Loading AI tools
Orta Avrupa'da bir ülke Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Almanya (Almanca: Deutschland, Almanca telaffuz: [ˈdɔʏtʃlant]), resmî adıyla Almanya Federal Cumhuriyeti (Almanca:
Almanya | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Başkent ve en büyük şehir | Berlin | ||||||||
Resmî dil(ler) | Almanca | ||||||||
Demonim | Alman | ||||||||
Hükûmet | Federal parlamenter cumhuriyet | ||||||||
| |||||||||
Yasama organı | Alman Federal Konseyi Alman Federal Meclisi | ||||||||
Tarih | |||||||||
| |||||||||
Yüzölçümü | |||||||||
• Toplam | 357.578 km2 (63.) | ||||||||
• Su (%) | 2,42 | ||||||||
Nüfus | |||||||||
• 2023 tahminî | 83.286.950[1] (19..) | ||||||||
• Yoğunluk | 229/km2 (55.) | ||||||||
GSYİH (SAGP) | 2021 tahminî | ||||||||
• Toplam | 4,744 trilyon $[2] (5.) | ||||||||
• Kişi başına | 56.956 $[2] (15..) | ||||||||
GSYİH (nominal) | 2021 tahminî | ||||||||
• Toplam | 4,319 trilyon $[2] (4.) | ||||||||
• Kişi başına | 51.860 $[2] (15.) | ||||||||
Gini (2019) | ▼ 29.7[3] düşük | ||||||||
İGE (2019) | 0.947[4] çok yüksek · 6. | ||||||||
Para birimi | Euro (€) | ||||||||
Zaman dilimi | UTC+1 (CET) | ||||||||
Trafik akışı | sağ | ||||||||
Telefon kodu | +49 | ||||||||
İnternet alan adı | .de | ||||||||
Resmî site deutschland.de/tr | |||||||||
|
MS 100 yılından önce Cermen halkları Cermanya olarak isimlendirilen bölgede yaşamışlardır.[8] 10. yüzyıldan 1806 yılına kadar Cermen bölgeleri Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun bir parçası oldu. 16. yüzyıl yüzyıl boyunca kuzey Almanya bölgeleri, Protestan Reformu'nun merkezi oldu. Cermen halkı ilk olarak 1871'de Fransa-Prusya Savaşı sırasında ulus devlet hâline geldi. I. Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan 1918-1919 Alman Devrimi'yle yarı başkanlık sistemine dayalı Weimar Cumhuriyeti kuruldu. 1933'te iktidara gelen Nazi diktatörlüğü, II. Dünya Savaşı ve Holokost'a sebep oldu. 1949'da, Almanya savaşı kazanan devletler tarafından iki devlete bölünse de bu iki devlet, 1990 yılında birleşti. Batı Almanya, daha sonra adı Avrupa Birliği olacak olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun 1957'deki kurucu üyelerindendir. Birleşmeyle Doğu Almanya da 1993'te bu birliğe üye olmuştur. Almanya, Schengen bölgesinin bir parçası ve Avrupa ortak para birimi avroyu 2002'de kabul etmiş durumdadır.
Almanya bir federal parlamenter cumhuriyettir. On altı eyaletten oluşmaktadır (Almanca: Bundesländer). Başkenti ve en büyük şehri Berlin'dir. Almanya; Birleşmiş Milletler, NATO ve G8'e üyedir, Kyoto Protokolü'nü imzalamıştır. Almanya, 2021 yılında GSYİH'e göre dünyanın dördüncü büyük ekonomisidir. Ülke, dünyada gelişme için en çok bağışta bulunan ikinci ülke konumundadır.[9] Buna karşın ülke, askeri harcama bütçesi olarak altıncı sıradadır.[10] Sosyal güvenlik sistemiyle de yüksek yaşam seviyesine sahip olan Almanya, Avrupa meselelerinde yüksek ülke nüfusu ve ekonomik gelişmişliğiyle dünya seviyesinde kilit rol oynamaktadır.[11] Almanya, birçok bilim ve teknoloji alanında lider durumda olarak kabul edilmiştir.[12]
Cermen kabilelerinin, Tunç Çağı'nda veya Demir Çağı'nın hemen öncesinde ortaya çıktığı sanılmaktadır. MÖ 1. yüzyılda, Güney İskandinavya ve Kuzey Almanya'dan gelen kabileler, güneye, doğuya ve batıya yayılarak Keltlerle, Galyalılarla, Slavlarla, Baltık kabileleriyle ve İran halkları ile ilişkiye girdiler. Erken Cermen tarihi hakkında bilinenler, Roma İmparatorluğu zamanındaki verilerle sınırlıdır.[13]
Augustus yönetimindeki Roma İmparatorluğu zamanında, Romalı General Cermanya'ya saldırılara başladı. Cermen kabileleri bu sırada savaş taktiklerini öğrendiler. Bu esnada kimliklerini muhafaza etmeyi başardılar. MS 9 yılında, Publius Quinctilius Varus tarafından yönetilen Roma lejyonu, Çeruskerlerin lideri tarafından Varus Savaşında yenildi. Böylece, Tuna ve Ren nehirleri arasında sınırlarına kadar genişledi. Yüz civarında talebe, Tacitus'un Cermenler üzerinde yazdığı esere göre Cermen kabileleri bugünün modern yurtlar Tuna ve Ren nehirleri arasındaki bölgeye yerleştiler. 3'üncü yüzyıl civarında birkaç büyük Cermen kabilesi ortaya çıktı. Alamanlar, Franklar, Saksonlar, Frizler, Chattiler, Sicambriler; bunlardan bazılarıdır. MS 260 civarında Cermen halkları, Tuna'yı geçip Roma kontrolündeki alanlara girmeye başladılar.[14]
Orta Çağ'ın bölünmüş devletçiklerini Şarlman bir araya getirdi.[15] 25 Aralık 800'de Vatikan'da krallık tacını giyerek Karolenj İmparatorluğu'nu kurdu.[16] 843 yılına gelindiğinde bu devlet üç parçaya ayrıldı ve değişikliklere uğrayarak varlığını 1806 yılına kadar sürdürdü. Devlet, Eider Nehri'nden Akdeniz'e kadar yayıldı. Devlet, Kutsal Roma İmparatorluğu olarak bilinse de 1512'den itibaren resmî olarak Alman Halkının Kutsal Roma İmparatorluğu (Sacrum Romanum Imperium Nationis Germanicæ) olarak anılmıştır.
Otto Hanedanı (919-1024) döneminde, 962 yılında; Lorraine, Saksonya, Franconia, Suabiya, Türingiya ve Bavyera düklükleri birleştirildi ve Alman kralına Kutsal Roma Cermen İmparatoru olarak taç giydirildi.[17]Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Salian sülalesinin (1024-1125) yönetimindeyken Kuzey İtalya ve Burgonya'yı ele geçirdi. Buna karşı imparatorlar, başa geçme konusunda çekişmelere girince güçlerini kaybettiler.[18] Hohenstaufen Hanedanı'nın (1138-1254) yönetimi altında Alman prensleri, güney ve doğudaki Slav topraklarındaki etkilerini arttırdılar ve bu bölgelere göçü teşvik ettiler (Ostsiedlung).[19] Buraya yerleşen Alman göçmenler, Hansa Birliği'ni kurarak ticarette geliştiler ve o günün Avrupa'sına göre oldukça zengin duruma geldiler.
1356'da ilan edilen fermanla hükümdarlık seçimi ile ilgili birtakım değişiklikler yapıldı. Buna göre kralı, başpiskoposluklardan ve etkili eyaletlerdeki prenslerin katılımıyla oluşan yedi kişilik bir heyet seçecekti.[20] 15. yüzyıldan itibaren kral, sadece Habsburg Hanedanı'na üye kişilerden olmuştur.
