En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları

Çatalca

İstanbul ilçesi (Avrupa Yakası) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden

Çatalcamap
Remove ads

Çatalca, İstanbul'un batı sınırında yer alan bir ilçedir. Yüz ölçümü olarak İstanbul'un en büyük, nüfus olarak ise Adalar ve Şile'nin ardından İstanbul'un en küçük ilçesidir.[1]

Pratik Bilgiler Ülke, İl ...
Thumb
Çatalca ilçesinde yer alan Çilingoz Tabiat Parkı'ndaki ağaçlar

1865 yılında, Tanzimat sonrası yapılan vilayet düzenlemelerinde Meclis-i İdare-i Liva-yı Zabtiyye'ye bağlanmıştır. 1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle vilayet merkezi yapılmıştır. 26 Haziran 1926 tarihli kanunla tekrar ilçe hâline getirilerek İstanbul'a bağlanmıştır.[2]

Remove ads

İsmin kaynağı

Antik Çağ'da Trakya'ya adını veren Trak halkının topraklarında, Doriscus yakınlarında Ergiske (Ἐργίσκη) adıyla kurulmuş bir Yunan kolonisidir. Bizans döneminde Metrai veya Metris, Osmanlı fethi öncesinde Rumlar tarafından Hanice olarak adlandırılmıştır. Ergiske adının Yunan mitolojisindeki Poseidon'un oğlu Ergiscus, Metris adının ise İskender'in generallerinden Ayametris ile ilişkili olduğu ileri sürülmüştür.[3]

Remove ads

Coğrafya

Thumb
Çatalca Mağarası'ndan bir görünüm (Ekim 2019)

Büyük çoğunluğu ormanla kaplı olan ve il merkezine 55 km mesafede bulunan Çatalca'nın yüzölçümü 1715 km²dir. Sahil uzunluğu 135 km'yi bulur. Güneyde Büyükçekmece'ye, batıda ise Silivri'ye ve Tekirdağ ilinin Saray ilçesine komşudur. Doğudaki komşusu ise Arnavutköy ilçesidir. İlçe sınırları içinde toplam 39 mahalle bulunmaktadır.

İlçenin Karadeniz kıyısında, Yıldız Dağları'nın devamı olan ormanlarla kaplı yükseltiler yer alır. Bunların güneyinde verimli ovalar başlar. İstanbul'un içme suyu, ilçe sınırları içindeki Durusu Gölü ve Büyükçekmece Gölü'nden sağlanır. Yıldız Deresi başta olmak üzere Durusu Gölü'ne su taşıyan birçok irili ufaklı dere vardır.

Remove ads

Nüfus

Daha fazla bilgi Yıl, Toplam ...

Not: Büyükşehir yasası nedeniyle köyler mahalle statüsüne geçtiğinden 2013'ten itibaren kır nüfusu tabloda yer almamıştır.

Mahalleler

Thumb
İlçedeki mahallelerin haritadaki yeri

Çatalca ilçesi, 39 mahalleden oluşmaktadır.

Remove ads

Ekonomi

Ekonomisi hayvancılık, tarım ve sanayiye dayalı olan Çatalca'da tarım alanlarında en fazla ekilen ürün ayçiçeğidir. Bunun dışında arpa, kavun, karpuz ve çeşitli sebzeler üretilir. İlçe tereyağı, peynir ve yoğurt gibi hayvansal gıdalarla da tanınır.

İstanbul-Trakya Serbest Bölgesi Çatalca'da yer almaktadır. İlçede 100 megawatt gücünde 30 adet rüzgâr türbinli elektrik santrali ve önemli miktarda grafit çıkarılan taş ocakları bulunur.

Tekstil üretimi de ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. Harput Tekstil, Dünya Tekstil, Akdaş Tekstil ve çeşitli gümrüklü depolama alanları Çatalca'nın önde gelen işletmeleri arasındadır.

