Altın standardı
From Wikipedia, the free encyclopedia
Altın standardı, standart ekonomik hesap biriminin sabit miktarda altına dayandığı bir para sistemidir. Altın standardı, 1870'lerden 1920'lerin başlarına, 1920'lerin sonlarından 1932'ye[1][2] ve ayrıca 1944'ten ABD'nin ABD dolarının altına konvertibilitesini tek taraflı olarak sonlandırıp Bretton Woods sistemine kesin olarak son verdiği 1971 yılına kadar uluslararası para sisteminin temelini oluşturdu.
Bu maddede birçok sorun bulunmaktadır. Lütfen sayfayı geliştirin veya bu sorunlar konusunda tartışma sayfasında bir yorum yapın.
|
Maliye |
Finans ve Vergi |
Vergilendirme |
---|
Gelir vergisi · Bordro vergisi SKV · Damga vergisi · ADV Satış vergisi · KDV · ÖTV · Düz oranlı vergi Arazi değeri vergisi Vergi, gümrük ve ticaret Vergi cenneti |
Vergi Oranı |
Vergi oranı · Nisbi vergi Artan oranlı vergi · Azalan oranlı vergi Vergi avantajı · Maktu vergi Verginin aşırı yükü |
Ekonomi politikaları |
Parasalcılık |
Finans |
Banka |
Kısmi rezerv · Tam rezerv Serbest bankacılık · İslami Bnkacılık Tasarruf mevduatı |
Çift metal para sisteminde, gümüşün sürekli olarak aksaması hem iç piyasalarda dengesizlikler yaratmış hem de uluslararası ticareti olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Bu olumsuz gelişmeler sonucu Avrupa ülkeleri ve ABD, çift metal para sistemini terk ederek altın standardını uygulamaya koymuşlardır.
Altın sikke sistemine geçişte bu gelişmelerin yanında, "Merkantilizm"in yerine "Liberal ekonomi" görüşünün itibar kazanması da etkili olmuştur. David Ricardo'nun "Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi", serbest ticaretin tümüyle serbestleştirilmesi durumunda ticaretin karşılıklı her iki ülke açısından da daha kazançlı olacağını ifade eder. Yine Ricardo'nun "Otomatik Altın Standardı Teorisi" de, aynı şekilde tümüyle serbestleştirilmiş bir ticaret sisteminde, ödemeler dengesinin otomatik olarak sağlanacağını öne sürer. Her iki teorem de altın sikke sistemine geçişin teorik çerçevesini oluşturmuştur.
Ricardo, otomatik altın standardı mekanizmasının işleyebilmesi bankalar tarafından ihraç edilen banknot hacminin tedavüldeki altın paraya sıkı sıkıya bağlı tutulması gerektiği tezini öne sürmüştür. "Tedavül prensibi" olarak bilinen bu prensip gereği hükûmetler, bankalar tarafından ihraç edilebilecek banknot miktarını sıkı bir biçimde denetim altına almışlardır. 1844 yılında İngiltere'de yürürlüğe konulan "Peel Yasası", bu düzenlemelerin belirlendiği bir yasal düzenlemedir.
Altın standardı, bir ülkenin para biriminin veya kağıt parasının doğrudan altına bağlı bir değere sahip olduğu parasal bir sistemdir. Altın standardında ülkeler kağıt parayı sabit bir altına dönüştürmeyi kabul etmişlerdir. Altın standardını kullanan bir ülke altın için sabit bir fiyat belirler ve bu fiyattan altın alır ve satar. Bu sabit fiyat, para biriminin değerini belirlemek için kullanılır. Örneğin; ABD altın fiyatını başına 500$ olarak ayarlarsa, doların değeri bir altının 1/500'ü olacaktır.
Altın standart şu anda hiçbir hükûmet tarafından kullanılmamaktadır. İngiltere 1931'de altın standardını kullanmayı bırakmış, ABD 1933'te davayı takip etmiş ve 1973'te sistemin kalıntılarını terk etmiştir. "Altın standart" tamamen bir hükûmetin emri nedeniyle kullanılan para birimini tanımlamak için kullanılan bir terim olan "itibari para" ile değiştirilmiştir ve "itibari para" bir ödeme aracı olarak kabul edilmelidir. Örneğin; ABD'de "Dolar" itibari paradır ve Nijerya için itibari para "Nijerya Nairası"dır.
Bir altın standardının cazibesi, kusurlu insanların elinden para ihracının kontrolünü durdurmasıdır. Bu ihraç için bir sınır olarak hareket eden fiziksel altın miktarı ile, bir toplum enflasyonun kötülüklerinden kaçınmak için basit bir kuralı izleyebilir. Para politikasının amacı sadece enflasyonu önlemek değil, aynı zamanda deflasyonu ve tam istihdamın sağlanabileceği istikrarlı bir parasal çevrenin geliştirilmesine yardımcı olmaktır. ABD altın standardının kısa bir tarihi, böyle basit bir kural kabul edildiğinde enflasyondan kaçınılabileceğini, ancak bu kurala sıkı sıkıya bağlı kalmanın siyasi huzursuzluk olmasa bile ekonomik istikrarsızlık yaratabileceğini göstermek için yeterlidir.