1517'de Martin Luther görevini kötüye kullanan Roma Katolik Kilisesi'ne karşı doksan beş maddelik bir bildiri hazırlayarak Protestan Reformunu başlattı. 1530'dan sonra Luthercilik, Katolik Kilisesi'nden ayrıldı ve birçok Alman Eyaletinde resmî din kabul edildi. Bunun üzerine Alman ülkesini harap eden Otuz Yıl Savaşları (1618-1648) başladı.[21] Alman eyaletlerindeki nüfus yaklaşık %30 oranında azaldı.[22] 1648'de imzalanan Vestfalya Antlaşması, bu din savaşını bitirdi. Savaşın sonunda krallık, birçok bağımsız eyalete ayrıldı. 1740'tan sonra, Avusturya'da hüküm süren Habsburg Hanedanı ve Prusya Devleti, Alman eyaletlerini kendi yanlarına çekip ülkeye tamamen hükmetmeye çalıştılar. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu 1806 yılında Napolyon Savaşları sırasında tamamen yıkıldı.[23]
Napolyon Bonapart'ın tahttan düşmesinden sonra 1814 yılında toplanan Viyana Kongresi'nde alınan kararlarla Alman Konfederasyonu adı altında otuz dokuz tane bağımsız Alman eyaleti kuruldu. Bu konfederasyonun liderliğine Avusturya-Macaristan İmparatorluğu seçildi. Viyana Kongresi'ne tepki olarak Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde ayaklanmalar çıktı. Özellikle Almanya'da bilim ve felsefede görülen gelişme ve liberalizm akımı halkların haklarını aramasında temel etken oldu. Bu süreçte Alman halkının çoğunluğu Fransız Devrimi'nden ve milliyetçilik akımından etkilendiler. Halk, ulusal birliğin sağlanmasını istiyordu. Seçilen kurucu meclis, 13 Mayıs 1848'de Frankfurt'ta bir anayasa hazırlamak için toplandı. 28 Mart 1849'da anayasa kabul edildi. Bu hareketi temsil eden siyah, kırmızı ve altın sarısı renkler daha sonra Almanya bayrağına renk vermiştir.[24]
1848 Devrimleri sonucunda Fransa'da cumhuriyet ilan edildi. Bu hareketin başarıya ulaşması üzerine Alman entelektüeller ve halk da ihtilal başlattılar.[25] Başlangıçta hükümdarlar talep edilen liberal hakları onayladı. Prusya Kralı IV. Friedrich Wilhelm'e birtakım hakları alınmış şekilde krallık önerildi. Fakat o, bunu reddetti. Çünkü kabul etseydi tacı Tanrı'nın inayetinde değil, meclisin huzurunda giyecek ve meclise bağlı olacaktı. Ölümünden sonra yerine I. Wilhelm geçti. 1862 yılında başbakanlığa Otto von Bismarck'ı atadı. Bismark, Danimarka'yla 1864 yılında yapılan savaşta bir kısım yerleri ele geçirdi. Ertesi yıl yapılan savaşlarda Avusturya ordusunu mağlup ederek Kuzey Almanya Konfederasyonu'nu kurdu. Avusturya bu konfederasyonun dışında bırakıldı.
Bilinen ulusal temellere dayalı modern Almanya yapılan düzenlemelerle 1871'de kuruldu. Ülkenin kurucusu Prusya Krallığı'ydı. Fransa-Prusya Savaşı'ndan sonra, 18 Ocak 1871'de Versay'da alınan kararlarda imparatorluk ilan edildi.[26] İmparatorluğa Hohenzollern Hanedanı hükmetti. Başkent Berlin yapıldı. İmparatorluk tüm dağınık Alman devletçiklerini içine alarak kuruldu fakat Avusturya bu birliğin dışında bırakıldı. Ülke, 1884'ten itibaren Avrupa dışında sömürgeler kurmaya başladı.[27]
İmparatorluğun inşası sırasında tahtta olan I. Wilhelm, dış siyasette Almanya'yı diğer büyük devletler gibi güçlü ve güvenli bir duruma getirmek için uğraşmıştır. Fransa'dan diplomatik olarak uzak durulmaya çalışılmış, savaştan kaçınılmıştır. II. Wilhelm döneminde Almanya, diğer Avrupa güçleri gibi emperyal bir politika izlemiş ve zaman zaman sömürgeleri konusunda komşu devletlerle sürtüşmeye girmiştir. Bu, birtakım dostlukları zedelemiş ve Almanya'ya karşı Fransa, Birleşik Krallık ve Rus İmparatorluğu bir anlaşma imzalayarak kutup oluşturmuştur. Almanya ise sadece Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ittifak kurabilmiştir.[28]
Almanya'nın emperyal politikası ülke dışına taşmış ve devlet, diğer Avrupa güçleri gibi, Afrika'nın paylaşımına katılmıştır. Berlin Konferansı'nda bu kıta Avrupa güçlerine pay edilmiştir. Almanya'nın payına Alman Doğu Afrikası, Alman Kuzey-Batı Afrikası, Togo ve Kamerun düştü. Büyük güçler arası Afrika'da olan bu mücadele I. Dünya Savaşı'nın nedenlerinden biri olacaktı.[29]
28 Haziran 1914'te, Saraybosna'da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu prensi Arşidük Franz Ferdinand'a suikast düzenlenmesi I. Dünya Savaşı'nı başlattı. Almanya'nın aralarında bulunduğu İttifak Devletleri, İtilaf Devletleri'ne karşı dört yıl süren savaşlar sonucunda başarısız oldu. Almanya'da Kasım 1918'de ihtilal yaşandı ve İmparator II. Wilhelm, tahttan feragat etmek zorunda kaldı. 11 Kasım'da ateşkes ilan edildi. 28 Haziran 1919'da Versailles Barış Antlaşması imzalandı. Fakat anlaşma şartları Almanya'yı küçük düşürücü bulundu. Bu durum ülkede milliyetçiliği arttırdı ve halk yavaş yavaş nasyonal sosyalizm akımı etrafında birleşmeye başladı.[30]
Başarılı geçen Kasım 1918 İhtilali'nin ardından cumhuriyet ilan edildi. Sosyal demokrat Devlet Başkanı Friedrich Ebert tarafından 11 Ağustos 1919'da kuruluşu ilan edilen devlet, adını millî meclisin yeni anayasayı oluşturmak için toplandığı Weimar kentinden alır. Daha önce Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht 1918 yılında Almanya Komünist Partisini kurmuşlardı. Bunun dışında Alman İşçi Partisi ise 5 Ocak 1919'da kuruldu. Parti, daha sonra 24 Şubat 1920'de Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ne dönüşecekti. Bu önemli partilerin dışında kurulmuş olan pek çok parti daha vardı.
Büyük Bunalım'dan, Versailles Antlaşması tarafından dikte edilen ağır barış koşullarından ve uzun bir dizi istikrarsız hükûmetlerden zarar gören Almanya'daki siyasi kitleler, siyasi sistemleri olan parlamenter sistemle kendilerini daha az özdeşleştirmeye başlamışlardı. Yaygın bir sağcı (monarşist, demonimci ve nasyonal sosyalist) Dolchstoßlegende yani Almanya'nın I. Dünya Savaşı'nı askerî yenilgi sebebiyle değil de Alman Devrimi sebebiyle kaybettiğini iddia eden bir siyasi mit bu durumu daha da kötüleştirmişti. Diğer taraftan radikal solcu komünistler -örneğin Spartaküs Birliği- "kapitalist yönetimi" olarak gördükleri sistemi, bir "Räterepublik" kurmak amacıyla yıkmak istiyorlardı.
Birçok parti tarafından yarı askerî (paramiliter) güçler kurulmuştu ve siyasi sebeplerle binlerce cinayet işlenmişti. Paramiliter güçler seçmenlerin gözünü korkutmakta ve zaten yüksek işsizlik oranları ve yoksulluktan muzdarip olan halkta şiddet ve nefret tohumları ekmekteydiler. Bir dizi başarısız kabineden sonra, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, hem pek fazla alternatif görememesinden hem de sağcı danışmanlarının baskısı sebebiyle 30 Ocak 1933'te Adolf Hitler'i Almanya Şansölyesi olarak atamıştır.
27 Şubat 1933'te Alman Parlamentosu kundaklandı (Reichstag Yangını). Ertesi gün bazı temel demokratik haklar kaldırıldı. Hitler, tüm yasama ve yürütme yetkilerini kendinde topladı. Bununla ilgili karar mecliste alınırken Almanya Sosyal Demokrat Partisi tasarının karşısında durdu. Üstelik Almanya Komünist Partisinin meclisteki seksen bir sandalyesi, bu kararın çıkmasına engel olamadı.[31] Yine anayasada yapılan birtakım değişiklikler ülkede tek parti rejiminin ortaya çıkmasını sağladı. Endüstri alanına kotalar konuldu. Böylece sanayi sadece yeteri kadar temel ihtiyaç maddesi üretecek, bunun dışında tüm üretim gücünü silah sanayisine kaydıracaktı.[32] 1936'da Alman birlikleri, Versailles Antlaşması'na göre silahsız bölge olan Ren-Ruhr Bölgesi'ne girdiler. Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain'in olayı yatıştırma politikasının yetersiz olduğu görüldü. Bundan cesaret alan Hitler, 1938'den itibaren yayılma politikasını uygulamaya başladı. İki cephede birden savaşmaktan çekinen Hitler, Sovyetler Birliği ile daha sonra kendisinin bozacağı Molotov-Ribbentrop Saldırmazlık Paktı'nı imzaladı.
