Loading AI tools
Türk ulusunun kültürel-politik birliğini ve yükselmesini amaçlayan düşünce Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Türkçülük, Türkizm[1] veya Pan-Türkizm,[2] tüm Türk halkının kültürel ve politik birliğini ve yükselmesini amaçlayan; 1880'lerde Osmanlı İmparatorluğu'nda ve o zamanlar Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olan Azerbaycan'da yaşayan Türk aydınlarının başlattığı harekettir.[1][3]
Kendi milliyetçilik anlayışını Türkçülüğün Esasları isimli kitabında "Türkçülük" olarak adlandıran Ziya Gökalp, Türkçülük fikrinin idealini tüm Türk halklarının birliği olarak açıklamıştır.[4]
Rusya'da yaşanan 1905 Devrimi'nden önceki günlerde Azerbaycan Türkleri ve Tatar aydınlar tarafından ortaya atılmış, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda geniş yankı bulmuştur. İttihat ve Terakki yönetimi içinde Ziya Gökalp'in başını çektiği Türkçü-Turancı görüşler egemen olmuştur. Enver Paşa, 1918-1922'de, karışıklık içinde olan Orta Asya'da Turan fikrini canlandırmaya çalışırken öldürülmüştür.
Cumhuriyet'in ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk milliyetçi konuşmalarda bulunmuş, Türkiye Cumhuriyeti banknotlarında[5][6] ve pullarında bozkurt gibi Türklüğün sembollerini kullanmıştır.[7] Buna karşın, hem Atatürk'ün hem İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı dönemlerinde Türkçü-Turancı örgütler (Türk Ocakları gibi) kapatılmış ve Türkçü düşünürler baskı altında tutulmuştur. Nihal Atsız'ın önderliğindeki Türkçü-Turancı hareket, İnönü'nün cumhurbaşkanlığı sırasında takibata uğramış, 1944'te örgüt üyeleri tutuklanarak ağır ceza mahkemelerinde yargılanmıştır. Yine de Türkçü-Turancı görüşler bugün hala Türkiye'de taraftar bulmaktadır.
Ziya Gökalp'ın bir manzumesinde kullandığı aşağıdaki beyit, Turancı düşüncenin özeti sayılır:
Tüm Rusya Müslümanlarının ortak bir kültürel ve siyasi hareket içinde bir araya gelmesi fikri, Çarlık Rusyası'nda eğitim görmüş Tatar ve Azerbaycan aydınları arasında 20. yüzyılın ilk yıllarından itibaren taraftar buldu. Tüm Slavların birliğini savunan Panslavizm hareketine benzetme yoluyla bu harekete Pan-Türkizm adı verildi.
Rusya Türklerinin kültürel uyanış hareketinin öncüsü Kırımlı İsmail Gaspıralı idi. İsmail Bey'in çıkardığı Tercüman gazetesi, tüm Rusya Türklerinin kullanacağı ortak bir yazı dili oluşturmaya çalıştı. Bu dilin belkemiğini Türkiye Türkçesi oluşturacak, ancak tarihi Türk lehçelerinden de faydalanılacaktı. 1905 Rus Devrimi sırasında Gasprinski, Azerbaycan'lı Hüseyinzade Ali Turan, Kazan Tatarları'ndan Yusuf Akçura, Başkırt'lardan Zeki Velidi Togan Nijni Novgorod kentinde Tüm Rusya Müslümanları Kongresi'ni topladılar (15-28 Ağustos 1905). Kongre hareketinin diğer ünlü isimleri Azerbaycanlı Ahmet Ağaoğlu, Kazanlı Sadri Maksudi Arsal ve Kazak Mustafa Çokay idi. 1906'da devrim hareketinin başarısızlığa uğramasından sonra bu kişilerin birçoğu Rusya dışına kaçtı. Türkiye'de 1908 Devrimi'nden sonra oluşan özgürlük ortamında çoğu Türkiye'ye gelerek İttihat ve Terakki hareketi içinde yer aldılar.