Remove ads

Tarih

Özetle
Bakış açısı

Çatalca ilk çağ boyunca Metraj veya Matrai, Metron ve Metris şeklinde anılmıştır. Bu adın neden verildiği kesin olmamakla birlikte bazı kaynaklara göre Büyük İskender'in yaveri (generallerinden) Ayametris tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Bu generalin Ayametris ismine atfen Metris, Metraj, Metron veya Matrai denildiği çeşitli kaynaklarda bildirilmektedir.[27] Bir başka kaynağa göre Osmanlılar zamanında Matrai adı unutuldu yerine Çatalca denildi. Bu şehre Çatalca adının verilmesinin asıl nedeni kurulduğu yer ile ilgilidir. Çünkü şehir çatala benzeyen bir dağın eteğinde kurulmuştu. Gezgin Evliya Çelebi'ye göre ise Çatalca'nın bir başka adı daha vardır. Bu isim de "Haniçe" Rumca bir kelime olup Büyük İskender zamanında İstanbul'u onaran Kral Yağfur'un (Yekfur) kızı Haniçe'nin yaylağı olması nedeni ile babası burada büyük bir kale yaptırarak Rumca Haniçe adını vermiştir.[kaynak belirtilmeli] Fatih devrinde İstanbul Kuşatması öncesi uzun süren direnişinden ve çetin savunmasından veya bir nevi çetinlik hissedilmesinden dolayı "Çetince" adının verildiği de rivayet edilmektedir. Zamanla da Çetince kelimesi Çatalca'ya dönüşmüştür.[kaynak belirtilmeli]

Paleolitik Çağ

Çatalca ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalar ve arkeolojik tespitlerin bölgedeki yerleşim izlerinin Paleolitik ya da Alt Paleolitik dönem işaret eden farklı jeomorfolojik özelliklere sahip olduğunu belirten teoriyle ilişkili olması ihtimal dahilinde olduğu sanılmaktadır. 2011 yılında Trak yerleşimlerini konu alan Çatalca antik yerleşimleri çalışma notlarında geçen belgeselin yönetmeni Tekin Gün ve Prof Dr. Semavi Eyice bölgenin Erken Tunç Çağı izlerini taşıdığını bölgede devam eden bilimsel yüzey araştırmalar neticesinde çıkan arkeolojik verilerin Paleolitik çağ işaret ettiği muhtemeldir.[27] İstYA projesi kapsamında Çatalca sınırları içindeki arkeolojik yüzey araştırmaları Prof.Dr. Mehmet Özdoğan arkeolojik tespitlerin Alt Paleolitik dönemi yansıtan bir kıyıcı satır ve bir de satır bulunur. Kıyıcı satır iri, ağır, kalın bir çakıldan, kısa kenarında "S" kıvrımlı kesici kenar oluşturacak şekilde, iki yüzden en büyüğü 57 mm olan çıkarımlarla şekillendirilmiştir. Kıyıcının bir yüzünden bir, diğer yüzünden iki adet geniş çıkarım gerçekleştirilmiştir.[28][29]

Roma Dönemi

Yaklaşık olarak 2500 yıllık bir tarihe sahip olan Çatalca bölgesinin ilk yerleşimi MÖ 450 senesinde önce Romalılar zamanında şimdiki İnceğiz köyünün bulunduğu yerde olduğu söylenir. Fakat, bir süre sonra aslen Tatar ırkına mensup olan kafilelerin Balkanlara akınları sırasında yakılıp yıkılmış ve bilahare havuzlar mevkiinde akıncılar tarafından ikinci defa olarak inşa edilmiştir.

Bizans İmparatorluğu Dönemi

Bizans İmparatorluğu döneminin önemli bir yerleşim yeridir. Hatta İstanbul'un kapısıdır. Bizans İmparatorluğu döneminde birçok savaşlara sahne olmuştur. 375 yılında Macaristan'a gelen Hunlar, Balamir idaresinde devlet kurmuşlar. Muncuk Han öldükten sonra Atilla iktidarı tek başına ele alınca I. Balkan (441) ve II. Balkan (447) seferlerine çıkmış bu seferlerinde Çatalca'dan geçerek Büyükçekmece Gölü önlerine gelmiş ve Bizans'ı vergiye bağlamışlardır. Avrupa Hunlarının bu hareketi Bizans İmparatoru I. Anastasius'u 507-511 yılları arasında Çatalca'nın Karadeniz kıyısındaki Evcik İskelesi (Plajından)'ndan Silivri ilçesinin batısındaki Karıncaburnu'na kadar uzanan kendi adıyla anılan Anastasios Surunu yaptırmak zorunda kalmıştır. Bu surlar Çin Seddinden sonra Hunları durdurmak için yapılan dünyanın ikinci büyük surudur. Ormanlık alandaki bölümü hâlen ayaktadır. Bizanslılar döneminde yöre bol ağaçlık ve ormanlarla kaplı olması sebebi ile hem bir av merkezi hem de İstanbul'un yakacak odun ihtiyacının karşılandığı yerdir. Bizans döneminde İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak için Gümüşpınar köyü yakınlarında hâlen ayakta bulunan (Kurşun Germe ve Ballı Germe) bulunan su kemerleri ile İstanbul'a su taşınmıştır. Günümüzde de İstanbul'un su ihtiyacının büyük bölümü Çatalca havalisinden sağlanmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi

I. Murad Dönemi

Bölgenin I. Murad zamanında fethedildiği çeşitli kaynaklarda, özellikle I. H. Uzunçarşılı'nın eserinde, belirtilmektedir. Evliya Çelebi ise Yıldırım Bayezid zamanında ele geçirildiğini bildirmektedir. I. Murad zamanında fethedildiğini güçlendiren ifade, Lala Şahin Paşa Bulgarlar ve Sırplar ile Samakov'da savaşırken Çatalca ve havalisinde bazı kaleleri zapt eden Sultan Murad'ın Makedonya Sırpları üzerine kuvvet sevk etmesidir. I. Murad 1373 seferinde Çatalca taraflarına yürüyerek İnceğiz, Çatalburgaz ve Polonya kalelerini almıştır. Bu ifadeden biz Evliya Çelebinin giriş bölümünde ifade edilen şehrin batı tarafında yalçın kayalar üzerinde kalıntıları görünmektedir dediği kalenin Çatalburgaz Kalesi olduğunu anlamaktayız.

Yıldırım Bayezid Dönemi

Evliya Çelebi Yıldırım Bayezid'in burayı fethederek kalesini yıkıp İstanbul'u kuşatmaya gittiğini belirtmektedir. Sonunda sulh ile İstanbul içine 70 Müslüman mahallesine 40.000 adamı barış ile yerleştirdiğini fakat Timur'a yenilip ateşli hummadan vefat edince Rumların bütün Müslümanları İstanbul ve Çatalca'dan sürgün edip Çatalca'yı ele geçirdiğini anlatmaktadır. Çatalca, Yıldırım Bayezid'in çocukları arasındaki taht kavgaları döneminde Süleyman Çelebi tarafından kendisine yardımcı olan II. Manuil'ye bırakılmıştı. Musa Çelebi, Çatalca'yı tekrar almıştır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın Osmanlı Tarihi adlı eserinde Musa Çelebi ile Mehmet Çelebi'nin Çatalca İnceğiz Köyü yakınlarında savaştıkları; Mehmet Çelebi'nin bu savaşı kaybettiğini ve bundan sonra İstanbul'a yaralı olarak kaçıp Bizans'a sığındığını ve Anadolu'ya geçtiğini bildirmektedir. Musa Çelebi'nin bu olaydan sonraki dönemde sert davranışları komutanların kendisine cephe almasına ve Çelebi Mehmet'in sonraki dönemde mücadeleyi kazanmasına sebep olmuştur. İşte bu sıralarda Çelebilerin tavizleri dolayısıyla Çatalca Bizans'a geçmiş ve tekrar ele geçirilmesi ise ancak II. Mehmet'in İstanbul üzerine yürüdüğü sırada zorlu bir kuşatmadan sonra gerçekleşebilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet Dönemi

Evliya Çelebi, Çatalca'nın, 1453 yılında, Fatih Sultan Mehmet Han'ın Edirne'den İstanbul üzerine yürümesi sırasında, İstanbul'un fethinden 50 gün önce, 4 aylık çetin bir direnişten sonra ele geçirildiğini bildirmektedir. Bu Çatalca'nın son fethidir. Fatih Sultan Mehmet, Çatalca'yı zorlu bir mücadele ile ele geçirdikten sonra, şehri Mihaloğlu Ali Bey'e bırakmış ve "Bu şehri Allah'a emanet ettim," diyerek İstanbul'u kuşatmaya gitmiştir. Fatih devrinde Topkapı Sarayı'nın kapısıyla divanhanesinin nakışlarını yapan ve "Baba Nakkaş" diye şöhret bulan Şeyh Mustafa'nın adına Çatalca'ya yakın Baba Nakkaş Köyü vardır. Bu köyün hizmetinden dolayı Şeyh Mustafa'ya (Baba Nakkaş) bir kısım topraklarının dirlik olarak verildiği bilinmektedir. Çatalca'nın en eski köylerindendir. İnceğiz ve Kalfaköy'de Osmanlı dönemindeki en eski yerlerindendir. İnceğiz ve Kalfaköy Camileri II. Bayezid dönemine tarihlenmektedir.