Weimar Cumhuriyeti döneminde halk ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar yaşadı.[33] Adolf Hitler, halka ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtaracağına söz verdi ve bu yolda çalışmalarına başladı. Almanya'da aşırı artış gösteren işsizliği savaş hazırlığı için kullanarak iş sahası oluşturdu. Ülke genelinde büyük otobanlar inşa ettirdi. Naziler, Büyük Buhran'ın ortasında iktidara geldi. O dönemde işsizlik oranı %30'a yakındı.[34] 1938'de Almanya'da işsizlik ortadan kalktı.[35] Nazilerin iktidara geçişinden (1933) II. Dünya Savaşı'nın başlangıç yılına (1939) kadar Almanya'da haftalık kazançlar reel olarak %19 arttı.[36] 1933 yılında elli altı olan sanayi üretimi, 1938 yılında yüz kırk dörde çıktı.[37] Hitler liderliğindeki Nazilerin iktidara geldiği 1933 yılından itibaren Almanya ekonomisi üzerindeki gelişmeler ve Hitler'in izlediği ekonomi politikaları günümüzde dahi olağanüstü başarı olarak değerlendirilmektedir.[38]
1939'da milliyetçiliğin aşırıya kaçması sonucu Almanya, Polonya'yı yıldırım savaşı taktiğiyle işgal etti. Bunu takip eden iki günde Büyük Britanya ve Fransa savaş deklarasyonları yayımlayarak Almanya'ya savaş ilan ettiler. Bu, II. Dünya Savaşı'nın başlaması anlamına geliyordu. Almanya çok seri bir biçimde Avrupa'nın önemli bir kısmını direkt ya da dolaylı yoldan kontrol etmeyi başardı.
22 Haziran 1941'de Hitler, Sovyetler Birliği ile yapılan paktı tek taraflı feshetti, Doğu Cephesi'ni açtı ve Barbarossa Harekâtı'nı başlattı. Kısa bir süre sonra Japon İmparatorluğu, Birleşik Devletler'in Pearl Harbor Üssü'ne saldırı düzenledi. Almanya, Birleşik Devletler'e savaş ilan etti. Alman ordusunun Sovyetler Birliği'ne karşı savaş başlangıcında hızla geliştirdiği saldırılar, Stalingrad Savaşı'yla son buldu. Bakü petrollerine ulaşmak için yapılan bu savaşta Alman orduları yenildi. Ardından Alman orduları, doğu cephesinden geri çekilmek zorunda kaldı. Normandiya Çıkarması, savaşın batı cephesindeki dönüm noktası oldu. Müttefik kuvvetleri, Normandiya sahillerine çıkarma yaparak hızlı bir şekilde Alman hâkimiyetindeki bölgelerde ilerlediler. Bu, Almanya için savaşın sonu oldu. 8 Mayıs 1945'te Kızıl Ordu, Berlin'i kontrolü altına aldı.
Nasyonal sosyalist hükûmet, daha sonraları Holokost olarak tanımlanacak soykırımla Yahudileri, komünistleri, Romanları, eş cinselleri, Yehova'nın Şahitleri'ni, politik rakiplerini, papazları, zihinsel engellileri ortadan kaldırma politikası izledi. Üçüncü Reich döneminde yaklaşık on bir milyon kişi Holokost'ta soykırıma uğradı. Bunların altı milyonu Yahudi, üç milyonu Polonyalıydı. II. Dünya Savaşı ve Almanya'nın işlediği soykırımlar, Avrupa'da yaklaşık 35 milyon insanın canına mal oldu.[39]
Savaş yaklaşık on milyon asker ve sivil Alman'ın ölümüyle sonuçlanmıştı. Oder Nehri'nin doğusundaki geniş topraklar kaybedilmiş, yeni sınırlar dışında kalan başka ülkelerdeki on beş milyon Alman bu ülkeler tarafından sınır dışı edilmiş, birçok büyük şehir tahribe uğramıştı. Geriye kalan ulusal bölge ve Berlin, Müttefikler tarafından dört askerî bölgeye ayrılmıştı.
Batı bölgeleri kontrol eden Fransa, Birleşik Krallık ve Birleşik Devletler bölgelerini birleştirip 23 Mayıs 1949'da Almanya Federal Cumhuriyeti'ni (Bundesrepublik Deutschland veya BRD) kurdular. 7 Ekim 1949'da Sovyet bölgesi, Alman Demokratik Cumhuriyeti'ne (Deutsche Demokratische Republik veya DDR) dönüştürüldü. Bunlar; "Batı Almanya" ve "Doğu Almanya", Berlin'in iki parçası "Batı Berlin" ve "Doğu Berlin" olarak anıldı. Doğu Almanya, Doğu Berlin'i başkent ilan etti. Buna karşılık Batı Almanya, başkentini Bonn yaptı.
Batı Almanya, Federal Parlamenter Cumhuriyeti ilan etti ve Birleşik Devletler, Fransa ve Birleşik Krallık ile iş birliğine giderek pazar ekonomisine ağırlık verdi. Ülke, 1950'lerin başından itibaren hızla ekonomik gelişme içine girdi. Batı Almanya aynı zamanda 1955'te NATO'ya katıldı, 1958'de Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun altı kurucu ülkesi arasında yer aldı[40]
Doğu Almanya, Varşova Paktı'nı imzalayarak Sovyetler Birliği'nin askerî ve politik kontrolü altındaki Doğu Bloku ülkelerinden biri hâline geldi. Demokrasi haklarına karşın politik güç, yalnızca önde gelen üyeler (Politburo) tarafından düzenlendi. Güçleri Ministerium für Staatssicherheit tarafından sağlanıyordu. Geniş bir alana yayılmış gizli servis ve hükûmetteki Sosyalist Birlik Partisinin birçok kenar mahalle organizasyonu toplumdaki her türlü görüşü takip ediyordu. Halkın temel ihtiyaçları çok ucuz fiyatlara devlet tarafından karşılanıyordu. Sovyetler benzeri planlı ekonomi kuruldu. Sonra Doğu Almanya, Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyinin bir üyesi oldu. Ülkenin sosyal programını anlatan ve bunun faydalarından bahseden komünist propagandaya rağmen birçok vatandaş, Batı'daki politik özgürlük ve ekonomik refaha hayranlık duyuyordu.[41] Berlin Duvarı, 1961 yılında Doğu Almanya'dan Batı Almanya'ya kaçışları önlemek üzere inşa edildi ve Soğuk Savaş'ın simgesi oldu.
Doğu ve Batı Almanya arasındaki tansiyon, Başbakan Willy Brandt'ın Ostpolitik politikası ile azaldı. Doğu Almanya'dan Batı Almanya'ya yapılan göçlerin artışına karşı Doğu Almanya hükûmeti, sınırlardaki geçiş engellerini hafifletti ve vatandaşlarının Batı Almanya'ya gezilerine izin verdi. Artan halk baskıları karşısında Doğu Almanya, sınırlarını açtı. En nihayetinde Almanya'nın yeniden birleşmesi, 3 Ekim 1990'da sağlandı. Yapılan anlaşmalarla bu devletleri kuran dört büyük güç, haklarından vazgeçti ve Almanya tam bağımsızlığına kavuştu. Berlin ülkenin resmî başkenti ilan edildi, Bonn ise bazı bakanlıkların merkezi oldu.[42]
Birleşmeden beri Almanya; NATO ve Avrupa Birliği içinde aktif rol almaktadır. Almanya, Balkanlara barış gücü göndermiştir. Ayrıca Alman ordusu, Afganistan Savaşı'nda Taliban'ın devrilmesinden sonra güvenliğin sağlanması için Afganistan'a giden NATO ordusu içinde rol üstlenmiştir.[43] Bu askerî harekâtlar çok tartışıldı çünkü II. Dünya Savaşı'ndan sonra ülkenin sadece savunma için asker bulundurması kabul edilmiş, ülke dışına asker göndermesi yasalarca engellenmişti. Buna karşın meclis, barış gücü için bunun yapılabileceğini kabul etti.
Birleşik Almanya, Batı Almanya'nın genişletilmiş devamı olarak kabul edildi, bu nedenle uluslararası örgütlerdeki üyeliklerini korudu.[44] Berlin/Bonn Yasasına (1994) dayanarak, Berlin yeniden Almanya'nın başkenti olurken, Bonn bazı federal bakanlıkları elinde tutan benzersiz bir Bundesstadt (federal şehir) statüsü elde etti.[45] Hükûmetin yer değiştirmesi 1999'da tamamlandı ve Doğu Almanya ekonomisinin modernizasyonunun 2019'a kadar sürmesi planlandı.[46][47]
Yeniden birleşmeden bu yana Almanya, 1992'de Maastricht Antlaşması'nı ve 2007'de Lizbon Antlaşması'nı[48] imzalayarak ve Euro Bölgesi'ni kurarak Avrupa Birliği'nde daha aktif bir rol üstlendi.[49] Almanya, Balkanlar'da istikrarı sağlamak için bir barış gücü gönderdi ve NATO'nun Taliban'ın devrilmesinden sonra bu ülkede güvenliği sağlama çabasının bir parçası olarak Alman birliklerini Afganistan'a gönderdi.[50][51]
2005 seçimlerinde Angela Merkel ilk kadın başbakan oldu. 2009'da Alman hükûmeti 50 milyar euroluk bir teşvik planını onayladı.[52] 21. yüzyılın başlarındaki başlıca Alman siyasi projeleri arasında Avrupa entegrasyonunun ilerlemesi, sürdürülebilir bir enerji arzı için enerji geçişi (Energiewende), dengeli bütçeler için borç freni, doğurganlık oranını artırmaya yönelik önlemler (pronatalizm) ve Endüstri 4.0 olarak özetlenen Alman ekonomisinin geçişine yönelik yüksek teknoloji stratejileri vardı.[53] 2015 Avrupa göçmen krizi, ülke bir milyondan fazla mülteci ve göçmen aldı.[54]
Almanya sınırları 357,021 km2lik bir alanı kaplar. Bunun 349,223 km2si karadan, 7,798 km2si su kaynaklarından oluşur. Almanya, yüzölçümü bakımından Avrupa'nın yedinci, dünyanın altmış üçüncü büyük ülkesi konumundadır. Yükselti; güneydeki Alp Dağları'ndan, kuzeydeki Kuzey Denizi'ne (Nordsee) ve kuzeybatıdaki Baltık Denizi'ne (Ostsee) doğru azalmaktadır. Ülkenin en yüksek noktası, Alpler üzerinde bulunan 2.962 m yükseklikteki Zugspitze noktasıdır. Orta Almanya'daki ağaçlanmış konumdaki yaylalar ile kuzeydeki alçak seviyedeki ovalara ulaşım; Rhine, Tuna ve Elbe[55] gibi, Avrupa'nın bazı önemli büyük nehirleri ile sağlanır.
