Loading AI tools
Güneydoğu Avrupa'da bir ülke Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Yunanistan (Yunanca: Ελλάδα, Yunanca telaffuz: [eˈlaða]), resmî adıyla Helen Cumhuriyeti (eskiden Hellas, Yunanca: Ελληνική Δημοκρατία, Yunanca telaffuz: [eliniˈki ðimokraˈti.a]), Güneydoğu Avrupa'da bulunan bir ülkedir. Nüfusu 2022 itibarıyla yaklaşık 10,3 milyon olan ülkenin en büyük şehri ve başkenti Atina'dır. Kuzeybatısında Arnavutluk, kuzeyinde Kuzey Makedonya ve Bulgaristan, kuzeydoğusunda Türkiye, doğusunda Ege Denizi, batısında İyon Denizi, güneyinde Girit Denizi ve Akdeniz ile sınırlanan Yunanistan, Avrupa, Asya ve Afrika'nın kavşağında stratejik bir konumda yer almaktadır.
Yunanistan | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Slogan Ελευθερία ή Θάνατος Elefthería i Thánatos Ya Özgürlük Ya Ölüm | |||||||||
Başkent ve en büyük şehir | Atina 37°58′K 23°43′D | ||||||||
Resmî dil(ler) | Yunanca | ||||||||
Resmî din | Doğu Ortodoksluk | ||||||||
Demonim | Yunan | ||||||||
Hükûmet | Üniter parlamenter cumhuriyet | ||||||||
| |||||||||
Yasama organı | Yunan Parlamentosu | ||||||||
Tarihçe | |||||||||
| |||||||||
Yüzölçümü | |||||||||
• Toplam | 131.957 km2 (97.) | ||||||||
• Su (%) | 0,87 | ||||||||
Nüfus | |||||||||
• 2021 tahminî | 10.682.547 (85..) | ||||||||
• 2011 sayımı | 10.816.286[1] | ||||||||
• Yoğunluk | 82/km2 (125.) | ||||||||
GSYİH (SAGP) | 2023 tahminî | ||||||||
• Toplam | $325,3 milyar[2] (55..) | ||||||||
• Kişi başına | $30.495[2] (46..) | ||||||||
GSYİH (nominal) | 2023 tahminî | ||||||||
• Toplam | $209,86 milyar[2] (50..) | ||||||||
• Kişi başına | $19.673[2] (42..) | ||||||||
Gini (2019) | ▼ 31.0[3] orta · 60. | ||||||||
İGE (2019) | 0.888[4] çok yüksek · 32. | ||||||||
Para birimi | Euro (€, EUR) | ||||||||
Zaman dilimi | UTC+02:00 (DAS) | ||||||||
UTC+03:00 (DAYS) | |||||||||
Tarih formatı | gg/aa/yyyy | ||||||||
Trafik akışı | sağ | ||||||||
Telefon kodu | +30 | ||||||||
ISO 3166 kodu | GR | ||||||||
İnternet alan adı | .gr .ελ | ||||||||
Uzun bir geçmişi olmasına rağmen modern Yunanistan, 1830 yılında kurulmuş bir ülkedir. Klasik Yunanistan'daki şehir devletleri, demokrasinin, Batı felsefesinin, Batı edebiyatının, tarihçiliğin, siyaset biliminin, önemli bilimsel ve matematiksel ilkelerin, tiyatronun ve Olimpiyat Oyunlarının doğduğu yer olarak Batı medeniyetinin beşiği kabul edilir. Bu şehir devletleri, II. Filip tarafından fethedildikten sonra, Büyük İskender ordularıyla Yunan uygarlığını Orta Doğu'ya getirerek daha sonra Hristiyanlığın ortaya çıkıp yayılacağı ortak kültürel alanı yarattı. MÖ ikinci yüzyılda Roma tarafından ilhak edilen Yunanistan, Roma İmparatorluğu'nun ve Yunan dili ve kültürünün baskın olduğu ardılı Bizans İmparatorluğu'nun ayrılmaz bir parçası oldu. On beşinci yüzyılın ortalarında Osmanlı egemenliği altına giren Yunanistan, 500 yıllık Osmanlı hâkimiyetinden sonra 1830'da modern bir ulus devlet olarak ortaya çıktı.
