Loading AI tools
Antik Mezopotamya tanrısı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Enlil (Sümerce: 𒀭𒂗𒆤 dEN.LÍL, Anlamı: "Efendi Rüzgâr"), daha sonra bilinen adıyla Elil veya Ellil, rüzgâr, hava, yeryüzü ve fırtınalarla ilgili Antik Mezopotamya tanrısıdır.[1] İlk olarak Sümer panteonunun baş tanrısı olarak kaydedilen Enlil,[2] daha sonra Akadlar, Babilliler, Asurlular ve Hurriler tarafından da tapınılan bir tanrı hâline gelmiştir. Enlil'in ana tapınma yeri, bizzat Enlil tarafından inşa edildiğine inanılan ve gökyüzü ile yeryüzünün "bağlantı noktası" olarak kabul edilen Nippur kentindeki Ekur tapınağıdır. Enlil, bazen Nunamnir olarak da anılmaktadır. Bir Sümer ilahisine göre, diğer tanrılar ona bakmaya cesaret edemez. MÖ 24. yüzyılda Nippur'un yükselişiyle birlikte önem kazanan Enlil kültü, MÖ 1230'da Elamlıların Nippur'u yağmalamasıyla zayıflamış ve sonuç olarak Mezopotamya panteonunun baş tanrısı ve Babil'in ulusal tanrısı Marduk tarafından konumu ele geçirilmiştir.
Sümer mitolojisinde önemli bir yer tutan Enlil; An (Gök) ve Ki'yi (Yer) birbirinden ayırmış, böylece dünya insanlar için yaşanılabilir bir yer olmuştur. Sümer Tufan efsanesine göre Enlil, tufandan sağ kurtulan Ziusudra'ya ölümsüzlük bahşetmiştir. Akad ve Babillilerin Tufan efsanelerine göre ise insanların topluca yaptığı gürültüye çok kızmış ve insanların tümünü dünya üzerinden silmeye kalkışmıştır. Enlil ve Ninlil efsanesi, Enlil'in değişik kılıklara bürünerek tanrıça Ninlil'i defalarca baştan çıkarmasıyla ilgilidir. Bu ilişki sonucunda ay tanrısı Nanna ile yer altı tanrıları Nergal, Ninazu ve Enbilulu doğmuştur. Enlil, kazmanın yaratıcısı ve tarımın koruyucusudur. Aynı zamanda Anzû, Kader Tableti ve Lugale de dâhil olmak üzere oğlu Ninurta'yı konu alan çeşitli mitlerde belirgin bir şekilde yer alır.
Enlil adının etimolojisi ihtilaflıdır.[3] Bu ad, Sümercede "efendi" anlamına gelen EN (𒂗) ve anlamı tartışmalı olan LÍL (𒆤) kelimelerinden gelir.[4][5][6][7][8] Bazıları bu kelimenin rüzgâr veya hava anlamına geldiğini düşünürken (buna göre Enlil; hava tanrısı, "Rüzgârın Efendisi" veya "Fırtınanın Efendisi"dir)[9][7][8] bazı kaynaklarda bu kelimenin, soluk, ruh veya hayalet anlamına geldiği,[10] genişleyen hareket eden bir varlık olan LÍL'in atmosferle özdeş olduğu söylenir.[10][11] Bir başka görüş de, bu kelimenin aslında Sümerce olmadığı, kısmen Sami dillerinden alınmış olabileceği şeklindedir.[11][12] Enlil adının bir tamlama olmadığına yönelik görüşe göre bu ad, LÍL'in sebebi olmaktan ziyade LÍL'in kişileştirilmesi olarak kullanılır.[13]
