En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları

Manhattan Projesi

ilk nükleer silahların üretimini gerçekleştiren 2. Dünya Savaşı Amerikan Ar-Ge programı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden

Manhattan Projesi
Remove ads

Manhattan Projesi, II. Dünya Savaşı sırasında ilk nükleer silahları üretmek için için yürütülen bir araştırma ve geliştirme projesiydi. Proje, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Birleşik Krallık ve Kanada ile iş birliği içinde yürütüldü.

Pratik Bilgiler Etkin, Dağılması ...

Proje, 1942'den 1946'ya kadar ABD Ordusu Mühendisler Birliği'nden Tümgeneral Leslie Groves tarafından yönetildi. Nükleer fizikçi Robert Oppenheimer, bombaları tasarlayan Los Alamos Laboratuvarı'nın direktörüydü. Projenin adı, ilk karargah Manhattan'da olduğu için Manhattan Bölgesi olarak belirlendi; bu ad yavaş yavaş projenin resmi kod adı olan "Development of Substitute Materials"ın yerini aldı. Proje daha sonra İngilizlerin nükleer silah geliştirme projesi olan Tube Alloys'u da bünyesine kattı ve programı Office of Scientific Research and Development'den devraldı.

Manhattan Projesi, en yoğun döneminde yaklaşık 130.000 kişiye istihdam sağladı ve yaklaşık 2 milyar ABD dolarına mal oldu (2023 yılı için 35 milyar ABD dolarına eşdeğer). Proje, nükleer silahlar için yakıt olarak hem yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum hem de plütonyum kullandı. Bunun yüzde 80'inden fazlası fisil malzeme üretim tesislerinin inşası ve işletilmesi içindi. Zenginleştirilmiş uranyum, Tennessee'deki Clinton Engineer Works'te üretildi. Plütonyum, Washington'daki Hanford Engineer Works'te dünyanın ilk endüstriyel ölçekli nükleer reaktörlerinde üretildi. Bu tesislerin her biri, ABD, İngiltere ve Kanada genelindeki düzinelerce başka tesis tarafından desteklendi. Başta, her iki yakıtın da silah tipi tasarım olarak bilinen nispeten basit bir atom bombası tasarımında kullanılabileceği varsayılıyordu. Bu tasarımın plütonyumla kullanım için uyumlu olmadığı keşfedildiğinde, yoğun bir geliştirme programı içe doğru patlama tasarımının icadına yol açtı. Silah tasarımı çalışmaları New Mexico'daki Los Alamos Laboratuvarı'nda yürütüldü ve savaş sırasında kullanılan iki silah tasarımı ortaya çıktı: Little Boy (zenginleştirilmiş uranyum silahı tipi) ve Fat Man (plütonyum içe doğru patlamalı).

Patlatılan ilk nükleer cihaz, 16 Temmuz 1945'te New Mexico'daki White Sands Füze Sahası'nda gerçekleştirilen Trinity testi sırasında patlatılan bir içe doğru patlama tipi bombaydı. Proje ayrıca, silahları askeri hedeflere ulaştırmak için özel araçlar geliştirmekten ve Ağustos 1945'te Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarında Little Boy ve Fat Man bombalarının kullanılmasından sorumluydu.

Proje aynı zamanda Alman nükleer silah projesi hakkında istihbarat toplamakla da görevlendirilmişti. Manhattan Projesi personeli, Alsos Harekâtı aracılığıyla Avrupa'da, bazen düşman hatlarının gerisinde görev yaparak nükleer malzeme ve belgeler topluyor ve Alman bilim insanlarını yakalıyordu. Manhattan Projesi'nin güvenliğe verdiği öneme rağmen, Sovyet atom casusları programa sızmayı başardı.

Remove ads

Projenin başlangıcı

Özetle
Bakış açısı

Otto Hahn ve Fritz Strassmann'ın 1938'de nükleer fisyonu keşfetmesi ve bunun sonucunda Lise Meitner ve Otto Frisch tarafından yapılan teorik açıklama, atom bombasının geliştirilmesini teorik olarak mümkün kıldı. Özellikle Nazi Almanyası'ndan ve diğer faşist ülkelerden mülteci olarak orada bulunan bilim insanları arasında, Alman atom bombası projesinin bir ilki gerçekleştireceğine dair korkular vardı.[1] Ağustos 1939'da, Macaristan doğumlu fizikçiler Leó Szilárd ve Eugene Wigner, "yeni tip son derece güçlü bombaların" potansiyel gelişimi konusunda uyarıda bulundukları Einstein-Szilárd mektubunu hazırladılar. Mektup, Amerika Birleşik Devletleri'ni uranyum cevheri stokları edinmeye ve Enrico Fermi ve diğerlerinin zincirleme nükleer reaksiyonlar konusundaki araştırmalarını hızlandırmaya çağırdı.[2] Bunu Albert Einstein'a imzalattılar ve başkan Franklin D. Roosevelt'e teslim ettiler.

Roosevelt, Ulusal Standartlar Bürosu'ndan Lyman Briggs'i mektubun gündeme getirdiği sorunları araştırmak üzere Uranyum Danışma Komitesi'ne başkanlık etmeye çağırdı. Briggs, 21 Ekim 1939'da Szilárd, Wigner ve Edward Teller'ın katıldığı bir toplantı yaptı.[2] Komite, kasım ayında Roosevelt'e, uranyumun "şu anda bilinen her şeyden çok daha büyük bir yıkıcılığa sahip olası bir bomba kaynağı" olduğunu bildirdi. [3]

Şubat 1940'ta ABD Donanması, Columbia Üniversitesi'ne 6.000$'lık bir fon sağladı.[4] Enrico Fermi ve Szilard bu fonun çoğunu grafit satın almak için harcadı. Aralarında Fermi, Szilard, Eugene T. Booth ve John Dunning'in de bulunduğu Columbia profesörlerinden oluşan bir ekip, Hahn ve Strassmann'ın çalışmalarını doğrulayarak Amerika'daki ilk nükleer fisyon reaksiyonunu yarattı. Aynı ekip daha sonra Columbia'daki Pupin Hall'da bir dizi prototip nükleer reaktör (veya Fermi'nin dediği gibi "piles (yığınlar)" inşa etti fakat henüz bir zincirleme reaksiyon elde edemediler.[5] Uranyum Danışma Komitesi, bu organizasyon 27 Haziran 1940'ta kurulduğunda Uranyum Ulusal Savunma Araştırma Komitesi (NDRC) oldu.[6]