Yunanistan üniter bir parlamenter cumhuriyettir. Ekonomisi, önemli bir bölgesel yatırımcı olduğu Balkanlar'ın en büyüğüdür. Birleşmiş Milletler'in kurucu üyesi olan Yunanistan, Avrupa Topluluklarına (Avrupa Birliği'nin öncüsü) katılan onuncu üyeydi ve 2001'den beri Euro bölgesi'nin bir parçasıdır. Ayrıca, aralarında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Uluslararası Frankofoni Örgütü'nün (OIF) de bulunduğu pek çok uluslararası kuruluşa üyedir.
Günümüzde Türkçede bu ülkeyi ve halkını tanımlamak için kullanılan Yunanistan ve Yunan kelimeleri Arapça (اليونان, al-Yūnān), Farsça (یونان, Yūnān) ve İbranicede (יוון, Yavan) de olduğu gibi Anadolu'da bulunan İyonyalılar'a atfen ortaya çıkmıştır ve Yakındoğu'daki Helenler'i ifade eder.[5] İngilizce, Fransızca ve Almanca da dahil olmak üzere Batı Avrupa'da konuşulan dillerde ise İtalya'nın güneyindeki Grek kolonilerine'e atfen "Grek" (Γραικοί, Graikoí) ismi yaygınlaşmıştır.[5] Yunan kavimleri ve şehirleri kendilerini Helenler diye tanımlamıştır. Bugünkü Yunanistan'ın ismi de "Helen ülkesi" anlamında Katarevusa'da Hellás (Ἑλλάς) ve Modern Yunanca'lda Elláda'dır (Ελλάδα).[5] Bununla birlikte Helenler, Roma ve Bizans İmparatorluğu döneminde kendilerini Romalı (Ρωμιοί, Romioi) olarak adlandırmışlar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından bu yüzden Rum diye anılmışlardır.[5] Helen ismi 1830'da Yunanistan'ın bağımsız bir devlet olarak kurulmasına kadar tarihe karışmış ve yeni kurulan devletin, köklerini doğrudan eski Yunan medeniyetine dayandırdığından Hellas adını yeniden canlandırmıştır.[5]
Yunanistan'ın güneyindeki Manya'daki Apidima Mağarası'nın 200.000 yıl öncesine tarihlenen, Afrika dışındaki erken modern insanın en eski kalıntılarını içerdiği öne sürülür.[8] Ancak diğerleri kalıntıların arkaik insanları temsil ettiğini öne sürer.[9][5]
Taş Devri'nin üç aşaması da Yunanistan'da örneğin Franhti Mağarası'nda temsil edilir.[10]
Yunanistan'da, MÖ 7. binyıldan kalma neolitik yerleşimler,[11] Avrupa'daki en eski yerleşimlerdir. Zira Yunanistan, tarımın Yakın Doğu'dan Avrupa'ya yayıldığı güzergah üzerindedir.[12]
Yunanistan, MÖ 3200 civarında Ege Denizi adalarında Kiklad kültürüyle başlayıp,[13] Girit'te Minos medeniyeti (MÖ 2700–1500),[14][15] ve ardından anakaradaki Miken uygarlığı (MÖ 1600–1100), Avrupa'daki ilk ileri medeniyetlerin bulunduğu yerdir ve Batı medeniyetinin doğduğu yer olarak kabul edilir.[15][16][17]
Bu medeniyetlerin kullandıkları çeşitli yazılar vardı; Minoslular Linear A olarak bilinen şifresi çözülmemiş bir yazı kullanırdı ve Mikenliler Yunancanın onaylanmış en eski biçimini Linear B'de yazardı.[18] Çağdaş Hitit ve Mısır kayıtları, Yunanistan anakarasında yerleşik bir "Büyük Kral"ın yönetimi altında tek bir devletin varlığını öne sürer.[19][20]