Piotr Steinkeller, Enlil'in "belirli bir alanı olmayan ... tipik bir evrensel tanrı" olabileceğini belirten bu adın LÍL'in belirli bir ilahi alanına -fırtınalar, ruhlar vb. bir şeye- işaret etmeyebileceğini öne sürer.[14] Steinkeller ve Piotr Michalowski'nin, Enlil'in Sümer kaynaklı olduğuna dair kuşkuları bulunur.[15] Bu iki kişi de ismin gerçek anlamını sorgulamış ve Enlil'i Eblacadaki I-li-lu kelimesi ile özdeşleştirmişlerdir.[15] Manfred Krebernik ve M. P. Streck'e göre Enlil'in Sümer metinlerinde kur-gal (Büyük Dağ) olarak anılması, onun Doğu Mezopotamya kökenli olabileceğini düşündürür.[15]
“ | Geniş beyaz tahtta, yüce tahtta oturan Enlil! Prensliğin, beyliğin gücünün yargısında dürüst olan, |
” |
—Sümerlerin Enlil ilahisi, çev. Muazzez İlmiye Çığ[16] |
Sümer kenti Nippur'un koruyucu tanrısı olan[15][17] Enlil'in ana tapınma yeri, adı Sümercede "Dağ Evi" anlamına gelen Ekur tapınağıydı.[15][18] Tapınak, bir Sümer ilahisine göre tanrı Enlil'in bizzat kendisi tarafından kurulmuş ve inşa edilmişti.[19] Kimi zaman, gökyüzü ile yeryüzü arasındaki "bağlama halatı" olduğuna inanılan bu yer,[19] "yeryüzü ile gökyüzü arasındaki bağlantıyı sağlayan bir kanal" olarak görülüyordu.[20] Üçüncü Ur Hanedanı'nın kurucusu Ur-Nammu döneminde yazılmış bir ilahide anlatıldığına göre Ekur'un kapılarına, zaman zaman devasa bir kuş olarak tasvir edilen Imdugud'un bir aslanı öldürmesi ve bir kartalın suç işleyen birini yakalaması gibi mitolojik sahneler oyulmuştu.[19]
Sümerler, insanın çamurdan yoğrulduğuna ve ilahi faaliyetlerini rahatça gerçekleştirmeleri için tanrılara yiyecek, içecek ve barınak sağlayarak hizmet etmesi amacıyla yaratıldığına inanıyordu.[21][22] İnanca göre gökyüzü ya da yer altı dünyasında yaşayan tanrı veya tanrıçaların kişiliklerinin bir uzantısı, insanların onlar adına diktikleri çeşitli kült heykellerde bulunuyordu.[23][24] Bu nedenle kült heykellere sürekli özen ve ilgi gösterilmiş, onlarla ilgilenmesi için rahipler görevlendirilmişti.[23][25] İnsanlar, Enlil'e yiyecek ve diğer insani gereksinimleri sunarak ibadet etmişlerdi.[22] Ritüel olarak tanrının kült heykelinin önüne ziyafet şeklinde sunulan yemeğin,[26][23] Enlil'in günlük yemeği olduğuna inanılmıştı.[22] Ritüelin ardından yemekler, rahip ve tapınak çalışanları tarafından yeniliyordu.[22][27] Bu rahipler aynı zamanda kült heykelin kıyafetlerinin değiştirilmesinden ve yıkanmasından sorumluydu.[24][27]
Sümerler, Enlil'i insanlara merhamet eden; ülkeye bolluk, bereket ve gönenç getiren babacan bir tanrı olarak tasavvur etmişti.[28] Enlil'e adanmış bir Sümer ilahisine göre hiçbir tanrı onun ihtişamına bakmaya cesaret bile edemezdi.[29][30] Aynı ilahiye göre Enlil olmasa "hiçbir kent kurulamaz, hiçbir ev yapılmaz", medeniyet var olmazdı.[30] En eski belgelerde, "tanrıların babası," "göğün ve yerin kralı," "bütün ülkelerin kralı" olarak tanıtılan Enlil,[21] "kızgın fırtına", "vahşi boğa" ve "tüccar" olarak da tanımlanıyordu.[29] Mezopotamyalılar Enlil'i; yaratıcı, baba, kral ve en yüksek rütbeli efendi olarak tasavvur etmişlerdi.[29][31] "Büyük Dağ", "Nunamnir" adıyla da anılan Enlil, bir metinde "Doğu Rüzgârı ve Kuzey Rüzgârı" olarak geçiyordu.[29]
