Loading AI tools
Osmanlı Türkü şair, mütefekkir ve devlet adamı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Ziya Paşa (Osmanlıca: ضيا پاشا, romanize: Żiyâ Pâşâ)[2] doğum adıyla Abdülhamid Ziyâeddin (1829,[1] İstanbul - 17 Mayıs 1880, Adana), Tanzimat devri devlet ve fikir adamı, gazeteci ve şairdir. Osmanlı İmparatorluğu'nda 19. yüzyılın en önemli devlet adamlarından birisidir ve Tanzimat edebiyatının en fazla eser veren yazarlarındandır.[3] Şinasi ve Namık Kemal ile birlikte “Batılılaşma” kavramını ilk defa ortaya atan Osmanlı aydınları arasında yer alır.
Ziya Paşa | |
---|---|
Doğum | Abdülhamid Ziyâeddin 1829[1] İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 17 Mayıs 1880 (51 yaşında) Adana, Osmanlı İmparatorluğu |
Meslek | Şair, yazar, siyasetçi |
Sultan Abdülaziz döneminde Avrupa'ya kaçarak Jön Türkler'e katıldı. Çıkardığı gazete aracılığıyla devrin hükûmetini eleştirdi. Yurda döndükten sonra vali olarak hizmet verdi ve görev yeri olan Adana'da öldü.
"Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" ve "Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" gibi kimi beyitleri darb-ı mesel olmuştur.
Adana'da 1950'li yıllarda ana cadde işlevi kazanan işlek yol, adını Ziya Paşa'dan alır.[4]
1829 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası, Galata Gümrüğü'nde kâtiplik yapan Erzurum'un İspir ilçesinin Kerab köyünden Feridüddin Efendi, annesi Itır Hanım'dır. Asıl adı "Abdülhamid Ziyâeddin'"dir.
Öğrenimine İstanbul Kandilli'de başladı. Süleymaniye yakınlarındaki "Mekteb-i Ulum-i Edebiyye"ye devam etti.[5] Arapça ve Farsça öğrendi.
Bir süre Sadaret Mektub-i Kalemi'nde katip olarak çalıştı. Bu sırada devam ettiği Arapça ve Farsça dersler ile klasik edebiyatta ustalığını ilerletti;[6] devrin şair ve alimlerinin bir araya geldiği Lebib Efendi Konağı’ndaki toplantılara katıldı.[7]
Şairlikte ve Sadaret Kalemi’ndeki başarılarını takdir eden Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın aracılığıyla 1855'te sarayda Mâbeyn-i Hümâyun Katipliği'ne atandı. Bu sırada Fransızca öğrendi. Molière'in Tartuffe adlı eserini “Tartüf yahut Riyanın Encamı” adı ile çevirerek Türk edebiyatının ilk manzum tercüme piyesini ortaya koydu[3] Louis Viardot’un “Endülüs Tarihi”, Cheruel ve Lavelle adlı yazarların “Engizisyon Tarihi” adlı eserlerini Fransızcadan Türkçeye çevirdi. Bir yandan da Hersekli Arif Hikmet Bey’in Laleli’deki evinde düzenlenen Encümen-i Şuara Topluluğu toplantılarına katıldı.[7]
1859’da Mustafa Reşit Paşa'nın ölümünden sonra sadrazam olan Mehmet Emin Ali Paşa ile anlaşamadığından yeni görevlere atanarak saraydan uzaklaştırıldı. Bu sırada yazdığı “Terci-i Bend” şiiri ile ilk defa edebiyat alanında ün sağladı. 132 beyit uzunluğunda, divan tarzında bir eser olan bu şiirde kainat ve dünyayı yeni bir bakışla kavrama çabası görülür ve devrin hükümeti üstü örtük olarak eleştirilir.[8]
Saraydan uzaklaştırıldıktan sonra önce Atina elçiliğinde görevlendirilen[5] Ziya Paşa, 1861'de Kıbrıs Mutasarrıfı oldu ve "Paşa" unvanını aldı; Kıbrıs’ta sıtmaya yakalandığı gibi bir çocuğunu ve babasını orada kaybetti;[7] 1863'te Amasya, 1865’te Canik Mutasarrıfı oldu; 1866’da İstanbul'a dönebildi;[5] Kıbrıs dönüşü hasta olan eşini de kaybetti.[5]
Yönetime muhalif olan İttihak-ı Hamiyet Cemiyeti'nin (sonraki adıyla Yeni Osmanlılar) üyesi olan Ziya Paşa, Diyarbekirli Filip Efendi’nin çıkardığı "Muhbir" gazetesindeki hükûmeti eleştiren yazılar yayımlaması yüzünden Nisan 1867’de yeniden Kıbrıs'a atandı.