Tunç kullanan ve Yunanca konuşanlar MÖ 2.000 civarında geldi ve Miken, Tirins ve Pilos'taki müstahkem saraylar etrafında günümüzde Miken uygarlığı olarak adlandırılan bir kültür gelişti.[5][21] Medeniyetleri MÖ 1200 civarında Bronz Çağının Çöküşü ile sona erdi ve bunu yüzyıllarca süren "karanlık çağ" izledi.[5][7] Bu dönemin sonunda, MÖ 800 civarında, şehir devletleri ortaya çıktı ve Yunanlar Akdeniz ve Karadeniz kıyılarındaki koloni kurmaya başladılar.[5][6]
Miken uygarlığının çöküşü, yazılı kayıtların bulunmadığı Yunan Karanlık Çağını başlattı. Karanlık Çağların sonu geleneksel olarak ilk Olimpiyat Oyunlarının yapıldığı M.Ö. 776 yılına tarihlenir.[22]
Klasik dönem, Atina ve diğer şehir devletlerinin büyük düşünürler ve sanatçılar yetiştirdiği ve dünyanın ilk demokrasilerini yarattığı altın çağdır.[23] Bu dönem, Akropolis ve diğer büyük tapınakların inşa edildiği, Sofokles, Euripides ve Eshilos tarafından büyük trajedilerin yaratıldığı ve Aristoteles ve Platon tarafından ünlü felsefe okullarının kurulduğu dönemdir.[24]
Batı edebiyatının temel metinleri olan İlyada ve Odisseia 'nın M.Ö. 7. veya 8. yüzyıllarda Homeros tarafından yazıldığı sanılmaktadır.[25][26] Şiir, Olimposlu tanrılara olan inançları şekillendirdi. Ancak antik Yunan dininin rahip sınıfı veya sistematik dogmaları yoktu ve Dionysos gibi popüler kültler, gizemler ve büyü gibi diğer akımları da kapsıyordu.[27] Bu dönemde Yunan yarımadasında Karadeniz kıyılarına, güney İtalya'daki Magna Graecia'ya ve Küçük Asya'ya kadar uzanan krallıklar ve şehir devletleri ortaya çıktı. Bunlar, mimaride, dramada, bilimde, matematikte ve felsefede ifade edilen, klasik Yunanistan'da benzeri görülmemiş bir kültürel patlamayla sonuçlanan büyük bir refaha ulaştı.
MÖ 508'de Kleisthenis, Atina'da dünyanın ilk demokratik hükûmet sistemini kurdu.[28][29] Ancak, bu dönem aynı zamanda dolambaçlı siyaset, savaş ve kan dökülen bir dönemdi.[23]
MÖ 500'e gelindiğinde Pers İmparatorluğu, Küçük Asya ve Makedonya'daki Yunan şehir devletlerine hükmediyordu.[30]
Küçük Asya'daki Yunan şehir devletlerinin Pers yönetimini devirme girişimleri başarısız oldu ve Persler MÖ 492'de Yunanistan anakarasındaki eyaletleri işgal etti ancak MÖ 490'daki Maraton Muharebesi'ndeki yenilginin ardından geri çekilmek zorunda kaldılar. Buna yanıt olarak Yunan şehir devletleri, Truva Savaşı'nın efsanevi birliğinden bu yana Yunan devletlerinin kaydedilen ilk birliği olan Sparta liderliğinde MÖ 481'de Helen Birliği'ni kurdular.[31][32]
Perslerin ikinci Yunanistan istilası MÖ 480-79'da Yunanların Salamis'de ve İstefe yakınlarındaki Plataea'da Pers ordusunu yenerek ortadan kaldırıldı ve Pers tehdidine son verildi.[23] Bu, Perslerin sonunda tüm Avrupa topraklarından çekilmesine işaret ediyordu.
