En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları
Mısır
Kuzey Afrika ve Batı Asya ülkesi Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Remove ads
Mısır (Arapça: مصر, romanize: Mısr), resmî olarak Mısır Arap Cumhuriyeti, Afrika'nın kuzeydoğu köşesi ile Asya'nın güneybatı köşesinde Sina Yarımadası'nı kapsayan kıtalararası bir ülkedir. Kuzeyinde Akdeniz, kuzeydoğusunda Filistin'in Gazze Şeridi ve İsrail, doğusunda Kızıldeniz, güneyinde Sudan ve batısında Libya ile komşudur. Kuzeydoğudaki Akabe Körfezi, Mısır'ı Ürdün ve Suudi Arabistan'dan ayırmaktadır. Kahire, Mısır'ın başkenti ve en büyük şehridir. Mısır'ın en büyük şehri ikinci şehri olan İskenderiye ise Akdeniz kıyısında önemli bir sanayi ve turizm merkezidir. Yaklaşık 100 milyon nüfusuyla Mısır, dünyanın en kalabalık 14'üncü, Afrika'nın ise en kalabalık üçüncü ülkesidir.
Nil Deltası boyunca uzanan Mısır, MÖ 6 ile 4 bininci yıllara kadar dayanan mirası ile en uzun tarihî geçmişe sahip ülkelerden biridir. Medeniyetin beşiği olarak kabul edilen Antik Mısır; yazı, tarım, kentleşme, organize din ve merkezî hükûmet alanlarındaki ilk gelişmelerden bazılarına sahne olmuştur.[17] Yedinci yüzyılda büyük ölçüde İslam'ı benimsemeden önce Mısır, Hristiyanlığın önemli merkezlerinden biriydi. Kahire, 10. yüzyılda Fâtımîler'e, 13. yüzyılda ise Memlûk Devleti'ne başkentlik yapmıştır. 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olan Mısır Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın 1867'de özerk bir Hidivlik kurmasına kadar da Osmanlı hâkimiyeti altında kalmıştır. Ardından Britanya İmparatorluğu tarafından işgal edilen ülke 1922'de monarşi olarak bağımsızlığını kazanmıştır. 1952 devriminin ardından Mısır'da cumhuriyet ilan edilmiş ve 1958'de ülkenin Suriye ile birleşmesiyle Birleşik Arap Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu birlik 1961'de dağılmıştır. Mısır 1948, 1956, 1967 ve 1973'te İsrail'le birçok silahlı çatışmaya girmiş ve 1967'ye kadar Gazze Şeridi'ni işgal etmiştir. 1978'de Mısır, Sina'dan çekilmesi karşılığında Camp David Sözleşmesi'ni imzalayarak İsrail'i resmî olarak tanımıştır. 2011 Mısır Devrimi'ne ve Hüsnü Mübarek'in devrilmesine neden olan Arap Baharı'nın ardından ülke uzun süren bir siyasi istikrarsızlık dönemiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu dönem 2012'de Muhammed Mursi'nin öncülük ettiği Müslüman Kardeşler bağlantılı kısa ömürlü İslamcı hükûmetin seçilmesi ve bu hükûmetin 2013'teki kitlesel protestoların ardından devrilmesi gibi olayları içermekteydi.
2014 yılında seçilen ve o zamandan beri Abdülfettah es-Sisi tarafından yönetilen Mısır'ın yarı başkanlık sistemine dayalı mevcut hükûmeti, bazı gözlemci kurumlar tarafından otoriter olarak değerlendirilirken ülkenin insan hakları durumunun zayıf kalmasından sorumlu tutulmaktadır. Mısır'ın resmî dini İslam, resmî dili ise Arapçadır.[18] Nüfusun büyük çoğunluğu ekilebilir tek arazinin bulunduğu, yaklaşık 40.000 kilometrekarelik Nil Nehri kıyılarına yakın alanlarda yaşamaktadır. Mısır topraklarının çoğunu Sahra Çölü oluşturur ve buradaki geniş alanlarda seyrek yerleşimler gözlemlenir. Mısır'da yaşayanların yaklaşık %43'ü ülkenin kentsel alanlarında yaşamaktadır.[19] Bunların çoğu Kahire, İskenderiye ve Nil Deltası'ndaki diğer büyük şehirlerin yoğun nüfuslu merkezlerine yayılmış durumdadır.
Mısır Kuzey Afrika, Orta Doğu ve İslam dünyasında bölgesel bir güç, dünya çapında ise orta bir güç olarak değerlendirilmektedir.[20] Afrika'nın üçüncü büyük ekonomisi, dünyanın nominal GSYİH açısından 38. ve kişi başına nominal GSYİH açısından 127. en büyük ekonomisi olan, çeşitlendirilmiş bir ekonomiye sahip, gelişmekte olan bir ülkedir.[21] Mısır; Birleşmiş Milletler, Bağlantısızlar Hareketi, Arap Birliği, Afrika Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı, Dünya Gençlik Forumu'nun kurucu üyesi olmakla beraber ve bir BRICS üyesidir.
Remove ads
Etimoloji
Mısır ismi Türkçeye, ülkenin günümüzde de kendi dilindeki adı olan "Mısr" (Arapça: مِصر) kelimesinden geçmiştir.[22] "Maṣr" (Mısır Arapçası: مَصر) ise ülkenin Mısır Arapçasındaki telaffuz şeklidir.[23] Nuh'un torunu Mizraim bin Ham'a atfedilen bu isim[24] Sami kökenli olup, İbranice "מִצְרַיִם" ("Miṣráyim/Mitzráyim/Mizráim") gibi Mısır için kullanılan diğer Semitik kelimelerle de doğrudan ilişkilidir. Ülkenin tam resmî adı Standart Arapçada Cumhûriyyetü Mısr el-Arabiyye, Mısır Arapçasında ise Gomhoreyyet Masr el-Arabeyya'dır. Mısr isminin kökenine dair en eski kanıt,[25] miṣru/miṣirru/miṣaru ile aynı kökten gelen ve "sınır" anlamına gelen Akadcadaki "mi-iṣ-ru" ("miṣru") kelimesidir.[26] Yeni Asur İmparatorluğu da bu kelimeden türeyen
("Mu-sur") ismini kullanmıştır.[27] Ülkenin İngilizce ismi olan "Egypt", Fransızca "Egypte" ve Latince "Aegyptus" kelimelerinden türemiştir. Bu dillerdeki kelimelerin kökeni ise Antik Yunancadaki "Aígyptos" ("Αἴγυπτος") kelimesidir. Linear B tabletlerinde "a-ku-pi-ti-yo" olarak belirtilir.[28]
Bazı bilim adamları, Yunanca biçimin Eski Mısırcadaki (Amarna) Hikuptah veya "Memfis" ifadesinden bu dile geçtiğini öne sürmektedirler. Bu ifade, Memfis'teki tanrı Ptah'a ait bir tapınağın adı olan "Ptah'ın ka'sının (ruhunun) evi" anlamına gelen Antik Mısır ismi
(⟨ḥwt-kȝ-ptḥ⟩ 𓉗 𓏏𓉐𓂓𓏤𓊪 𓏏 𓎛'ın bozulmuş bir halidir. Antik Mısır'da ülke için kara toprak anlamına gelen
(𓆎 𓅓 𓏏𓊖) km.t ismi kullanılmaktaydı. İsim muhtemelen çölün kırmızı topraklarından farklı olan Nil taşkın ovalarının verimli kara topraklarına atıfta bulunmakta idi.[29][30] Bu isim genellikle Kemet olarak seslendirilse de muhtemelen Antik Mısır dilinde [kuːmat] olarak telaffuz ediliyordu.[31] İsim, Kıptî diline K(h)ēmə (Bohairik Kıptîce: ⲭⲏⲙⲓ, Sahidik Kıptîce: ⲕⲏⲙⲉ) olarak geçmiştir ve Erken Yunanca eserlerde Χημία (Khēmía) olarak ortaya çıkmıştır.[32][33] Kullanılan diğer bir isim ise "nehir kıyısı ülkesi" anlamına gelen ⟨tꜣ-mry⟩ idi.[34] Yukarı Mısır için "sazlık diyarı" anlamına gelen Ta-Sheme'aw (⟨tꜣ-šmꜥw⟩) ismi kullanılırken Aşağı Mısır için "kuzey bölgesi" anlamına gelen "Ta-Mehew" (⟨tꜣ mḥw⟩) ismi kullanılmaktaydı.