Türkiye'de Orta Asya'daki Türk halkları 16. yüzyılda Sokullu Mehmed Paşa'nın Don-Volga nehirlerini birleştirme projesiyle gündeme geldi. Proje o dönemde gerçekleşmiş olsaydı Don ve Volga ırmakları bir kanalla birleştirilerek Osmanlı Devleti'ne Hazar Denizi'nin yolu açılacaktı. Böylece Osmanlı Asya'da bulunan diğer Türklerle irtibata geçebilecekti.[8]
Türkiye'de Dış Türkler'e yönelik asıl ilgi 1890'larda başladı. Fransız tarihçi Léon Cahun'ün Asya Tarihine Giriş: Türkler ve Moğollar (1896) adlı eserinin Necip Asım Bey tarafından yapılan Türkçe çevirisi (1899), Türkçü hareketin dönüm noktalarından biri idi. Daha önce Türkçede özel bir anlam taşımayan Turan kavramı Cahun'ün eseri sayesinde yaygınlık kazandı.
1904'te Yusuf Akçura'nın, Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülüğü savunan Üç Tarz-ı Siyaset adlı etkili kitapçığı yayımlandı. 1908'de "Türk diye anılan bütün kavimlerin geçmişteki ve günümüzdeki durum, etkinlik ve eserlerini öğrenmek ve öğretmek" amacıyla İstanbul'da Türk Derneği kuruldu. Derneğin kurucuları Yusuf Akçura, Necip Asım Yazıksız, Veled Çelebi (İzbudak), Rıza Tevfik Bölükbaşı ve İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Agop Boyacıyan idi.[9]
1911'de yine İstanbul'da kurulan Türk Yurdu Cemiyeti, kültürel çalışmaların yanı sıra Orta Asya Türklerine yönelik doğrudan doğruya siyasi görüşler de ileri sürdü. Mehmet Emin Yurdakul'un önderlik ettiği cemiyetin kurucuları Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali Turan gibi Rusya göçmenleri idi. 15 Mart 1912'de kurulan Türk Ocağı, Türkçü ve Turancı hareketin asıl odak noktası oldu. 1912 ile 1930 yılları arasında bu örgüt, Türkiye'nin en etkili siyasi/ideolojik düşünce merkezi olarak hizmet verdi. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında, yukarıda adı geçen kişilere ek olarak Zeki Velidi (Togan), Reşit Galip, Ferit Tek, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Halide Edip Adıvar ve Adnan Adıvar gibi aydınlar bulunuyordu.[10]
1913'ten itibaren Türk Ocağı ve genelde Turancı düşünce, İttihat ve Terakki yönetiminin tam siyasi desteğini kazandı. İttihat ve Terakki hareketinin "resmi" ideoloğu olan Ziya Gökalp, Turancı düşüncenin başlıca sözcüsü idi. Ziya Gökalp'in yanı sıra, hikâyeci Ömer Seyfettin Turan fikrinin popülerleşmesine katkıda bulundu. Mehmet Emin Yurdakul'un 1918'de Turana Doğru adıyla derlediği şiirler, Halide Edip'in Yeni Turan romanı, Ömer Seyfettin'in Yarınki Turan Devleti adlı risalesi, Fuad Köprülü'nün Turan başlıklı ilkokul okuma kitabı, 1913-1918 aralığında Turan fikrini yaydılar. I. Dünya Savaşı başlangıcında yayınlanarak (1914) İttihat ve Terakki yönetimi tarafından çeşitli dillere çevirilen Türkler bu Muharebede Ne Kazanabilirler adlı propaganda risalesinin yazarı Munis Tekinalp savaşın ana hedefinin Turan'ı kurtarmak olduğunu savundu.[2]
Enver Paşa'nın Aralık 1914'te giriştiği Sarıkamış taarruzunun stratejik hedefi Kafkasya üzerinden Orta Asya'da Türk egemenliğini kurmak idi. Ancak bu girişim, 23.000 Osmanlı askerinin öldüğü bir yenilgiyle sonuçlandı. 1918 yazında Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa (Killigil) komutasında bir Türk birliği, Ekim Devrimi nedeniyle kargaşa içinde bulunan Azerbaycan ve Dağıstan'ı Rus işgalinden kurtararak bağımsızlığını ilan etti. Turan'ı kurmaya yönelik bu girişime de, Osmanlı Devleti'nin diğer cephelerde uğradığı yenilgi nedeniyle, Kasım 1918'de son verildi.