Almanya sınırlarının çoğunu Avrupa Birliği üyesi ülkelerle paylaşır. Ülkenin komşuları kuzeyde Danimarka, doğuda Polonya ve Çekya, güneyde Avusturya ve İsviçre, batıda Fransa ve Lüksemburg, kuzeybatıda Belçika ve Hollanda'dır.
ALMANYA'dan yönler | |||||||||||
Hollanda ve Kuzey Denizi | Kuzey Denizi, Danimarka ve Baltık Denizi |
Baltık Denizi | |||||||||
Hollanda, Belçika, Lüksemburg, ve Fransa |
|
Polonya ve Çekya | |||||||||
Fransa ve İsviçre | İsviçre ve |
Çekya ve Avusturya |
Almanya, resmî olarak Almanca "Bundesländer" olarak bilinen on altı eyaletten oluşan bir federasyondur. Bu eyaletlerden Berlin ve Hamburg bir tek şehirden, Bremen ise Bremerhaven ve Bremen olmak üzere iki şehirden oluşmakta olup bu üç bölge "Stadtstaaten" yani şehir devletleri olarak sınıflandırılmaktadır. Geri kalan on üç bölgeyse Almancada "Flächenländer" olarak adlandırılır. Aşağıdaki harita ve tabloda Almanya Federal Cumhuriyeti'ni oluşturan on altı eyalet, yanlarında başkentleri ile beraber listelenmiştir.
|
Almanya'nın geneli, nemli batı rüzgârlarının üstünlük kurduğu ılımlı bir iklime sahiptir. İklim; Körfez Akıntısı'nın etkisi altındaki Kuzey Atlantik Akıntıları tarafından etkilenmektedir. Bu ısıtıcı sular, Kuzey Denizi sınırlarındaki Jutland Yarımadası ve Ren Bölgesi dahil olmak üzere birçok bölgeyi etkilemektedir. Sonuç olarak kuzeybatı ve kuzey bölgelerinde iklim Ilıman okyanusal iklimdir; yağış yaz boyunca maksimuma çıkmak üzere her dönem sürer.[56]
Kışları ılımlı ve yazları serindir, buna karşın sıcaklık çoğu zaman 30 °C'yi (86 °F) aşabilmektedir. Doğuda ise iklim daha karasaldır. Kışlar çok soğuk, yazlar çok sıcak ve kuru olabilmektedir. Orta ve güney Almanya ise farklı olarak karasal ve okyanusal iklim arasında bir geçiş bölgesidir. Yine en yüksek sıcaklık yazın 30 °C'yi (86 °F) aşabilmektedir.[57][58]
Almanya; Avrupa'nın orta ve Atlantik bölgelerinde bulunmasıyla birçok hayvan ve bitki çeşidini barındırmaktadır. Ülke; Atlantik ormanları, Baltık ormanları, Orta Avrupa ormanları ve Batı Avrupa ormanları olmak üzere dört ana ekolojik bölgeye ayrılır.[59] Almanya'nın geneli, %33 işlenebilir toprak, %31 silvikültürler ve ormanlar ile kaplanmıştır. Sadece %15'lik bir kısım kalıcı çayırlarla kaplıdır.
Bitki ve hayvan çeşidi genellikle Orta Avrupa ile aynıdır. Kayınlar, meşeler ve diğer yaprak döken ağaçlar, ormanların üçte birini teşkil etmektedir. Ağaçlandırma ile kozalaklı ağaçlar artış göstermektedir. Ladin ve köknar ağaçları dağların üst kısımlarını domine etmiş durumdadırlar, buna karşın kumlu arazilerde çam ve karaçam bulunur. Ülkede birçok eğrelti otu, çiçek, mantar ve kara yosun çeşidi bulunur. Balık, Kuzey Denizi ve nehirlerde bulunur. Yabani hayvan çeşitleri genel olarak geyik, yaban domuzu, yabani koyun, tilki, porsuk, yabani tavşan ve kunduzdan oluşur. İlkbahar ve sonbaharda birçok çeşit göçmen kuş, Almanya'dan geçer.
Almanya'daki millî parklar şunlardır: Schleswig-Holstein Wadden Denizi Ulusal Parkı, Hamburg Wadden Denizi Ulusal Parkı, Aşağı Saksonya Wadden Denizi Ulusal Parkı, Jasmund Ulusal Parkı, Vorpommern Lagün Bölgesi Ulusal Parkı, Müritz Ulusal Parkı, Aşağı Oder Vadisi Ulusal Parkı, Harz Ulusal Parkı, Sakson İsviçre Ulusal Parkı ve Bavyera Ormanı Ulusal Parkı.
Almanya hayvanat bahçeleri, yabani yaşam parkları, su altı parkları ve kuş parkları ile ünlüdür.[60] Dört yüzden fazla kayıtlı hayvanat bahçesi ve doğa parkıyla ülke, dünyada bu alanda bir numaradır.[61] Berlin Zoolojik Bahçesi, Almanya'nın en eski ve günümüzde dünyanın en çok hayvan çeşidine sahip hayvanat bahçesidir.[62]
Almanya, çevre bilinci yerinde bir ülke olarak bilinir.[63] Çoğu Alman; insanın yaptıklarının, küresel ısınmanın en önemli nedeni olduğunu bilir.[64] Ülke, Kyoto Protokolü ve birçok diğer çevre güvenliği anlaşmasını imzalayarak az emisyon standardına uymaya, geri dönüşümü arttırmaya ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının yaygınlaştırılmasına söz vermiştir.[65]
Alman hükûmeti, çevreye zararlı maddelerin azaltılması yolundaki geniş aktiviteleriyle bu amaca öncülük etmiştir ve günümüzde de bu aktivitelerin bir sonucu olarak ülkedeki zararlı kimyasal madde oranı azaltılmaktadır.[66] Almanya, kişi başına düşen karbondioksit oranında Avrupa Birliği içinde birinci sırada yer almasına karşın Avustralya, Kanada, Suudi Arabistan ve Amerika Birleşik Devletleri'ne göre epey düşük bir orana sahiptir.
Kömür yakımı ve endüstri atıklarından gelen emisyon, hava kirliliğine sebep olmaktadır. Sülfürik asit tarafından oluşturulan asit yağmurları, ormanların zarar görmesine neden olmaktadır. Baltık Denizi'ne Doğu Almanya tarafından, kanalizasyon atığı ve endüstri artığı ile oluşturulan kirlilik azaltıldı. Gerhard Schröder yönetimindeki Hükûmet zamanında elektrik üretimi için nükleer enerji kullanımının bitirilmesinin planlandığı açıklandı.
Almanya; Avrupa Birliği ile, AB'nin fauna, flora ve habitatının korunması amacıyla çalışmaktadır. Almanya'nın son buzul bölgesinin bulunduğu Alp bölgesindeki buzullar, erimeye maruz kalmaktadır.
Almanya; federal, parlamenter, temsilî demokrasili bir cumhuriyettir. Almanların politik sistemi; 1949'da ilan edilen anayasayla, bilinen adıyla Grundgesetz ile, temellendirilmiştir. Grundgesetz adıyla anılan doküman, Verfassung sözüne (anayasa) karşı tercih edilmiştir çünkü ülke o zaman iki ayrı devletti ve Grundgesetz'i yazanlar, Almanya birleştiğinde bunun asıl anayasayla değiştirilebileceğini vurgulamak istemişlerdir. Grundgesetz üzerinde değişikliklerin önerilmesi için parlamentonun üçte ikilik çoğunluğu gerekmektedir; temel hakları koruyan maddeleri, güçlerin ayrılığını, federal yapılanmayı ve anayasayı kaldırmaya yönelik teşebbüslere direnişi, daima yasal ve değiştirilemez kılar.[67] Grundgesetz, 1990'daki Almanya'nın yeniden birleşmesinden sonra küçük değişikliklerle günümüzde varlığını sürdürmektedir.