|
|
Remove ads
Tarihçe
Özetle
Bakış açısı
Tarih öncesi dönem ve Antik Mısır

Nil kıyıları boyunca ve çöl vahalarında kaya oymalarına dair kanıtlar bulunmaktadır. MÖ 10. binyılda avcı-toplayıcı ve balıkçı kültürünün yerini tahıl öğütme kültürü almıştır. MÖ 8000 civarında iklim değişiklikleri veya aşırı otlatma, Mısır'ın pastoral topraklarını kurutarak Sahra'yı oluşturmaya başladı. İlk kabile halkları, yerleşik bir tarım ekonomisi ve daha merkezi bir toplum geliştirdikleri Nil Nehri civarlarına doğru göç etmiştir.[35]
Milattan önce yaklaşık 6000'li yıllara gelindiğinde, Nil Vadisi'nde Neolitik bir kültür kök salmaya başladı.[36] Neolitik çağda, Yukarı ve Aşağı Mısır'da birbirinden bağımsız olarak birkaç hanedan öncesi kültür gelişti. Badâri kültürü ve onun devamı olan Nakada, genel olarak Mısır hanedanlığının öncüleri olarak kabul edilmektedir. Bilinen en eski Aşağı Mısır bölgesi olan Merimda, Badâri'den yaklaşık yedi yüz yıl öncesine dayanmaktadır. Çağdaş Aşağı Mısır toplulukları güneydeki benzerleriyle iki bin yıldan fazla bir süre bir arada yaşamış ve ticaret yoluyla sık sık etkileşim kurmuşlarsa da kültürel olarak birbirlerinden farklı kalmışlardır. Mısır hiyeroglif yazıtlarının bilinen en eski kanıtı hanedan öncesi dönemde, yaklaşık MÖ 3200'e tarihlenen Nakada III çömlek kaplarında görülmüştür.[37]

Kral Menes tarafından MÖ 3150 dolaylarında birleşik bir krallık kuruldu ve bu, sonraki üç bin yıl boyunca Mısır'ı yöneten bir dizi hanedanlığın ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Mısır kültürü bu uzun dönemde gelişti ve dini, sanatı, dili ve gelenekleri bakımından Mısırlılara özgü olarak kaldı. Birleşik bir Mısır'ın ilk iki yönetici hanedanı, MÖ 2700-2200 dolaylarında birçok piramit inşa edilen Eski Krallık dönemine zemin hazırladı. Bu piramitlerden en önemlisi, Zoser'in Üçüncü Hanedan piramidi ve Dördüncü Hanedan'a ait Gize piramitleridir.
Birinci Ara Dönem, yaklaşık 150 yıl süren bir siyasi çalkantı dönemini başlattı.[38] Bununla birlikte, daha güçlü Nil taşkınları ve hükûmetin istikrara kavuşması, Orta Krallık'taki ülkeye refahı geri getirdi. MÖ 2040'ta ise Firavun III. Amenemhat döneminde zirveye ulaşıldı. İkinci Ara Dönem, Mısır topraklarındaki ilk yabancı yöneticili bir hanedan olan Sami Hiksos'un gelişinin habercisiydi. Hiksos istilacıları, MÖ 1650 civarında Aşağı Mısır'ın çoğunu ele geçirdiler ve Avaris'te yeni bir başkent kurdular. İstilacılar Mısır'daki on sekizinci hanedanı kuran ve başkenti Memfis'ten Teb'e taşıyan I. Ahmose liderliğindeki Yukarı Mısır kuvvetleri tarafından kovuldular.
MÖ 1550-1070 dolaylarındaki Yeni Krallık, on sekizinci hanedan dönemi ile başladı ve Mısır'ın, Nübye'deki Tombos'a kadar güneydeki bir imparatorluğa kadar genişleyen ve doğuda Levant'ın bazı kısımlarını da kapsayan uluslararası bir güç olarak yükselişini temsil ediyordu. Bu dönem Hatşepsut, III. Thutmose, Akhenaton ve eşi Nefertiti, Tutankhamun ve II. Ramses gibi en tanınmış Firavunlardan bazılarını içermektedir. Monoteizm, bu dönemde "Atenizm" olarak ortaya çıktı. Ülke daha sonra Libyalılar, Nübyeliler ve Asurlular tarafından işgal edildi ve bu işgal, yerli Mısırlılar'ın işgalcileri kovmasına ve ülkelerinin kontrolünü yeniden ele geçirmesine kadar devam etti.[39]

MÖ 525'te II. Kambises liderliğindeki Ahameniş İmparatorluğu Mısır akınlarına başladı ve sonunda Pelusium savaşında firavun III. Psamtik esir düştü. II. Kambises daha sonra resmî olarak firavun unvanını aldı ancak Mısır'ı günümüzde İran sınırları içinde yer alan Susa'daki evinden yöneterek Mısır'ı bir satraplığın kontrolü altına bıraktı. Ahamenişlere karşı geçici olarak başarılı olan birkaç isyan MÖ 5. yüzyıla damgasını vursa da Mısır hiçbir zaman Ahamenişleri kalıcı olarak devirmeyi başaramadı.[40]
Otuzuncu hanedan, Firavunlar döneminde hüküm süren son yerli hanedan olma özelliğini taşımaktadır. Mısır, son yerli Firavun Kral II. Nektanebo'nun savaşta yenilmesinden sonra MÖ 343'te yeniden Ahamenişlerin eline geçti. Mısır'daki bu hanedanlık uzun ömürlü değildi çünkü Ahamenişler birkaç on yıl sonra Büyük İskender tarafından devrildi. İskender'in Makedon generali I. Ptolemaios burada Ptolemaios Hanedanı'nı kurdu.[41]
Ptolemaios ve Roma Mısırı

Ptolemaios Krallığı doğuda Güney Suriye'den batıda Kirene'ye ve güneyde Nübye sınırına kadar uzanan güçlü bir Helenistik devletti. Başkent ve ülke merkezi İskenderiye oldu. Bu süre içinde Mısır'da ekonomik ve mimari gelişmeler yaşandı. Bunun yanında Roma-Mısır kültürü kaynaşması da oldu. Yunan mimarisi ve kültürü, Mısır'a ulaştı. Ptolemaioslar Yerli Mısır halkı tarafından benimsenmek amacıyla kendilerini Firavunların vârisleri olarak adlandırdılar. Mısır geleneklerini benimsediler, kendilerini Mısır tarzı ve kıyafetiyle halka açık anıtlarda resmettirdiler ve Mısırlıların dinî yaşamına katıldılar.[42][43]
Ptolemaios soyunun son hükümdarı, Octavianus'un İskenderiye'yi ele geçirmesi ve paralı askerlerinin kaçması ile birlikte sevgilisi Marcus Antonius'un ölümünün ardından intihar eden VII. Kleopatra'ydı. Ptolemaioslar sık sık yerli Mısırlıların isyanlarıyla karşı karşıya kaldılar ve krallığın gerilemesine ve Roma tarafından ilhak edilmesine yol açan dış ve iç savaşlara karıştılar.
Hristiyanlık, 1. yüzyılda Evanjelist Markos ile birlikte Mısır'a geldi.[44] Diocletianus'un hükümdarlığı (MS 284-305), Mısır'da çok sayıda Mısırlı Hristiyan'ın zulme uğradığı Roma döneminden Bizans dönemine geçişi işaret ediyordu. O zamana kadar Yeni Ahit Mısır diline tercüme edilmişti. MS 451'deki Kalkedon Konsili'nden sonra, ayrı bir Mısır Kıptî Kilisesi kuruldu.[45]
Orta Çağ (7. yüzyıl-1517)