Milli Mücadele'de İttihat ve Terakki'nin Türkçü ve Turancı kadroları önemli bir rol oynadığı halde, TBMM hükûmeti 1920'den itibaren Turancı akıma karşı kesin bir tavır almış ve Mustafa Kemal Atatürk, 1927'de Turancılık hakkında "tarihte örneği olmamış imkansız bir hedef" olarak bahsetmiştir.[11]
Turancı düşüncenin tanınmış önderi Ziya Gökalp 1923'te Ankara'da Matbuat Müdürlüğü tarafından yayımlanan Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Turancılığı "uzak mefkûre" ilan ederek, Türkiye devletinin kuruluşunu esas alan yeni bir Türkçülük tanımı getiriyordu. Gökalp ayrıca bu eserinin basımından iki ay sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından milletvekili adayı gösterildi.
Mehmet Emin Yurdakul Turana Doğru adlı şiir kitabının yeni baskısında bazı şiirlerini değiştirerek Turan sözcüğünün yerine vatan sözcüğünü getirdi. Ahmet Ağaoğlu, Halide Edip ve Yusuf Akçura, 1922 ve 1923'te çeşitli vesilelerle Turancılıktan vazgeçtiklerini deklare ettiler.[2]
Cumhuriyet döneminde Turancılığı üstü kapalı bir biçimde de olsa savunan ilk eser, Reşit Saffet Atabinen'in 1930'da yayımlanan Türklük ve Türkçülük İzleri adlı kitabıydı. Kitap, Türk Ocağı örgütü içinde hızlanan bir tartışma ortamında yayımlanmıştı. 1931'de Türk Ocakları Atatürk'ün emriyle kapatıldı.
1932'de Reşit Galip'in emriyle üniversiteden uzaklaştırıldıktan sonra yedi yıl Almanya'da kalan Zeki Velidi Togan, 1939'da Türkiye'ye döndükten sonra yayımladığı Bugünkü Türkistan ve Yakın Mazisi adlı eserinde, yakın gelecekte gerçekleşmesini umduğu Turan hayalini anlattı.
1930'larda yeniden güçlenen Türkçü-Turancı düşüncenin en radikal sözcüsü Hüseyin Nihal Atsız idi. Atsız 1931-1932'de Atsız Mecmuayı, 1933-1934 ve 1943-1944'te de Orhun: Aylık Türkçü Mecmua'yı yayımladı. 1939'da Bozkurt dergisini çıkaran Reha Oğuz Türkkan ile 1943'te Samsun'da Kopuz adlı Türkçü dergiyi başlatan Fethi Tevetoğlu bu dönemin diğer Turancı fikir önderleri arasında bulunuyordu. 1941-1944 yıllarında Orhan Seyfi Orhon Çınaraltı adlı Türkçü dergiyi yönetti. Bu dergide yazan emekli general Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet, "Her Türkçü Turancıdır, her Turancı Türkçüdür" diyordu. Gökbörü, Anadolu, Türk Yurdu, Millet, Türk Amacı, Tanrıdağ, Ergenekon gibi başka Türkçü-Turancı dergiler de yayınlanmaya başlamıştı.
Nazi Almanyası'nın yenilmeye yüz tutması ve Türkiye'nin İngiltere-ABD ittifakına yaklaşmasıyla Türk basınında Turancılara yönelik sert eleştiriler boy gösterdi. Faris Erkman 1943'te yayımlanan En Büyük Tehlike adlı kitabında "Pan-Türkist, Turancı, ırkçı kuklalara" saldırarak, onları yabancı devletlerin hizmetinde olmakla suçladı.
İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı Ocak 1944'te emekliye sevk ettikten sonra, 3 Mayıs 1944'te İstanbul ve Ankara'da Türkçü gençlerin düzenlediği Komünizmi Telin mitingleri yapıldı. 9 Mayıs 1944'te Şükrü Saraçoğlu hükûmeti, aralarında Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Nejdet Sançar, Fethi Tevetoğlu ve Alparslan Türkeş'in de bulunduğu 30 kadar Türkçü-Turancı'yı tutukladı.[kaynak belirtilmeli] Bir yıla yakın tutuklu kalan sanıklar, daha sonra, kendilerinin tabutluklara yerleştirilip işkence yapıldığını ileri sürdüler. 29 Mart 1945'te Türkçülük davası sanıklarından onu ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Ancak aynı yılın Ekim ayında Askerî Yargıtay mahkûmiyet kararlarını esastan bozdu.[2]
1950'li yıllarda Demokrat Parti ve daha sonra da Mareşal Fevzi Çakmak'ın kurduğu Millet Partisi içinde yer alan ve bağımsız örgütlü bir yapı göstermeyen Turancı hareket, o yıllarda siyasete egemen olan anti-komünizm düşüncesinin sağladığı zırha bürünerek görüşlerini savundu. Şubat 1969'da isim değiştirerek Milliyetçi Hareket Partisi olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, eski Turancılardan birçoğunu bünyesinde topladı.