IV. Mehmet Dönemi

"Avcı" lakabı ile tanınan IV. Mehmet avlanmak üzere sık sık buraya gelmiş ve kentte uzun süre kalmıştır. Bu olay Çatalca'nın gelişmesinde önemli bir etkendir. Bu nedenle Çatalca'da Hünkar Sarayı ve bahçesi olduğunu Evliya Çelebi'den öğrenmekteyiz. Bunun yanında birçok sarayın varlığından söz edilmektedir. Avcı Mehmed'in uzun süre kaldığı dönemlerde İstanbul'dan sonra devletin ikinci merkezi olduğunu görmekteyiz. Çatalca geçmiş dönemlerden beri bazı Bizans hükümdarlarının ve Fatih döneminde av merkezi durumundadır. Kalfaköy'de padişahların av köşkünden söz edilir, bunun yanında, Kalfaköy gibi bir köy yerleşiminde hamam kalıntıları olması, burasının çeşitli Osmanlı padişahlarınca avlak olarak kullanıldığını göstermektedir.

III. Selim Dönemi

III. Selim döneminde Çatalca'nın önemli bir yer olduğunu görmekteyiz. III. Selim Kabakçı Mustafa İsyanıyla tahttan indirilmek istendiği zaman tahttan ayrılmadan önce kendisine Rumeli'ndeki Nizam-ı Cedid ordusunu İstanbul'a çağırması teklif edilmiş. Bu teklife "olmaz, sonra Rus orduları Çatalca'ya gelir. " diyerek karşı çıkmıştır. Bu Çatalca'nın o dönemdeki askeri önemini göstermektedir. Yine aynı olaydan sonra Kabakçı Mustafa'nın Bu isyan sırasında İnceğiz yakınlarındaki (Kabakça) mağaralarda saklanması dolayısıyla bu köyün ismi Kabakçı Mustafa'dan dolayı Kabakça şekline dönüşmüştür.

Tanzimat Dönemi

Osmanlı döneminde uzun süre Eyüb kadılığına bağlı bir nahiye olarak idare edilen Çatalca, 1865 yılında Tanzimat sonrası gerçekleştirilen idari düzenlemeler kapsamında Meclis-i İdare-i Liva-yı Zabtiyye'ye bağlanmıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru idari önemi artan Çatalca, dört ilçenin (kaza) bağlandığı bir mutasarrıflık hâline gelmiştir. 1895 yılında ise bağımsız bir sancak statüsü kazanmış, bu dönemde merkez nüfusu yaklaşık 5-6 bin, genel nüfusu ise 60.000 civarındadır. 1908 yılı itibarıyla 1.900 km² yüzölçümüne sahip olan sancak, yaklaşık 85.000 nüfusu ile üç kazadan (merkez, Büyükçekmece, Silivri) oluşan birinci sınıf bir idari birim olarak kaydedilmiştir.

1893 yılı verilerine göre sancakta merkez kazaya ek olarak iki kaza (Büyükçekmece ve Silivri), toplamda üç kaza, dört nahiye ve 93 köy bulunmaktadır. 1907 yılında ise bu yapı üç kaza, üç nahiye ve 95 köy ile 9 çiftliğe ulaşmıştır. 1911 yılına gelindiğinde idari yapı, üç kaza, dört nahiye, 99 köy ve 61 çiftlikten oluşmaktadır.

Sancağın idari yönetiminde çeşitli isimler görev almıştır. 1893 yılında mutasarrıf olarak Mustafa Cevad Bey görev yaparken, 1907'den sonra bu görev Said Bey tarafından üstlenilmiştir. 1911 itibarıyla sancak mutasarrıfı Mahmud Celaleddin Bey'dir. Günümüzde ise Çatalca, İstanbul iline bağlı bir ilçe olarak varlığını sürdürmekte olup, ilçe kaymakamı Yüksel Ayhan'dır.

93 Harbi

1783'te Kırım'ın kaybı üzerine Kırım Tatarlarının bir kısmı ilk defa Çatalca'nın İzzettin köyüne yerleşmişlerdir.

31 Ocak 1878 tarihinde imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Mütarekesi'ne göre, Rus ordularının Çatalca hattına kadar ilerlemesi ve buradaki tahkimatın birinci hattını işgal etmesi, ikinci hattın ise Osmanlı Devleti'nde kalması kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile Rus askerî birliklerinin İstanbul'un kapılarına kadar ulaşmasına resmen izin verilmiş, böylece Osmanlı başkentinin güvenliği ciddi biçimde tehdit altına girmiştir.

Rusların Çatalca'ya kadar ilerleyeceğinin anlaşılması üzerine İngiltere hükûmeti, İstanbul'da çok sayıda göçmenin bulunduğuna dikkat çekerek bölgeye bir donanma göndereceğini bildirmiştir. Ancak Osmanlı hükûmeti, bu girişimin büyük devletler arasında rekabeti artıracağı endişesiyle bu teklife karşı çıkmış; bu nedenle İngiliz donanması yalnızca Mudanya açıklarında demirlemiştir. Buna karşılık Ruslar da 12.000 kişilik bir kuvveti Çekmece bölgesine sevk etmiştir.

