En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları

tutmak

Vikisözlük'ten, özgür sözlükten

Remove ads

Türkçe

Heceleme

Heceleme: tut‧mak

Eylem

tutmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi tutar)

  1. elde bulundurmak, ele almak
    • Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. - Ö. Seyfettin
  2. ele geçirmek, yakalamak
    • Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. - Ö. Seyfettin
  3. avlamak
    • Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz. - R. H. Karay
  4. yanında bulundurmak, alıkoymak
    • Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!
  5. hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
    • Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir. - S. F. Abasıyanık
  6. kaplamak
    • Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. - T. Buğra
  7. kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
    • Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları. - S. F. Abasıyanık
  8. denetimi ve yetkisi altına almak
  9. desteklemek, birinden yana çıkmak
  10. beğenmek, kabul etmek
    • Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır. - T. Buğra
  11. gereğini yapmak, yerine getirmek
    • Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.
  12. uygun gelmek, çelişmez olmak
    • Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu. - R. N. Güntekin
  13. kapatmak, sarmak
  14. hizmetine almak veya kiralamak
    • Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim. - P. Safa
  15. bir işe herhangi bir anlayışla girişmek
    • Yapıyı geniş tuttu.
  16. beddua, dua, ah v.s. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
    • Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak. - M. Ş. Esendal
  17. ulaşmak, varmak
    • 2006: Fahri ERDİNÇ, 2006 Acı Lokma, sayfa 75 , Yordam Kitap
      "«Yazı tutarız bunlarla» dedi babam, «ondan öte karpuz kabuğu ile de besleriz.»"
  18. para toplamı ...-e varmak, değeri olmak
    • Aldığım şeyler bin lira tuttu.
  19. uğramak
    • Vapur İzmir'i tutmayacakmış.
  20. herhangi bir durumda bulundurmak
    • Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor. - H. Taner
  21. varsaymak, farz etmek
    • Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti. - M. Ş. Esendal
  22. hedef olarak almak
    • Taşa tutmak.
  23. alacağa veya vereceğe saymak
    • On bin lirayı borcunuza tuttum.
  24. yaklaştırmak
    • Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. - A. Ş. Hisar
  25. kullanmak
    • Yaşmak tutmak. Ustura tutmak.
  26. bağlamak
    • Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. - B. S. Erdoğan
  27. beklenen sonucu vermek
    • Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez. - Ş. Rado
  28. iş görebilmek
    • Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona. - T. Buğra
  29. sürmek, zaman almak
  30. yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak
    • Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.
  31. bir şeyi kullanması için uzatmak
    • Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır. - T. Buğra
  32. sunmak
    • Konuklara şeker tutmak.
  33. işgal etmek
  34. izlemek
    • Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız. - R. H. Karay
  35. bırakmamak
    • Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu. - P. Safa
  36. sarmak, bürümek
    • Hey başları duman tutmuş dağlar, hey! - Halk türküsü
  37. asılmak, kuvvetlice sarılmak
    • Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş. - P. Safa
  38. bir kişinin yerini almak
    • Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam. - Y. K. Karaosmanoğlu
  39. (hastalık) Yolcunun, otobüs ve vapur gibi toplu ulaşım araçlarında iken aracın salınımı sebebiyle mide bulantısı başta olmak üzere bazı hassasiyetler göstermesi.
    • 1996: Altay MARTI, 1996 Pembe Beyaz Vedat, sayfa 15 , Öküz , 10. sayı,
      "Çünkü yolcuların yarısından çoğunu araba tutardı ve kusmamak için hepsi de ilaç gibi nane şekerine sarılırdı."
  40. herhangi bir durumda kalmasını sağlamak}}
    • Kapıyı açık tutmayın.
  41. bir yerde kalmasını sağlamak
  42. bir sanat eseri geniş ilgi görmek
    • Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim. - C. Uçuk
  43. biriktirmek, tasarruf etmek
    • Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene. - M. Ş. Esendal
  44. askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
  45. başlamak
    • Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi. - F. R. Atay
  46. bir şey düşünmek
    • Herkes aklından bir sayı tutsun.
  47. (spor) takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak

Çekimleme

Deyimler

ağzıyla kuş tutmak, cin tutmak, eli ekmek tutmak, göz önünde tutmak, gözden ırak tutmak, ışık tutmak, mekân tutmak, uzak tutmak

Türetilmiş kavramlar

Çeviriler

Kaynakça

Remove ads

Türkmence

Eylem

tutmak

  1. tutmak
  2. kavramak, yakalamak

Kaynakça

  • Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.

Wikiwand - on

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Remove ads