Bizanslılar, 602-628 Bizans-Sasani Savaşı'nın ortasında, 7. yüzyılın başlarında kısa bir Sasani istilasının ardından ülkenin kontrolünü yeniden ele geçirmeyi başardılar ve bu sırada on yıl boyunca Sasani Mısır olarak bilinen kısa ömürlü yeni bir eyalet kurdular. Bu eyalet Mısır'ın Araplar tarafından fethine kadar sürdü. Araplar'ın Bizans ordularını mağlup ettiği Mısır'da İslam yayılmaya başladı. Bu dönemde bir süre Mısırlılar yeni inançlarını yerli inanç ve uygulamalarla harmanlamaya başladılar ve bu da bugüne kadar gelişen çeşitli Sufi tarikatlarının oluşmasına yol açtı. Bu dönemde bir süre Mısırlılar yeni inançlarını yerli inanç ve uygulamalarla harmanlamaya başladılar ve bu da bugüne kadar gelişen çeşitli Sûfî tarikatlarının oluşmasına yol açtı.[44]
Mısır üzerine 639'da yürüyen Amr bin Âs komutasındaki Arap kuvvetleri delta bölgesinin doğusundaki direnişi kırarak 641'de Doğu Roma İmparatorluğu'nu (Bizans) barış yapmaya zorladı. Bizans kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra 8 Kasım 641'de İskenderiye de Arapların eline geçti. İskenderiye 645'te Bizans İmparatorluğu kuvvetleri tarafından geri alındı ancak 646'da Amr tarafından tekrar Arapların eline geçti. 654 yılında II. Konstans'ın gönderdiği istila filosu geri püskürtüldü.
İlk Arap yerleşimi olarak Nil'in doğu kıyısında kurulan el-Fustat uzun süre boyuna Müslümanlığın tek merkezi olarak kaldı. Şehir daha sonra Haçlı Seferleri sırasında yakıldı. Kahire daha sonra 986 yılında Arap halifeliğinin Bağdat'tan sonra ikinci en büyük ve en zengin şehri olması amacıyla inşa edildi.
Abbâsîler döneminde yeni vergiler getirildi. Kıptîler, Abbâsî yönetiminin dördüncü yılında isyan çıkardı. 9. yüzyılın başlarında Mısır'ı bir vali aracılığıyla yönetme uygulaması, Bağdat'ta ikamet etmeye karar veren ve kendisi adına yönetmesi için Mısır'a bir vekil gönderen Abdullah ibn Tahir döneminde yeniden başladı. 828'de Mısır'da başka bir isyan daha patlak verdi ve 831'de Kıptîler hükûmete karşı yerli Müslümanlarla birlik kurdu.
Bağdat'taki halifelik merkezinden Mısır'ı yönetme güçlüğü sonraki yıllarda sık sık vali değişikliğine başvurmaya yol açtı. IX. Yüzyılın ortalarından itibaren Bağdat tarafından gönderilen valilerin yerini valiliklerini Bağdat'a tasdik ettiren Türk komutanlar aldı. Itah (Aytah) Türkî (847-848), Hakan oğlu el-Fethi't-Türkî (856-861), Dinar oğlu Yezidi't-Türkî (856-867), Müzahimü't-Türkî (867-868), Ahmedü' Türkî (868) ve Uluğ Tarhan oğlu Uzcur Türkî (868) Sudan ile birlikte Mısır'a valilik yapan ilk altı Türk komutandır. 15 Eylül 868'de bir başka Türk vali Ahmed bin Tolun Mısır'a gelerek Mısır'da ilk Türk hanedanını kurmuştur.
Sonraki altı yüzyıl boyunca Mısır'ın kontrolü Müslüman yöneticilerde kaldı. Kahire, Fâtımîler'in merkeziydi. Eyyûbîler hanedanının sona ermesiyle birlikte Türk-Çerkes askerî kastı olan Memlûkler 1250 yılı civarında kontrolü ele geçirdi. 13. yüzyılın sonlarında Mısır, Kızıldeniz, Hindistan, Malaya ve Doğu Hint Adaları'nı birbirine bağladı.[46] 14. yüzyılın ortalarında Kara Ölüm, ülke nüfusunun yaklaşık %40'ının ölümüne sebep oldu.[47]
Erken modern dönem: Osmanlı dönemi (1517-1867)

1517 yılında Yavuz Sultan Selim'in Ridaniye Muharebesi'yle Memlûk Sultanlığı'nı yıkarak Mısır'ı Osmanlı topraklarına katması sonucunda Mısır Eyaleti kuruldu, halifelik de Türklere geçti. Savunma amaçlı askerîleşme sivil toplum yapısına ve ekonomik kurumlara zarar verdi.[46] Ekonomik sistemin zayıflaması vebanın etkileriyle birleşerek Mısır'ı yabancı işgaline karşı savunmasız bıraktı. Portekizli tüccarlar ticareti devraldı.[46] 1687 ile 1731 yılları arasında Mısır'da altı adet kıtlık yaşandı.[48] 1784'teki kıtlık, nüfusunun yaklaşık altıda birine mal oldu.[49] Mısır, ülkeyi yüzyıllardır yöneten Memlûklerin devam eden gücü ve etkisi nedeniyle, Osmanlı padişahları için çoğu zaman kontrol edilmesi zor bir eyalet olmuştur. 1798'de Napolyon Bonapart'ın Fransız kuvvetleri tarafından işgal edilene kadar Memlûk yönetimi altında yarı özerk olarak kaldı. Fransızların İngilizlere yenilmesinin ardından Osmanlı Türkleri, yüzyıllarca Mısır'ı yöneten Mısırlı Memlûkler ve Osmanlı'nın hizmetinde olan Arnavut paralı askerleri arasında üçlü bir iktidar mücadelesi yaşandı.

Fransızların sınır dışı edilmesinin ardından, 1805 yılında Mısır'daki Osmanlı ordusunun Arnavut kökenli askerî komutanı Mehmed Ali Paşa tarafından iktidara el konuldu. Muhammed Ali, Memlûkleri katletti ve 1952 devrimine kadar Mısır'ı yönetecek bir hanedan kurdu. Mehmed Ali Paşa, Kuzey Sudan'ı (1820-1824), Suriye'yi (1833) ve Arabistan ile Anadolu'nun bazı kısımlarını ilhak etti. 1841'de Avrupalı güçler, Osmanlı İmparatorluğu'nu devirme ihtimalinden çekinerek Kavalalı'yı fethettiği yerlerin çoğunu Osmanlılara iade etmeye zorladı. Askeriyeye olan tutkusu onu ülkeyi modernleştirmeye itti. Sanayiler inşa etti, sulama ve ulaşım için bir kanal sistemi kurdu ve kamu hizmetinde de çeşitli reformlar gerçekleştirdi.[50] Mısır'ı Osmanlı İmparatorluğu'nda güçlü bir konuma yükseltmek için 20. yüzyılda yürütülen komünizm harici Sovyet stratejileriyle çeşitli benzerlikler gösterecek şekilde halkın yaklaşık yüzde dördünün orduya hizmet ettiği bir askerî devlet inşa etti.[51]
Mehmed Ali Paşa, orduyu angarya geleneği altında toplanan bir ordudan büyük, modern bir orduya dönüştürdü. 19. yüzyıl Mısır'ında erkek köylülerin zorunlu askerliğini başlattı ve büyük ordusunu desteklemek için yeni bir yaklaşım benimseyerek onu sayı ve beceri açısından güçlendirdi. Yeni askerlerin eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirildi. Erkekler, olası aksi bir durumun önüne geçebilinmesi amacıyla kışlalarda tutuldu. Erkeklerde askerî yaşam tarzına yönelik karşıtlık zamanla azaldı ve milliyetçiliğe dayalı yeni bir ideoloji benimsendi. Mehmed Ali Paşa, bu yeni doğan askerî birliğin yardımıyla Mısır'daki hakimiyetini güçlendirdi.[52]