28 Haziran 1941'de Roosevelt, Vannevar Bush'un direktörlüğünde Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Ofisi'ni (OSRD) [7] oluşturan 8807 sayılı Yürütme Emri'ni imzaladı. Ofis, araştırmaya ek olarak büyük mühendislik projelerinde yer alma yetkisine sahipti.[8] NDRC Uranyum Komitesi, OSRD'nin S-1 Bölümü oldu ve güvenlik nedenleriyle "uranyum" kelimesi çıkarıldı.[9] Briggs, Temmuz 1941'de, uranyum, özellikle uranyum-235 izotopu ve plütonyum araştırmaları için 167 bin dolar harcamayı teklif etti.[8] Plütonyum, Şubat 1941'de Kaliforniya Üniversitesi'nde ilk kez izole edilmişti.[10][a]

Britanya'da, Birmingham Üniversitesi'nden Frisch ve Rudolf Peierls, Haziran 1939'da uranyum-235'in kritik kütlesini araştırarak çığır açan bir buluşa imza attılar.[12] Hesaplamalarına göre büyüklük mertebesi 10 kilogram (22 lb) idi ve bu çağdaş bir bombardıman uçağı tarafından taşınabilecek kadar küçük bir değerdi.[13] Mart 1940 tarihli Frisch-Peierls muhtırası, İngiliz atom bombası projesini ve MAUD Komitesi'ni başlattı.[14] Komite, oybirliğiyle bir atom bombasının geliştirilmesini tavsiye etti.[13] Temmuz 1940'ta Britanya, Amerika Birleşik Devletleri'ne bilimsel araştırmalarına erişim vermeyi teklif etti[15] ve Tizard Misyonu'ndan John Cockcroft, Amerikalı bilim insanlarına Britanya'daki gelişmeler hakkında bilgi verdi. Amerikan projesinin Britanya'dakinden daha küçük ve o kadar gelişmiş olmadığını keşfetti.[16]

Bilimsel alışveriş kapsamında MAUD Komitesi'nin bulguları ABD'ye iletildi. Üyelerinden biri olan Avustralyalı fizikçi Mark Oliphant, Ağustos 1941'in sonlarında Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti ve MAUD Komitesi tarafından sağlanan verilerin kilit Amerikalı fizikçilere ulaşmadığını keşfetti. Oliphant, komitenin bulgularının neden görmezden gelindiğini öğrenmek için araştırmaya koyuldu. Uranyum Komitesi ile bir araya geldi ve Berkeley, Kaliforniya'yı ziyaret ederek Ernest O. Lawrence ile ikna edici bir konuşma yaptı. Lawrence, uranyum üzerine kendi araştırmalarına başlayacak kadar etkilenmişti. Ardından James B. Conant, Arthur H. Compton ve George B. Pegram ile görüştü. Dolayısıyla Oliphant'ın görevi başarılı oldu; kilit Amerikalı fizikçiler artık bir atom bombasının potansiyel gücünün farkındaydı.[17][18]

Başkan Roosevelt, 9 Ekim 1941'de Vannevar Bush ve Başkan Yardımcısı Henry A. Wallace ile bir toplantı düzenledikten sonra atom programını onayladı. Hiçbir toplantıya katılmamış olmasına rağmen kendisi, Wallace, Bush, Conant, Savaş Bakanı Henry L. Stimson ve Ordu Genelkurmay Başkanı George C. Marshall'dan oluşan bir Üst Politika Grubu oluşturdu. Roosevelt, projeyi Deniz Kuvvetleri yerine Kara Kuvvetleri'nin yürütmesini tercih etti, çünkü Kara Kuvvetleri'nin büyük ölçekli inşaatları yönetme konusunda daha fazla deneyimi vardı. Çalışmaları İngilizlerle koordine etmeyi kabul etti ve 11 Ekim'de Başbakan Winston Churchill'e atom konularında yazışmaları gerektiğini öneren bir mesaj gönderdi.[19]

Remove ads

Fizibilite

Özetle
Bakış açısı

Teklifler

18 Aralık 1941'deki S-1 Komitesi toplantısı, Pearl Harbor saldırısı ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Japonya ve Almanya'ya savaş ilan etmesinin ardından "coşku ve aciliyet atmosferiyle doluydu"[20].[21] İzotop ayırma için üç teknik üzerinde çalışmalar devam ediyordu: Lawrence ve Kaliforniya Üniversitesi'ndeki ekibi elektromanyetik ayırmayı araştırdı, Eger Murphree ve Jesse Wakefield Beams'in ekibi Columbia Üniversitesi'nde gaz difüzyonunu inceledi ve Philip Abelson, Washington'daki Carnegie Enstitüsü'nde ve daha sonra Deniz Araştırma Laboratuvarı'nda termal difüzyon üzerine araştırmalar yönetti.[22] Murphree ayrıca gaz santrifüjleri kullanan başarısız bir ayırma projesine de başkanlık etti.[23]

Bu arada, nükleer reaktör teknolojisine yönelik iki araştırma vardı: Harold Urey, Columbia Üniversitesi'nde ağır su üzerine araştırmalar yaparken, Arthur Compton, 1942'nin başlarında plütonyum ve nötron moderatörü olarak grafit kullanan reaktörleri incelemek üzere Chicago Üniversitesi'nde Metalurji Laboratuvarı'nı kurdu.[24] S-1 Komitesi, beş teknolojinin de araştırılmasını önerdi. Bu, Bush, Conant ve ordunun nükleer konulardaki temsilcisi olarak atanan Tuğgeneral Wilhelm D. Styer tarafından onaylandı.[22]