Frank-Walter Steinmeier 2017'den beri Almanya cumhurbaşkanı |
Olaf Scholz 2021'den beri Almanya Şansölyesi |
Bundeskanzler (federal şansölye) -şu an Olaf Scholz'dur- hükûmetin başıdır ve yürütmeyi yerine getiren kişidir. Görevleri itibarıyla parlamenter demokrasilerdeki başbakan ile benzerdir. Ana yasama organı Bundestag ve on altı eyaleti temsil eden, yasaların yapılmasına katılan anayasal organ Bundesrat, federal yasama organlarıdır. Bu iki yapı yasa yapar. Bundestag'da altı yüz on dört milletvekili bulunur. Bu milletvekilleri dört yılda bir seçilir ve Alman halkını temsil eder. Seçim sistemi çoğunluk sistemi ve nispi temsil sisteminin bir karışımıdır. Bundesrat üyeleri on altı eyaletten seçilmiş kişilerden oluşur ve bunlar eyalet kabinelerinde de bulunur. Her eyalet hükûmeti, kendi delegesini herhangi bir zamanda değiştirme hakkına sahiptir.
Bundespräsident (federal başkan) -şu an Frank-Walter Steinmeier- devlet başkanı, sembolik görevleri ve güçleriyle öncelikli yetkilidir. Görevini beş yıllık bir dönem için icra eder. Diğer bir dönem için yeniden seçilebilir. Kısmen Federal Meclis üyeleri, kısmen ise on altı eyaletin parlamentolarınca seçilen ve Federal Meclis üyelerine eşit sayıda üyelerden oluşan bir kurul tarafından seçilir. Bundestag başkanı, protokol bakımından resmî olarak ikinci sırada yer alır. Protokolde üçüncü sırada ise şansölye gelir. Bundestag tarafında seçilen şansölye, cumhurbaşkanı tarafından atanır.
1949'dan beri seçimler ve bakanlıklar Hristiyan Demokrat Birliği ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi tarafından kazanılmıştır. Buna karşı, az bir kesim tarafından desteklenen, liberal parti olan Liberal Demokrat Parti (1949'dan bu yana hep mecliste yer almıştır.) ve Birlik 90/Yeşiller (1983'ten bu yana meclistedir.) Bundestag'da önemli rol üstlenmektedir.[68] Bu partiler koalisyon hükûmetlerde küçük roller almaktadır.
Almanya, kuruluşundan beri Avrupa Birliği içinde lider rol oynamaktadır. II. Dünya Savaşı'ndan beri ülke, Fransa ile yakın ilişki içindedir. Bu dostluk özellikle 1980'ler sonunda ve 1990'ların başında, Hristiyan Demokrat Helmut Kohl ve Sosyalist François Mitterrand önderliğinde oldukça güçlendi. Almanya, Avrupalı devletlere yeni teknolojilerin bulunmasında, birleşik ve duyarlı Avrupa politikası oluşturulmasında, defans ve güvenlik cihazları yapımında öncülük etmektedir.[69]
23 Mayıs 1949'dan, Batı Almanya'nın kuruluşundan beri ülke, gerek yakın geçmişi gerekse işgal altına girmesi nedeniyle var olan dış ilişkisindeki zayıflığının farkına vardı.[70] Soğuk Savaş süresince, Almanya'nın Doğu Bloğu tarafındaki parçası, Avrupa'da siyasi anlamdaki Doğu-Batı geriliminin sembolü oldu. Buna karşı 1970'lerde, Willy Brandt'ın Ostpolitiki détente'nin ana faktörü oldu.[71] 1999'da, Şansölye Gerhard Schröder'in hükûmeti temel Alman temel dış politikasında farklı bir karar alarak NATO'nun Yugoslavya'ya yaptığı operasyona asker gönderdi. Böylece Alman askerleri, II. Dünya Savaşı'ndan beri ilk kez yurt dışına çıkmış oldu.[72]
Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri yakın dosttur.[73] 1948'de Marshall Planı ile, ABD hükûmeti, Almanya'nın savaş sonrasında tekrar endüstrisinin kurulmasına yardım etmiştir. Ayrıca ABD yine savaş sonrası Almanya'daki yiyecek krizi konusunda yardımlarda bulunmuştur. Irak Savaşı sırasında Almanya, Amerikan hükûmetine soğuk davranarak AB ile ABD'nin ortak hareket etmesine dayanan Atlantisizm tezini bozmuşlardır. Buna karşı iki ülke arasında yakın bir sosyokültürel ilişki bulunmaktadır.[74] İki ülke ayrıca ekonomik olarak birbirine oldukça bağımlıdır: Almanya'nın ithalatının %8,8, ihracatının ise %6,6'sı Amerika Birleşik Devletleri'ne aittir.[75] Yine Amerika Birleşik Devletleri %8,8'lik ithalatını, %9,8'lik ihracatını Almanya ile yapar.[75] Bir diğer yakınlık, Amerika'daki etnik gruplarla ilgilidir. Ülkedeki en büyük azınlığı Alman vatandaşları oluşturur.[76] Ayrıca Kaiserslautern'in yakınlarındaki Ramstein Havaalanı Amerikan Ordusu'nun kendi toprakları dışındaki en büyük üssüdür.[77]
Federal Almanya Cumhuriyeti'nin gelişim yardımları, resmi ülke politikasından bağımsızdır. Bu yardımlar, Ekonomik Dayanışma ve Gelişme Bakanlığı (BMZ) tarafından düzene konur ve uygulanır. Alman hükûmeti bu yardımları uluslararası bir sorumluluk olarak görür.[78]
Almanya, 2007 yılında gelişim yardımları ve insani yardımlar için 8,96 milyar avro kullanmıştır. Bu bir önceki yıl olan 2006'ya göre %5,9 artış demektir. Böylece ülke, Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra en çok bağışta bulunan ülke konumuna gelmiştir.[79] Almanya, her yıl ülke bütçesinin %0,37'sini bu yardımlara harcamaktadır ve hükûmetin 2010 hedefi bunu %0,51'e çıkarmaktır.
Alman Ordusu ya da diğer adıyla Bundeswehr, Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Merkezi Tıp Servisi'nden oluşur. 2003 yılı verilerine göre ülke GSYİH'nin %1,5'i askeriyeye harcanmaktadır.[55] Askerî hizmet zorunluluğu 2011 yılı itibarıyla kaldırılmıştır. Ordunun çoğunluğu profesyonel asker oluşturur. Bundeswehr, barış zamanı savunma bakanı tarafından kontrol edilir. Eğer Almanya bir savaşa katılırsa bu durumda Alman şansölyesi, Bundeswehr'in yönetimini ele alır.[80]
Son düzenlemelerle Bundeswehr'de görevli 170 bin profesyonel asker, 5 ila 12 bin gönüllü asker ve 2 bin 500 aktif yedek güç öngörülmektedir, Bunlar savunma talimlerine katılmaktadırlar ve bir kısmı da yurt dışına yayılmıştır. 2001'den bu yana kadınlar da yasal herhangi bir sınırlama olmaksızın orduya katılabilmektedir. Yaklaşık 14.500 kadın şu anda aktif görevdedir.[81] Bu sayının içinde barış misyonu amacıyla çeşitli ülkelerde bulunan kadın askerler de vardır. Ülkede şu an iki kadın tıp görevlisi general rütbesinde bulunmaktadır.
Ekim 2006'ya göre Alman ordusu, yaklaşık 9.000[81] kişilik askerî güçle yurt dışındaki birçok barış gücünün ortağıdır. Bunlardan 1.180 asker Bosna-Hersek'te; 2.844 asker Kosova'da; 750 asker EUFOR bünyesinde Kongo DC'de ve 2.800 asker NATO tarafından oluşturulan ISAF bünyesinde Afganistan'dadır. Şubat 2007'ye göre Almanya, Afganistan'daki yaklaşık 3.000 ISAF gücüyle Amerika Birleşik Devletleri (14,000) ve Büyük Britanya'nın (5,200) ardından en çok askerî güç gönderen üçüncü ülke konumunda yer almaktadır.[82] Almanya'da, Amerika Birleşik Devletleri tarafından Büchel'e konuşlandırılmış nükleer silahlar bulunmaktadır.[83]
Almanya'da istihbarat üç ayaklıdır:
83 milyonun üzerindeki vatandaşı ile Almanya; Avrupa Birliği içinde en çok nüfusa sahip ülke konumundadır. Buna karşı ülkede doğurganlık oranı, anne başına 1,39 çocuk ile Dünya ortalamasının oldukça altındadır.[55] Nüfusun tahminî olarak 2030 yılına kadar artacağı ve 87 milyon civarında olacağı öngörülüyor. Federal İstatistik Ofisi tahminlerine göre nüfus 2050 yılında 69-74 milyon arasında olacaktır (69 milyon yıllık +100,000 göçle; 74 milyon yıllık +200,000 göçle).[85] Almanya birçok büyük şehre sahiptir. Bunlardan en büyükleri Berlin, Hamburg, Münih, Köln, Frankfurt, Stuttgart ve Leipzig. Bununla beraber Almanya'daki birçok kent, birbiriyle kaynaşmış ve geniş yerleşim yerleri meydana getirmiştir. Bunlardan biri de Ren-Ruhr Bölgesidir. Bu bölge; Düsseldorf (KRV'nin başkenti), Köln, Essen, Dortmund, Duisburg ve Bochum şehirlerini kapsar.