Mehmed Ali Paşa'nın hükümdarlığı sırasında izlediği bu politika, ileri eğitime yatırımın yalnızca askerî ve sanayi alanında gerçekleşmesi nedeniyle Mısır'daki sayısal becerinin diğer Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleriyle karşılaştırıldığında neden dikkate değer derecede küçük bir oranda arttığını kısmen açıklamaktadır.[53] Muhammed Ali'nin yerine kısa süreliğine oğlu İbrahim (Eylül 1848'de), ardından torunu I. Abbas (Kasım 1848'de), ardından Said (1854'te) ve Mısır'da bilimi ve tarımı teşvik eden ve köleliği yasaklayan İsmail (1863'te) geçti.[51]
Mehmed Ali Hanedanı yönetimindeki Mısır, bir Osmanlı vilayeti olarak kaldı. 1867'de özerk bir vasal devlet (Hidivlik, 1867-1914) statüsü verildi. Fransızlarla ortaklaşa inşa edilen Süveyş Kanalı 1869'da tamamlandı. İnşaatı Avrupalı bankalar tarafından finanse edildi. Himaye ve yolsuzluğa da büyük meblağlar gitmiştir. Yeni vergiler halkın hoşnutsuzluğuna neden oldu. 1875'te İsmail Paşa, Mısır'ın kanaldaki tüm hisselerini İngiliz hükûmetine satarak iflastan kurtuldu. Üç yıl içinde bu, Mısır kabinesinde yer alan ve "tahvil sahiplerinin mali gücünün arkalarında olmasıyla hükümetteki gerçek güç olan" İngiliz ve Fransız kontrolörlerin göreve getirilmesine yol açtı.[54] Salgın hastalıklar (1880'lerdeki sığır hastalığı), su baskınları ve savaşlar gibi diğer koşullar ekonomik gerilemeyi tetikledi ve Mısır'ın dış borca bağımlılığını daha da artırdı.[55]
Hidiv'den ve Avrupa'nın müdahalesinden duyulan memnuniyetsizlik, 1879'da ilk milliyetçi grupların oluşmasına yol açtı. Ahmed Urabi öne çıkan isimlerden biri idi. Artan gerginlikler ve milliyetçi isyanların ardından Birleşik Krallık, 1882'de Mısır'ı işgal etti. Tell El Kebir Muharebesi'nde Mısır ordusunu ezdi ve ülkeyi askerî olarak fiilen işgal etti.[56] Bunu takiben Hidivlik, sözde Osmanlı egemenliği altında fiili bir İngiliz himayesi haline geldi.[57] 1899'da İngiliz-Mısır Kat Mülkiyeti Anlaşması imzalandı. Anlaşma, Sudan'ın Mısır Hidivliği ve Birleşik Krallık tarafından ortaklaşa yönetileceğini belirtiyordu. Ancak Sudan'ın fiili kontrolü yalnızca İngilizlerin elindeydi. 1906'da Denişvay Olayı birçok tarafsız Mısırlının milliyetçi harekete katılmasına neden oldu.
Mısır Sultanlığı ve Mısır Krallığı

1914'te Osmanlı İmparatorluğu, merkezi imparatorluklarla ittifak halinde Birinci Dünya Savaşı'na resmen girdi. Önceki yıllarda İngilizlere giderek daha fazla düşmanlık geliştiren Hidiv II. Abbas savaşta anavatana destek olmaya karar verdi. Bu kararın ardından İngilizler zorla iktidarına son verdi ve yerine kardeşi Hüseyin Kâmil'i getirdi.[58][59] Hüseyin Kâmil, Mısır Sultanı unvanını alarak Mısır'ın Osmanlı İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlığın hemen ardından Mısır, Birleşik Krallık'ın himayesi altına alındı.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sad Zağlûl ve Vefd Partisi, Mısır milliyetçi hareketini yerel Yasama Meclisi'nde çoğunluğa kavuşturdu. İngilizler 8 Mart 1919'da Zağlûl ve arkadaşlarını Malta'ya sürgün ettiğinde ülke ilk modern devrimini yaşadı. İsyan, Birleşik Krallık hükûmetinin 22 Şubat 1922'de Mısır'ın bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan etmesine yol açtı.[60] Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını kazandıktan sonra Sultan I. Fuad, Mısır Kralı unvanını aldı. Sözde bağımsız olmasına rağmen, krallık fiilen hâlâ İngiliz işgali altındaydı ve Birleşik Krallık'ın hâlâ devlet üzerinde büyük etkisi vardı. Yeni hükûmet 1923 yılında parlamenter sisteme dayalı bir anayasa hazırlayıp uygulamaya koydu. Milliyetçi Vefd Partisi 1923-1924 seçimlerinde ezici çoğunlukla zafer kazandı ve Sad Zağlûl yeni başbakan olarak atandı. 1936'da İngiliz-Mısır Antlaşması imzalandı ve İngiliz birlikleri Süveyş Kanalı hariç Mısır'dan çekildi. Anlaşma, mevcut 1899 İngiliz-Mısır Kat Mülkiyeti Anlaşması hükümlerine göre Sudan'ın Mısır ve İngiltere tarafından ortaklaşa yönetilmesi gerektiğini ancak gerçek gücün İngilizlerin elinde kalması gerektiğini belirten Sudan sorununa çözüm bulmadı.[61]
Britanya, Mısır'ı bölgedeki Müttefik operasyonları için, özellikle de Kuzey Afrika'da İtalya ve Almanya'ya karşı yapılan savaşlar için bir üs olarak kullandı. En büyük öncelikleri Doğu Akdeniz'in kontrolü ve özellikle Süveyş Kanalı'nın ticari gemilere ve Hindistan ve Avustralya ile askerî bağlantılara açık tutulmasıydı. Eylül 1939'da savaş başladığında Mısır sıkıyönetim ilan etti ve Almanya ile diplomatik ilişkilerini kesti. 1940 yılında İtalya ile diplomatik ilişkilerini kesti ancak İtalyan ordusu Mısır'ı işgal ettiğinde bile asla savaş ilan etmedi. Mısır ordusu savaşmadı. Haziran 1940'ta Kral, İngilizlerle arası iyi olmayan Başbakan Ali Mahir'i görevden aldı. Bağımsız Hasan Paşa Sabri'nin başbakanlığında yeni bir koalisyon hükûmeti kuruldu.
Şubat 1942'deki bakanlık krizinin ardından, Büyükelçi Miles Lampson, Faruk'a, Hüseyin Sırrı Paşa hükûmetinin yerine bir Vefd veya Vefd koalisyon hükûmeti kurması için baskı yaptı. 4 Şubat 1942 gecesi İngiliz birlikleri ve tankları Kahire'deki Abidin Sarayı'nı kuşattı ve Lampson, Faruk'a bir ültimatom sundu. Faruk teslim oldu ve Nehhas kısa süre sonra hükûmeti kurdu.
İngiliz ordusunun bölgede bir askerî üssü olmasına rağmen İngiliz birliklerinin çoğu 1947'de Süveyş Kanalı bölgesine çekildi. Ülkedeki milliyetçi, İngiliz karşıtı duygular savaştan sonra büyümeye devam etti. Krallığın Birinci Arap-İsrail Savaşı'ndaki talihsiz performansının ardından monarşi karşıtı duygular daha da arttı. 1950 seçimleri milliyetçi Vefd Partisi'nin ezici bir zaferine tanık oldu ve Kral, Mustafa Nehhas Paşa'yı yeni başbakan olarak atamak zorunda kaldı. 1951'de Mısır, 1936 İngiliz-Mısır Antlaşması'ndan tek taraflı olarak çekildi ve geri kalan tüm İngiliz birliklerinin Süveyş Kanalı'nı terk etmesini emretti.
İngilizlerin Süveyş Kanalı çevresindeki üslerini terk etmeyi reddetmesi üzerine Mısır hükûmeti suyu kesti ve Süveyş Kanalı üssüne yiyecek tedarikine izin vermedi, İngiliz mallarına boykot ilan etti, Mısırlı işçilerin üsse girmesini yasakladı ve gerilla saldırılarına destek oldu. 24 Ocak 1952'de Mısır gerillaları Süveyş Kanalı çevresinde İngiliz kuvvetlerine şiddetli bir saldırı düzenlerken Mısır polisinin gerillalara yardım ettiği görüldü. Buna cevaben 25 Ocak'ta General George Erskine, İsmailiye'deki polis karakolunun çevrelenmesi için İngiliz tanklarını ve piyadelerini gönderdi. Polis komutanı, Nehhas'ın sağ kolu olan İçişleri Bakanı Fuad Serageddin'i arayarak teslim mi olması yoksa savaşması mı gerektiğini sordu. Serageddin polise "son adama ve son kurşuna kadar" savaşma emri verdi. Ortaya çıkan çatışmada polis karakolu yerle bir edildi ve 43 Mısırlı polis memuru ile 3 İngiliz askeri öldürüldü. İsmailiye olayı Mısır'ı öfkelendirdi. Ertesi gün, 26 Ocak 1952, İngiliz karşıtı isyan olarak bilinen "Kara Cumartesi" olarak tarihe geçti Kanuni Hidiv İsmail'in Paris tarzında yeniden inşa ettiği Kahire şehir merkezinin büyük bir kısmının yanmasına neden oldu. Faruk, Kara Cumartesi isyanından Vefd'i sorumlu tuttu ve ertesi gün Nehhas'ı başbakanlıktan uzaklaştırdı. Yerine Ali Mahir Paşa getirildi.[62]
22-23 Temmuz 1952'de Muhammed Necib ve Cemal Abdülnasır liderliğindeki Hür Subaylar Hareketi, krala karşı bir darbe (1952 Mısır Devrimi) başlattı. I. Faruk, tahtını o sırada yedi aylık bir bebek olan oğlu II. Fuad'a bıraktı. Kraliyet Ailesi birkaç gün sonra Mısır'ı terk etti ve Prens Muhammed Abdülmünim liderliğindeki Vekillik Konseyi kuruldu. Ancak konsey yalnızca nominal yetkiye sahipti ve gerçek güç aslında Necib ve Abdülnasır liderliğindeki Devrimci Komuta Konseyi'nin elindeydi. Acil reformlara yönelik popüler beklentiler, 12 Ağustos 1952'de Kafr ed-Davvar'da işçi ayaklanmalarına yol açtı. Sivil yönetimle ilgili kısa bir deneyin ardından Hür Subaylar, monarşiyi ve 1923 anayasasını kaldırdı ve 18 Haziran 1953'te Mısır'da cumhuriyeti ilan etti. Necib cumhurbaşkanı ilan edilirken Abdülnasır yeni başbakan olarak atandı.
Cemal Abdünnâsır yönetimindeki Mısır Cumhuriyeti (1952-1970)
1952 yılında Hür Subaylar Hareketi tarafından gerçekleştirilen devrimin ardından Mısır yönetimi askerî bir gücün eline geçti ve tüm siyasi partiler kapatıldı. 18 Haziran 1953'te General Muhammed Necib'in ilk devlet başkanı olarak görev yaptığı Mısır Cumhuriyeti ilan edildi. Necib, yaklaşık bir buçuk yıl bu görevi sürdürdü. 1953-1958 yılları arasında Mısır Cumhuriyeti varlığını sürdürdü.