Kral ve hükümdarlar Enlil'in onlara ülkelerin krallığını verdiğini, topraklarını onlar için bereketli kıldığını ve ülkeleri kendi yönetimleri altına almaları için onlara güç verdiğini söyleyerek övünürlerdi. Hükümdarın adını duyuran, yönetim asasını veren ve kayırıcı gözlerle onlara bakan Enlil'di.[28] Kral ve hükümdarlar, Enlil'i örnek bir yönetici olarak görüp onu taklit etmeye çalışmışlardı.[32] İlahide anlatıldığına göre son derece adil olan Enlil, kötülükleri hoş görmezdi.[33] Sümer'in dört bir yanından hükümdarlar, meşruiyetini sağlamak için Nippur'daki Enlil tapınağını ziyaret ederlerdi.[34] Hükümdarlar, Enlil'in iyilikseverliğinin karşılığını, toprakları ve değerli nesneleri onun tapınağına sunarak verirlerdi.[35] Nippur, Sümer şehir devletleri arasında saray inşa edilmeyen tek şehirdi.[22] Bu, Enlil kültünün merkezi olarak şehrin önemini simgeliyor ve Enlil tapınağının şehir için önemini vurguluyordu.[22] Marduk'un baş tanrı olarak Enlil'in yerini aldığı Babil döneminde dahi, Babil kralları hâlâ yönetme haklarının tanınması için Nippur'a seyahat ediyorlardı.[35]
MÖ 24. yüzyılda, tanrı An'ın öneminin azalmasıyla onun sahip olduğu güçlerin çoğu Enlil'e geçmişti.[36][37] Bu döneme ait yazıtlarda Enlil ve An, sıklıkla birlikte anılıyordu.[36] Amori dönemi boyunca Mezopotamya'nın baş tanrısı olan Enlil, Amori hükümdarları tarafından meşruiyetlerinin kaynağı ilan edilmişti.[38] Babil Kralı Hammurabi'nin Sümer'i fethinden sonra Enlil'in önemi azalmaya başladı.[39] Babilliler, Enlil'e "Elil" adı altında ibadet etmişler, Hurriler ise onu kendi tanrıları Kumarbi ile özdeşleştirmişti.[40] Bir Hurri ritüelinde Enlil ve Apantu, İşhara'nın babası ve annesi olarak anılıyordu.[41] Enlil, Ninlil ile birlikte "kudretli ve kadim tanrılar" arasında da anılıyordu.[41] Enlil'in Mezopotamya'da "Bel"[42] ya da "Belum" adlarıyla da tanımlandığı da ileri sürülmüştür.[43] Mezopotamya'da, Baal dâhil olmak üzere diğer isimler Enlil'in karşılığı olarak kullanılan lakaplardı.[43] Enlil'in Akadcadaki karşılığı ise "Ellil"di.[44]
Kassit döneminde (y. MÖ 1592-1155), Nippur'un nüfuzunu yeniden kazanmasıyla Enlil bir kez daha önem kazandı.[39] MÖ 1300'den itibaren Asur panteonunun ulusal ve en üstün tanrısı Aşur ile özdeşleştirildi.[45] MÖ 1230'da Elamlıların Nippur'a saldırmasıyla şehrin gerilemesi, Enlil kültünün de kaybolmasına yol açtı.[39] Yaklaşık yüz yıl sonra Enlil'in panteondaki baş tanrı konumu, Babillilerin ulusal tanrısı Marduk'a verildi.[39]