Yunan-Pers Savaşlarındaki Yunan zaferleri tarihte çok önemli bir andır.[33] Sonrasındaki 50 yıllık barış, Batı medeniyetinin birçok temelini atan ufuk açıcı bir dönem olan Atina'nın Altın Çağı olarak bilinir.
Bu zaferi, şehir devletlerinden Atina, Sparta ve İstefe'in iktidar için boğuştuğu bir dönem izledi.[23] Siyasi birliğin olmayışı Yunan devletleri arasında sık sık çatışmalara neden oluyordu. Yunanlar arası en yıkıcı savaş, Atina İmparatorluğu'nun çöküşüne ve Sparta ve daha sonra Teb hegemonyasının ortaya çıkışına işaret eden Peloponez Savaşı'ydı (MÖ 431-404).[34] Atina ve Sparta arasındaki Peloponez Savaşı MÖ 431'de başladı ve Sparta'nın 27 yıl sonra Atina'yı boyun eğdirmesiyle sona erdi.[23] Sparta, MÖ 371'de Thebai tarafından yenildi.[23]
MÖ 4. yüzyılda aralarındaki sürekli savaşlar nedeniyle zayıflayan Yunan polisleri, Helen Birliği olarak bilinen bir ittifakla Kral II. Filip'in yönetimindeki Makedon krallığının yükselen gücüne boyun eğdirildi.[35] Bölünmüş ve zayıflamış şehir devletleri MÖ 338'de Makedonya Kralı II. Filip tarafından kolayca fethedildi.[23] II. Filip, şehir devletlerini fethinden iki yıl sonra öldürüldü.[24]
Filip'in MÖ 336'da öldürülmesinin ardından, oğlu ve Makedonya kralı Büyük İskender, Pers İmparatorluğu'na karşı bir Panhelenik seferin başına geçti ve Pers imparatorluğunu ortadan kaldırdı. Savaşta yenilgiye uğramadan, MÖ 323'teki zamansız ölümüne kadar İndus kıyılarına doğru yürüdü.[36] İskender, babası tarafından inşa edilen imparatorluğu Hindistan alt kıtasına kadar genişletti.[24] Saltanatı, Yunan dili, dini ve kültürünün fethedilen topraklara yayılmasıyla birlikte Yunan kültürel hegemonya dönemini getirdi.[24]
MÖ 323'te ölümünden sonra, İskender'in generalleri imparatorluğu kendi aralarında bölerek Yunan dilini ve kültürünü antik dünyaya yayan ve Roma'nın Yunanistan'ı fethine kadar süren bir dizi Helenistik krallık yarattı.[24] İskender'in imparatorluğu Helenistik Dönemi başlatacak şekilde parçalandı. Kendi aralarındaki şiddetli çatışmaların ardından İskender ve haleflerinden sonra gelen generaller, Mısır'daki Ptolemaioslar ve Suriye, Mezopotamya ve İran'daki Seleukoslar gibi fethettiği bölgelerde büyük kişisel krallıklar kurdular.[37] Yunanların, İskenderiye ve Antakya gibi bu krallıkların yeni kurulan polislerine, yönetici bir azınlığın üyeleri olarak, Yunanca'nın koine olarak bilinen yerel formunu takip eden yüzyıllarda yerleşmeleri sonucunda Yunan kültürü yayıldı. Yunanlar ise Doğu tanrılarını ve kültlerini benimsediler.[38] Yunan bilimi, teknolojisi ve matematiği Helenistik dönemde zirveye ulaştı.[39] Makedonların Antigonid krallarından özerkliklerini ve bağımsızlıklarını korumayı arzulayan Yunanistan'ın birçok polisi koina veya sympoliteiai (federasyonlar) halinde birleşirken, Doğu ile ekonomik ilişkiler kurulduktan sonra zengin bir ineuergetai tabakası iç yaşamına hakim oldu.[40]