1954 yılında Pan-Arabizm yanlısı ve 1952 hareketinin asıl lideri olan Cemal Abdünnâsır, Necib'i istifaya zorladı ve ardından Necib ev hapsine alındı. Necib'in istifasından 1956'da Abdünnâsır'ın devlet başkanı seçilmesine kadar devlet başkanlığı makamı boş kaldı.[63] Ekim 1954'te Mısır ve Birleşik Krallık, 1899 tarihli İngiliz-Mısır Ortaklık Anlaşması'nı iptal etme ve Sudan'ı bağımsızlığını tanıma konusunda anlaştılar. Anlaşma, 1 Ocak 1956'da yürürlüğe girdi. Abdünnâsır, Haziran 1956'da devlet başkanı olarak göreve başladı. 13 Haziran 1956'da İngiliz kuvvetleri Süveyş Kanalı bölgesinden tamamen çekildi. 26 Temmuz 1956'da Abdünnâsır, Süveyş Kanalı'nı millîleştirdi. İsrail'e karşı sert tutumu ve ekonomik milliyetçiliği Süveyş Krizi'nin başlamasına neden oldu. İsrail, Fransa ve Birleşik Krallık'ın desteğiyle Sina Yarımadası'nı ve Süveyş Kanalı'nı işgal etti. Savaş, ABD ve Sovyetler Birliği'nin diplomatik müdahalesiyle sona erdi ve statüko geri getirildi.

1958'de Mısır ve Suriye, Birleşik Arap Cumhuriyeti adıyla egemen bir birlik kurdular. Bu birlik kısa süreli oldu ve 1961'de Suriye'nin ayrılmasıyla sona erdi. Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin varlığı süresince, Kuzey Yemen ile de resmî olmayan bir konfederasyon kurdular. 1960'ların başlarında Mısır, Kuzey Yemen İç Savaşı'na tamamen dahil oldu. Birçok askerî hamleye ve barış görüşmelerine rağmen savaş bir çıkmaza sürüklendi.[64] Mayıs 1967'de Sovyetler Birliği, Abdünnâsır'a Suriye'ye yönelik bir İsrail saldırısının yakın olduğunu bildirdi. Genelkurmay Başkanı Muhammed Fevzi bu uyarıların temelsiz olduğunu söylese de[65][66] Abdünnâsır, savaşı neredeyse kaçınılmaz hale getiren üç adım attı: 14 Mayıs'ta askerlerini İsrail sınırına yakın Sina'ya konuşlandırdı, 19 Mayıs'ta BM barış gücünü sınırdan çıkardı ve 23 Mayıs'ta İsrail gemilerine Tiran Boğazı'nı kapattı.[67] 26 Mayıs'ta Abdünnâsır, "Savaş genel olacak ve temel hedefimiz İsrail'i yok etmek olacak" dedi.[68]
Bu adımlar, Mısır'ın 1948 Arap-İsrail Savaşı'ndan beri işgal ettiği Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi'nin İsrail tarafından ele geçirildiği Altı Gün Savaşı'nı başlattı. 1967 savaşında bir Olağanüstü Hâl Kanunu çıkarıldı ve 1980-81 dönemindeki 18 aylık bir ara dışında bu kanun 2012'ye kadar yürürlükte kaldı.[69] Kanun uyarınca polis yetkileri genişletildi, anayasal haklar askıya alındı ve sansür yasallaştırıldı.[70] 1950'lerin başlarında Mısır monarşisinin yıkıldığı dönemde yarım milyondan az Mısırlı üst sınıf ve zengin olarak kabul edilirken dört milyon kişi orta sınıf ve 17 milyon kişi ise alt sınıf ve fakir olarak sayılıyordu.[71] İlkokul çağındaki çocukların sadece yarısından daha azı okula gidiyordu ve bunların çoğu erkekti. Abdünnâsır'ın politikaları bu durumu değiştirdi. Arazi reformu, üniversite eğitiminin hızla yaygınlaşması ve hükûmetin ulusal sanayilere desteği, sosyal hareketliliği büyük ölçüde artırdı. 1953-54 eğitim öğretim yılından 1965-66'ya kadar olan dönemde, devlet okullarına kayıtlar iki katına çıktı. Eğitim ve kamu sektöründeki iş olanakları sayesinde milyonlarca eski yoksul Mısırlı, orta sınıfa katıldı. Doktorlar, mühendisler, öğretmenler, avukatlar ve gazeteciler Abdünnâsır döneminde büyüyen orta sınıfın büyük bir kısmını oluşturdu.[71] Ancak 1960'larda Mısır ekonomisi durgunluktan çöküş noktasına geldi, toplum daha az özgür hale geldi ve "Abdünnâsır'ın cazibesi" büyük ölçüde azaldı.[72]
Sedat ve Mübarek yönetimindeki Mısır (1971-2011)