Enlil, yediye kadar öküz boynuzu çifti bulunan, boynuzlu başlık sembolüyle temsil edilirdi.[46] Bu tür başlıklar, ilahi varlıkların ayırt edici simgesiydi[47][48] ve MÖ 3. binyıldan itibaren tanrılar bunlarla resmedildi.[46] Boynuzlu başlık, Sümer tarih öncesi dönemden Pers fethi dönemine (hatta tarihten sonrasına) dek biçim ve anlam açısından çok az değişikliğe uğradı.[46][24]
Sümerlerin numeroloji sisteminde, belirli sayıların özel ritüel anlamlar taşıdığına inanılırdı.[49] Bu sistemde Enlil, onun için kutsal kabul edilen elli sayısı ile ilişkilendirildi.[50] Enlil, An ve Enki ile üçlü tanrı grubunun bir parçasıydı.[15][51][52][53][54] Bu üç tanrı, gece gökteki tüm sabit yıldızların tecessümüydü.[55][53] An, Gök Ekvatoru'ndaki tüm yıldızlarla, Enlil Kuzey Gökyüzü'ndeki yıldızlarla ve Enki Güney Gökyüzü'ndeki yıldızlarla özdeşleştirildi.[55][53] Enlil'in göksel yörüngesi, Kuzey Göksel Yarımküre'nin etrafında sürekli, simetrik bir daireydi.[56] An ve Enki'nin yörüngesininse çeşitli noktalarda kesiştiğine inanılıyordu.[57] Enlil, Çoban Takımyıldızı'yla ilişkilendirilmişti.[29]
Sümerlerin evrenin yaratılışı anlayışlarının ana kaynağı, Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı adlı bir Sümer şiirinin giriş bölümüdür.[58] Yaratılış sürecini anlatan bölümde, başlangıçta sadece ilksel deniz olan Nammu'nun olduğu belirtilir.[59] Ardından Nammu, eril An (Gök) ile dişil Ki'yi (Yer) doğurur. An ve Ki'nin ilişkisinden Enlil doğar.[59] Enlil yerden göğü ayırır ve babası An göğü ele geçirirken Enlil annesi Ki'yi ele geçirir.[60] Enlil ve Ki'nin evlenmesiyle evrenin düzenlenmesi, insanın yaratılışı ve uygarlığın kuruluşu başlar.[60]
Enlil ile Ninlil, bu iki ilah arasındaki ilişkiyi anlatan neredeyse tamamlanmış 152 satırlık bir Sümer şiiridir.[61][62] İlk olarak Ninlil'in annesi Nunbarşegunu, kızına Enlil'in sevgisini nasıl kazanacağı yolunda öğütler verir ve ırmakta yıkanmasını söyler.[63] Ninlil, annesinin öğütlerini dinleyerek ırmağa gider. Enlil burada onu baştan çıkarır ve Ninlil, ay tanrısı Nanna'ya gebe kalır.[62] Bundan ötürü Enlil, ölüler diyarı Kur'a sürgün edilir.[62] Ninlil, Enlil'in peşinden ölüler diyarına gider. Burada Enlil, "kapının adamı" kılığına girmiştir. Ninlil, "kapının adamı" kılığına girmiş Enlil'e, Enlil'in nereye gittiğini sorsa da yanıt alamaz. Bunun üzerine Ninlil ona, Enlil'in onun kralı ve kendisinin de kraliçesi olduğunu hatırlatır. Ardından, hâlâ "kapının adamı" kılığındaki Enlil, Ninlil ile beraber olur. Bu beraberliğin sonucunda Ninlil, ölüler diyarının kralı olarak bilinen Nergal'e gebe kalır.[64] Aynı senaryo tekrarlanır, ancak bu kez Enlil, "insan yutan ırmak, ölüler diyarı ırmağının adamı" kılığındadır. Enlil, Ninlil'i bir kez daha baştan çıkarır ve onu tanrı Ninazu'ya gebe bırakır.[65] Son olarak Enlil, "kayıkçı adam"ın yerine geçer, Ninlil'i bir kez daha baştan çıkarır ve onu "kanal müfettişi" Enbilulu'ya gebe bırakır.[66]