Klasik dönem | ||
---|---|---|
Olay | Tarih | |
İlk Olimpiyatlar | MÖ 776[41] | |
Atina'da demokrasi | MÖ 508 | |
Pers-Yunan savaşları | MÖ 500-479 | |
Atina'nın Altın Çağı | MÖ 480-404 | |
Peloponez Savaşı | MÖ 431-404 | |
İskender'in fetihleri | MÖ 334-323 | |
İskender'in ölümü | MÖ 323 | |
Yaklaşık MÖ 200'den itibaren Roma Cumhuriyeti Yunan işlerine giderek daha fazla karışmaya başladı ve Makedonya'yla bir dizi savaşa girdi.[42] Makedonya'nın MÖ 168'deki Pidna Muharebesi'ndeki yenilgisi, Antigonid gücünün sona erdiğinin sinyalini verdi.[43]
Romalılar, MÖ 146'da Korint'in yağmalanmasıyla Yunanistan'ın nihai kontrolünü ele geçirdikten sonra Yunanistan, Roma İmparatorluğu'nun kültür merkezi haline geldi.[44] Korint, Jül Sezar altında görkemli bir şekilde yeniden inşa edildi ve büyük bir eyalet başkenti oldu.[44] Delfi ve Dodona gibi kutsal yerler Romalı turistleri çekti ve ticaret gelişti.[44]
Roma Yunanistanı Roma'nın yükselen gücü, Yunanistan'ın MÖ 146'da Korint'in yağmalanmasından sonra bir Roma eyaleti haline gelmesiyle sonuçlandı ve bunu görece bir sakinlik dönemi izledi.[45]
MÖ 146'da Makedonya Roma tarafından bir eyalet olarak ilhak edildi ve Yunanistan'ın geri kalanı Roma himayesi altına alındı.[42][46]
Yunan kültürünün ateşli hayranları olan Romalılar, oğullarını eğitim görmeleri için Atina'ya göndererek burayı bir kültür merkezi haline getirirken, Roma imparatorları şehre ve ülkenin diğer bölgelerine büyük anıtlar bağışladı.[45]
Süreç, MÖ 27'de imparator Augustus'un Yunanistan'ın geri kalanını ilhak etmesi ve burayı senato eyaleti Achaea olarak oluşturmasıyla tamamlandı.[46] Romalılar, askeri üstünlüklerine rağmen Yunan kültürüne hayran kaldılar ve ondan büyük ölçüde etkilendiler, bu nedenle Horatius'ın ünlü ifadesi şuydu: "Yunanistan, ele geçirilmiş olmasına rağmen, vahşi fatihini esir aldı".[47] Homeros'un destanları Virgil'in Aeneis'ine ilham kaynağı oldu ve Genç Seneca gibi yazarlar Yunan üsluplarını kullanarak yazdılar. Scipio Africanus gibi Romalı kahramanlar felsefe okudu ve Yunan kültürünü ve bilimini takip edilecek bir örnek olarak gördüler. Benzer şekilde, çoğu Roma imparatoru, doğası gereği Yunan olan şeylere hayrandı.