Bush ve Conant daha sonra bu öneriyi, ABD Kara Kuvvetleri Mühendisler Birliği'nin inşaatı için 54 milyon dolar, OSRD'nin araştırma ve geliştirme çalışmaları için 31 milyon dolar ve 1943 mali yılındaki olası durumlar için 5 milyon dolarlık bir bütçe teklifiyle Üst Politika Grubu'na götürdüler. Üst Politika Grubu da bunu 17 Haziran 1942'de başkana gönderdi ve o da belgeye "OK FDR" yazarak onayladı.[22]

Bomba tasarım konseptleri

Thumb
Temmuz 1942 konferansında keşfedilen farklı fisyon bombası montaj yöntemleri (Robert Serber tarafından 1943'te oluşturulan taslaklar)

Arthur Compton, Kaliforniya Üniversitesi'nden teorik fizikçi J. Robert Oppenheimer'dan, kritik kütle ve silah patlaması hesaplamalarında önemli rol oynayan hızlı nötron hesaplamaları konusundaki araştırmayı, 18 Mayıs 1942'de gevşek operasyonel güvenlik endişeleri nedeniyle istifa eden Gregory Breit'ten devralmasını istedi.[25] Metalurji Laboratuvarı'nda fizikçi olan John H. Manley, ülke genelinde dağılmış deneysel fizik gruplarını koordine ederek Oppenheimer'a yardım etmekle görevlendirildi.[26] Illinois Üniversitesi'nden Oppenheimer ve Robert Serber, nötron difüzyonu (nötronların bir nükleer zincirleme reaksiyonda nasıl hareket ettiği) ve hidrodinamik (bir zincirleme reaksiyonla üretilen patlamanın nasıl davranabileceği) sorunlarını incelediler.[27]

Bu çalışmayı ve fisyon reaksiyonlarının genel teorisini gözden geçirmek için Oppenheimer ve Fermi, haziran ayında Chicago Üniversitesi'nde ve Temmuz 1942'de Kaliforniya Üniversitesi'nde teorik fizikçiler Hans Bethe, John Van Vleck, Edward Teller, Emil Konopinski, Robert Serber, Stan Frankel ve Eldred C. (Carlyle) Nelson ile deneysel fizikçiler Emilio Segrè, Felix Bloch, Franco Rasetti, Manley ve Edwin McMillan'ın katılımıyla toplantılar düzenlediler. Bir fisyon bombasının teorik olarak mümkün olduğunu geçici olarak doğruladılar.[27]

Saf uranyum-235'in özellikleri, tıpkı Glenn Seaborg ve ekibi tarafından Şubat 1941'de izole edilen plütonyumun özellikleri gibi, nispeten bilinmiyordu. Temmuz 1942 konferansındaki bilim insanları, uranyum-238 atomlarının uranyum-235'in fisyonundan yayılan nötronları emdiği nükleer reaktörlerde plütonyum üretmeyi öngördüler. Bu noktada henüz bir reaktör inşa edilmemişti ve siklotronlardan yalnızca çok küçük miktarlarda plütonyum elde edilebiliyordu.[10] Aralık 1943'e gelindiğinde bile, yalnızca iki miligram üretilmişti.[28] Fisyonlanabilir malzemeyi kritik bir kütleye getirmenin birçok yolu vardı. En basiti, nötronları içe doğru odaklamak ve reaksiyona giren kütleyi bir arada tutarak verimliliğini artırmak için "kurcalayıcı" yoğunlukta bir malzemeyle bir "aktif malzeme" küresine "silindirik bir tıkaç" fırlatmaktı.[29] Ayrıca Richard C. Tolman tarafından önerilen ilkel bir "içe doğru patlama" biçimi olan sferoitleri içeren tasarımları ve bombanın patlaması sırasında verimliliğini artırmak için oto-katalitik yöntemlerin olasılığını araştırdılar.[30]

Fisyon bombası fikri teorik olarak kesinleştikçe (en azından daha fazla deneysel veri elde edilene kadar), Edward Teller daha güçlü bir bombanın, yani artık genellikle "hidrojen bombası" olarak anılan "süper" bombanın tartışılmasını talep etti. Bu bomba, patlayan bir fisyon bombasının gücünü kullanarak döteryum ve trityumda bir nükleer füzyon reaksiyonunu ateşleyecekti.[31] Teller ardı ardına planlar önerdi, ancak Bethe hepsini reddetti. Füzyon fikri, fisyon bombaları üretmeye odaklanmak için bir kenara bırakıldı.[32] Teller, bir atom bombasının, azot çekirdeklerinin varsayımsal bir füzyon reaksiyonu nedeniyle atmosferi "tutuşturabileceği" varsayımsal olasılığını ortaya attı.[b] Bethe, bunun "son derece düşük bir ihtimal" olduğunu hesapladı.[34] Teller'ın da ortak yazarlığını yaptığı bir savaş sonrası raporunda, "atmosferin bir bölümünün ısıtıldığı sıcaklık ne olursa olsun, kendi kendini yayan bir nükleer reaksiyon zincirinin başlamasının muhtemel olmadığı" sonucuna varılmıştır.[35] Serber'in anlatımında, Oppenheimer bu senaryonun olasılığından Arthur Compton'a bahsetmiş ve Compton "bu konuda susacak kadar aklı başında değildi. Bu bir şekilde Washington'a gönderilen bir belgeye girmişti" ve "asla rafa kaldırılmamıştı".[c]

Remove ads

Organizasyon

Özetle
Bakış açısı

Manhattan Bölgesi

Mühendis Şefi Tümgeneral Eugene Reybold, Haziran 1942'de projenin ordu kısmını yönetmesi için Albay James C. Marshall'ı seçti. Marshall, Washington, D.C.'de bir irtibat ofisi kurdu ancak geçici karargahını New York'ta, Mühendisler Birliği'nin Kuzey Atlantik Bölümü'nden idari destek alabileceği 270 Broadway'de kurdu. Bu ofis, projenin ana yüklenicisi Stone & Webster'ın Manhattan ofisine ve Columbia Üniversitesi'ne yakındı. Eski görev yeri olan Syracuse Bölgesi'nden personel alma izni vardı. O da yardımcısı olan Yarbay Kenneth Nichols ile işe başladı.[37][38]

