En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları

Birinci Konstantinopolis Konsili

Vikipedi'den, özgür ansiklopediden

Birinci Konstantinopolis Konsili
Remove ads

Birinci Konstantinopolis Konsili, 381 yılında I. Theodosius tarafından İstanbul'da toplanan konsildir.[1][2] İznik Konseyi tarafından kurulan inanç sisteminin onaylanması ve Ariusçuluk ihtilafı ile ilgilenmiştir. Aya İrini Kilisesi'nde 381 yılının Mayıs ile Temmuz ayları arasında toplanmıştır.

Thumb
Nenizili Gregor Konsil'in bir bölümünü yönetmiştir

Ariusçuluk anlaşmazlığı bir rahip olan Arius'un görüşlerinden kaynaklanmaktadır. Arius, 310 yıllarında İskenderiye'nin ilçesi Banealis'te göreve başlamıştır. Ona göre sonsuzdan beri var olan Tanrı Bir ve Tek'tir, İsa ise sonradan Tanrı tarafından yaratılmıştır. Buna kanıt olarak Matta İncili'ndeki 5:9 ve 5:44-45 ayetlerini ("Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.") gösteriyordu. Taraftarları zamanla çoğaldı. Bu sorun, bu konsilin önemli konularından biri olmuştur.

Konstantinopolis bu konsilde Roma, Antakya ve İskenderiye'nin ardından 4. Patriklik olarak kabul edilmiştir.

Remove ads

Arka Plan

Özetle
Bakış açısı

Theodosius 380'de imparatorluk tahtına oturduğu vakit, Doğu Ortodoks Kilisesi'ni yeniden İznik İnancı'nı kazandırma kampanyasına başlamıştı. Theodosius ayrıca tüm imparatorluğu Ortodoks görüşünde toplamak istiyordu ve inanç ve öğreti meselelerini çözüme kavuşturmak için bir kilise konsili toplamaya karar verdi.[3] Nenizili Gregorios da Hristiyanlık'i birleştirme konusunda Theodosius'la aynı kanıdaydı. 381 baharında, Konstantinopolis'te ikinci evrensel konsil toplandı.

Teolojik bağlam

Ariusçu düşünce ihtilafının çözüme kavuşturulması için 325'te toplanan İznik Konsili, ihtilafın sonunu getirmemişti. Arius ve taraftarları (örn. Nikomedyalı (İzmitli) Eusebius), İznik İnancı'nı sözde kabulleri ardından tekrar kiliseye kabul edilmişlerdi. Ariusçuluk'un en sert karşıtı olan İskenderiye piskoposu Athanasius, Nikomedyalı Eusebius'un entrikaları sonucunda sürgün edilmişti. 337'de I. Konstantin'in ölümü ve Ariusçu eğilimli oğlu II. Konstantius'un tahta geçişiyle birlikte, İznik İnancı'nı değiştirme için açık toplantılar yapılmaya başlandı. Takriben 360'lı yıllara kadar, dini tartışmalar çoğunlukla Teslis'in ikinci kişisi olan Oğul'un tanrısallığı ile ilgiliydi. Ancak, İznik Konsili Teslis'in üçüncü kişisi olan Kutsal Ruh'un tanrısallığını aydınlığa kavuşturamadığından Kutsal Ruh tartışma konusu oldu. Makedonyalılar, Kutsal Ruh'un tanrısallığını reddediyorlardı.