Hristiyanlık bu dönemde bölgeye tanıtıldı, Pavlus MS 49-61 döneminde bölgeyi dolaştı.[45]
İmparator Neron MS 66'da Yunanistan'ı ziyaret etti ve Antik Olimpiyat Oyunlarında sahne aldı; Hadrianus[48] ise imparator olmadan önce Atina'nın baş arkhonu olarak görev yaptı.[49]
Roma ve Bizans dönem | ||
---|---|---|
Olay | Tarih | |
Roma hakimiyeti | MÖ 146[41] | |
Hristiyanlık resmî din | MS 380[41] | |
Son Olimpiyat | MS 393 | |
Katolik-Ortodoks ayrılığı | MS 1054 | |
Konst. Kuşatması | MS 1024 | |
İstanbul'un fethi | MS 1453 | |
MS 323'te İmparator Konstantin, imparatorluk başkentini Bizans şehrine taşıdı ve adını Konstantinopolis olarak değiştirdi.[45] Yakın zamanda din değiştiren biri olarak, Hristiyanlığı resmi devlet dini haline getirdi. Konstantin'in halefleri büyük kiliseler ve manastırlar inşa ettiler, ama aynı zamanda antik Yunan kültürünün, dininin ve felsefesinin son kıvılcımlarını da söndürdüler.[45]
Doğu Roma İmparatorluğu'nda İstanbul'un önemi nedeniyle Yunan dünyasının siyasî, dinî ve kültürel merkezi olmuş olan Atina hızla gerilemeye başladı.[45] Atina'daki Yeni Platonculuk Akademisi'nin 529'da İmparator Justinianus tarafından kapatılmasıyla Atina, bir taşra kasabasına geriledi.[45]
Bizans İmparatorluğu, İstanbul 1204'te Haçlıların eline geçene kadar Yunanistan'ı yönetti.[45] Bu Frank yağmacıları ve Venedikli müttefikleri, Yunan anakarasını ve adalarını aralarında bölerek çeşitli küçük krallıklar ve prenslikler yarattı.[45] İmparatorluk, İstanbul'u geri aldı ve 1259'da Pelagonya'da Frank prenslerini yendikten sonra Yunanistan anakarasının çoğunu geri aldı.[45]
13. yüzyılda doğudan yeni bir tehdit büyümeye başladı.[5] Osmanlı Türkleri 1430'da Selanik'i ele geçirdi ve yirmi üç yıl sonra 1453'te İstanbul'un çok önemli fethi Bizans İmparatorluğu'nu sona erdirdi.[5]
Gelecek 200 yıl boyunca Venedik Cumhuriyeti ile anakara Yunanistan ve adalar üzerinde çatışan Osmanlı Devleti, Kıbrıs ve Girit sırasıyla 1571 ve 1670'te ele geçirdi.[50][5]
1571'de İspanyol müttefikleri ile Korint Körfezi'ndeki İnebahtı'da bir Osmanlı donanmasını yok eden Venedikliler, 1715'e gelindiğinde sadece Korfu ve İyon Adaları'nı elinde tutabildiler.[5]
Millet sistemini uygulamış, dinlerini ve dillerini koruyan Yunanlar, Osmanlı topraklarının dünya ekonomisine entegrasyonu döneminde büyük bir tüccar ağı geliştirdiler.[5]
Osmanlı Devleti, Yunanistan'ı aldığında Millet sistemini uygulamış, dinlerini, dillerini, görünüşlerini değiştirmelerine zorlanmamıştır.[5] Tüccar Yunan seçkinleri, Osmanlı otoritesinin gerilemesi sürecinde Batı'dan gelen milliyetçilik ve liberalizm ruhunu Yunan topraklarına taşıdılar.[5]
Osmanlı yönetimine karşı Yunan Bağımsızlık Savaşı, 1821'de başladı ve neredeyse on yıl sürdü.[5] Başarı, büyük ölçüde yabancıların müdahalesi sayesinde geldi. Fransa, Rusya ve İngiltere müdahale edip Osmanlı donanmasını Navarin'de batırana kadar Osmanlılar üstünlüğü ele geçirmeye yakın görünüyordu. 1821'de Osmanlılar yeni Yunan Cumhuriyeti'ne bağımsızlık vermeye zorlandı, ancak Türkiye batı, orta ve kuzey anakarasının çoğunu elinde tuttu.[5] Bu dönem aynı zamanda tüm Yunan halkını tek bir bayrak altında toplamayı amaçlayan "Megalo İdea"nın de başlangıcıydı.[51][5] Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Kapodistrias, 1831'de suikasta uğradı ve rejim çöktü.[5]