93 Harbi (1877-1878) sırasında Rus orduları, Çatalca ve çevresinde ilerlerken birçok yerleşim yerini tahrip etmiş, ciddi yıkımlara yol açmıştır. Savaşın sonlarına doğru Rus birliklerinin Yeşilköy'e (Ayastefanos) kadar ulaşmalarıyla birlikte Çatalca büyük bir tahribat ve insani krizle karşı karşıya kalmıştır. Aynı dönemde, Rumeli'nin çeşitli bölgelerinden başlayan ve Osmanlı tarihinin en büyük göç dalgası olarak kabul edilen yaklaşık 1.500.000 kişilik göçmen kafileleri, Çatalca ve İstanbul'a doğru akın etmiştir.

Bu süreç, Çatalca'nın demografik yapısında köklü değişimlere neden olmuş; bölge halkının önemli bir bölümü Balkan Harbi (1912-1913), I. Dünya Savaşı (1914-1918), Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi (1923) ve sonrasında Balkanlar'dan gelen göçmen nüfus ile şekillenmiştir. Bu nedenle Çatalca, tarih boyunca hem bir savunma hattı hem de bir göçmen yerleşim merkezi olarak stratejik ve sosyokültürel önemini korumuştur.

Balkan Savaşları

Çatalca'nın gördüğü en zor günler Balkan Savaşlarının olduğu dönemdir. Bulgarlar karşısında bozguna uğrayan Osmanlı ordusu son müstahkem mevkii olan Çatalca'ya 5 Kasım'da Nazım Paşa komutasında gelmiş, 19 Kasım'da Bulgarlarla burada savaşa tutuşmuş Çatalca savaşı her ne kadar Bulgarların yenilgisiyle sonuçlanmışsa da 3 Aralık 1912'de Çatalca tren istasyonunda ateşkes antlaşması imzalanmış bu antlaşmada da Bulgarlar murahhaslarının kurnazlığı ile masa başında kazanmışlardır. Âlaiye (Alanya) taburunun baskına uğraması bu dönemdedir. Bulgarlar bir tabur askerimizi, henüz yoldan yeni gelmiş bu redif (gönüllü) birliğini biraz da kayıtsızlığımızdan yararlanarak ani bir süngü hücumuyla şafak vakti baskınla şehit etmişledir. Hatta bu olayın olduğu sıralarda buraya gelen ordu komutanı Mahmut Muhtar Paşa da yaralanmıştır. Türk kuvvetleri bu elim olayı müteakiben Alaiye birliğinin intikamını almışlardır. 1913 Londra antlaşmasının imzalanmasından sonra Balkan devletleri Bulgarlar' a saldırınca Türk kuvvetleri de Midye (Kıyıköy) - Büyükçekmece sınırını geçmişler, Çatalca bu sırada kurtulmuş fakat Bulgarlar çekilirken Çatalca'nın Müslüman mahallesini yakmışlar bir tek Kaleiçi Mahallesi yakılmaktan kurtulmuştur. Bulgarların yenilgisini bir sebebi de Osmaniye'den gelen redif taburunun getirdiği kolera, tifo vb. hastalığının onlara da bulaşmasıyla büyük kayıplar vermelerindendir. Bugün Balkan Savaşının en kanlı muharebelerinin geçtiği Çanakça, Dağyenice, Yazlıkköy arasında kalan bu bölgede Âlaiye taburu anısına bir şehitlik bulunmaktadır. Son dönemde Çatalca Kaymakamı Yüksel Ayhan'ın girişimleri ve hayırseverler tarafından onarılmıştır. Bu topraklar için kanlarını ve canlarını veren aziz şehitlerimiz Çatalca Kaymakamlığı ve Çatalca halkı tarafından her yıl törenlerle anılmaktadır.