1998 yılında Altan Deliorman, Erk Yurtsever, Refet Körüklü, Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, Sami Yavrucuk gibi tanınmış Türkçüler ile yayın hayatına başlayan ve 2006 yılında 101. sayısının yayınlanmasıyla birlikte basılı hayatına son veren Orkun Dergisi[12] Türkçülük düşüncesini savunmuştur. Orkun Dergisi, 2006 yılından Ağustos 2012 tarihine kadar internet üzerinden yayınlanmaya devam etmiştir.[13] Orkun Dergisi aynı isimle bir vakıf da kurmuştur.[14] Vakıf günümüzde hayatını sürdürmekle birlikte, aktif değildir.
3 Mayıs 2005'te kurulan Genç Atsızlar, Türkçü camiadaki durgunluğa son vermek adına faaliyete başladı. Ekim 2009'da Ermenistan-Türkiye maçında Azerbaycan bayrağı açarak Türkiye'de ses getiren ilk etkinliğini yapan Genç Atsızlar,[15] 26 Şubat 2012'de Taksim'de gerçekleştirilen "Hocalı Soykırımı" anması esnasında "Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz." yazılı dövizler açarak günlerce ulusal medyada tartışma konusu oldu.[16] Grup 2014 yılında Türkçü Turancılar Derneği'ni kurarak resmi örgütlenmesini buradan devam ettirmiştir.
Genç Atsızlar, 2010'dan günümüze Genç Atsızlar Dergisi, Kömen Dergisi ve Ötüken Dergisi olmak üzere üç yayın çıkarmıştır.
Genç Atsızlar Dergisi
2010 yılında Genç Atsızlar Dergisi adıyla e-dergi çıkarmaya başladı. 10 sayı çıkan derginin yayını daha sonra sonlandırıldı.
Kömen Dergisi
Grup 25 Haziran 2011'de ilk resmi yayını olan Kömen Dergisi'ni çıkarmaya başladı. 19 sayı çıkan Kömen Dergisi, yerini Ötüken'e bıraktı.[17]
Ötüken Dergisi
Grubun çıkardığı son yayın olan Ötüken Dergisi 1 Ekim 2013 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Türk dünyasından çeşitli yazarların bulunduğu dergide Macaristan Jobbik Partisi Başkanı Gábor Vona ile yapılan bir söyleşi de yayınlanmıştır. Ötüken aynı zamanda Atsız'ın son ve 143 sayı ile en uzun süre çıkardığı dergidir. Atsız'ın mirasına sahip çıkma çabasındaki bu yeni Ötüken'de kapağın alt kısmında sayı 143'ten devam edilmektedir.
Büyük Sovyet Ansiklopedisi'nde Türkçülüğün tanımı şöyle geçer: "Türkçülük: Türk gerici burjuva-toprak ağalığı çekim merkezinin kendi maksadı doğrultusunda bütün Türk dilli halkları Türkiye hakimiyetine sokmayı öngören ırkçı kavram."[18]
Azerbaycan Türkçülerinin dergisi olan Kurtuluş, Kasım 1934 - Temmuz 1939 tarihleri arasında Berlin'de Mehmed Emin Resulzade tarafından yayımlandı.
Kazak asıllı Turancı Mustafa Çokay'ın kurduğu Türkistan Milli Konseyi Aralık 1931'den itibaren Berlin'de Yaş Türkistan (Genç Türkistan) dergisini yayımladı. İdil Ural Milli Komitesi'nin Yeni Milli Yol dergisi de 1932-1939 yılları arasında Tatarca olarak Berlin'de yayımlandı.
Adı geçen dergilerin hepsi Temmuz 1939'da Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı'nın imzalanması üzerine yayın hayatlarına son verdiler.
