Medine Sözleşmesi
From Wikipedia, the free encyclopedia
Medine Anayasası (Arapça: دستور المدينة, Dustūr al-Madīna), Medine Sözleşmesi olarak da bilinir (Sahifet el-Medine ; veya: Arapça: ميثاق المدينة, "Medine Misakı"),[1] Günümüzde MS 622-624'te yazıldığına inanılan bir belgeye verilen isimdir.
Ancak, bu belgenin hiçbir orijinal kopyasına ulaşılamaz ve kaynaklarda MS 800'lerin başlarına kadar böyle bir belgenin varlığından söz edilmez. Elde bulunan metin İbn-i Hişam' metninin redaksiyonu ile elde edilmiş metindir.
Belgeyle ilgili geleneksel İslami anlatıya göre İslam peygamberi Muhammed'in Mekke'den Medine'ye gelişinden sonra MS 622[2] veya 623 te yazılımıştır.
Önsöz, belgenin Kureyş kabilesinden olan "müminler" ile Yesrib'li Müslümanlar ve onların emrinde olabilecek ve onlarla birlikte savaş açabilecek kişiler arasında işlemesi için peygamber Muhammed'in bir kitabı olduğunu, onların bütün diğer insanlardan ayrı bir topluluk "ümmet-i vahide" oluşturduklarını ilan eder.
Belge üyelerinin eylemleri için kan parası ve fidye ödemesinde, dokuz kurucu kabilenin kolektif sorumluluğunu belirledi.
Bahsedilen ilk kurucu grup Kureyş göçmenleridir, bunu diğer Müslümanlardan dinsel olarak ayrılan sekiz Yahudi kabilesi takip eder. Banu Şutaybe kabilesi, daha önce bahsedilen dokuz kabileye Yahudi gruplarından biri olarak eklenmiştir.
Anayasa ayrıca Muhammed'i gruplar arasında arabulucu otorite olarak kurmuş ve yetkisi olmadan savaş açılmasını yasaklamıştır.
Belgenin çok dinli bir İslam devletinin anayasal temelini verdiği düşünülmektedir. [3] [4] [5] [6]
Sözleşmenin, Medine'de [6] Evs ve Hazrec kabileleri arasındaki süregiden çatışmaları sona erdirmek ve tüm Medineli gruplar arasında barışı ve işbirliğini sürdürmek için oluşturulduğuna inanılır.
Muhammed'in Medine'deki gruplar arasında otoritesini vurgulamak metnin temel bir özelliğiydi.
Belge, "inananları takip eden" tüm yerleşikler için dini inanç ve ibadet özgürlüğü sağlar.
Müslim veya gayrimüslim tüm tarafların temsilcilerinin istişarelerde veya yabancı devletlerle müzakerelerde hazır bulunmalarını garanti eder.
"Bir kadın ancak ailesinin rızasıyla bir ev sahibi tarafından ağırlanabilir"di.
Çatışma zamanlarında toplumu desteklemek için bir vergi sistemi getiriliyordu.
Medine'nin ( حرم ), yani anlaşmaya dahil olan halkların hiçbir kanının dökülemeyeceği kutsal yer rolünü ilan etmişti.
Metne sonradan numaralandırma eklenir. Ancak, İbn Hişam'ın siyerinde bulunan tüzüğün en çok okunan versiyonunun gerçekliği konusunda genel bir fikir birliği vardır.[7] [5]