Aralık 2004 itibarıyla, Almanya'da yaklaşık 7 milyon yabancı, Alman vatandaşlığına geçmiştir. Ülkede ikamet edenlerinden %19'u yabancı veya yabancı kökenlidir. Yabancı kökenli gençlerin sayısı, yabancı kökenli yaşlıların sayısından fazladır. 15 yaşını aşmış Almanların %30'unun yurt dışında doğmuş en az bir ebeveyni bulunmaktadır. Büyük şehirlerde 5 yaş ve küçük çocukların %60'ının yurt dışında doğmuş en az bir ebeveyni bulunmaktadır.[86]
Ülkedeki en büyük azınlık grubunu (4,1 milyon[87]), Türkiye'den gelmiş insanlar oluşturur. Diğer azınlıklar ise İtalya'dan, Sırbistan'dan, Yunanistan'dan, Polonya'dan ve Hırvatistan'dan gelmiştir.[88][89] Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu listesine göre Almanya, dünyada göçmen nüfusu en fazla olan üçüncü ülkesi konumundadır. Bu; dünya üzerindeki göçmenlerin %5'i yani 191 milyon göçmenin 10 milyonu ya da başka bir tabirle Almanya nüfusunun %12'si demektir.[90] Almanya'nın geçmişte olan fazla zorluk çıkarmayan göç yasaları sayesinde birçok yabancı Alman vatandaşı olmuş ve Alman etniğini tercih etmiştir (Daha çok eski Sovyetler Birliği ülkelerinden). Fakat 2000 yılından itibaren yasalar sertleştirilmiş ve vatandaşlığa geçmek zorlaştırılmıştır.[91]
Hristiyanlık, Almanya'da 45,8 milyon (%55,1) taraftarla en yaygın olan dini inanıştır.[92][93] İkinci yaygın inanış ise 5,2 milyon kişi ile İslam dini (%7,2),[93] daha sonra ise her ikisine inanan toplam 200.000 kişi (%0,25) ile Budizm ve Yahudilik gelmektedir. Hinduizm 90.000 inanana sahiptir (%0,1). Almanya'daki diğer tüm dini topluluklar 50.000'den az sayıda (veya %0,05'ten) taraftara sahiptir.[94] Yaklaşık 32.3 milyon Alman ise (%38,8) herhangi bir dine inanmamaktadır.[93]
Kişi | Yüzde | |
---|---|---|
Hiçbir dine bağlı olmayanlar | 30.271.500 | %36,8 |
Katolikler | 22.600.300 | %27,2 |
Protestanlar | 20.713.200 | %24,9 |
Müslümanlar | 5.225.000 | %7,2 |
Diğer dinî gruplar | 3.290.000 | %4,0 |
Toplam | 83.200.000 | %100 |
Protestanlık kuzey ve doğuda; Roma Katolikliği ise güney ve batıda yoğunlaşmaktadır. Tüm inanışlar nüfusun yaklaşık %61'ünü kapsamaktadır. 2005 ile 2013 yılları arasında papalık yapmış olan Papa Benedict XVI Bavyera'da doğmuştur. Ateistler ve agnostikler de dahil herhangi bir inanca dahil olmayan insanlar nüfusun yaklaşık %36'sını oluşturmaktadır ve özellikle eski Doğu Almanya bölgelerinde ve büyük metropol bölgelerinde yaşamaktadırlar.[93]
Çoğu Türkiye'den gelen Sünniler ve Alevilerden oluşan yaklaşık 4,3 milyon Müslüman nüfusu ile birlikte az sayıda da Şii vardır.[95] Ülke nüfusunun %1,9'sini oluşturan, Ortodoks Mezhebi'ne bağlı insanların büyük çoğunluğu Sırplar ve Yunanlardan oluşur.[96] Almanya, Batı Avrupa'nın üçüncü büyük Yahudi nüfusuna sahip ülkesidir.[97] 2004'te, Almanya'ya, İsrail'de olduğu gibi Sovyet cumhuriyetlerinden gelen Yahudi nüfusu, Almanya'nın Birleşmesi sırasındaki rakam olan 30.000 ile karşılaştırıldığında 200.000'den fazla bir sayıya ulaşmıştır. Yahudi nüfusunun ağırlıklı olduğu şehirler arasında Berlin, Frankfurt ve Münih bulunmaktadır.[98] Yaklaşık 250.000 Budist, Almanya'da yaşamaktadır ve bunların %50'si Asya göçmenidir.[99]
2005 yılındaki Eurobarometre Anketi'ne göre, Alman halkının %47'si "Bir Yaratıcının var olduğuna inanıyorum" düşüncesini desteklerken, %25'i "Bir çeşit ruh veya hayat kaynağının var olduğuna inanıyorum" ve %25'i de "Herhangi bir ruh, yaratıcı veya hayat kaynağının var olduğuna inanmıyorum" düşüncesini benimsemişlerdir.[100]
Almanca, Almanya'da resmî ve ağırlıklı olarak konuşulan dildir. Ayrıca bu dil, Avrupa Birliği'ndeki 23 resmî dilden biridir ve Avrupa Komisyonu'nun İngilizce ve Fransızcayla beraber üç çalışma dilinden biridir. Bilinen daha az konuşulan yerel diller ise Danca, Sorbca,[101] Romanca, Aşağı Almanca ve Frizcedir. Bu diller, resmî olarak Avrupa Bölgesel Diller ve Azınlık Dillerini Koruma Anlaşması tarafından korunmaktadır. Çok kullanılan göçmen dilleri ise Türkçe, Lehçe, Balkan dilleri ve Rusçadır.
Standard Almanca Cermen dilleri grubuna mensuptur ve İngilizce, Felemenkçe ve Frizce ile çok yakın olup aynı sınıflandırmaya sahiptirler. Ayrıca, Standard Almanca az miktarda da Doğu Cermen dilleri (yok olmuşlardır) ve Kuzey Cermen dilleri ile benzerlik göstermektedir. Birçok Almanca kelime Hint-Avrupa dil ailesinin Cermence kolundan türetilmiştir.[102] Önemli azınlık kelimeler ise Latince ve Yunancadan, daha az miktarda da Fransızcadan ve günümüzde de İngilizceden türemektedir. Almanca, Latin alfabesi kullanılarak yazılmaktadır. 26 standart harfe ek olarak, Almanca ä, ö ve ü olmak üzere üç tane umlaut harfe ve Eszett veya Scharfes S (keskin S) denilen "ß" harfine sahiptir.
Alman lehçeleri, Standart Almanca'nın farklılaşmasıyla oluşmuştur. Alman lehçeleri geleneksel yerel türlerdir ve farklı Cermen kabilelerinden günümüze ulaşmıştır. Bu lehçelerin birçokları; sadece Standart Almanca bilen birisi tarafından bile, tam olarak anlaşılamamaktadır; çünkü bilinen Almancadan sözlük, fonoloji ve sözdizimi olarak bazı farklılıkları vardır.