Kısa bir süre önce saraya küskün olarak Paris’e yerleşen Osmanlı devlet adamı ve Mısır prensi Mustafa Fazıl Paşa, İstanbul'a gönderdiği bir adamı vasıtasıyla Ziya Paşa’yı ve birkaç ay önce Erzurum’a vali muavini olarak atanan ancak gitmeyen Namık Kemal’i Paris’e davet etti; onlara geçimlerini sağlayacak kadar para tahsis edeceğini bildirdi. İki şair, Avrupa’ya gidip Mustafa Fazıl Paşa’nın koruyuculuğunda kalemleri ile hükümete muhalefet etme teklifini kabul ettiler. Kendilerine gerekli gördükleri kimseleri de beraberinde getirebilecekleri bildirilmişti. Ali Suavi ile Agah Efendi’yi de davete karar verdiler. Mithat Paşa’yı gidişlerinden haberdar ettikten sonra birlikte Fransız Büyükelçiliğinin yardımı ile ülkeden kaçarak İtalya’nın Messina Limanına gittiler.[7]
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Messina’da buluştukları Suavi Efendi, 30 Mayıs 1867’de Paris’e vardı. Mustafa Fazıl Paşa’yı konağında ziyaret ettiler.[7] Yaşça büyüklüğü nedeniyle Ziya Paşa grubun lideri durumundaydı.
Avrupa hayatı Paris’te başlayan Ziya Paşa, kısa bir süre sonra Paris sergisi için şehre Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in gelecek olması nedeniyle geçici olarak ülkeden ayrılmayı uygun buldu. 30 Haziran 1867’de Namık Kemal, Âgah Bey ve Suavi Bey birlikte Londra’ya gitti. Ziya Paşa, Abdülaziz’in Avrupa seyahatinin devamında Londra’ya gelmesi üzerine Brighton’a çekildi ancak Sultan’a “Ziya Paşa’nın Arzuhali” adlı dilekçe şeklinde yazılmış eserini sundu. Eser, sadrazam Ali Paşa aleyhine yazılmış siyasi tenkit ve hicivdir.