İznik İnancı'nın de taraftarları vardı: Athanasius'un dışında, Kapadokyalı Babalar'ın (Basileios, kardeşi Gregorios, Nenizili Gregorios) Teslisçi söylevleri de Konstantinopolis'teki konsilde etkili olmuşlardı. Laodikyalı Apollinaris, başka bir İznik taraftarı teolog, tartışmalı bulunmuştu. Muhtemelen Ariusçuluk ve Ariusçuluk'un İsa'nın tanrı olmadığı öğretisine karşı olan aşırılığıyla, İsa'nın tamamen insani yaratılışı ve insani bir zihni olduğu inancını reddederek İsa'nın insani bir beden ve tanrısal bir zihinden oluştuğunu öğretmişti.[4] Apollinaris, Teslis kişilerini hayal kırıklığına uğratmak ve Sabellius'un sapkın inanışlarına boyun eğmek suçundan yargılandı. Basileios, onu Kitabı Mukaddes'in tamamen alegorik anlamıyla meşgul olup lafzi anlamını boşlamakla suçladı. Apollinaris'in düşünceleri, 362 yılında İskenderiyeli Athanasius'un yönetimindeki İskenderiye Rahipler Meclisinde zemmedildi.

Jeopolitik bağlam

Theodosius'un İznik İnancı'na olan güçlü bağlılığı, beraberinde muhtemel bir tehlike de taşıyordu çünkü Doğu Roma'nın başkenti Konstantinopolis, Arius'un öğretilerini çoktan benimsemişti. İznik İnancı'nın doğudaki iki öncül ihtilafı, İskenderiyeliler ile Antakya'da Meletius'un destekçileri, "sertçe bölünmüş, neredeyse husumet düzeyine çıkmışlardı".[5][6] İskenderiye ve Roma piskoposları birkaç yıl boyunca Konstantinopolis piskoposluğunun istikrarlı hale gelmesini engellemeye çalıştılar. Bu nedenle Gregorios Konstantinopolis piskoposluğuna aday gösterildiğinde İskenderiye ve Roma piskoposları, Antakyalı geçmişinden dolayı ona ters düştüler.

Konstantinopolis Piskoposluğu

Konstantinopolis'in görevli piskoposu Demophilus'tu. İmparatorluk tahtına geçişinde Theodosius, Demphilus'u İznik İnancı'nı kabul etmesi durumunda imparatorluk kentinin piskoposu oluşunu onaylayacağını söyledi ancak Demophilus Ariusçu inançlarını terk etmeyi kabul etmedi ve hemen ardından kiliselerini bırakması ve Konstantinopolis'i terk etmesi emredildi.[7] Ariusçu piskoposların kırk yıllık yönetimlerinin ardından, Konstantinopolis kiliseleri İznik İnancı'na bağlı olanlara iade edilmiş, Ariusçular da Doğu Roma İmparatorluğu'nun diğer şehirlerinin kiliseleri tarafından da defedilerek Doğu'da yeniden Hristiyan ortodoksluğu kurulmuştur.[5]

Yeniden kurulmuş piskoposluğu kontrol etmek için bir rekabet meydana gelmişti. I. Maximus öncülüğünde bir grup, yeni kurulmuş Konstantinopolis piskoposluğuna karşı kıskançlığından yararlanarak İskenderiye Patriki Peter'den destek almışlardı. İskenderiye'nin Doğu Kiliseleri'nde liderlik konumunu koruması için Peter'e itaat eden bir rahibi Konstantinopolis piskoposu olarak atama planı tasarladılar.[8] Pek çok yorumcular Maximus'u mağrur, kibirli ve hırslı olarak nitelerler. Bununla birlikte, Maximus'un bu mevkiyi hırsından dolayı mı hedeflediği yoksa yalnızca güç mücadelesindeki bir piyon mu olduğu açık değildir. Her neticede, Gregorios hastalıktan yatağa düştüğünde komplocular katedrale sızarak Maximus'u Konstantinopolis piskoposu olarak kutsamalarıyla plan yürürlüğe girdiler. Gün ağardığında Maximus'u başpiskopos tahtına oturttular ve uzun dalgalı saçlarını kırpmaya başladılar. Bu vukunun haberi hızlıca yayıldı ve herkes kiliseye hücum etti. Sulh hakimleri memurlarıyla birlikte ortaya çıktılar, Maximus ve onu kutsayanlar katedralden götürüldüler ve tıraş etme işlemi bir flütçünün konutunda tamamlandı.[6]