Thumb
Manhattan Projesi Organizasyon Şeması, 1 Mayıs 1946

Görevinin büyük bir kısmı inşaatla ilgili olduğundan, Marshall, Mühendisler Birliği İnşaat Bölümü başkanı Tümgeneral Thomas M. Robbins ve yardımcısı Albay Leslie Groves ile işbirliği içinde çalıştı. Reybold, Somervell ve Styer projeye "İkame Malzemelerin Geliştirilmesi" adını vermeye karar verdiler, ancak Groves bunun dikkat çekeceğini düşündü. Mühendis bölgeleri normalde bulundukları şehrin adını taşıdığından, Marshall ve Groves Manhattan Bölgesi adını vermeyi kabul ettiler. Reybold bu bölgeyi resmi olarak 13 Ağustos'ta kurdu. Gayri resmi olarak ise Manhattan Mühendis Bölgesi veya MED (Manhattan Engineer District) olarak da biliniyordu. Diğer bölgelerin aksine, coğrafi sınırları yoktu ve Marshall bir bölüm mühendisi yetkisine sahipti. Development of Substitute Materials projenin resmi kod adı olarak kaldı, ancak zamanla bu kod adının yerini "Manhattan" aldı.[38][39]

Marshall daha sonra şunu kabul etti: "Atom fisyonunu hiç duymamıştım ama dört tesis bir yana, 90 milyon dolara 1 tanesini bile inşa edemeyeceğimizi biliyordum."[40] Nichols'un yakın zamanda Pensilvanya'da inşa ettiği tek bir TNT santrali 128 milyon dolara mal olmuştu.[41] Groves'un bir organizatöre on ila bin misafir için hazırlık yapmasını söylemeye benzettiği, en yakın büyüklük sırasına göre yapılan tahminlerden de etkilenmediler.[42] Stone & Webster'dan bir yerölçüm ekibi zaten üretim tesisleri için bir saha araştırmıştı. War Production Board, Tennessee Valley Authority'nin bol miktarda elektrik enerjisi sağlayabileceği ve nehirlerin reaktörler için soğutma suyu sağlayabileceği izole bir bölge olan Knoxville, Tennessee civarında yerler önerdi. Birkaç yeri inceledikten sonra araştırma ekibi, Elza, Tennessee yakınlarında bir yer seçti. Conant, santralin hemen satın alınmasını önerdi, Styer kabul etti, ancak Marshall, Conant'ın reaktör deneylerinin sonuçlarını bekleyerek zaman kaybetti.[43] Beklenen süreçlerden yalnızca Lawrence'ın elektromanyetik ayrımı, inşaatın başlaması için yeterince gelişmiş görünüyordu.[44]

Marshall ve Nichols gerekli kaynakları toplamaya başladı. İlk adım, proje için yüksek öncelik derecesi elde etmekti. En yüksek derecelendirmeler azalan sırayla AA-1'den AA-4'e kadardı, acil durumlar için ayrılmış özel bir AAA derecelendirmesi de vardı. AA-1 ve AA-2 derecelendirmeleri temel silahlar ve teçhizat içindi, bu nedenle Hizmetler ve Tedarik'in ihtiyaçlar ve kaynaklar konusunda genelkurmay başkan yardımcısı Albay Lucius D. Clay, atayabileceği en yüksek derecelendirmenin AA-3 olduğunu düşündü, ancak ihtiyaç duyulması halinde kritik malzemeler için talep üzerine AAA derecelendirmesi vermeye istekliydi.[45] Ama Nichols ve Marshall hayal kırıklığına uğradılar çünkü daha önce Nichols'un Pensilvanya'daki TNT fabrikasına verilen derece de AA-3'tü.[46]

Askeri Politika Komitesi

Thumb
Oppenheimer ve Groves, Eylül 1945'te, test patlamasından iki ay sonra ve II. Dünya Savaşı'nın bitiminden hemen sonra Trinity testinin kalıntılarında. Beyaz galoşlar serpintilerin ayakkabı tabanlarına yapışmasını engelledi.[47]

Vannevar Bush, Albay Marshall'ın projenin ilerleme hızından memnun değildi[48] ve daha agresif bir liderliğin gerekli olduğunu hissetti. Harvey Bundy ve General Marshall, Somervell ve Styer ile endişelerini görüşerek, projenin kıdemli bir politika komitesi altında yürütülmesini ve tercihen Styer gibi prestijli bir yetkilinin yönetici olarak atanmasını savundu.[46]

Somervell ve Styer, görev için Groves'u seçti; General Marshall, "general" unvanının projede çalışan akademik bilim insanları üzerinde daha etkili olacağı düşünüldüğü için,[49] onun tuğgeneralliğe terfi ettirilmesini emretti.[50] Groves'un emirleri onu Reybold yerine doğrudan Somervell'in emrine verdi ve Albay Marshall artık Groves'a karşı sorumluydu.[51] Groves karargahını Washington D.C.'de, Albay Marshall'ın irtibat ofisinin bulunduğu Yeni Savaş Departmanı Binası'nda kurdu.[52] 23 Eylül 1942'de Manhattan Projesi'nin komutasını devraldı. Aynı günün ilerleyen saatlerinde, Stimson tarafından çağrılan ve Bush (yedek olarak Conant ile birlikte), Styer ve Tümamiral William R. Purnell'den oluşan ve Üst Politika Grubu'na karşı sorumlu bir Askeri Politika Komitesi kuran bir toplantıya katıldı.[50] Tolman ve Conant daha sonra Groves'un bilimsel danışmanları olarak atandılar.[53]

19 Eylül'de Groves, War Production Board başkanı Donald Nelson'a giderek, gerektiğinde AAA derecelendirmesi vermek için geniş yetki istedi. Nelson başlangıçta direndi, ancak Groves Başkan'a gitmekle tehdit ettiğinde hemen pes etti.[54] Groves, gerekli olmadıkça AAA derecelendirmesini kullanmayacağına söz verdi. Kısa süre sonra, projenin rutin gereksinimleri için AAA derecelendirmesinin çok yüksek, AA-3 derecelendirmesinin ise çok düşük olduğu ortaya çıktı. Uzun bir seferberliğin ardından Groves nihayet 1 Temmuz 1944'te AA-1 yetkisini aldı.[55] Groves'a göre, "Washington'da en yüksek önceliğin öneminin farkına vardınız. Roosevelt yönetiminde önerilen hemen hemen her şey en yüksek önceliğe sahip olacaktı. Bu yaklaşık bir iki hafta sürerdi ve ardından başka bir şey en yüksek önceliğe sahip olurdu."[56]

