Şili ekonomik mucizesi
From Wikipedia, the free encyclopedia
Şili ekonomik mucizesi veya Şili mucizesi, ekonomist Milton Friedman tarafından Şili ekonomisinin 1980'lerde yeniden yapılandırılması ve çoğu Friedman'ın ders vermekte olduğu Şikago Üniversitesinden mezun olmuş topluca Chicago Boys olarak bilinen sayıca büyük bir grup Şilili ekonomist tarafından uygulanmış ekonomik politikaların etkilerini tanımlamak için kullanılan bir terim.
Friedman, mucizeyi şöyle tanımlamıştır:
Şili ekonomisi çok iyi bir iş çıkardı ama daha da önemlisi, sonunda merkezî hükûmeti oluşturan askerî cunta yerini demokratik bir topluma bıraktı. Bu yüzden, Şili'de olanlar ile ilgili gerçekten önemli olan şey, serbest piyasaların özgür bir toplumu meydana getirme konusunda kendine özel yöntemlere sahip olmasıdır.[1]
Friedman'ın bahsetmiş olduğu cunta, 1973'te darbe ile iktidara gelmiş olan ve 1988'de demokratik bir referandumun Augusto Pinochet'yi başkanlıktan almasının ardından 1990'da sona ermiş askerî bir hükûmettir.
Chicago Boys tarafından uygulanmış ekonomik reformların üç ana hedefi vardı: ekonomik liberalizasyon, devlete ait şirketlerin özelleştirilmesi ve enflasyonun dengelenmesi. İlk reformlar üç turda uygulandı—1975–82, 1985–günümüz. Reformlar 1990'dan sonra Patricio Aylwin'in Pinochet sonrası Hristiyan Demokratlarının merkez hükûmeti tarafından sürdürülerek güçlendirildi.[2] Bununla birlikte, Eduardo Frei Ruiz-Tagle'ın merkez sol hükûmeti de yoksulluğun azaltılması sözlerinde bulundu. 1988'de Şilililerin %48'i yoksulluk sınırının altında yaşıyordu, 2000 yılına kadar bu oran %20'ye kadar düşürüldü. 2004 Dünya Bankası raporu, Şili'de 1990'daki yoksulluk oranının azalmasının %60'ını ekonomik büyümeye bağladı ve yoksulluğu azaltmayı amaçlayan hükûmet programlarının sadece geri kalan %40'tan sorumlu olduğunu iddia etti.[3]
Pinochet yönetimindeki Maliye Bakanı Hernán Büchi, görev süresi boyunca yapmış olduğu ekonomik reformların uygulanma sürecini detaylı bir şekilde açıklayan bir kitap yazmıştır. Birbirini seyreden başarılı hükûmetler, kitapta açıklanmış ekonomik politikaları sürdürmüştür. 2002'de Şili, Avrupa Birliği ile (serbest ticaret ile politik ve kültürel anlaşmalardan oluşan) bir ortaklık anlaşması imzalamış, 2003'te Amerika Birleşik Devletleri ve 2004'te Güney Kore ile kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması imzalamış; bölgesel bir ticaret merkezi haline gelmeyi, yerel üretim ile ithalat ve ihracatta bir patlama gerçekleşmesini beklemekteydi. Koalisyonun serbest ticaret stratejisini sürdüren Cumhurbaşkanı Bachelet, Ağustos 2006'da bir Latin Amerika ülkesiyle Çin arasındaki ilk serbest ticaret antlaşması olan (Ricardo Lagos'un önceki hükûmeti sırasında imzalanan) bir serbest ticaret antlaşmasını resmiyete geçirmiş; Japonya ve Hindistan ile de benzer antlaşmalar Ağustos 2007'de imzalanmıştır. 2010 yılında Şili, dünyanın en zengin ülkeleriyle sınırlı bir organizasyon olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ne (OECD) Güney Amerika'da bulunup üye olan ilk ülke olmuştur.
Bazı ekonomistler (Örneğin Nobel ödüllü Amartya Sen), Şili'nin bu dönemdeki deneyiminin Friedman gibi düşünürler tarafından öne sürülen ekonomik liberalizmin başarısızlığını gösterdiğini ve 1975'ten 1982'ye kadar (sözde "tamamen Parasalcı deneyi" yıllarında) çok az net ekonomik büyüme gerçekleştiğini iddia etmektedirler.
1982'deki yıkıcı bankacılık krizinden sonra devlet, ekonominin kontrolünü bir önceki sosyalist rejimde olduğundan çok daha fazla elinde tutmuş ve bu kontrole karşın sosyal program vb. şeylerden uzak durup ekonomiyi özelleştiren reformlardan sonra ortaya çıkmış sürdürülebilir ekonomik büyümeyi devam ettirebilmiştir. Pinochet'nin diktatörlüğü, popüler olmayan ekonomik yeniden yapılanmayı ona karşı olan görüşleri bastırarak mümkün kılmıştır. OECD ekonomisti Javier Santiso, bu yeniden yapılanmayı serbest piyasanın bir zaferinden ziyade "neoliberal dikişleri ve müdahaleci tedavileri birleştirmek" olarak tanımlamıştır.[4]