Piskoposluk tahtını gaspetme teşebbüsünün haberi, Gregorios'un destekçisi olan halk tarafından öfkeyle karşılandı. Maximus imparatorla haklı gerekçelerini tartışmak için Selanik'e çekildi ancak orada da soğuk karşılandı. Theodosius meseleyi, Selanik'in çokça saygıyla karşılanan piskoposunu Ascholius'a havale etti ve onu Papa I. Damasus'un danışmanını aramakla görevlendirdi.[9]

Damasus'un yanıtı Maximus'u tanımadı ve Theodosius'a Antakya'daki hizipleşme ve Konstantinopolis piskoposluğu için münasip bir piskopos kutsanması gibi kilise meselelerini görüşmek için piskoposları toplayarak bir konsil düzenlemesini tavsiye etti.[10] Damasus, piskoposların sürekli bir piskoposluktan başka bir piskoposluğa aktarılmasını kınadı ve Theodosius'u "kınamaların üzerinde bir piskoposun seçilmesine dikkat etmesi" hususunda uyardı.[11]

Remove ads

Gelişmeler

Özetle
Bakış açısı

Konsile gelen 36 yarı-aryan, İznik inancını kabul etmemeleri sebebiyle konsüle alınmadılar. İskenderiye Papası Peter orada bulunmadığı için Antakya Patriği Meletius konsil başkanlığı yapmıştır. Maximus'un gizli kutsanmasını geçersiz kılınmasından önce verilen ilk emir, Konstantinopolis başpiskoposunu Gregory Nazianzus ilan etmekti. Meletius konsil başladıktan kısa bir süre sonra öldüğü için, Gregory konsili devralmıştır.

Maximus'un atanmasını destekleyen Mısır ve Makedonya piskoposları konsile geç varmışlardır. Oraya geldiklerinde, Gregory'nin Konstantinopolis kilisesinin başı olarak görmeyi reddetmiş, bunu Sasima'daki görevinden Konstantinopolis'e transfer olmasının İznik Konsili kanunlarına karşı geldiği argümanına dayandırmışlardır.[6]

McGuckin, Gregory'yi piskoposların ve imparatorun güvenini kaybetmeye başladığı için bitkin ve kaygılı olduğunu anlatmaktadır.[6] Kitap, Gregory'nin popülaritesi kaybolmuş olan Antakya piskoposunu desteklemesi ve üçlemedeki bireylerin benzer ama birbirinden ayrı olduğunu savunanları desteklemesi, onun popülaritesini çabucak düşürdüğünü yazmaktadır.[12]

Daha çok bölünme riskini almamak için, Gregory bu cümlelerle görevinden ayrıldı: "Yunus Peygamber gibi olayım! Fırtınadan ben sorumluydum ama geminin kurtuluşu için kendimi feda ederdim. Yakala beni, at beni... Tahta çıktığımda mutlu değildim, seve seve inerim."[13] Konsil, Gregory'nin bu davranışına çok şaşırmış ve istifası için Theodosius'a dramatik bir mektup göndermiştir. İmparator, katkıları için teşekkür edip, Gregory'nin istifasını kabul etti. Konsil, ayrılmadan önce Gregory'yi son defa veda ritüeli ve kutlama konuşmaları için çağırdı.

Vaftiz olmamış sivil bir memur, Gregory'nn yerine konsil başkanı olarak seçilmiştir.[12]

Remove ads

Kanunlar

Özetle
Bakış açısı

Yedi kanun, bu doktrinel kanunlar ve üç disiplin kanunu, konseye atfedilmiştir ve hem Doğu Ortodoks Kilisesi hem de Doğu Ortodoks Kiliseleri tarafından kabul edilir; Roma Katolik Kilisesi sadece ilk dördünü kabul eder[14] çünkü sadece ilk dördü en eski nüshalarda yer alır ve son üçünün sonradan eklemeler olduğuna dair kanıtlar vardır.[15] Bu kanunlar şöyledir;[16]