Groves'un ilk sorunlarından biri, bombayı tasarlayıp üretecek olan Proje Y için bir yönetici bulmaktı. En olası seçenekler üç laboratuvarın yöneticileri olan Urey, Lawrence veya Arthur Compton'dı ancak onlar da bu görevden alınamazdı. Compton, bomba tasarım konseptlerine zaten aşina olan Oppenheimer'ı önerdi. Ancak Oppenheimer'ın idari deneyimi çok azdı ve Urey, Lawrence ve Compton'ın aksine, birçok bilim insanının böylesine önemli bir laboratuvarın başkanının kazanması gerektiğini düşündüğü Nobel Ödülü'nü kazanmamıştı. Ayrıca, eşi Kitty, kız arkadaşı Jean Tatlock ve kardeşi Frank de dahil olmak üzere birçok iş arkadaşının komünist olması nedeniyle Oppenheimer'ın güvenlik durumuyla ilgili endişeler de vardı. Ekim 1942'de yapılan uzun bir görüşme, Groves ve Nichols'ı Oppenheimer'ın uzak bir bölgede laboratuvar kurmanın gerektirdiği sorunları çok iyi anladığına ve yönetici olarak atanması gerektiğine ikna etti. Groves, güvenlik gerekliliklerinden kişisel olarak feragat etti ve Oppenheimer'ın iznini 20 Temmuz 1943'te verdi.[57][58]

Birleşik Krallık ile işbirliği

İngilizler ve Amerikalılar nükleer bilgi alışverişinde bulundular ancak başlangıçta çabalarını birleştirmediler; 1940-41'de İngiliz projesi (Tube Alloys) daha büyük ve daha gelişmişti.[16] İngiliz liderliği, Ağustos 1941'de Bush ve Conant'ın ulusların atom çabalarını birleştirme teklifine başlangıçta karşı çıktı[59] ancak savaşın başlarında araştırmalarda önemli ilerlemeler kaydeden İngilizler, ekonomilerinin büyük bir kısmını savaşa ayırırken bunu geliştirmeye taşıyacak kaynaklara sahip değildi; Tube Alloys kısa sürede Amerikan mevkidaşının gerisinde kaldı.[60] İki ülkenin rolleri tersine döndü[61] ve Ocak 1943'te Conant, İngilizlere belirli alanlar dışında artık atom bilgisi almayacaklarını bildirdi.[62][63] İngilizler bağımsız bir nükleer program olasılığını araştırdı ancak bunun Avrupa'daki savaşı etkileyecek kadar zamanında hazır olamayacağına karar verdi.[64]

Thumb
Groves, İngiliz projesinin başkanı James Chadwick ile görüşüyor.

Mart 1943'te Conant, James Chadwick ve bir iki İngiliz bilim insanının, silah tasarım sırlarının ifşa edilmesi riskine rağmen, Los Alamos'taki bomba tasarım ekibinin onlara ihtiyaç duyacak kadar önemli olduğuna karar verdi.[65] ABD ve İngiltere'nin çabalarını koordine etmek için Birleşik Politika Komitesi'ni kuran Quebec Anlaşması'nı müzakere ettiler.[66][67] Kanada imzacı değildi, ancak Anlaşma, Kanada'nın çabaya katkısı göz önünde bulundurularak Birleşik Politika Komitesi'nde bir Kanada temsilcisinin bulunmasını sağladı.[68] Eylül 1944'ün sonlarında imzalanan, Roosevelt ve Churchill arasında Hyde Park Aide-Mémoire olarak bilinen bir anlaşma, Quebec Anlaşması'nı savaş sonrası döneme kadar uzattı ve "bir 'bomba' nihayet mevcut olduğunda, olgun bir değerlendirmeden sonra, Japonlara karşı kullanılabilir ve teslim olana kadar bu bombardımanın tekrarlanacağı konusunda Japonlara uyarıda bulunulmalıdır" önerisinde bulundu.[69][70]

Quebec Anlaşması'nın ardından işbirliği yeniden başladığında Amerikalıların ilerlemesi ve harcamaları İngilizleri hayrete düşürdü. Chadwick, Britanya'nın Manhattan Projesi'ne tam anlamıyla dahil olması için baskı yaptı ve savaş sırasında bağımsız bir İngiliz projesine dair umutlarını yitirdi.[64] Churchill'in desteğiyle Groves'un her türlü yardım talebinin yerine getirilmesini sağlamaya çalıştı.[71] Aralık 1943'te Amerika Birleşik Devletleri'ne gelen İngiliz Misyonu arasında Niels Bohr, Otto Frisch, Klaus Fuchs, Rudolf Peierls ve Ernest Titterton yer alıyordu.[72] 1944'ün başlarında daha fazla bilim insanı geldi. Gaz difüzyonu konusunda görevlendirilenler 1944 sonbaharında ayrılırken, Berkeley'de Lawrence ile birlikte Oliphant'ın emrinde çalışan otuz beş kişi mevcut laboratuvar gruplarına atandı ve çoğu savaşın sonuna kadar orada kaldı. Los Alamos'a gönderilen on dokuz kişi aynı zamanda esas olarak patlama ve bomba yapımıyla ilgili olan ancak plütonyumla ilgili olmayan mevcut gruplara da katıldı.[64] Quebec Anlaşması, ABD ve İngiltere'nin karşılıklı rızası olmadan nükleer silahların başka bir ülkeye karşı kullanılmayacağını belirtiyordu. Haziran 1945'te Wilson, Japonya'ya nükleer bomba atılmasının Birleşik Politika Komitesi'nin kararı olarak kaydedilmesini kabul etti.[73]