Enlil'in Ninlil'i çeşitli kılıklarda baştan çıkarması, ay tanrısı Nanna'nın yanı sıra çeşitli yer altı tanrılarının kökenlerini açıklamayı amaçlayan jenealojik mitlerdir.[61] Ancak, Enlil ve Ninlil'in ergenlikten yetişkinliğe geçişlerini anlatan bir reşit olma öyküsü olarak da görülebilir.[67] Öyküde Ninlil'in, Enlil'in eşi olarak nasıl bir konuma sahip olduğu da açıklanır: Şiirde Ninlil, "kapının adamı"na, "Enlil senin kralın, ama ben de [senin] kraliçenim" demektedir.[68] Tarihsel açıdan ise öykü, doğru bir şekilde yorumlanmışsa, bir tanrının başkalaşımının bilinen ilk örneği niteliğindedir.[61]
Tufan efsanesinin Sümer versiyonunda, öykünün başlangıcını kaydeden tabletin bir kısmı yok olduğu için tufanın nedenleri belirsizdir. Anlatıma göre Ziusudra olarak bilinen bir ölümlü, muhtemelen tanrı Enki'nin yardımıyla tufandan sağ çıkmayı başarır. Tablet, tufanın ortasında bir noktada başlar. Yedi gün yedi gece boyunca tufan ülkeyi kasıp kavurur. Ardından güneş tanrısı Utu ortaya çıkar. Ziusudra, geminin bir penceresini açar ve Utu'nun önünde yere kapanır. Daha sonra Utu'nun şerefine bir öküz ve bir koyun kurban eder. Bu noktada yine metnin büyük bir parçası kırıktır. Metin yeniden okunur hâle geldiğinde Ziusudra'nın ölümsüzleştirilmesi betimlenir.[69]
Gılgamış Destanı'nın daha sonra kaydedilen Akad versiyonundaki Tufan öyküsünde, Enlil Tufan'ın müsebbibidir. Enlil'in insanların kitlesel olarak yaptığı gürültüye çok kızdığı, insanların onu uyutmadığı; bu nedenle insanların tümünü dünya üzerinden silmeye kalkıştığı anlatılır.[70] Öykünün bu versiyonunda kahraman, Enki'nin Babil'deki karşılığı Ea tarafından tufanın yaklaştığı konusunda önceden uyarılan Utnapiştim'dir.[71] Yedi gün süren tufan bittiğinde, insanlığın yok oluşuna yas tutan İştar, Utnapiştim'e Enlil'in bir daha böyle bir tufana neden olmayacağı konusunda söz verir.[72] Enlil, Utnapiştim ve ailesinin hayatta kaldığını görünce çok öfkelenir.[73][74] Ancak Ea, insanlık lehine konuşur ve Enlil'e, tufan göndermek yerine vahşi hayvanlar, kıtlık veya salgın hastalıklarla insanlığın fazla nüfus sorununun çözülebilecek olduğunu söyler.[75][73] Bunun üzerine gemiye giden Enlil, Utnapiştim ile karısını önünde diz çöktürür ve tanrılara olan sadakatinden dolayı Utnapiştim'e ölümsüzlük bahşeder.[75][76]
“ | Kötü ... bitkilerin başını o ezer, Köklerini çeker çıkarır, başlarını koparır, |
” |
—Kazmanın Yaratılışı, çev. Samuel Noah Kramer[77] |
Erken Hanedan Dönemi'ne (y. MÖ 2900-2350) ait yaklaşık 108 satırlık bir şiirde Enlil, Sümerler için önemli bir tarım aleti olan kazmayı yaratır ve kazmanın yazgısını belirler.[78][79][80] Şiirde, olağanüstü bir güzellikle olduğu belirtilen kazmanın sapının saf altından, başının lapis lazuliden yapıldığı, dişinin ise öküz boynuzu gibi olduğu tasvir edilir.[81][82] Şiirde belirtildiğine göre bu alet; şehirler inşa eder, krala boyun eğmeyen evi boyun eğdirir ve kötü otları temizler.[83][77] Enlil'in, ağaçları ve tarımı var eden olduğuna inanılmıştır.[84]