Millî Mücadele Dönemi

Mondros'un imzalanmasından sonra İstanbul ve çevresi İtilâf Devletleri tarafından işgal edilince Doğu Trakya'daki işgal sınırı Çatalca yakınından geçiyordu. İstasyon ve demir yolu Yunanların kontrolünde idi. Millî Mücadelede Çatalca'nın önemli bir yeri vardır. Ankara'dan gelen telgraflar da bunu açıkça görmekteyiz "Çatalcasız bir Trakya ve Millî Mücadele düşünülemez" deniliyor. Çatalca Trakya'da Millî Mücadelede mühim rol oynamış Türk direniş kuvvetlerinin üssü olmuştur. 17 Ocak 1913 günü İstanbul Üniversitesi konferans salonunda yapılan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti toplantısı sonradan kurulacak Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi vb. cemiyetlere öncülük etmiştir. Çatalca ve Çatalcalı vatanseverler bu Trakya Paşaeli Cemiyetinin çalışmalarına Lüleburgaz ve Edirne kongrelerine İstanbul'un bütün engellemelerine rağmen katılmışlardır. Yunan kaynaklarına göre Venizelos - General Françe De Esperey konuşmasında Çatalca'ya kadar Trakya'nın işgali kararlaştırılmıştır. 14 Ocak 1919 günü Hadımköyünden Kuleli Burgaz'a kadar bütün demir yolunun ve istasyonlarının işgali bütün Trakya Rumları, bilhassa Çatalca Rumları arasında Yunanistan lehine gösteriler yapılmasına yol açmıştır. Yunanistan Başbakanı Venizelos konuşmalarında Edirne ve Çatalca da 600.000 Rum vardır diyerek bu işgale kılıf hazırlamıştır. O devirdeki en güvenilir Osmanlı istatistiklerine göre Edirne vilayeti ve Çatalca Sancağında 850.000 Türk'e karşı 286.137 Rum bulunduğunu görmekteyiz. Yazar Tevfik Bıyıklıoğlu'na göre bu Rumları hepsi Grek değil, Trak, Hun, Avar, Peçenek ve Koman (Kıpçak) Türkleri'nin Hristiyanlaşanlardan olduğunu gösterir. İskitlerle Trakların akraba olduklarını savunur. Mustafa Kemâl Paşa Millî Misak'a, Trakya mebuslarını gayreti ile Batı Trakya'nın hukuki durumunun halkın hür iradesi ile belirlenmesi esasını madde olarak koydurtmuştur. Bu Mustafa Kemâl'in Trakya Millî Mücadelesine verdiği önemi göstermektedir. Millî Mücadele sırasında buradaki Osmanlı askeri deposu Itilâf Devletleri kontrolünde idi (Çatalca deposu 449.227 Alman Fişeği, 1000 Mavzer Fişeği). İstanbul ve Çatalca'ya küçük Yunan müfrezelerinin yerleştirilmesi Rum çetelerini Türklere karşı harekete geçirmiştir. İstanbul'un işgali üzerine I. Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa Doğu Trakya'nın İstanbul hükûmeti ile ilişkisini kesti ve seferberlik ilan etti. Fakat Çatalca mutasarrıfı (Fevzi Toker) Hadımköy'deki Yunan askerini ve İstanbul'un işgalinden şımaran Çatalca Rumlarının ayaklanması ihtimalini ileri sürerek seferberlik emrini yerine getirmek istemiyordu. Zaten bir süre önce Çatalca'ya yakın yerlerdeki askerler terhis edilmişti. Kolordu kumandanı Tekirdağ ve Çatalca'daki yöneticilerin durumlarından memnun değildi. Çatalca Mutasarrıfı Fevzi Toker Bey kolordu kumandanı ile İstanbul Hükûmetinin arasını bulmaya çalışmıştır, yazdığı 17 Nisan 1920 tarihli tezkerede telgraf haberleşmesini açmasını bazı telkinlerle anlattıktan sonra ancak açıldığı takdirde kongrelere katılacak üyelerin faaliyetine izin vereceğim demiştir. Bu bir çeşit tehdittir. Fakat sonuçsuz kalmıştır. Edirne kongresinde özellikle Çatalca'dan da temsilci olması istenmiş ve Cafer Tayyar Bey; "...vardır, merkez heyetimiz beş livayı da temsil ediyor" diyor. Çatalca Livası (Sancağı) Hayreddin (eski mebus), Halil Sadi (Çekmece eşrafından), Hasan Şevket (Çatalca) katılmışlar ve merkez heyetine seçilmişlerdir. Yunan işgali sırasında Çatalca'da 