Birleşik Politika Komitesi, uluslararası pazarlardan uranyum ve toryum cevherlerine tedarik etmek için Haziran 1944'te Groves'un başkanlığında Combined Development Agency kuruldu. Belçika Kongosu ve Kanada, dünyadaki uranyumun çoğunu Doğu Avrupa dışında tutuyordu ve Sürgündeki Belçika Hükümeti de Londra'daydı. Britanya, sınırlı Amerikan araştırması olmadan arzın çoğunu kullanamayacağından, Belçika cevherinin çoğunu Amerika Birleşik Devletleri'ne vermeyi kabul etti.[74] 1944'te Vakıf, Belçika Kongosu'nda maden işleten şirketlerden 1.560.000 kilogram (3.440.000 lb)) uranyum oksit cevheri satın aldı. ABD Hazine Bakanı Henry Morgenthau Jr.'a brifing vermekten kaçınmak için, Trust paralarını tutmak için olağan denetim ve kontrollere tabi olmayan özel bir hesap kullanıldı. 1944 ile 1947'de Vakıf'tan istifası arasında Groves toplam 37,5 milyon dolar yatırdı.[75]

Groves, İngiliz atom araştırmalarını ve İngiliz bilim insanlarının Manhattan Projesi'ne katkılarını takdir etti, ancak Ağustos 1945'te Hiroşima'nın bombalanması zamanında olmasa da Amerika Birleşik Devletleri'nin onlarsız da başarılı olabileceğini belirtti.[76] Britanya'nın savaş zamanı katılımı, 1946 McMahon Yasası'nın Amerikan nükleer işbirliğini geçici olarak sona erdirdiği savaştan sonra Birleşik Krallık'ın bağımsız nükleer silah programının başarısı için çok önemliydi.[64]

Remove ads

Proje sahaları

Özetle
Bakış açısı
ThumbBerkeley, CaliforniaInyokern, CaliforniaRichland, WashingtonWendover, UtahLos Alamos, New MexicoAlamogordo, New MexicoAmes, IowaSt Louis, MissouriChicago, IllinoisDana, IndianaDayton, OhioSylacauga, AlabamaMorgantown, West VirginiaOak Ridge, TennesseeChalk River LaboratuvarlarıWashington, D.C.
Manhattan Projesi için önemli olan ABD ve Kanada sahalarından bir seçki. Daha fazla bilgi için konuma tıklayın.

Oak Ridge

Thumb
11 Ağustos 1945'te Oak Ridge, Tennessee'deki Clinton Engineer Works'teki Y-12 uranyum zenginleştirme tesisinde vardiya değişimi. Mayıs 1945'e gelindiğinde Clinton Engineer Works'te 82.000 kişi çalışıyordu.[77] Manhattan Bölgesi fotoğrafçısı Ed Westcott'un fotoğrafı.

Projeyi devralmasının ertesi günü Groves, Albay Marshall'la birlikte önerilen alanı incelemek için Tennessee'ye gitti ve Groves bundan etkilendi.[78][79] 29 Eylül 1942'de, Amerika Birleşik Devletleri Savaş Müsteşarı Robert P. Patterson, Mühendisler Birliği'ne 3 buçuk milyon dolar maliyetle 23.000 hektar (57.000 akre) araziyi kamulaştırma izni verdi verdi. Daha sonra ilave 1.200 hektar (3.000 akre) alan daha satın alındı. 7 Ekim'de yürürlüğe giren karardan yaklaşık 1.000 aile etkilendi.[80] Protestolar, yasal itirazlar ve 1943'teki Kongre soruşturması sonuç vermedi.[81] Kasım ortasına gelindiğinde polis memurları çiftlik evlerinin kapılarına tahliye duyuruları asıyordu ve inşaat müteahhitleri de satın alınan arazilere taşınıyordu.[82] Bazı ailelere, nesillerdir evleri olan çiftlikleri boşaltmaları için iki hafta önceden bildirimde bulunuldu.[83] Mart 1945'e kadar tamamlanmayan arazi ediniminin nihai maliyeti yalnızca yaklaşık 2,6 milyon dolardı; yani dönüm başına yaklaşık 47 dolardı.[84] Tennessee Valisi Prentice Cooper, Oak Ridge'i hiç kimsenin askeri izin olmadan giremeyeceği tamamen dışlanmış bir alan ilan eden bir bildiri sunulduğunda öfkeyle bunu yırttı.[85]

Başlangıçta Kingston Yıkım Alanı olarak bilinen alan, 1943'ün başlarında resmi olarak Clinton Engineer Works (CEW) olarak yeniden adlandırıldı.[86] Stone & Webster üretim tesislerine odaklanırken, mimarlık ve mühendislik firması Skidmore, Owings & Merrill 13.000 kişilik bir toplu konut projesi geliştirdi. Proje, yeni Oak Ridge kasabasının adını aldığı Black Oak Ridge'in yamaçlarında bulunuyordu.[87] Ağustos 1943'te Nichols'un, Manhattan Mühendis Bölgesi'nin başkanı olarak Marshall'ın yerini almasıyla ordunun Oak Ridge'deki varlığı arttı. İlk görevlerinden biri, ilçe merkezini Oak Ridge'e taşımaktı ancak bunu bölgenin adını değiştirmeden gerçekleştirdiler.[88] Eylül 1943'te toplumsal tesislerin idaresi, Roane-Anderson Company adlı bir yan kuruluş aracılığıyla Turner Construction'a devredildi.[89] Kimya mühendisleri, %10 ila %12 oranında zenginleştirilmiş uranyum 235 üretmeye yönelik "çılgınca çabaların" bir parçasıydı.[90] Oak Ridge'in nüfusu çok geçmeden planlananın çok ötesine geçti ve Mayıs 1945'te 75.000'e ulaştı; bu sırada Clinton Engineer Works'te 82.000 kişi,[77] Roane-Anderson'da ise 10.000 kişi çalışıyordu.[89]