Enlil Çiftçi Tanrıyı Seçer adlı Sümer şiirinde, "ülkeye bolluk ve refahı getirmeyi" aklına koyan Enlil, biri çoban biri çiftçi olan Emeş ve Enten kardeşleri yaratır. İki kardeşin arasında şiddetli bir kavga çıkar ve sonunda Emeş, Enten'in "tanrıların çiftçisi" olma iddiasına meydan okur. Kardeşler, Enlil'in önünde durumlarını ifade ettikleri Nippur'a giderek Enlil'in huzuruna çıkarlar. Karar, Enten lehine olur ve uzlaşma sağlanır. Bu mit, Kutsal Kitap'taki Habil ve Kabil öyküsünün günümüze ulaşmış en yakın Sümer versiyonu olsa da cinayetle değil uzlaşmayla sonuçlanması bakımından değişiklik gösterir.[85]
Sümer şiiri Lugale'de Enlil, oğlu tanrı Ninurta'ya demon Asag'ı nasıl öldüreceği konusunda yardımcı olur. Bu öğüt Ninurta'ya, tanrılar diyarına Enlil'den öğüt almak üzere gönderilen, Ninurta'nın sihirli gürzü Şarur tarafından iletilir.[86]
Eski, Orta ve Geç Babil'deki Anzû ve Kader Tableti mitlerinde Anzû, dev ve azman bir kuştur.[87] Enlil'e ihanet eder ve Enlil'e yetki veren kutsal bir kil tablet olan Kader Tableti'ni Enlil banyo yapmaya hazırlanırken çalar.[88][89][90] Nehirler kurur ve tanrılar güçlerinden arındırılır.[90] Tanrıların Anzû'yu yenmesi için gönderdiği Adad, Gerra ve Şara başarısız olur.[90] Nihayetinde tanrı Ea, Enlil'in oğlu Ninurta'nın gönderilmesini tanrılara önerir.[90] Neticede Ninurta, Anzû'yu alt eder ve Kader Tableti'ni babasına iade eder.[90] Ödül olarak Ninurta'ya tanrılar meclisinde önemli bir yer verilir.[90]
Yeni Asur Dönemi'ne (MÖ 911-612) ait ağır hasarlı bir metinde, Anunnaki'den oluşan ordusunu Nippur'a yönlendiren Marduk, bir kargaşaya sebep olur. Bu kargaşalık bir taşkına neden olur ki bu da Enlil'in egemenliği altındaki Nippur'un yerleşik tanrılarını, Ninurta'nın ana tapınağı Eşumeşa'ya sığınmaya mecbur eder. Enlil, Marduk'un haddini aşmasına öfkelenerek Eşumeşa'ya sığınan tanrılara Marduk ile Anunnaki'yi tutsak almalarını emreder. Anunnaki yakalanır ancak Marduk, Muşteşirhablim'i Eşumeşa'daki tanrılara ayaklanması için görevlendirir. Aynı zamanda ulağı Neretagmil'i, okuryazarlık tanrısı Nabu'yu teyakkuza geçirmesi için gönderir. Eşumeşa'daki tanrılar Nabu'nun sesini duyduğu vakit, ona bakınmak için tapınaklarından çıkar. Marduk, Eşumeşa'daki tanrıları alt eder ve Enlil'in de aralarında bulunduğu 360'ını savaş esiri olarak alır. Enlil, Eşumeşa'daki tanrıların masum olduğunu iddia etse de Marduk, onları Anunnaki'nin önünde yargılar. Damkianna'nın (Ninhursag'ın diğer adı) tanrılara ve insanlığa bir uyarısı ile biten metin, Anunnaki ile Eşumeşa'daki tanrılar arasındaki savaşın bir daha tekrar edilmemesini temenni eder.[91]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.