Türkçü ideolojinin, "Sahte Türkoloji" (Pseudo-Turkology) olarak bilinen, sözdebilimsel teorilere de sahip olduğu belirtilmektedir.[19][20] Genel bilimsel camiada destek görmemesine rağmen,[19] neredeyse tüm modern Türk devletlerinde pek çok sözde Türkolog ve teori ortaya çıkmıştır.[21][22]
Bu Türkologlar arasında önde gelenlerden biri olan Murad Acı, iki yüz bin yıl önce, "Türk kanına sahip ileri bir halkın" Altay Dağları'nda yaşadığını iddia etmektedir. Acı tarafından uzun boylu ve sarışın olarak tanımlanmış bu Türklerin 35.000 yıl önce dünyanın ilk devleti Idel-Ural'ı kurdukları ve Amerika'ya kadar göç ettikleri savunulmuştur.[21]
Türkçü ve sözde bilimi teşvik edilen Türk Tarihi Tezi gibi teorilere göre, Türk halklarının Orta Asya'dan Orta Doğu'ya Neolitik devirde göç ettikleri varsayılmaktadır. Hititler, Sümerler, Babiller ve eski Mısırlılar bu teoriye göre Türk kökenli olarak sınıflandırılmıştır.[20][21][22][23]
Erken Tunç Çağı'na ve ilerleyen dönemlere ait Kurgan kültürleri, genellikle İsmail Miziev gibi pan-Türkist "sözde akademisyenler" tarafından Türk halklarına atfedilmiştir.[24] Türk olmayan veya Türk olduğu tartışmalı, Hunlar, İskitler, Sakalar, Kimmerler, Medler, Partlar, Panonya Avarları ve Albanlar gibi tarihi halklar ile Türk ülkelerinde yaşayan Kürtler gibi çeşitli etnik azınlıklar, Türk, Türkî, Ön Türk veya Turan olarak sınıflandırılmıştır.[22][23][24][25][26] Acı, ayrıca Alanlar, Gotlar, Burgundlar, Saksonlar, Alamanlar, Angluslar, Lombardlar ve Rusları Türk olarak kabul etmektedir.[21] Tarihte Yahudiler, Çinliler, Ermeniler, Yunanlar, Farslar ve İskandinav halkları gibi sadece birkaç halk Acı tarafından Türk sayılmamıştır.[21]
Tatar ÖSSC Yüksek Sovyet eski Başkanı olan filolog Mirfatih Zakiyev, bu konuda yüzlerce eser yayınlayarak Sümerce, Yunanca, İzlandaca, Etrüskçe ve Giritçenin Türk kökenli olduğunu iddia etmiştir. Zakiyev, "Ön Türkçenin Hint-Avrupa dillerinin başlangıç noktası olduğunu" da savlamıştır.[21] Sadece halklar ve kültürler değil, aynı zamanda Yorgi, I. Petro, Mihail Kutuzov ve Fyodor Dostoyevski gibi tanınmış bireylerin "Türk kökenli" oldukları öne sürülmüştür.[21]
Philip L. Kohl, yukarıda bahsedilen teorilerin "inanılmaz efsanelerden" başka bir şey olmadığını belirtmiştir.[24] Bununla birlikte, bu teorilerin teşvik edilmesi, Türkiye ve Azerbaycan gibi ülkelerde "büyük ölçekli oranlara" ulaşmıştır.[25] Genellikle Rum, Süryani ve Ermeni soykırımlarının reddiyle ilişkilendirilen Türkçü sözde bilimi, devlet ve devlet destekli sivil toplum kuruluşlarının kapsamlı bir şekilde desteğini almış, bu ülkelerde ilkokuldan üniversitelere kadar öğretime dahil edilmiştir.[26] Türkiye'nin eğitim müfredatı, İskitler de dahil olmak üzere pek çok Avrasya göçebesi ile Sümer ve Antik Mısır gibi eski medeniyetlerin Türk kökenli olduğunu iddia etmiştir.[27] Konstantin Sheiko ve Stephen Brown, bu tarih anlayışının, geçmişin başarısızlıklarıyla baş etmek için ulusal bir iyileşme biçimi olarak ortaya çıktığını iddia etmiştir.[21]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.