1970 yılında Devlet Başkanı Abdünnâsır'ın ölümüyle yerine Enver Sedat geçti. Görev süresinde Sedat, Mısır'ın Soğuk Savaş'taki müttefikliğini Sovyetler Birliği'nden ABD'ye kaydırarak 1972'de Sovyet danışmanlarını ülkeden çıkardı. 1971'de Mısır'ın adı "Mısır Arap Cumhuriyeti" olarak değiştirildi. Sedat, ekonomik reform politikası olarak "İnfita"yı başlatırken hem dindar hem de seküler muhalefete karşı da sert önlemler aldı. 1973 yılında Mısır ve Suriye, İsrail'in 6 yıl önce ele geçirdiği Sina Yarımadası'nın bir kısmını geri almak amacıyla Yom Kippur Savaşı'nı başlattı. 1975'te Sedat, Abdünnâsır'In ekonomik politikalarını değiştirerek devletin düzenlemelerini azaltmak ve yabancı yatırımları teşvik etmek amacıyla İnfita programını hayata geçirdi. Bu politika çerçevesinde vergilerde ve ithalat tarifelerinde indirimler gibi teşviklerle ülkeye bazı yatırımcılar çekilse de yatırımlar genellikle düşük riskli ve kârlı alanlar olan turizm ve inşaat sektörlerine yöneldi. Mısır'ın yeni gelişmeye başlayan sanayi sektörü ise ihmal edildi.[73] Temel gıda maddelerine verilen sübvansiyonların kaldırılması ise 1977'de Mısır'da ekmek isyanlarına yol açtı. 1977'de Sedat, İsrail'e tarihî bir ziyarette bulunarak İsrail'in Sina'dan çekilmesi karşılığında 1979'da İsrail-Mısır Barış Antlaşması'nı imzaladı. Bu anlaşmayla Mısır, İsrail'i meşru bir egemen devlet olarak tanıdı. Arap dünyasında büyük bir tepkiye neden olan ve hatta Mısır'ın Arap Birliği'nden çıkarılmasına neden olan Sedat'ın bu girişimi Mısır halkının çoğunluğu tarafından destek görmekteydi.[74] Sedat, Ekim 1981'de İslamcı bir militan tarafından suikasta uğradı.
Sedat'ın suikastının ardından Devlet Başkan Yardımcısı mevkiindeki Hüsnü Mübarek, tek aday olarak girdiği bir seçimle iktidara geldi.[75] Mübarek, Mısır'ın İsrail ile ilişkilerini sürdüreceğini teyit ederken Arap komşularıyla olan gerginlikleri hafifletmeye çalıştı. Ancak iç meselelerde ciddi zorluklarla karşılaştı. Kırsal kesimdeki yoksulluk ve işsizlik, birçok ailenin Kahire gibi büyük şehirlere göç etmesine yol açtı. Bu kişiler kalabalık gecekondu bölgelerinde zor koşullarda yaşam mücadelesi verdi. 25 Şubat 1986'da güvenlik güçleri, görev süresinin 3 yıldan 4 yıla çıkarılacağına dair söylentiler üzerine ayaklandı. Kahire'deki oteller, gece kulüpleri, restoranlar ve kumarhaneler saldırıya uğradı ve diğer şehirlerde de ayaklanmalar başladı. Gündüz saatlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve ordu düzeni sağlamak için 3 gün boyunca mücadele etti. Olaylarda 107 kişi hayatını kaybetti.[76]
1980'ler, 1990'lar ve 2000'lerde Mısır'daki terör saldırıları artmaya başladı ve bu saldırılar Hristiyan Kıptîler, yabancı turistler ve hükûmet yetkililerini hedef almaya başladı.[77] 1990'larda el-Cemaat'ül-İslamiyye adlı İslamcı bir grup, önemli yazarlar ve entelektüelleri öldürmek ve turistlere yönelik saldırıları içeren uzun süreli bir şiddet kampanyası yürüttü. Mısır ekonomisinin en büyük sektörü olan turizme[78] ciddi zarar bu saldırılar aynı zamanda grubun destekçilerine de zarar verdi.[79] Mübarek dönemindeki siyaset sahnesine Ulusal Demokrat Parti hâkim oldu ve bu parti, 1993 Sendikalar Yasası, 1995 Basın Yasası ve 1999 Sivil Toplum Kuruluşları Yasası gibi özgürlükleri kısıtlayan yasalar çıkardı.[80] Bu yasalarla birlikte, parlamento siyaseti neredeyse etkisiz hale gelirken alternatif siyasi ifade yolları da büyük ölçüde engellendi.[81] Bu dönemde Kahire'nin nüfusu 20 milyona ulaştı.
17 Kasım 1997'de, çoğunluğu turist olan 62 kişi Uksur yakınlarında katledildi. 2005 yılının Şubat ayı sonunda Mübarek, devlet başkanlığı seçim yasasında bir reform yapılacağını duyurdu ve bu reformla 1952 hareketinden bu yana ilk kez çok adaylı seçimlerin önü açıldı.[82] Ancak yeni yasa adaylara bazı kısıtlamalar getirmekte ve Mübarek'in yeniden seçilmesini kolaylaştırmaktaydı.[83] 2005 seçimlerinde katılım oranı %25'in altında kaldı ve Mübarek yüzde 88 oy ile bir kez daha 6 yıllığına devlet başkanı seçildi.[84] Seçim gözlemcileri hükûmetin seçim sürecine müdahale ettiğini iddia etti.[85] Seçimden sonra Mübarek, seçimde ikinci sırada yer alan Ayman Nur'u hapse attı.[86]
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 2006 yılı raporuna göre, Mübarek yönetiminde rutin işkence ve keyfi gözaltılar gibi ciddi insan hakları ihlalleri yaşandı.[87] 2007'de Uluslararası Af Örgütü, Mısır'ın işkence merkezi haline geldiğini ve diğer ülkelerin şüphelileri sorgulama için buraya gönderdiğini iddia eden bir rapor yayınladı.[88] Mısır Dışişleri Bakanlığı ise bu rapora hızlı bir şekilde yanıt verdi.[89] 19 Mart 2007'de yapılan anayasa değişiklikleri, partilerin dinî temelli siyasi faaliyet yürütmesini yasakladı. Bu değişiklikler yeni bir terörle mücadele yasasının hazırlanmasına olanak sağladı ve polise geniş tutuklama ve gözetim yetkileri veren bu yasa devlet başkanına parlamentoyu feshetme ve seçimin yargı denetimini sonlandırma yetkisi tanıdı.[90]
Devrim, siyasi kriz ve geçiş dönemi (2011-günümüz)
Üst: Hüsnü Mübarek'in istifasının duyurulmasından sonra Tahrir Meydanı'nda kutlamalar.
Alt: 27 Kasım 2012 tarihinde Tahrir Meydanı'nda Devlet Başkanı Mursi karşıtı protestolar.
Alt: 27 Kasım 2012 tarihinde Tahrir Meydanı'nda Devlet Başkanı Mursi karşıtı protestolar.
25 Ocak 2011'de, Mısır'da Hüsnü Mübarek hükûmetine karşı geniş çaplı protestolar başladı. 11 Şubat 2011'de Mübarek istifa etti ve Kahire'den ayrıldı. Haberlerin ardından Kahire'deki Tahrir Meydanı'nda coşkulu kutlamalar yapıldı.[91] Ardından Mısır ordusu yönetimi devraldı.[92][93] Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi Başkanı Muhammed Hüseyin Tantavi, fiili olarak geçici devlet başkanı oldu.[94][95] 13 Şubat 2011'de ordu, parlamentoyu feshedip anayasayı askıya aldı.[96]
19 Mart 2011'de anayasa referandumu yapıldı.[97] 28 Kasım 2011'de, eski rejimin ardından Mısır ilk parlamento seçimlerini gerçekleştirdi. Seçimlere katılım yüksekti ve büyük bir usulsüzlük ya da şiddet olayı rapor edilmedi.[98]
24 Haziran 2012'de Müslüman Kardeşler ile bağlantılı olan Muhammed Mursi Mısır'ın 5. Devlet Başkanı seçildi.[99] 30 Haziran 2012'de Mursi, Mısır devlet başkanı olarak yemin etti.[100] 2 Ağustos 2012'de Başbakan Hişam Kandil, dört Müslüman Kardeşler üyesi de dahil olmak üzere 28 yeni isimden oluşan 35 kişilik kabinesini açıkladı.[101] Liberal ve laik gruplar, kurulun katı İslami uygulamalar dayatacağını düşündükleri için anayasa kurulu çalışmalarından çekilirken Müslüman Kardeşler destekçileri Mursi'nin arkasında durdu.[102] 22 Kasım 2012'de Mursi, anayasa kurulu çalışmalarını korumak amacıyla kendi kararlarını yargı denetiminden muaf tutan geçici bir bildiri yayımladı.[103]
Bu adım, ülke genelinde büyük protestolara ve şiddet olaylarına yol açtı.[104] 5 Aralık 2012'de, Mursi yanlıları ve karşıtları arasında devrimden bu yana İslamcılar ile muhalifler arasındaki en büyük çatışma olarak tanımlanan olaylar yaşandı.[105] Muhammed Mursi, muhalefet liderleriyle "ulusal diyalog" çağrısında bulundu ancak Aralık 2012'deki anayasa referandumunu iptal etmeyi reddetti.[106] 3 Temmuz 2013'te, Mursi'nin başkanlık ettiği Müslüman Kardeşler hükûmetinin otoriter uygulamalarına karşı halkta biriken hoşnutsuzluğun ardından ordu,[107] Mursi'yi görevden alarak Şura Konseyi'ni feshetti ve geçici bir hükûmet kurdu.[108]