Yeni Osmanlılar Cemiyeti, Abdülaziz’in seyahatinden sonra çalışma programını oluşturdular; bu programa göre Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın "Hürriyet" adlı bir gazete çıkarması kararlaştırıldı. Hürriyet'in ilk sayısı, 29 Ağustos 1868’de çıktı. Bu ilk sayıda Ziya Bey’in Osmanlı kabinesini yeren bir yazısı yayımlandı.[7] Yazı, Abdülaziz ile barışıp İstanbul’a dönmüş olan Mustafa Fazıl Paşa’nın istediğinden çok daha ağır bir makale idi; Mustafa Fazıl Paşa bu nedenle Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin tahsisatlarını kesmekle tehdit etti.[7] Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin eleştilerine engel olmak için Hariciye Nazırı Fuat Paşa da daha önce Londra elçisine bir yazı göndererek bu yayınların İngiliz hükümeti ile anlaşarak durdurulmasını istemişti.[9] Bu nedenle Ziya Paşa İngiltere’de soruşturmaya uğradı ve kefaletle serbest kalabildi.[9]
Mustafa Fazıl Paşa’nın yardımlarının gittikçe azalması üzerine Mısır Hidivi İsmail’in desteğini kabul eden Yeni Osmanlılar, bu destek ile gazeteyi çıkarmayı sürdürdüler. Namık Kemal’in yönetiminde çıkarılan gazetede zaman zaman Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın birbirine zıt fikirler içeren makaleleri yayımlandı. Ziya Paşa’ya göre ülkenin içinde bulunduğu kötü durumun sebebi vezirlerin suistimali, Namık Kemal’e göre ise sistemin bozukluğu idi. Ziya Paşa yazılarında açıkça Ali Paşa hükümetine hücum ediyordu. Bu durum, Ali Paşa ile anlaşamayan Mısır Hıdivi’ni memnun ediyordu. Ancak Namık Kemal Mısır Hidivi aleyhine polemik yürütüyordu.[9] Aralarındaki anlaşmazlık, Namık Kemal’in Mustafa Fazıl Paşa’nın isteğine uyarak[7] 6 Eylül 1869’da gazeteden ayrılmasına yol açtı.
Öfkeye kapılan Ziya Paşa, elindeki toplu parayı Mustafa Fazıl Paşa’ya geri gönderip Cenevre’ye çekildi.[7] Hidiv İsmail’in kendisiyle temas kurup destek sağlaması üzerine 13 Eylül 1869’dan itibaren gazete Cenevre’de Ziya Paşa yönetiminde çıkmaya başladı. Ziya Paşa bir süre sonra Londra’ya geçti ve burada da Hürriyet'i yayımlamayı sürdürdü. Gazetenin 78. sayısında Ali Suavi’nin “Ali Paşa Muhakemesi” başlıklı makalesinde bulunan “Ali Paşa’nın öldürülmesi gerektiği” yolundaki ifadeler nedeniyle[9] İngiliz makamları tarafından tutuklanan Ziya Paşa, kefalet ile serbest kalınca Fransa’ya kaçtı. 1870 yılı Nisan ayında İsviçre’ye geçti ve yeni bir matbaa kuramayınca Hürriyet'i 89. sayıdan itibaren taş basması olarak çıkardı.[7] Gazete, son sayısını 29 Mayıs 1870'te yayımladıktan sonra kapandı.
Hürriyet'in kapanmasından sonra yeni bir gazete çıkarmak isteyen ancak bunu başaramayan[7] Ziya Paşa'nın İstanbul’a dönmesine sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden (8 Ağustos 1871) sonra izin çıktı.
İstanbul’a döndükten sonra 1872-1876 arasında çeşitli memuriyetliklerde görevlendirildi. Bir süre geçim sıkıntısı çekti. Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve yerine II. Abdülhamit’in tahta çıkarılmasından sonra kurulan Anayasa Komisyonunda yer aldı. Bu sırada Maarif Müsteşarlığı görevinde idi ancak müsteşarlığın işlerinden ziyade anayasa hazırlıkları ile uğraştı.[7] Anayasanın 23 Aralık 1876’da ilan edilmesinden sonra Genç Osmanlılar’ı tutuklama ve sürgünlerle çevresinden uzaklaştıran padişah Abdülhamit, Ziya Paşa’yı İstanbul’dan uzaklaştırmak için vezir rütbesi ile Suriye’ye vali olarak gönderdi.
Üç buçuk ay süren Suriye valiliğinden sonra Konya’da bir yıl valilik yapan ve eğitimle ilgili çalışmalar gerçekleştiren Ziya Paşa,[5] son olarak 1878 yılında Adana’ya vali olarak atandı. Adana’da eğitim ve kültür alanında faaliyet gösterdi. Bursa valisi Ahmet Vefik Paşa’yı örnek alarak bir tiyatro binası inşa ettirdi, temsil vermek üzere İstanbul’dan bir tiyatro heyeti getirtti ve Fransızcadan piyes tercüme etti. İmarla ilgili faaliyetlerde bulundu; Gülek nahiyesinde bir rüştüye açtı.