Los Alamos

Thumb
Los Alamos bölgesinin haritası, New Mexico, 1943–1945

Project Y'nin Oak Ridge'e taşınması fikri değerlendirildi ancak gözden uzak bir yerde olması gerektiğine karar verildi. Oppenheimer'ın tavsiyesi üzerine uygun bir yer arayışı, Oppenheimer'ın bir çiftliğe sahip olduğu Albuquerque, New Mexico civarına kadar daraltıldı.[91] 16 Kasım 1942'de Oppenheimer, Groves, Dudley ve diğerleri Los Alamos Ranch School çevresini gezdiler. Oppenheimer, projede çalışanlara ilham vereceğini umduğu doğal güzelliğini öne sürerek bu alanı güçlü bir şekilde tercih ettiğini ifade etti.[92][93] Mühendisler erişim yolunun zayıf olması ve su kaynağının yeterli olup olmayacağı konusunda endişeliydi ancak bunun dışında bu bölgenin ideal olduğunu düşünüyorlardı.[94]

Patterson, 25 Kasım 1942'de bölgenin satın alınmasını onayladı ve 3.600 hektar (8.900 akre) dışında tamamı zaten Federal Hükûmet'e ait olan 22.000 hektar (54.000 akre) arazinin satın alınması için 440.000$ bütçe verdi.[95] Tarım Bakanı Claude R. Wickard, 45.100 dönümlük (18.300 hektar) Amerika Birleşik Devletleri Orman Servisi arazisini "askeri gereklilik devam ettiği sürece" Savaş Bakanlığı'na verdi.[96] Savaş zamanı arazi alımları sonunda toplam alan 18.509,1 hektar (45.737 akre) oldu ancak yalnızca 414.971 dolar harcandı.[95] Çalışmalar Aralık 1942'de başladı. Groves başlangıçta inşaat için 300.000 dolar ayırmıştı; bu Oppenheimer'ın öngördüğü miktardan iki kat daha fazlaydı ancak 30 Kasım 1943'te iş bittiğinde 7 milyon doların üzerinde harcama yapılmıştı.[97]

Savaş sırasında Los Alamos'a "Y Bölgesi (Site Y)" veya "Tepe (the Hill)" de deniyordu.[98] Başlangıçta buranın, Oppenheimer ve diğer araştırmacıların ordu içi çalıştıkları bir askeri laboratuvar olması planlanmıştı ancak Robert Bacher ve Isidor Rabi bu fikre karşı çıktılar ve Oppenheimer'ı diğer bilim insanlarıyla birlikte itiraz etmeye ikna ettiler. Conant, Groves ve Oppenheimer daha sonra laboratuvarın Savaş Bakanlığı ile olan sözleşmeleri kapsamında Kaliforniya Üniversitesi tarafından işletilmesini öngören bir uzlaşma tasarladılar.[99] Dorothy McKibbin, Santa Fe'deki şubeyi yönetiyordu ve burada yeni gelenlerle tanışıp onlara geçiş kartları veriyordu.[100]

Chicago

Thumb
İlk nükleer reaktör olan Chicago Pile-1'de çalışan Chicago Üniversitesi ekibinden bazıları; ön sırada Enrico Fermi ve Walter Zinn ve ikinci sırada Harold Agnew, Leona Woods ve Leó Szilárd yer alıyor.

25 Haziran 1942'de bir Ordu-OSRD konseyi, Chicago'nun güneybatısındaki Argonne Ormanı koruma alanında plütonyum üretimi için bir pilot tesis kurmaya karar verdi. Temmuz ayında Nichols, Cook County Orman Koruma Bölgesi'nden 425 hektar (1.050 akre)) bir araziyi kiraladı ve Kaptan James F. Grafton, Chicago bölge mühendisi olarak atandı. Kısa sürede operasyonların ölçeğinin bölge için çok büyük olduğu anlaşıldı ve pilot tesisin Oak Ridge'de inşa edilmesine ve bir araştırma ve test tesisinin de Chicago'da tutulmasına karar verildi.[101][102]

Argonne'daki tesisin kurulumunda yaşanan gecikmeler, Arthur Compton'un, Chicago Üniversitesi'ndeki Stagg Field tribünlerinin altına ilk nükleer reaktörü inşa etmesi için Metalurji Laboratuvarı'na yetki vermesine yol açtı. Reaktör, muazzam miktarda saflaştırılmış grafit bloklara ve hem metalik hem de toz oksit formlarında uranyuma ihtiyaç duyuyordu. O zamanlar sınırlı miktarda saf uranyum metali kaynağı vardı. Iowa Eyalet Üniversitesi'nden Frank Spedding yalnızca 900 kilo üretebildi. Derme çatma bir süreçle aceleyle üretilen Westinghouse Lamba Fabrikası tarafından ise 2.5 ton tedarik edildi. Reaktörü çevrelemek için Goodyear Tire tarafından büyük kare bir balon inşa edildi.[103][104]

2 Aralık 1942'de, Enrico Fermi liderliğindeki bir ekip, Chicago Pile-1 olarak bilinen deneysel bir reaktörde ilk yapay[d] kendi kendini idame ettiren nükleer zincir reaksiyonunu başlattı.[106] Bir reaksiyonun kendi kendini idame ettirir hale geldiği noktaya "kritik nokta" adı verildi. Compton, başarıyı Washington, D.C.'deki Conant'a şifreli bir telefon görüşmesiyle bildirdi ve "İtalyan denizci [Fermi] yeni dünyaya yeni ayak bastı." dedi.[107][e]

Ocak 1943'te Grafton'ın halefi Binbaşı Arthur V. Peterson, yoğun nüfuslu bir bölge için reaktörün işletilmesini çok tehlikeli bulduğundan, Chicago Pile-1'in sökülüp ormanlık alandaki A Sahası'nda yeniden monte edilmesini emretti.[108] A Sahası, üniversitedeki Metalurji Laboratuvarı'nın gizli bir uzantısı olarak bilimsel araştırmalarına devam etti. İlk ağır su reaktörü olan Chicago Pile-3 de 15 Mayıs 1944'te bu sahada kritik bir duruma geldi.[109][110] Savaştan sonra, A Sahası'ndaki operasyonlar yaklaşık 9,7 kilometre (6,0 mi) uzaklıktaki Argonne Ulusal Laboratuvarı'nın şu anki yeri olan DuPage County'ye taşındı.[102]

Hanford

Aralık 1942'ye gelindiğinde, büyük bir nükleer kaza ihtimaline karşı Oak Ridge'in bile büyük bir nüfus merkezine (Knoxville) çok yakın olduğu endişeleri vardı. Groves, Kasım 1942'de plütonyum üretim kompleksinin inşası için ana yüklenici olarak DuPont'u işe aldı. Şirketin Başkanı Walter S. Carpenter Jr. hiçbir şekilde kâr amacı gütmüyordu; yasal nedenlerle bir dolarlık sembolik bir ücret üzerinde anlaşmaya varıldı.[111]

Thumb
Hanford çalışanları maaşlarını Western Union ofisinden alıyorlar.