4 Temmuz 2013 tarihinde, 68 yaşındaki Mısır Yüksek Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur, Mursi'nin görevden alınmasının ardından yeni hükûmetin geçici devlet başkanı olarak yemin etti.[109] Yeni Mısır yönetimi, Müslüman Kardeşler ve destekçilerine yönelik sert bir baskı uyguladı. Bu hususta binlerce kişi tutuklandı ve Mursi yanlısı gösteriler zorla dağıtıldı.[110][111] Müslüman Kardeşler'in birçok lideri ve aktivisti, kitlesel davalarda idam ya da müebbet hapis cezasına çarptırıldı.[112][113][114] 18 Ocak 2014'te geçici hükûmet %98,1 evet oyuyla referandumla onaylanan yeni bir anayasayı yürürlüğe koydu. Kayıtlı seçmenlerin %38,6'sı referanduma katılmıştı.[115] Bu oran, Mursi dönemindeki %33'lük katılımın üzerindeydi.[116]
Haziran 2014'te yapılan seçimlerde Abdülfettah es-Sisi %96,1 oy oranıyla zafer kazandı.[117] Es-Sisi, 8 Haziran 2014'te resmen Mısır'ın 6. Devlet Başkanı olarak yemin etti.[118] Es-Sisi yönetiminde Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki sınır sıkı bir şekilde kontrol altına alındı ve Gazze ile Sina arasındaki tüneller yıkıldı.[119] Nisan 2018'de yapılan seçimlerde ciddi bir rakibi olmaksızın es-Sisi ezici çoğunlukla yeniden seçildi.[120] Nisan 2019'da Mısır Parlamentosu, başkanlık dönemlerini dört yıldan altı yıla çıkardı ve es-Sisi'ye 2024'teki seçimlerde üçüncü kez aday olma imkanı tanıdı.[121]
Es-Sisi döneminde Mısır'ın yeniden otoriter bir yönetime kaydığı bildirilmiştir.[122] Yapılan anayasa değişiklikleri, orduya daha fazla yetki verirken siyasi muhalefeti sınırlandırmayı amaçlamaktadır.[123] Bu değişiklikler, Nisan 2019'daki referandumla kabul edilmiştir.[124] Aralık 2020'deki parlamento seçimlerinin sonuçlarına göre devlet başkanı es-Sisi'yi güçlü bir şekilde destekleyen Mısır'ın "Mostakbel Watan" (Vatanın Geleceği) Partisi, yeni seçim kuralları sayesinde meclisteki çoğunluğunu artırmıştır.[125]
Remove ads
Coğrafya
Özetle
Bakış açısı

Mısır, 22° ile 32° kuzey enlemleri ve 25° ile 35° doğu boylamları arasında yer almaktadır. 1.001.450 kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en büyük 30. ülkesidir.[126] Mısır'ın aşırı kurak iklimi nedeniyle nüfusun büyük çoğunluğu dar Nil ve deltası boyunca yoğunlaşmıştır.[127] Bu da nüfusun yaklaşık %99'unun ülkenin toplam yüzölçümünün sadece %5,5'ini kullandığı anlamına gelir. Mısırlıların %98'i ise ülkenin sadece %3'lük bir bölümünde yaşamaktadır.[128]
Mısır'ın batısında Libya, güneyinde Sudan, doğusunda ise Gazze Şeridi ve İsrail ile komşudur. Kıtalararası bir ülke olan Mısır, Afrika ile Asya arasında bir kara köprüsüne (Süveyş Kıstağı) sahiptir ve bu köprü, Akdeniz'i Kızıldeniz aracılığıyla Hint Okyanusu'na bağlayan Süveyş Kanalı ile geçilmektedir.
Nil Vadisi dışındaki büyük bir bölümü çöllerle kaplı olan Mısır'da nadir olarak rastlanan birkaç vaha bulunur. Rüzgârlar, yüksekliği 30 metreyi aşan kumullar oluşturur. Sahra Çölü ve Libya Çölü ülkenin bir bölümünü kapsamaktadır.

Sina Yarımadası'nda Mısır'ın en yüksek dağı olan 2.642 metre yüksekliğindeki Katerina Dağı yer alır. Yarımadanın doğusunda bulunan Kızıldeniz Rivierası ise zengin mercan resifleri ile turistik bir bölgedir.
Mısır'daki şehirler arasında ülkenin ikinci büyük kenti İskenderiye, Asvan; Asyut, başkent ve en büyük şehir Kahire, Mahalle El-Kübra, Keops Piramidi'nin yer aldığı Gize, Hurgada, Uksur, Kom Ombo, Safaga, Port Said, Şarm eş-Şeyh, Süveyş (Süveyş Kanalı'nın güney ucu buradadır), Zagazig ve Minye yer alır. Ülkedeki vahalar arasında ise Bahariye, Dahile, Farafra, Harga ve Siva sayılabilir. Tabiatı koruma alanları arasında ise Ras Muhammed Ulusal Parkı, Zaranik Koruma Alanı ve Siva bulunmaktadır.
13 Mart 2015 tarihinde, Mısır'ın başkentinin taşınmasına dair yeni bir plan açıklanmıştır.[129]

İklim
Mısır'da yağışların çoğu kış aylarında gerçekleşir.[130] Kahire'nin güneyinde, yıllık yağış miktarı genellikle 2 ila 5 mm arasındadır ve yıllarca süren aralıklarla gerçekleşir. Ülkenin kuzey kıyılarında ise yağış miktarı 410 mm'ye kadar çıkabilir[131] ve bu yağışlar genellikle ekim ile mart ayları arasında düşer. Sina Dağları'na ve kuzeydeki bazı kıyı şehirlerine, örneğin Dimyat, Baltim ve Sidi Barrani'ye kar yağarken İskenderiye'de ise nadiren kar yağışı görülür. 13 Aralık 2013 tarihinde onyıllar sonra ilk kez Kahire'ye çok az miktarda kar yağmıştır.[132] Orta Sina ve Orta Mısır'da kırağı da görülebilmektedir.
Mısır sıcak, güneşli ve kurak bir iklime sahiptir. Yaz aylarında ülkenin kuzeyinde sıcaklıklar yüksek, diğer bölgelerinde ise çok yüksek olabilir. Kuzey kıyılarındaki serin Akdeniz rüzgarları, özellikle yaz aylarında sıcaklıkları bir nebze olsun hafifletir. Hamsin olarak bilinen sıcak ve kuru rüzgâr, güneydeki büyük çöllerden gelerek ilkbahar veya yaz başında esmeye başlar. Bu rüzgar, beraberinde kavurucu kum ve toz getirir ve gündüz sıcaklıklarını 40 °C'nin üzerine, iç bölgelerde ise 50 °C'ye kadar çıkarabilir. Bu sırada, bağıl nem oranı %5'e hatta daha da altına düşebilir.
Asvan Barajı inşa edilmeden önce Nil Nehri her yıl taşarak Mısır'ın topraklarını yenilerdi. Bu, ülkede sürekli bir hasat sağlar ve tarımı desteklerdi.[133]
Küresel ısınma nedeniyle deniz seviyelerindeki olası bir yükselme, Mısır'ın yoğun nüfuslu kıyı şeridini tehdit edebilir ve ülkenin ekonomisi, tarımı ve sanayisi üzerinde ciddi sonuçlar doğurabilir. Nüfus artışıyla birleşen bu deniz seviyesi yükselmesi, bazı iklim uzmanlarına göre 21. yüzyılın sonuna kadar milyonlarca Mısırlının ekolojik mülteci haline gelmesine yol açabilir.[134][135]
Biyoçeşitlilik

Mısır, 9 Haziran 1992'de Rio Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ni imzalamış ve 2 Haziran 1994'te de sözleşmeye taraf olmuştur.[136] 31 Temmuz 1998'de sözleşme için bir Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı hazırlamıştır.[137] Biyolojik çeşitlilik planlarında birçok ülke sadece hayvanlar ve bitkilerle sınırlı kalsa da[138] Mısır'ın planında farklı canlı gruplarına dair kayıtlar yer almaktadır. Buna göre Mısır'da toplamda 1.483 alg türü, yaklaşık 15.000 hayvan türü (bunların 10.000'den fazlası böcek olmak üzere), 627'den fazla mantar türü, 319 monera türü, 2.426 bitki türü ve 371 protozoon türü kaydedilmiştir. Büyük gruplardan bazıları, örneğin liken oluşturan mantarlar ve nematodlar hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Amfibiler, kuşlar, balıklar, memeliler ve sürüngenler gibi küçük ve iyi incelenmiş gruplar haricinde, bu sayıların artması muhtemeldir. Örneğin mantarlar için yapılan sonraki çalışmalar, Mısır'da 2.200'den fazla türün kaydedildiğini ve ülkede bulunan toplam mantar türü sayısının çok daha yüksek olmasının beklendiğini göstermektedir.[139] Ayrıca, Mısır'da yerli veya tabiiyeti değiştirilmiş toplam 284 ot türü tespit edilmiştir.[140]
Remove ads
Hükûmet
Özetle
Bakış açısı