  1. Bitinya'da İznik'te toplanan kutsal babaların iman ikrarı yürürlükten kaldırılmayacak, bilakis yürürlükte kalacaktır. Her sapkınlık ve özellikle de Eunomianlar ya da Anomoeanlar, Arianlar ya da Eudoxianlar, Semi-Arianlar ya da Pneumatomachi, Sabellianlar, Marcellianlar, Photinianlar ve Apollinarianlar anatematize edilecektir.
  2. Episkoposlar kendi sınırları dışındaki kiliselere müdahale etmemeli ya da kiliseleri karıştırmamalıdır: ancak kanonlara uygun olarak, İskenderiye episkoposu sadece Mısır'daki işleri yönetmelidir; Doğu episkoposları sadece Doğu'yu yönetmelidir (İznik kanonlarında Antiochenes kilisesine verilen ayrıcalıkları korurken); ve Asya episkoposluğu episkoposları sadece Asya işlerini yönetmelidir; Pontus'takiler sadece Pontus'un işlerini; ve Trakya'dakiler sadece Trakya işlerini. Davet edilmedikleri sürece episkoposlar rahip atama töreni ya da başka bir kilise işi için kendi episkoposluk bölgelerinin dışına çıkamazlar. Episkoposluklarla ilgili kanonun lafzına uyulursa, İznik'te kararlaştırıldığı gibi, il sinodunun her ildeki işleri yöneteceği açıktır. Ancak barbar halklar arasındaki Tanrı'nın kiliseleri, babaların zamanında yürürlükte olan geleneklere uygun olarak yönetilmelidir.
  3. Yeni Roma olduğu için, Konstantinopolis episkoposu Roma episkoposundan sonra onur ayrıcalıklarından yararlanacaktır.
  4. Kinik Maximus'a ve Konstantinopolis'te etrafını saran kargaşaya gelince: O hiçbir zaman episkopos olmadı ve olmadı; ne de onun tarafından atananlar herhangi bir rütbede din adamıdır. Hem ona hem de onun tarafından yapılan her şey geçersiz sayılmalıdır.
  5. Batılıların Tome'si ile ilgili olarak: Antakya'da Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'tan oluşan tek bir Tanrısallığı kabul edenleri de tanıdık.
  6. Kilisenin iyi düzenini karıştırmaya ve bozmaya kararlı olan ve bu nedenle nefret ve iftira arzusuyla kiliselerden sorumlu Ortodoks episkoposlara karşı bazı suçlamalar uyduran birçok kişi vardır. Amaçları rahiplerin itibarını zedelemek ve barışsever dindarlar arasında sorun çıkarmaktan başka bir şey değildir. Bu nedenle Konstantinopolis'te toplanan kutsal episkoposlar sinodu, ön inceleme yapılmadan suçlayıcıları kabul etmemeye ve herkesin kilise yöneticilerine karşı suçlama getirmesine izin vermemeye karar verdi - ama herkesi dışlamadan. Dolayısıyla, eğer bir kişi episkopos tarafından dolandırıldığı ya da başka bir şekilde haksızlığa uğradığı gerekçesiyle episkoposa karşı özel (yani kişisel) bir şikayette bulunursa, bu tür bir suçlama durumunda suçlayanın ne karakteri ne de dini incelemeye tabi tutulacaktır. Hem episkoposun vicdanının rahat olması hem de haksızlığa uğradığını iddia eden kişinin, dini ne olursa olsun, adaletin yerini bulması son derece önemlidir. Ancak episkoposa yöneltilen suçlama dini bir suçlama ise, o zaman öncelikle sapkınların dini konularda ortodoks episkoposlara karşı suçlama yöneltmelerini engellemek için suçlamayı yapanların karakterleri incelenmelidir. ("Sapkınları", daha önce kiliseden men edilmiş olanlar ve daha sonra tarafımızdan anatematize edilenler olarak tanımlıyoruz: ve buna ek olarak, sağlam