DuPont, sahanın Oak Ridge'deki mevcut uranyum üretim tesisinden uzakta olmasını önerdi.[112] Aralık 1942'de Groves, Albay Franklin Matthias ve DuPont mühendislerini potansiyel sahaları araştırmaları için görevlendirdi. Matthias, Richland, Washington yakınlarındaki Hanford Sahası'nın "neredeyse her açıdan ideal" olduğunu bildirdi. İzole edilmişti ve reaktörleri soğutmak için yeterli su sağlayabilen Columbia Nehri'nin yakınındaydı. Groves, Ocak ayında sahayı ziyaret etti ve "Site W" kod adlı Hanford Mühendislik Tesisleri'ni (HEW, Hanford Engineering Works) kurdu.[113]

Müsteşar Patterson, 9 Şubat'ta 430.000 akre (170.000 ha) arazinin satın alınması için 5 milyon dolar tahsis ederek onayını verdi. Federal hükümet, yakın yerleşim yerlerinde yaşayan yaklaşık 1.500 sakinin yanı sıra bölgeyi kullanan Wanapum ve diğer kabileleri başka yerlere yerleştirdi. Çiftçiler arasında, ekilmiş olan ürünler için tazminat konusunda bir anlaşmazlık çıktı. Programların izin verdiği yerlerde, Ordu ürünlerin hasat edilmesine izin verdi ancak bu her zaman mümkün olmuyordu.[113] Arazi satın alma süreci uzadı ve Aralık 1946'da Manhattan Projesi'nin sona ermesinden önce tamamlanamadı.[114]

Anlaşmazlık çalışmaları geciktirmedi. Metalurji Laboratuvarı ve DuPont'taki reaktör tasarımındaki ilerleme, projenin kapsamını doğru bir şekilde öngörmek için yeterince ilerlememiş olsa da, Nisan 1943'te tahmini 25.000 işçi için tesislere başlandı ve bunların yarısının şantiyede yaşaması bekleniyordu. Temmuz 1944'e gelindiğinde, yaklaşık 1.200 bina inşa edilmişti ve inşaat kampında yaklaşık 51.000 kişi yaşıyordu. Bölge mühendisi olarak Matthias, şantiyenin genel kontrolünü elinde tutuyordu.[115] Zirve döneminde, inşaat kampı Washington eyaletinin üçüncü en kalabalık kasabasıydı.[116] Hanford, Chicago şehrinden daha fazla, 900'den fazla otobüsten oluşan bir filo işletiyordu.[117] Los Alamos ve Oak Ridge gibi, Richland da erişimi kısıtlı, kapılı bir yerleşim yeriydi ancak daha çok tipik bir savaş zamanı Amerikan kasabasına benziyordu: askeri profil daha düşüktü ve yüksek çitler ve bekçi köpekleri gibi fiziksel güvenlik unsurları daha az belirgindi.[118]

Kanada sahaları

Kanada, uranyum ve plütonyumun araştırılmasını, çıkarılmasını ve üretimini sağladı ve Kanadalı bilim insanları Los Alamos'ta çalıştı.[119][120]

Remove ads

Etkileri

Kanada'da proje kapsamında Port Radium'daki uraninit işleyen Eldorado Maden ocağı'nda hiçbir önlem alınmadan ve radyoaktif bilgilendirme yapılmadan 1942 yılından 1960 yılına kadar çalıştırılan ve radyoaktif cevheri bez çuvallarla taşıttırılan Deline (Délı̨ne) kabilesinden Kızılderili Sahtular arasında kanser sonucu ölümler baş göstermiş ve Deline köyünün bütün yetişkin erkekleri ölmüş ve köyün adı "Dullar Köyü" (village of widows) olarak anılmaya başlanmıştır. 1999 yılında Peter Blow tarafından yapılan Village of Widows adlı belgesel filmde Sahtuların maruz kaldıkları radyoaktif dehşet belgelenmiştir.[121]

Remove ads

Ayrıca bakınız

Notlar

  1. Özellikle Berkeley kampüsünde; ancak 1940 itibarıyla Kaliforniya Üniversitesi, üniversitenin tamamı ile Berkeley'deki ana kampüsü arasında resmi bir ayrım yapmamıştı. Üniversitenin çok kampüslü bir üniversite sistemine dönüşüm süreci Mart 1951'de başladı ve 1960 yılına kadar tamamlanamadı.[11]
  2. Teller'ın en çok endişelendiği tepkime şuydu: Şablon:Nuclide + Şablon:NuclideŞablon:Nuclide + Şablon:Nuclide (alpha parçacığı) + 17.7 MeV.[33]
  3. Bethe'nin anlatımına göre, bu nihai felaket olasılığı 1975 yılında H.C. Dudley'nin bir dergi makalesinde tekrar gündeme geldi. Dudley bu fikri, Pearl Buck'ın 1959'da Arthur Compton ile yaptığı bir röportajın raporundan almıştı. Bazı insanların zihnindeki endişe, Trinity testine kadar tamamen ortadan kalkmadı.[36]
  4. Çok uzak geçmişte, yer kabuğunda doğal olarak kendiliğinden devam eden nükleer reaksiyonlar meydana gelmiştir.[105]
  5. Burada 1492 yılında Karayiplere ulaşan İtalyan denizci Kristof Kolomb'a gönderme yapılmaktadır.
Remove ads

Alıntılar

Kaynakça

Dış bağlantılar

Loading related searches...

Wikiwand - on

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Remove ads