186. Piyade Alayının 1. Taburu ve makineli Tüfek Bölüğü bulunmaktadır. Kolordu bazı planlamalarla muharebe vaziyetine geçtiğini gizli emirle bildirmiştir. Atatürk Anadolu'ya geçişinden sonra "Doğu Trakya ile ilgili hiçbir münakaşaya girmeyin ve her türlü tecavüze karşı silahla savunun" demiştir. Çatalca Rumları'na karşı Binbaşı Nidai Bey müfrezesi (200 kişilik millî müfreze) Çatalca'ya gönderilmiş ve bu durum Büyük Millet Meclisine Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliğine 15 Haziran 1920 tarihli raporla bildirilmiştir. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği bir süre sonra Yarbay Cemil Beyi Bulgaristan dönüşü Çatalca Mıntıka Kumandanlığı'na tayin etmiştir. Yarbay Cemil Bey, Şakir Kesebir ile işbirliği yaparak Çatalca İslam Cemaati teşkilatını canlandırmış ve millî teşkilat için zemin hazırlamıştır. Çatalca hudut teşkilatı ve gizli teşkilat Şakir Bey tarafından dikkatli ve gizli bir şekilde yapılmıştır. Bu gizli teşkilatın üst düzey üyeleri, Çatalca eski Mebusu Hayreddin, Kurmay Yzb. Şerif, Topçu Binbaşısı Sabri ve Jandarma Yüzbaşı Derviş Beylerdi. Doğu Trakya'ya Çatalca'dan gizlice gazete ve risaleler dağıtılarak Yunanlara karşı mukavemet arttırılmıştır. 1922 sonlarında Çatalca'dan Yunanlar üzerine akınlar yapılmıştır. Bu akınlarla Mudanya Mütarekesine göre Türk jandarma taburları henüz gelmeden Yunanların verebilecekleri zararlar en aza indirgenmiştir. Yunanların götürmek istediği Türk rehineler de kurtarılmıştır, Murat Bey (Kızanlıklı Murat Tunca) emrindeki tabur ile Türk köylerinin yağmasını engellemiştir. Lozan barışına kadar Podima (Yalıköy) - Kalikratya (Mimarsinan) hattı sınırlanmış fakat Türk idaresi yerleşmişti. 8 Ekim 1923'te Albay Tevfik Erdönmez (Bknz.Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği) komutasındaki birlikler Çatalca'ya girince son İtilaf devletleri askerleri Çatalca'yı terk etmişler ve bu suretle Çatalca T.B.M.M. Hükûmetine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne geçmiştir. Ali Seyfi Tülümen'in, Ali Galib Beye gönderdiği 28 Teşrin-i Sani 1920 tarihli mektubunun bir bölümünde "Trakya Türktür ve Trakya Türkleri ancak Türk bayrağı altında mesut olabilirler..." demektedir. Millî mücadelenin kazanılması ve cumhuriyetin ilanıyla Çatalca sakin ve huzurlu bir döneme girmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Yunanistan ile yapılan nüfus mübadelesi gereğince bu havalideki Rumlar Yunanistan'a göç ederek orada Nea (Yeni) Çatalca'yı kurmuşlar, Yunanistan'dan ise çok sayıda Türk Çatalca ve havalisine gelerek merkeze ve Rumların terk ettiği köylere yerleştirilmişlerdir. Hatta bu Yunanistan Türkleri'nin gemi ile Mimarsinan limanına gelişinde bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ünde karşılamada bulunduğu ifade edilir. Yunanistan'ın Trakya'da fazla Rum bırakmak istemesi üzerine T.B.M.M. Hükûmeti Çatalca'yı 1924'te geçici olarak il yapmış 26 Haziran 1926 tarihli yasa ile tekrar ilçe haline getirilerek İstanbul'a bağlanmıştır. Çatalca'nın il yapılmasıyla Yunanistan'ın İstanbul ve çevresinde fazla Rum bırakmak şeklindeki oyunu bozulmuştur. Çatalca cumhuriyet döneminde gelişimini ve büyümesini sürdürmektedir. İstanbul'un kuruluşundan beri İstanbul'a yakın önemli bir yer olması sebebi ile Çatalca tarihte askeri istila, hareket ve birçok savaşlara sahne olmuştur. Çatalca'nın özellikle üç önemli dönemde askeri bakımdan önemi görülmektedir. Bunlar sırasıyla Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerindedir.

Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyet döneminde de Çatalca, Osmanlı'dan devralınan stratejik konumuyla askerî önemini korumaya devam etmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşı'nın patlak verme ihtimalinin güçlendiği 1930'lu yılların sonlarında, Türkiye hükûmeti olası bir Alman istilasına karşı hazırlık amacıyla bölgede yeni savunma düzenlemelerine girişmiştir. Bu çerçevede, tarihi Anastasius Surları ve Balkan Savaşları sırasında oluşturulan Çatalca Müstahkem Mevkii'ne paralel olarak, Karadeniz'den Marmara'ya kadar uzanan yeni bir savunma hattı inşa edilmiştir.

Söz konusu savunma hattı, dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın önderliğinde hazırlandığı için literatüre Çakmak Hattı adıyla geçmiştir. Hattın temel amacı, Trakya üzerinden İstanbul'a yönelik bir kara saldırısını durdurmak ve başkentin güvenliğini sağlamaktı. Savunma hattı, Durusu Gölü (Terkos) civarından başlayarak Büyükçekmece kıyılarına kadar uzanmış, iki ayrı hat halinde tasarlanmıştır. Bu hatlar boyunca çeşitli boyutlarda askerî siperler, koruganlar (mevziler), küçük ve büyük çaplı savunma ve taarruz noktaları inşa edilmiştir. Yapılar, tel örgüler, beton engeller ve demir bariyerlerle birbirine bağlanarak savunma bütünlüğü sağlanmıştır.

Ancak bu hazırlıklara rağmen, savaş doğrudan Türkiye topraklarına sıçramamış; yine de Çatalca ve çevresindeki köylerde yaşayan halk, bu askerî tedbirlerin yol açtığı ekonomik ve sosyal kısıtlamalar nedeniyle zorluklar yaşamıştır. Bölge halkı, savaşın getirdiği gerginlik, tahliye hazırlıkları ve zorunlu askerî uygulamalar sebebiyle ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmış; bazı aileler Anadolu'nun iç bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır.

Çakmak Hattı, hiçbir zaman aktif çatışma yaşamamış olsa da, Türkiye'nin II. Dünya Savaşı süresince tarafsızlık politikası çerçevesinde aldığı savunma önlemlerinin sembollerinden biri olarak tarihî önem taşımaktadır.

Remove ads

Gezilecek yerler

Özetle
Bakış açısı

Çatalca, tarihî zenginliği ve doğal güzellikleriyle İstanbul'un önemli ilçelerinden biridir. İlçenin simge yapılarından biri, 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupa ile Osmanlı toprakları arasında büyük öneme sahip olan Doğu Ekspresi (Orient Express) güzergâhı üzerinde yer alan Çatalca Garıdır. Bu demiryolu istasyonu, uluslararası ulaşım açısından kritik bir durak olmuş; Çatalca'yı Avrupa başkentlerine bağlayan hat üzerinde önemli bir geçiş noktası hâline getirmiştir. Günümüzde, tarihî değerini koruyan gar binası, ilçenin demiryolu mirasının bir simgesi olarak varlığını sürdürmektedir.

Çatalca'da yer alan diğer tarihî ve kültürel yapılar arasında Çatalca Mübadele Müzesi dikkat çeker. Bu müze, 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sırasında bölgeye yerleşen mübadil Türklerin anılarını, eşyalarını ve belgelerini sergilemekte; Çatalca'nın sosyokültürel yapısındaki dönüşümü belgelemektedir.

İlçedeki diğer önemli tarihî ve doğal değerler şunlardır:

  • Topuklu Çeşmesi: Osmanlı döneminden kalma bu zarif çeşme, geleneksel mimarisiyle dikkat çeker.
  • Georgios Kilisesi: Bölgedeki Rum nüfusun izlerini taşıyan bu kilise, mimari ve tarihî açıdan önemlidir.
  • Çatalca Ali Paşa Camii: Osmanlı klasik üslubunu yansıtan cami, ilçenin önemli ibadet yapılarındandır.
  • Kurşunlugerme Su Kemeri: Mimar Sinan'a atfedilen bu su kemeri, Osmanlı su mühendisliğinin örneklerinden biridir.
  • İnceğiz Mağaraları: Tarih öncesi çağlardan itibaren yerleşim yeri olarak kullanılan bu doğal oluşumlar, arkeolojik ve turistik açıdan önem taşır.

Doğal güzellikleriyle de öne çıkan Çatalca'da çok sayıda sahil ve mesire alanı bulunmaktadır. Özellikle yaz aylarında ziyaretçi çeken kıyı bölgeleri şunlardır:

  • Ormanlı Plajı
  • Yalıköy Plajı
  • Çilingoz Plajı
  • Evcik Plajı

Bu alanlar, İstanbul'a yakın doğa kaçış noktaları olarak hem bölge halkı hem de şehir dışından gelen ziyaretçiler için cazip destinasyonlardır.

Remove ads

Kardeş şehirler

Çatalca'nın Kardeş Şehirleri:

Ulaşım

Kaymakamlar

Daha fazla bilgi Kaymakam, Başlangıç ...

Belediye başkanları

Notlar

Ayrıca bakınız

Notlar

  1. Silivri ilçesinin kurulması ile nüfus azalmıştır.
  2. Büyükçekmece ilçesinin kurulması ile nüfus azalmıştır.
  3. Bazı semtler Arnavutköy ilçesine bağlandığı için nüfus azalmıştır.

Kaynakça

Dış bağlantılar

Loading related searches...

Wikiwand - on

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Remove ads