bir inancı itiraf ettiklerini iddia eden, ancak ayrılan ve bizimle birlik içinde olan episkoposlarla rekabet halinde olan toplantılar düzenleyenler). İkinci olarak, her ne sebeple olursa olsun daha önce mahkum edilmiş ve kiliseden atılmış ya da ruhban veya ruhban olmayan rütbeden aforoz edilmiş kişilerin, önce kendi suçlarından arınana kadar bir episkoposu suçlamalarına izin verilmemelidir. Benzer şekilde, halihazırda suçlanmış olanların da, suçlandıkları suçlardan masum olduklarını kanıtlayana kadar bir episkoposu ya da diğer din adamlarını suçlamalarına izin verilmez. Ancak ne sapkın, ne aforoz edilmiş, ne de daha önce herhangi bir suçtan mahkum edilmiş ya da suçlanmış olan kişiler episkoposa karşı dini bir suçlamada bulunacaklarını iddia ederlerse, kutsal sinod bu kişilerin suçlamalarını önce ildeki tüm episkoposların önüne koymalarını ve episkoposun söz konusu olayda işlediği suçları onların önünde kanıtlamalarını emreder. Eğer ildeki episkoposların episkoposun üzerine atılı suçları düzeltmeye muktedir olmadıkları ortaya çıkarsa, o zaman bu davaya bakmak üzere çağrılan o episkoposluk bölgesindeki episkoposlardan oluşan bir üst sinoda başvurulmalı ve suçlayanlar, konu soruşturulduğunda suçlanan episkoposa karşı asılsız suçlamalarda bulunmaktan suçlu bulunmaları halinde eşit cezalara çarptırılacaklarına dair yazılı bir söz verene kadar suçlamalarını bu sinodun önüne getirmemelidirler. Eğer bir kimse yukarıdaki konularla ilgili emirlere saygısızlık eder ve imparatorun ya da laik makamların mahkemelerinin kulaklarını rahatsız etmeye ya da tüm episkoposluk episkoposlarının onurunu kırmaya ve ekümenik bir sinodu rahatsız etmeye cüret ederse, böyle bir kişinin suçlamalarda bulunmasına izin verilmesi söz konusu olmamalıdır, çünkü kanonlarla alay etmiş ve kilisenin iyi düzenini ihlal etmiştir.
  7. Ortodoksluğu benimseyen ve sapkınlardan kurtarılanların arasına katılanları aşağıdaki düzenli ve alışılagelmiş şekilde kabul ediyoruz: Ariusçular, Makedonyalılar, Sabetaycılar, Novatyalılar, kendilerine Kathar ve Arista diyenler, Quartodeciman veya Tetradites, Apollinarians - bunları, Tanrı'nın kutsal, katolik ve elçisel kilisesiyle aynı fikirde olmayan her sapkınlığı anatematize ettikleri ve beyan ettikleri zaman kabul ediyoruz. Önce alınları, gözleri, burun delikleri, ağızları ve kulakları kutsal Krizma ile mühürlenir ya da meshedilir. Onları mühürlerken şöyle deriz: "Kutsal Ruh armağanının mührü". Ancak tek seferde vaftiz edilen Eunomianlar, Montanistler (burada Frigyalılar olarak adlandırılır), Baba ve Oğul'un özdeşliğini öğreten ve başka bazı zorluklar çıkaran Sabellianlar ve diğer tüm mezhepler - burada çok sayıda olduğu için, özellikle Galatyalıların ülkesinden gelenler - onları terk etmek ve ortodoksluğu benimsemek isteyen herkesi Yunanlılara yaptığımız gibi kabul ediyoruz. İlk gün onları Hıristiyan yaparız, ikinci gün katekümen yaparız, üçüncü gün yüzlerine ve kulaklarına üç kez üfleyerek onları şeytan çıkarırız ve böylece onları katekümen yaparız ve kilisede zaman geçirmelerini ve kutsal yazıları dinlemelerini sağlarız; ve sonra onları vaftiz ederiz.
Remove ads