Almanca, dünya çapında yaklaşık olarak 100 milyon kişinin anadili ve 80 milyon civarında insanın ise ikinci dilidir. Almanca, Avrupa Birliği içinde yaşayan yaklaşık 90 milyon kişinin (%18) anadilidir. Alman halkının %67'si en az bir yabancı dil ile, %27'si ise kendi dillerinden başka en az iki yabancı dil ile iletişim kurabilmektedirler.[103]
Almanya Avrupa'nın en büyük ulusal ekonomisi, dünyada üçüncü en büyük gayri safi yurt içi hasılaya sahip ülke, satın alma gücü paritesine göre beşinci ülke konumundadır;[104] 2007 yılındaki reel büyüme oranı %2,4'tür. Sanayileşmesinden beri ülke; küresel ekonomide bir lokomotif, yenilikçi ve öncü olarak rol almıştır. "Made in Germany" etiketli ihraç malları ülkenin zenginliğindeki ana unsurdur. Almanya 2017 yılındaki $1.401 trilyon dolarlık ihracatıyla dünyanın en fazla ihracat yapan ülkesi olmuştur. Ülke; Euro Bölgesi ülkelerine dahildir ve 165 milyar euro ticaret fazlasına sahip olmuştur.[105] Toplam gelirinin %70'ini hizmet sektörü, %29.1'ini endüstri alanları ve %0,9'unu da tarım sektörü oluşturmaktadır. Üretilen ürünlerin büyük çoğunluğunu otomobil, makine, metal sanayi ve kimyasal madde kollarındaki mühendislik ürünleri oluşturmaktadır. Almanya dünyadaki rüzgâr türbinleri ve güneş enerjisi teknolojisi alanında bir numaralı üreticidir. Her yıl Hannover, Frankfurt ve Berlin gibi birçok Alman şehrinde büyük uluslararası ticaret fuarları ve kongreler düzenlenmektedir.[106]
Dünyanın gelirlerine göre sıralanmış en büyük 500 şirketini gösteren Fortune Global 500 sıralamasında Almanya'dan 37 şirket bulunmaktadır. Bunların en büyük on tanesi Daimler AG, Volkswagen AG, Allianz SE (en fazla kar yapan şirket), Siemens, Deutsche Bank (2. en fazla kar yapan), E.ON, Deutsche Post, Deutsche Telekom, Metro ve BASF'tır.[107] En fazla çalışana sahip şirketler ise Deutsche Post, Robert Bosch GmbH ve Edeka'dır.[108]
Dünya çapında bilinen markaları: Mercedes-Benz, SAP, BMW, Adidas, Audi, Porsche, Volkswagen, ThyssenKrupp, Opel, Lufthansa, Aldi, Lidl ve Nivea'dır.[109]
Almanya; kapalı Avrupa ekonomisi ve politik birleşmenin savunucusudur. Ticari kararlarında ise Avrupa Birliği üyelerinin ve AB tek pazar yasalarının kararları doğrultusunda hareket etmektedir. Almanya, Avrupa'nın genel para birimi olan Euro'yu kullanmaktadır ve Almanya'nın para politikası ile ilgili kararları, diğer Euro Bölgesinde olan ülkeler gibi Frankfurt'taki Avrupa Merkez Bankası tarafından verilmektedir. 1990 yılındaki yeniden birleşmeden sonra, yaşam standardı ve yıllık gelirler eski Batı Almanya eyaletlerinde yüksekti ve bütün Almanya'da bu standartların korunması sağlanmaya çalışıldı.[110] Eski Doğu Almanya ekonomisinin modernizasyonu ve batı eyaletlerin standartlarına entegre olması 2019 yılına kadar uzun dönemli olacak şekilde programlanmıştır ve yıllık batıdan doğuya doğru yaklaşık 80 milyar dolar transfer olmaktadır. 2005'ten beri işsizlik oranı düşüşe geçmiştir ve 2008 Haziran ayında son 15 yılın en düşük seviyesine gerileyerek %7,5'e ulaşmıştır.[111] Yüzde oranlar Batı Almanya'dan Doğuya doğru %6,2 ile %12,7 arasında değişmektedir. Şu anki hükûmet sınırlayıcı bir mali politika izleyip kamu sektöründeki işlerde kesintiye gitmişken, Şansölye Angela Merkel hükûmeti işçi pazarı ve refah düzeyi adına bir dizi reform gerçekleştirmiştir.
2004 yılının ilk altı ayında Almanya'da en çok sahtesi yapılan banknot 50 euro (%43,6), ardından 20 euro (%28,2) ve 100 euro (%21,3) banknotları idi. 500 euro banknotların sahteleri ise çok nadir görülüyordu. 2004 yılında Avrupa bölgesinde toplamda yaklaşık 594.000 sahte para ortaya çıkarıldı. 2005 yılında bu sayı 579.000 ve 2006 yılında da 565.000'e geriledi. Almanya'da kayıt altına alınan sahtecilik sayısı da son yıllarda (2004) 80.583'ten 40.204 (2007)'e geriledi. Euro'nun piyasaya çıkarılma aşamasında çoğu kez sahte 300 ve 1000 euro (bu banknotların gerçekleri yoktu) banknotların da piyasaya çıkarılması girişiminde bulunuldu ve bazı durumlarda bu girişim başarıyla sonuçlandı. 2006 yılında 20 euro banknotlar %36'lık oranla en fazla sahtesi yapılan banknottu.
2003 yılında İsviçre banknotlarından 4 Milyon İsviçre frangı değerindeki 8.277 adedinin sahte olduğu saptandı. Nominal değere göre (Tedavüldeki toplam banknot 34 Milyar frank) hesaplandığında sahte para payı %0,022'dir. 4 Milyon sahte frank'tan 2,3 Milyon frank Faksimile-Banknot denen sahte banknotlardır. Bu banknotlar organize kara para aklamada, para teslimatı yapılırken İsviçre banknotlarını tanımayan alıcıları dolandırmada kullanılır. Faksimile-Banknotlar genellikle gerçek banknotların arasına yerleştirilmiş demetler halinde elden çıkarılır.
İsviçre'deki euro sahteciliği en çok sorun yaşanan konulardan biridir. 2004 yılında 2 Milyon euro değerinde sahte euro banknot ve sikkelere el koyuldu. Bunun yanında 1 Milyon dolar değerinde dolar sahteciliği de yapılmıştır.
Değer bakımından 100 frank banknotlar 2003 yılında %53'lük kullanım oranıyla en geçerli birimdi. Bu birimi %16'lık oranla 50 frank banknotlar ve %14'lük oranla 20 frank banknotlar takip etmektedir. En az sahtesi üretilen banknotlar %2,9 oranıyla 1000 frank banknotlardır. Ayrıca resmi olarak piyasada bulunmayan 2000 frank banknotlar da saptanmıştır.
Bazı sahtecilikler öyle belirgindir ki Federal Banka'nın deneyimli görevlileri ve Polise bağlı Sahte Para birimlerindeki görevliler ve para sayma makineleri bu paraları tanıyabilirler.
Avrupa'da merkezi bir konumda bulunması, Almanya'yı önemli bir ulaşım bağlantı noktası haline getirmiştir. Bu durum ülkenin yoğun ve modern ulaşım ağı sayesinde gerçekleşmiştir. Bu ağın en meşhurları, dünyada toplam uzunlukta üçüncü en büyük olan geniş motorlu araç yolu (Otoyol)'dur. Otoyollarda bazı güzergâhlar arasında hız sınırlamasının olmaması da önemli bir özelliktir.[112]
Almanya çok merkezli bir yüksek hızlı demiryolu ağı kurmuştur. InterCityExpress diğer adıyla ICE genelde komşu ülkelerdeki büyük şehirlere ve mesafelere ulaşım sağlamaktadır. Trenlerin hızları 160 km/sa ile 300 km/sa arasında değişmektedir ve en üst ileri hizmeti Deutsche Bahn vermektedir. Ulaşımlar 30 dakikalık, saatlik veya iki saatte birlik periyotlar şeklinde gerçekleşmektedir.[113]
Almanya dünyanın beşinci büyük enerji tüketicisi konumundadır ve 2002 yılında birincil enerji ihtiyacının üçte ikisi ithalâtla karşılanmıştır. Aynı yıl Almanya, Avrupa'nın en büyük elektrik tüketicisi olmuştur: toplam olarak elektrik tüketimi 512.9 terawatt-saat olarak gerçekleşmiştir.[114] Hükûmet politikası; güneş, rüzgâr enerjisi, biyodizel, hidroelektrik ve jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesini vurgulamaktadır.[115] Enerji tasarrufu ölçümünün sonuçlarına göre, enerji verimliliği 1970'lerin başlarından beri gelişmektedir. Hükûmet, 2050 yılında ülkenin enerji ihtiyacının yarısını yenilenebilir kaynaklardan karşılama adına bir hedef koymuştur.[116]
2000 yılında hükûmet ve Almanya nükleer güç endüstrisi; 2021'e kadar nükleer santralleri kademeli olarak azaltma konusunda anlaşmıştırlar.[117] Fakat yenilenebilir enerji, enerji tüketiminde oldukça düşük paya sahiptir. 2006 yılı enerji tüketiminin kaynaklara göre dağılımı şu şekilde gerçekleşmiştir: akaryakıt (%35,7); kömür (%23,9); doğalgaz (%22,8); nükleer enerji (%12,6); su ve rüzgâr gücü (%1,3); diğerleri (%3,7).
