta ki bizlere hakimiyet kurup kendilerine kul köle yapmak olduğunu yazıyordu.[107] Birleşik Krallık'ın demiryolu yapımı gibi teklifleri reddediliyor, sınır çatışmaları yapılıyordu. 1928'den sonra İngilizlere karşı yürütülen agresif politikalar değiştirilerek Birleşik Krallık ile San'a Dostluk Antlaşması imzalandı.[108][109] 1948 yılına kadar Birleşik Krallık'a karşı agresif tutum sergilenmedi. Ahmed bin Yahya döneminde bu tutum değişti ve 1950'lerde Birleşik Krallık'ın Güney Arabistan'daki egemenliğini tanımadığını ilan ederek sınır çatışmalarına girdi.[92]
4 Mart 1946'da Amerika Birleşik Devletleri başkanı Harry Truman İmam Yahya'ya yazdığı bir mektupta Yemen Krallığı'nı egemen bir devlet olarak tanıdı.[77] Bununla birlikte Sovyetler Birliği ile birlikte Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkiler güçlendirildi. Bu ülkelerce birçok yardım yapıldı. 26 Eylül Devrimi'nin bir iç savaşa dönmesinin ardından bir çift başlılık meydana geldi. Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti ve Mısır Yemen Arap Cumhuriyeti'ni tanıyorken Suudi Arabistan ve Birleşik Krallık Yemen Mütevekkilî Krallığı'nı tanıyordu.[110] Suudi Arabistan kralcılara bütçe desteği sağladığı için onlara bağımlı hale geldiler. 1970'de yapılan anlaşma sonunda herkes Yemen Arap Cumhuriyeti'ni tanıdı.[98]
İdari bölümler
Yemen Mütevekkilî Krallığı idari açıdan üniter yapıya sahiptir. Yerel yönetimler kısıtlı da olsa güçleri vardır. Ülkenin en büyük idari birimleri livalardır (çev. 'Sancak') ve en son düzenlemeye göre 8 tane liva vardır. Bu livalar mihlaflara ayrılmıştır. Yemen Mütevekkilî Krallığı'nın başkenti 1948'e kadar San'a'ydı, sonrasında Taiz oldu.
Osmanlı İmparatorluğu, 1918'de Yemen Vilayeti'ni İmam Yahya'ya bıraktı. İmam Yahya aynı yapılanmayı devam ettirirken bazı değişikliklere gitti. İlk olarak Hacur kazasını, es-Şerfin bölgesini, Kahlan ve Ahnum ilçesini birleştirerek Hacce sancağını kurdu. Habbur ve el-Suda'yı ele geçirdikten sonra isyan çıkartan Muhsin bin Nasır Şeyban'ın ardından başına büyük oğlu Ahmed bin Yahya'yı getirdi. İmam'ın otoritesi yayıldıktan sonra Midi ve Abs bölgesi ihlak edildi. 1922'de Kaim ve İb bölgesini Taiz sancağından ayırdı ve Zamar sancağına atadıktan sonra direkt San'a'ya bağladı. Sonrasında Saada'yı ayrı bir sancak haline getirerek Liva el-Şam sancağını kurdu. Zamar sancağına Zabid bölgesi bağlandı ve başına Abdullah el-Vezir getirildi. Abdullah el-Vezir başka bir işe ayrılınca 1938'de İmam Yahya İbb bölgesine Taiz sancağından da toprak ekleyerek ayrı bir sancak yapıldı. Başına Hasan bin Yahya'yı geçirdi. İbb sancağına Rada kazasından Hübeyşiyye, Riyaşiyye mihlafından bir kısım alınarak eklendi.[111]
Ahmed bin Yahya döneminde Kevkeban, Tavila, Hafaş ve Melhan bölgelerini birleştirerek Mehvit sancağını kurdu.[112] Sonunda Yemen 8 sancağa bölündü.
- Sana'a sancağı
- Zamar sancağı
- Taiz sancağı
- İb sancağı
- Hudeyde sancağı
- El-Mehvit sancağı
- Şam sancağı (Saada)
- Hacce sancağı