Üçüncü kanuna ilişkin ihtilaf

Özetle
Bakış açısı

Üçüncü kanun, yalnızca elli yıllık olan yeni imparatorluk başkentinin yükselişine ilişkin atılan ilk adımdır ve İskenderiye ve Antakya patriklerinin rütbelerini bir alt dereceye indirgemesiyle bilinir. Yeruşalim, ilk kilisenin mahali, yine onursal yerini korumuştur. Papalık elçisi Sicilyalı Paschasinus ve taraftarı Aydıncıklı Diogenes, Kadıköy Konsili'nin ilk oturumu sırasında kanunun yürürlükte olduğuna atıfta bulunduğundan kanun başlangıçta ihtilafa yol açmadı.[17] Kadıköy'de başka bir papa müttefiki Şarhöyüklü Eusebius, "bu kanunu bizzat Roma'da papa hazretlerine Konstantinopolis rahipleri huzurunda okuduğunu ve onun da kabul ettiğini" iddia etti.[17]

Bununla beraber, o zamandan itibaren ihtilafların arkası kesilmemiştir. Üçüncü kanunun vaziyeti, Kadıköy Konsili'nin 28. Kanunu'na ilişkin tartışmaların alevlenmesiyle sorgulanmaya başladı. Papa I. Leo bu kanunun hiçbir şekilde Roma'ya bildirilmediğini ve onursal rütbelerinin indirgenmesinin İznik Konsili kararlarına aykırı olduğunu ifade etti.[18] İlerisindeki birkaç yüzyıl boyunca Batı Kilisesi, Roma piskoposunun en yüksek otoriteye sahip olduğunu savundu ve Büyük Bölünme zamanında Roma Katolik Kilisesi üstünlük iddiasını Aziz Peter'in halefiyetine dayandırdı. 4. Konstantinopolis Konsili'nde (869) Romalı elçiler,[19] Roma piskoposunun onursal konumunun Konstantinopolis piskoposundan daha yüksekte olduğunu savundular. 1054'teki Büyük Bölünme'nin ardından, 1215'teki 4. Lateran Konsili [en]'nin beşinci kanunu Roma Kilisesi'nin "Tanrı'nın vesayetiyle tüm inananların annesi olarak gücünün üstünlüğünü elinde tuttuğunu" beyan etmiştir.[20][21] Dünya üzerinde Roma üstünlüğü, resmi olarak yeni Latin patriki tarafından savunulmuştu. Gratian'ın Romalı musahhihleri 13 Mart 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.[22] şu sözleri eklemişlerdir:

"canon hic ex iis est quos apostolica Romana sedes a principio et longo post tempore non recipit" (Bu kanun Roma'nın Apostolik piskoposu tarafından başından beri kabul etmemiştir ve edilmeyecektir.)

Daha sonrasında, Baronius üçüncü kanunun hakiki olmadığını ve konsilde bununla ilgili herhangi bir hüküm bulunmadığını ifade etti. Buna karşın çağdaşları olan Yunanlar, günümüzde Konstantinopolis piskoposu [en]nu da gördükleri şekilde, "bunun Roma piskoposunun egemenliğini değil, diğerlerinin arasındaki önceliğini bildirdiğini savundular.