Almanya, 2017 yılı itibarıyla 37,4 milyon ziyaretle dünyanın en çok ziyaret edilen dokuzuncu ülkesidir.[118] Yurtiçi ve uluslararası seyahat ve turizm birlikte, Alman GSYİH'sına 105,3 milyar Euro'nun üzerinde doğrudan katkıda bulunuyor. Dolaylı ve uyarılmış etkiler dahil olmak üzere, sektör 4,2 milyon işi desteklemektedir.[119]
Almanya'nın en çok ziyaret edilen ve popüler yerleri arasında Köln Katedrali, Brandenburg Kapısı, Reichstag, Dresden Frauenkirche, Neuschwanstein Kalesi, Heidelberg Kalesi, Wartburg ve Sanssouci Sarayı yer alır.[120] Freiburg yakınlarındaki Europa-Park, Avrupa'nın en popüler ikinci tema parkı tatil yeridir.[121]
Almanya geçmişten beri çeşitli bilimsel alanlarda en göze çarpan araştırmaların bazılarına ev sahipliği yapmaktadır.[122] Nobel Ödülü bugüne kadar 101 Alman tarafından alınmıştır.[123] Albert Einstein ve Max Planck'ın çalışmaları modern fiziğin temelleri adına çok önemlidir ve daha sonraları bu çalışmalar Werner Heisenberg ve Max Born tarafından geliştirilmiştir.[124] Bu adlar daha önceleri yetişmiş Hermann von Helmholtz, Joseph von Fraunhofer ve Daniel Gabriel Fahrenheit gibi adlardan da etkilenmiştir. Wilhelm Conrad Röntgen X-ışınını keşfetmiştir ve bu hem Almancada hem de diğer dillerde Röntgenstrahlen (Röntgen ışınları) ismiyle anılmıştır. Bu başarı onu, 1901 yılında ilk Nobel Fizik Ödülü kazanan kişisi yapmıştır.[125]
Uzay mühendisi Wernher von Braun, ilk uzay roketini geliştirdi ve daha sonra NASA'nın önde gelen üyelerinden oldu, ABD'nin Apollo programının başarısına öncülük eden Saturn V ay roketini geliştirdi. Heinrich Rudolf Hertz'in elektromanyetik ışın alanındaki çalışmaları, modern telekomünikasyonun gelişiminin temelini oluşturmuştur.[126] 1879 yılında Leipzig Üniversitesi'nde ilk laboratuvarını inşa eden Wilhelm Wundt, Deneysel psikolojinin babası olarak kabul edilmiştir.[127] Alexander von Humboldt'un doğa bilimci ve kâşif olarak yaptığı çalışmalar, biyocoğrafyanın temelini oluşturmuştur.[128]
Carl Friedrich Gauss, David Hilbert, Bernhard Riemann, Gottfried Leibniz, Karl Weierstrass ve Hermann Weyl gibi önemli matematikçiler de Almanya'da doğmuştur. Almanya, Avrupa'da matbaa'yı ilk kuran Johannes Gutenberg, Geiger sayacının yaratıcısı Hans Geiger ve ilk tam otomatik dijital bilgisayarı yapan Konrad Zuse gibi birçok ünlü kâşif ve mühendisin vatanıdır.[129] Ferdinand von Zeppelin, Otto Lilienthal, Gottlieb Daimler, Rudolf Diesel, Hugo Junkers ve Karl Benz gibi Alman mucit, mühendis ve sanayici modern otomotiv ve hava ulaşım teknolojisinin şekillenmesine yardım etmişlerdir.[130][131]
Almanya'daki önemli araştırma birimleri Max Planck Topluluğu, Helmholtz-Gemeinschaft ve Fraunhofer-Gesellschaft'tir. Bu kurumlar bağımsız veya harici olarak üniversite sistemine bağlıdır ve bilimsel üretimlere önemli katkılar sağlamaktadırlar. Prestijli Gottfried Wilhelm Leibniz Ödülü her yıl on bilim insanı veya akademisyene verilmektedir. Her bir ödülün değeri en fazla 2.5 milyon Euro'ya kadar çıkabilmektedir ve bu ödül, dünyada verilen en yüksek ödül değerine sahip araştırma ödüllerinden biridir.[132]
Almanya'da eğitimin idaresinin sorumluluğu, öncelik olarak federal eyaletlerindir. Federal hükûmet eğitim konusunda oldukça küçük bir role sahiptir. İsteğe bağlı olmak üzere anaokulu eğitimi üç ve altı yaş arasındaki tüm çocuklara sağlanmaktadır, sonrasında da en az dokuz yıl sürecek zorunlu eğitim vardır. İlköğretim genelde dört yıl sürmektedir ve devlet okulları bu ilköğretim sürecinde katmanlara ayrılmamıştır. [kaynak belirtilmeli] Buna zıt olarak, orta öğretimde öğretmenlerin öğrencilerin yeteneklerine ve öğretmenlerin tavsiyelerine göre öğrencilerin gidebilecekleri dört çeşit okul bulunmaktadır: Gymnasium'a en yetenekli öğrenciler kayıt olur ve Gymnasium onları üniversite eğitimine hazırlar; eğitim, eyaletlerin sistemine bağlı olarak sekiz veya dokuz yıl sürmektedir; Realschule daha yaygın olarak orta düzey öğrencilere hitap eder ve altı yıl sürer; Hauptschule okulları, öğrencileri mesleki eğitime hazırlar ve Gesamtschule de önceki üç türü kapsayan bir eğitim sistemini benimsemektedir.[kaynak belirtilmeli]
OECD bünyesinden sağlanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı, OECD ülkeleri ve birkaç partner ülkeden 15 yaşındaki öğrencilerin yeteneklerini değerlendirmesi için tasarlanmıştır. 2006 yılında Alman okul çocukları önceki yıllara göre seviyelerini geliştirdiler ve yapılan istatistik araştırmalara göre bilimsel yeteneklerde ortalamanın oldukça üzerinde 13.sırada olup, matematikte 20.sırada ve okuma yeteneklerinde ise 18.sırada bulunarak ortalamanın ne çok üzerinde, ne de aşağısında kalmışlardır.[133] Almanya'da sosyoekonomik durumlar oldukça yüksektir, öğrencilerin performansları da sosyoekonomik faktörlerden diğer ülkelere göre daha çok etkilenir.[133]
Üniversiteye girmek için, lise öğrencilerinin Abitur sınavına girmeleri gerekmektedir; ayrıca meslek lisesi diplomasına sahip olan öğrenciler de başvurabilmektedir. Özel bir çıraklık sistemi olan Duale Ausbildung, öğrencilere mesleki eğitimlerini bir şirket bünyesinde sürdürebilmelerine izin vermektedir. Birçok Alman üniversitesi devlete aittir ve öğrencilerden istenen bir dönemlik harç ücreti 50-500 Euro arasında değişmektedir.[134]
Almanya'daki üniversiteler, ülkedeki yüksek eğitim standartlarıyla uluslararası bir saygınlığa sahiptir. THES - QS Dünya Üniversiteler Sıralaması kriterlerine göre 2007 yılında 3 Alman üniversitesi dünyada ilk 100'de yer alırken, ilk 200'de bulunan üniversite sayısı 11 olmuştur.[135]
Almanya'nın Krankenhäuser adlı hastane sistemi Orta Çağdan kalmadır ve bugün Almanya, Bismarck'ın 1880'lerdeki sosyal mevzuatından kalma dünyanın en eski evrensel sağlık sistemine sahiptir.[136] 1880'lerden bu yana, reformlar ve hükümler dengeli bir sağlık sistemi sağladı. Nüfus, bazı grupların özel bir sağlık sigortası sözleşmesini seçmesine izin veren kriterlerle, kanunla sağlanan bir sağlık sigortası planı kapsamındadır. Dünya Sağlık Örgütü'ne ( WHO) göre, Almanya'nın sağlık sistemi 2013 itibarıyla %77 devlet tarafından finanse edildi ve %23 özel sektör tarafından finanse edildi.[137] 2014 yılında Almanya, GSYİH'sının %11,3'ünü sağlık hizmetlerine harcadı.[138]
Almanya, DSÖ'ye göre erkekler için ortalama 78,7 yıl ve kadınlar için 84,8 yıl yaşam süresi ile 2019 yılında dünyada 21. sırada yer aldı ve çok düşük bir bebek ölüm oranına sahipti (1.000 canlı doğumda 4). 2019'da başlıca ölüm nedeni %37 ile kardiyovasküler hastalıktı.[139] Almanya'da obezite giderek artan bir şekilde önemli bir sağlık sorunu olarak gösteriliyor. 2014 yılında yapılan bir araştırma, yetişkin Alman nüfusunun yüzde 52'sinin aşırı kilolu veya obez olduğunu gösterdi.[140]
Almanya, tarihte Das Land der Dichter und Denker (şairlerin ve düşünürlerin ülkesi) diye anılır.[141] 2006 yılından bu yana Almanya kendisini Fikirlerin Ülkesi olarak adlandırmaktadır.[142] Alman kültürü, Almanya'nın ulus devlet olarak doğmasından çok önceleri ortaya çıkmıştır ve Almanca konuşulan tüm coğrafyayı etkisi altına almıştır. Köklerinin etkisiyle Almanya'da kültür, Avrupa'daki din ve laiklik gibi zihinsel ve popüler eğilimlerin etkisiyle şekillenmiştir. Bu yüzden Avrupa kültüründen ayrı olarak özel bir Alman geleneği tanımlamak zor olacaktır.[143] Bu yargı bağlamında diğer bir çıkarım da tarihi şahsiyetlerde olacaktır; Wolfgang Amadeus Mozart, Franz Kafka ve Paul Celan modern düşüncede birer Alman yerlisi olmamalarına rağmen, tarihsel durumları, çalışma ve sosyal ilişkilerinin anlaşılmaları açısından Alman kültürel çevresinin içinde değerlendirilmektedirler.