,
2 yıla yakın valilik yaptığı Adana’da 17 Mayıs 1880’de sirozdan hayatını kaybetti. Büyük bir cenaze töreninin ardından Adana Ulu Camii yanına defnedildi. 1881 yılında Adana valisi Abidin Paşa tarafından Ziya Paşa için türbe yaptırıldı. Türbenin etrafı 1960'larda park haline gelmiştir.[10]
İki evlilik yapmış olan Ziya Paşa'nın ilk evliliğinden Hayali Bey, Seniha Hanım, Vahid Ziya Bey adlı üç çocuğu olmuştur; ikinci evliliğini Saadet Hanım ile yapmıştır.[5]
Tanzimat çağı yazarları arasında Namık Kemal ve Abdülhak Hamit Tarhan’dan sonra en çok eser verenlerden birisi Ziya Paşa’dır.[3] Daha çok şiir tarzında eser verdi.
Eserlerinde baskıcı yönetime karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti savundu. Batılılaşma yanlısı, yenilikçi Tanzimat edebiyatının öncüleri arasında yer aldı. Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte yeni Türk edebiyatının temellerini attı. Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istedi, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savundu.
Şiirlerinde divan şiir biçimlerini kullandı ama içerikte hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işledi. "Terci-i Bend" ve "Terkîb-i Bend" isimli iki şiirinde ise insanın yargısı ve gerçeği kavramanın olanaksızlığı, Tanrı'nın mutlak egemenliği gibi metafizik konular üzerinde durdu. Bu iki ünlü manzume, başlıbaşına bir eser olarak pek çok defa basıldı.[3]
1874-1875'te Arap, Fars ve Türk şairlerin şiirlerini “Harâbât” adlı 3 ciltlik ansiklopedide topladı. Antoloji için yazdığı manzum önsöz, “Mukaddeime-i Harabat”, ayrı bir eser olarak da basılmıştır.[3] Bu önsözde divan edebiyatını övmesi, Namık Kemal ile aralarının bozulmasına sebep olmuş; Namık Kemal karşılık olarak "Tahrib-i Harâbât" adlı manzumeyi kaleme almıştır.
Ziya Paşa'nın manzum eserlerleri önce damadı Hamdi Paşa tarafından “Eş’ar-ı Ziya” adıyla, daha sonra Süleyman Nazif tarafından ”Külliyat-ı Ziya Paşa” adı altında birer ciltte toplandı. Ali Paşa’yı hicvetmek için yazdığı “Zafername” adlı bir manzumesi de vardır.
Ziya Paşa, şiir dışında siyasi konular üzerine küçük kitaplar kaleme aldı. “Rüya”, “Veraset-i Saltanat-ı Seniyye”, “Ziya Paşa’nın Arzuhali” bu eserlerdendir.
Gazetelerde yazdığı makaleler arasında Hürriyet’in 7 Eylül 1868 tarihli 11. sayısında[11] yayımladığı “Şiir ve İnşâ” başlıklı makalesi çok meşhur olmuştur. Bu makalesinde şiirde halk şiirinden faydalanmak ve halkın anlayabileceği dili kullanmak gerektiğini söyler.
Engizisyon Tarihi ve Endülüs Tarihi adlı iki Fransızca tarih kitabını Türkçeye kazandırdı; Molière’in Tartüffe eserini Türkçeye çevrirerek Türk edebiyatının ilk manzum piyesini ortaya koydu. Jean-Jacques Rousseau’dan yaptığı "Emile" tercümesi yayınlanmış eserleri arasında yer aldı.[3]
Ziya Paşa,
"Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde"
şeklindeki deyimleşen beyitin de yazarıdır.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.