Remove ads

Sonrası

Özetle
Bakış açısı

Ertesi yıl (382) Papa I. Damasus tarafından Konstantinopolis Konsili'nin disiplin kanunlarına, özellikle Konstantinopolis'i İskenderiye ve Antakya'nın üzerine yerleştiren üçüncü kanuna karşı çıkan bir kilise meclisi organize ettiği birçok kişi tarafından iddia edildi. Kilise meclisi, sadece 50 yaşında olan yeni İmparatorluk Başkenti piskoposluğunun Antakya ve İskenderiye piskoposlarından daha yüksek statüde bulunmasını protesto etmiş, Roma makamının toplama piskoposlardan değil, Mesih tarafından kurulduğunu belirtmiştir.[23][24] Thomas Shahan ve Photius'a göre, Papa I. Damasus konsilin kararlarını kabul etmiş, fakat papanın bir konsili kabul edebilmesi için İznik İnancı ile harmanlanması gerektiğini eklemiştir.[22]

İznik-Konstantinopolis İnancı

Geleneksel olarak, İznik-Konstantinopolis öğretisi, Konstantinopolis Konseyi ile ilişkilendirilmiştir. Teolojik olarak İznik İnancı ile iki madde dışında aynıdır. Bunlardan biri, Kutsal Ruh'u Baba'dan türeyen, Baba ve Oğul ile birlikte tapılan ve yüceltilen ve peygamberler aracılığıyla konuşan, Yaşam Veren Rab olarak tanımlaması; diğeri de kilise, vaftiz ve ölülerin dirilişi hakkında bir makaledir.

Ancak, bilim adamları Konstantinopolis Konsili ile Niceno-Konstantinopolis öğretisi arasındaki bağlantı konusunda hemfikir değiller. Bazı modern bilim adamları, bu inancın veya ona yakın bir şeyin Konstantinopolis'teki piskoposlar tarafından ifade edildiğine, ancak konseyin resmi bir kararı olarak ilan edilmediğine inanıyorlar. Alimler ayrıca, bu inancın sadece İznik İnancının bir uzantısı olup olmadığı veya İznik'tekine benzer ancak aynı olmayan başka bir geleneksel inancın açılımı olup olmadığı konusunda da tartışmaktadırlar.[25] 451'de Kadıköy Konsili bu inancı "Konstantinopolis'te toplanan 150 aziz babanın inancı" olarak adlandırdı ve bu inancın en geç 451'de Konstantinopolis ile ilişkilendirildiğini belirtti.

Kristoloji

Bu konsey, 381'de Milano'lu Ambrose tarafından Aquileia konseyinde daha fazla kınama ile ölmeye başlayan Arianizmi kınadı. Teslis doktrininin gelişmesi ile beraber, tartışma konusu Efes Konsili ve Kalkedon Konsili'nin konusu olacak olan Kristoloji ile değişmiştir.

Nüfuzun Roma'dan Konstantinopolis'e kayması

David Eastman, Roma'nın Doğu üzerinde azalan etkisinin bir başka örneği olarak Birinci Konstantinopolis Konsili'ni aktarır. Başkanlık eden üç piskoposun da Doğu'dan geldiğini belirtmektedir. Damasus, hem Meletius hem de Gregory'yi kendi görüşlerinde gayri meşru piskoposlar olarak görmekteydi ve yine de Eastman ve diğerlerinin belirttiği gibi, Doğu piskoposları bu konudaki görüşlerine hiç aldırış etmemişlerdir.[26]

Konstantinopolis Konsili "Yeni Roma" teriminin ilk ağıza alındığı yerdir. Bu terim, nispeten genç Konstantinopolis kilisesine, "Yeni Roma" olduğu için, İskenderiye ve Antakya'ya göre öncelik verilmesi için bir gerekçe olarak kullanıldı.

Remove ads

Dinî merasimler

Konsilin 150 katılımcısı, Ermeni Apostolik Kilisesi tarafından her 17 Şubat'ta anılır.

Bazı yerlerde (örn: Rusya) Doğu Ortodoks Kilisesi'nin İlk Altı Evrensel Konsil'in babaları için 13 Temmuz'a en yakın pazar günü ve 22 Mayıs'ta kutlama yapılır.[27]

Notlar

  1. ^Correctores Romani, papalığın kilise hukuku komisyonudur. Ayrıca bkz: (Decretum Gratiani [en]), bkz: (Gratian 17 Mart 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.)

Kaynakça

Loading related searches...

Wikiwand - on

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Remove ads