En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları
tutmak
Vikisözlük'ten, özgür sözlükten
Remove ads
Türkçe
Heceleme
- Heceleme: tut‧mak
Eylem
tutmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi tutar)
- elde bulundurmak, ele almak
- Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. - Ö. Seyfettin
- ele geçirmek, yakalamak
- Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. - Ö. Seyfettin
- avlamak
- Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz. - R. H. Karay
- yanında bulundurmak, alıkoymak
- Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!
- hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
- Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir. - S. F. Abasıyanık
- kaplamak
- Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. - T. Buğra
- kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
- Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları. - S. F. Abasıyanık
- denetimi ve yetkisi altına almak
- desteklemek, birinden yana çıkmak
- beğenmek, kabul etmek
- Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır. - T. Buğra
- gereğini yapmak, yerine getirmek
- Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.
- uygun gelmek, çelişmez olmak
- Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu. - R. N. Güntekin
- kapatmak, sarmak
- hizmetine almak veya kiralamak
- Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim. - P. Safa
- bir işe herhangi bir anlayışla girişmek
- Yapıyı geniş tuttu.
- beddua, dua, ah v.s. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
- Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak. - M. Ş. Esendal
- ulaşmak, varmak
- 2006: Fahri ERDİNÇ, 2006 Acı Lokma, sayfa 75 , Yordam Kitap
- "«Yazı tutarız bunlarla» dedi babam, «ondan öte karpuz kabuğu ile de besleriz.»"
- 2006: Fahri ERDİNÇ, 2006 Acı Lokma, sayfa 75 , Yordam Kitap
- para toplamı ...-e varmak, değeri olmak
- Aldığım şeyler bin lira tuttu.
- uğramak
- Vapur İzmir'i tutmayacakmış.
- herhangi bir durumda bulundurmak
- Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor. - H. Taner
- varsaymak, farz etmek
- Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti. - M. Ş. Esendal
- hedef olarak almak
- Taşa tutmak.
- alacağa veya vereceğe saymak
- On bin lirayı borcunuza tuttum.
- yaklaştırmak
- Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. - A. Ş. Hisar
- kullanmak
- Yaşmak tutmak. Ustura tutmak.
- bağlamak
- Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. - B. S. Erdoğan
- beklenen sonucu vermek
- Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez. - Ş. Rado
- iş görebilmek
- Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona. - T. Buğra
- sürmek, zaman almak
- yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak
- Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.
- bir şeyi kullanması için uzatmak
- Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır. - T. Buğra
- sunmak
- Konuklara şeker tutmak.
- işgal etmek
- izlemek
- Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız. - R. H. Karay
- bırakmamak
- Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu. - P. Safa
- sarmak, bürümek
- Hey başları duman tutmuş dağlar, hey! - Halk türküsü
- asılmak, kuvvetlice sarılmak
- Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş. - P. Safa
- bir kişinin yerini almak
- Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam. - Y. K. Karaosmanoğlu
- (hastalık) Yolcunun, otobüs ve vapur gibi toplu ulaşım araçlarında iken aracın salınımı sebebiyle mide bulantısı başta olmak üzere bazı hassasiyetler göstermesi.
- 1996: Altay MARTI, 1996 Pembe Beyaz Vedat, sayfa 15 , Öküz , 10. sayı,
- "Çünkü yolcuların yarısından çoğunu araba tutardı ve kusmamak için hepsi de ilaç gibi nane şekerine sarılırdı."
- 1996: Altay MARTI, 1996 Pembe Beyaz Vedat, sayfa 15 , Öküz , 10. sayı,
- herhangi bir durumda kalmasını sağlamak}}
- Kapıyı açık tutmayın.
- bir yerde kalmasını sağlamak
- bir sanat eseri geniş ilgi görmek
- Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim. - C. Uçuk
- biriktirmek, tasarruf etmek
- Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene. - M. Ş. Esendal
- askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
- başlamak
- Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi. - F. R. Atay
- bir şey düşünmek
- Herkes aklından bir sayı tutsun.
- (spor) takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak
Çekimleme
tutmak eyleminin çekimi
Deyimler
ağzıyla kuş tutmak, cin tutmak, eli ekmek tutmak, göz önünde tutmak, gözden ırak tutmak, ışık tutmak, mekân tutmak, uzak tutmak
Türetilmiş kavramlar
Çeviriler
çeviriler
|
Kaynakça
- Türk Dil Kurumuna göre "tutmak" maddesi
Remove ads
Türkmence
Eylem
tutmak
Kaynakça
- Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.
Wikiwand - on
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Remove ads