Büyük Güçler, Bavyera prensi Otto'yu Helenlerin Kralı olarak kabul ettirdi.[5] Başkentini Atina'ya taşıdı ve şehri büyük Neo-Klasik tarzda yeniden inşa etmeye başladı.[5] 1863'te liberal subaylar ve politikacılar tarafından devrilen Otto yerine Danimarka doğumlu I. Yeoryos Büyük Güçler tarafından atandı ve yönetim biçimi anayasal meşrutiyet olarak değiştirildi.[5] Sonraki yüzyılda Yunanistan, 1910'da başbakan seçilen Venizelos'un başarılı siyaseti ile toprak ve nüfus bakımından iki katına yakın büyüdü.[5]
Bağımsızlık sonrası | ||
---|---|---|
Olay | Tarih | |
Yunan İsyanı | 1821 | |
Navarin Savaşı | 1827 | |
Londra Konferansı | 1832 | |
Balkan Savaşları | 1912-13 | |
Sevr Antlaşması | 1920 | |
Lozan Antlaşması | 1923 | |
Modernleşme 19. yüzyılın ikinci yarısında hız kazandı.[5] Buharlı gemiler yelkenli gemilerin yerini almaya başladı ve ilk demiryolu 1869'da Atina ile Pire arasında açıldı.[5] Ancak Yunan politikacılar için amaç, Osmanlı İmparatorluğu'nun elindeki toprakların kurtarılmasıydı.[5]
1917'de Megali İdea'nın (“Büyük Fikir”) destekçileri, Yunanistan'ın Türkiye'nin büyük etnik Rum nüfusa sahip bölgelerini ele geçirmesini istedi ve hatta İstanbul'u yeniden fethetmeyi hayal etti.[51][5] Ancak, Anadolu'nun Yunan işgali, Yunan tarih yazımında "Anadolu Felaketi" (Μικρασιατική καταστροφή, Mikrasiatiki katastrofi) olarak adlandırılan yenilgiyle sonuçlandı.[51][5]
Bu yenilgi, Yunanistan'da II. Dünya Savaşı'na kadar devam eden bir istikrarsızlık dönemine yol açtı.[5] Askerî yönetim, Kral II. Georgios'u ülkeyi terk etmeye zorladı.[5] 1924'te, Osmanlılar'dan kurtuluşun anma günü olarak kutlandığı 25 Mart günü Yunanistan'da cumhuriyet ilân edildi.[5] Yapılan seçimlerin ardından Venizelos yönetime geldi.[5]
Yoksul mülteciler 1923'te Türkiye'den Atina ve Selanik'e akın etti ve 1920'ler ve 1930'lar bir yoksulluk, yoksunluk ve siyasi kaos zamanıydı.[5] 1936'da General İoannis Metaksas, demokratik özgürlük pahasına bir miktar istikrar getiren otoriter bir 4 Ağustos Rejimi'ni (Καθεστώς της 4ης Αυγούστου, Kathestós tis tetragtis Avgoústou) kurdu.[52][5]
Yunanistan, 1940'ta II. Dünya Savaşı sırasında İtalyan işgaline başarıyla direndi, ancak 1941'de Alman birlikleri tarafından yenildi ve işgal edildi.[5]
İşgalin 1944'te sona ermesiyle rahatlayan Yunanistan'da, milliyetçi gruplar ve komünistler arasında çatışmalar başladı.[5] Üç yıllık bir iç savaş yaşandı.[5] Savaş Yunanistan'ı yoksul, istikrarsız ve bölünmüş durumda bıraktı. Daha sonra siyasî istikrarsızlık baş gösterdi.[5]
Bu istikrarsızlıktan yararlanan bir grup ordu subayı, 1967'de hükûmeti devirdi ve "Albaylar cuntası" (Χούντα των Συνταγματαρχών, Choúnta ton Syntagmatarchón) olarak bilinen kurarak Kral II. Konstantin'i devirdi.[5] Atina'da bir öğrenci ayaklanmasının acımasızca bastırıldığı 1973 yılına kadar çok az direniş oldu. Diktatörlüğün Kıbrıs hükûmetine karşı darbeyi desteklemesi, Kıbrıs Harekatına ve adanın bölünmesine yol açtı ve Yunanistan'da rejimin çöküşüne yol açan siyasi bir krizi tetikledi.[5] Monarşiyi geri getirmemeyi seçen bir halkoylamasının ardından 11 Haziran 1975'te demokratik ve cumhuriyetçi bir anayasa ilan edildi.[5]
Yunanistan, 1981'de Avrupa Topluluğu'na (şimdi Avrupa Birliği) katıldı ve AT fonları, ülkenin altyapısının büyük ölçüde iyileştirilmesine yardımcı oldu.[5] Paket turizm de hızla yükseldi ve 1990'lar patlama yıllarıydı.[5] Ancak 2010 yılında, yıllarca sorumsuz borçlanma, ekonominin neredeyse çöküşüne yol açtı.[5] Hükûmet, alacaklılarına mali kurtarma için yalvarmak ve kamu harcamalarını kısmak zorunda kaldı ve bu da toplumsal huzursuzluğa neden oldu; ancak on yıllık kemer sıkma politikasının ardından ekonomi toparlanma belirtileri göstermeye başladı.
Yunanistan bir dağlar ve adalar ülkesidir.[5]
Ülkedeki en büyük adalar sırasıyla Girit, Eğriboz, Midilli ve Rodos'tur.[5]
Kıta Yunanistan'ı, kuzeyde Dinar Alpleri'nin bir uzantısı olan Pindus Dağları'nın hakimiyetindedir.[5] Pindus, Yunanistan'ı yüksek yağış alan batı bölgesi ve az yağış alan doğu bölgesi olarak ikiye ayırır.[5]
En yüksek dağ, antik tanrıların efsanevi evi olan ve 2917 metre yüksekliğindeki Olimpos Dağı'dır.[5]
Diğer önemli sıradağlar, kuzeydeki Rodoplar ve güneydeki Peleponez Dağları'dır.[5] Biri Teselya'da, diğeri Orta Makedonya'da olmak üzere iki ana ova vardır.[53]
Yunanistan'ın ulaşıma elverişli nehiri yoktur; en uzun nehir kuzeydeki Aliakmonas'tır.[5] Diğer başlıca nehirleri Meriç, Mesta, Struma ve Vardar'dır.[53]
Doğuda Ege Denizi, güneyde Akdeniz ve batıda İyon Denizi ile sınırlanmış olan Yunanistan'ın orta ve güney kesimlerde zakkum, kızılçam, mersin, defne, meşe, zeytin ve ardıç ağaçlarının da yetiştiği Akdeniz iklimine has maki örtüsü hâkim iken kuzey ve batıdaki yüksek alanlarda başta meşe olmak üzere geniş yapraklı ormanlar yer alır.[53] Ormanlık alanlar ülke arazisinin yaklaşık beşte birini kaplar.[5]
Yunanistan'da tanıma bağlı olarak 1.200 ila 6.000 arasında pek çok ada vardır,[54] bunların 227'sinde yerleşim vardır ve bitişik olmayan kıtalararası ülke olarak kabul edilir.
En büyük ve en kalabalık adası Girit'tir. Anakaradan 60 m genişliğindeki Euripus Boğazı'yla ayrılan Eğriboz Adası Yunanistan'ın ikinci en büyük adasıdır. Onu Midilli ve Rodos Adaları izler.
Yunan adaları geleneksel olarak şöyle gruplanır: Atina yakınlarındaki Saronik Körfezi'ndeki Saron Adaları, Tavşan Adaları (Kiklatlar), Ege Denizi'nin ortasını kaplayan büyük adalar yığını, Kuzey Ege Adaları, Türkiye'nin batı kıyılarındaki adalar grubu, güneydoğuda Girit ile Türkiye arasında On iki Ada, Sporades, kuzeydoğu Euboea kıyılarında küçük ada grubu ve İyonya Denizi'nde anakaranın batısında yer alan İyon Adaları.
Yunanistan'da hâkim iklim büyük ölçüde Akdeniz iklimidir: Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer.[53][5]
Kuzey ve iç kesimlerinde kışların daha sert geçtiği ülkede, kışın genellikle ılık, nemli, batı rüzgarlarının etkisi görülür.