Beş yıllık görev süreleri için seçilen üyelerden oluşan Temsilciler Meclisi, yasama faaliyetlerinden sorumludur. Kasım 2011 ile Ocak 2012 arasında seçimler yapılmış ancak bu parlamento daha sonra feshedilmiştir. 18 Ocak 2014'te anayasının onaylanmasından sonraki altı ay içinde yeni parlamento seçimlerinin yapılacağı duyurulmuş ve bu seçimler 17 Ekim ile 2 Aralık 2015 tarihleri arasında iki aşamada gerçekleştirilmiştir.[141] Aslen parlamentonun cumhurbaşkanından önce oluşturulması planlanmışken geçici devlet başkanı Adli Mansur seçim tarihini erteleme kararı almıştır.[142] 2014 Mısır bakanlık seçimleri 26-28 Mayıs tarihlerinde yapılmış, katılımın %47,5 olduğu bu seçimlerde resmî verilere göre Abdülfettah es-Sisi 23,78 milyon oy alarak (%96,9) seçimi kazanmıştır. Rakibi Hamdin Sabahi ise 757.511 oyla (%3,1) seçimi kaybetmiştir.[143]
Devlet Başkanı Muhammed Mursi'nin Müslüman Kardeşler yönetimine karşı halkta oluşan hoşnutsuzluk dalgasının ardından[107] 3 Temmuz 2013'te dönemin Genelkurmay Başkanı Abdülfettah es-Sisi, Mursi'yi görevden aldığını ve anayasayı da askıya aldığını duyurmuştur. Ardından 50 üyeli bir anayasa komitesi oluşturulmuş ve hazırlanan yeni anayasa halk oylamasına sunulmuş ve 18 Ocak 2014'te kabul edilmiştir.[144]
2024 yılında, Freedom House'un hazırladığı Dünya Özgürlük Raporu'nda Mısır'ı siyasi haklar bakımından 6 ile (40 en özgür ve 0 en az özgür olmak üzere) ve sivil özgürlükler bakımından ise 12 ile değerlendirerek ülkeyi "özgür olmayan" ülkeler kategorisine dahil etmiştir.[145] V-Dem Demokrasi Endeksleri'ne göre ise Mısır, 2023 yılı itibarıyla Afrika'nın en az demokratik sekizinci ülkesidir.[146] The Economist Demokrasi Endeksi'nin 2023 baskısı da Mısır'ı 2,93 puanla "otoriter rejim" olarak sınıflandırmıştır.[147]
Mısır milliyetçiliği, Arap milliyetçiliğinden çok önce, 19. yüzyılda gelişmeye başlamış ve 20. yüzyılın başlarına kadar Mısır'daki sömürge karşıtı aktivistlerin ve entelektüellerin başlıca ideolojisi olmuştur.[148] Müslüman Kardeşler gibi İslamcıların savunduğu ideoloji ise genellikle Mısır toplumunun alt-orta sınıfı tarafından desteklenmektedir.[149]
Mısır, Arap dünyasında kesintisiz parlamenter geleneğe sahip en eski ülkedir.[150] İlk halk meclisi 1866'da kurulmuş ancak 1882'deki Britanya işgali ile feshedilmiştir. Britanyalılar sadece danışma organlarına izin vermiştir. 1923 yılında bağımsızlığın ilan edilmesinin ardından yeni bir anayasa parlamenter monarşi sistemini öngörmüştür.[150]
Dış ilişkiler
Üst: 4. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile eski ABD Başkanı George W. Bush, Camp David'de (2002)
Alt: Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Soçi, Ağustos 2014
Alt: Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Soçi, Ağustos 2014
Mısır'ın dış politikasının şekillenişi yalnızca coğrafi konumunun stratejik mahiyetinden değil, aynı zamanda tarihsel birikiminin ve bölgesel diplomasideki kalıcı nüfuzunun doğal bir sonucundan beslenmektedir. Afrika, Akdeniz havzası ve Güneybatı Asya'nın kesişim noktasında yer alan ülke, yüzyıllar boyunca ticaret yollarının ve kültürel etkileşimlerin kavşak noktasında bulunmuş; böylelikle Kahire, sadece iktisadi değil, aynı zamanda entelektüel ve siyasal açıdan da bölgenin cazibe merkezlerinden biri hâline gelmiştir. Bağlantısızlar Hareketi ile Birleşmiş Milletler’in kurucu üyelerinden biri olarak Mısır, Soğuk Savaş’tan günümüze dek resmi anlamda tarafsızlık çizgisini muhafaza etmiş fakat bu tarafsızlığın ardında çoğu kez bölgesel ihtilafların çözümünde öncü bir arabulucu rolü üstlenmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri ile tesis edilen ilişkiler uzun süre Mısır’ın dış siyasetinin temel direklerinden birini teşkil etmiştir. Nitekim 2015 yılı itibarıyla Washington yönetimi, Kahire’ye her yıl 1,3 milyar Amerikan doları tutarında askerî yardımda bulunmaktaydı.[151] 1989’da Mısır’a NATO üyesi olmayan büyük müttefik statüsü verilmiş ancak 2013'te gerçekleşen askerî müdahale sonrasında Obama yönetiminin Müslüman Kardeşler’e yönelik baskıları eleştirmesi ve müşterek tatbikatları askıya almasıyla ilişkiler ciddi surette zedelenmiştir.[152] Donald Trump döneminde ise bu gerginlik yerini yeniden yakınlaşmaya bırakmış; Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin 2017’de Beyaz Saray’a yaptığı ziyaret, sekiz yıllık bir aradan sonra gerçekleşen ilk resmî temas olmuştur.[153]
Muhammed Mursi’nin görevden uzaklaştırılmasının ardından Rusya ile ilişkiler kayda değer ölçüde derinleşmiş; askerî iş birliği genişletilmiş,[154] ticari temaslar da çeşitlendirilmiştir.[155] Çin ile ilişkiler de benzer biçimde ivme kazanmış ve 2014 yılında iki ülke arasında “kapsamlı stratejik ortaklık” tesis edilmiştir.[156]
2024 yılına gelindiğinde Mısır ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler yeni bir aşamaya taşınmış; taraflar iş birliğini “stratejik ve kapsamlı ortaklık” seviyesine çıkararak siyasi koordinasyonun, ekonomik dayanışmanın ve terörle mücadelede müşterek çabaların derinleştirilmesi hususunda mutabakata varmışlardır.[157]
Mısır, özellikle İsrail-Filistin ihtilafında oynadığı arabuluculuk rolü ile Orta Doğu'da önemli bir aktör olarak temayüz etmektedir.[158] Gazze'de sağlanan ateşkeslerin büyük kısmında Kahire'nin diplomatik girişimlerinin izleri görülmekte; barış sürecinin sürekliliği çoğu kez Mısır'ın kolaylaştırıcı pozisyonuna dayandırılmaktadır. Ülke Afrika Birliği ve Arap Birliği üyesidir. Arap Birliği'nin genel merkezi hâlen Kahire'de yer almakta olup 1978'de İsrail-Mısır Barış Antlaşması’na tepki olarak kısa süreliğine Tunus’a taşınmış, 1989’da ise yeniden Kahire’ye dönmüştür. Öte yandan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkeleriyle tesis edilen sıkı ekonomik ilişkiler, milyarlarca doları bulan mali destekler aracılığıyla daha da pekişmiştir.[159]
Askeriye

Mısır Silahlı Kuvvetleri, Mısır’ın askerî teşkilatını oluşturmakta olup kara, deniz, hava ve hava savunma kuvvetlerinden meydana gelmektedir. Kuvvetler, Genelkurmay Başkanı’nın doğrudan denetimi altındadır[160] ve karargâhları Yeni İdari Başkent’te bulunan, yaygın olarak “Sekizgen” olarak bilinen Devlet Stratejik Komuta Merkezi'nde yer almaktadır. Ordunun temel görevi dış savunma olmakla birlikte acil durumlarda ve terörle mücadele operasyonlarında polisle birlikte kritik altyapının korunmasında da görev üstlenmektedir.[161] Ayrıca barışı koruma misyonlarına katılmakta ve ikili ya da çok uluslu askerî tatbikatlar düzenlemektedir.[162]
Ordu önemli bir siyasi etkiye sahiptir. özerk biçimde faaliyet göstermekte ve birçok sivil yasadan muaf tutulmaktadır.[161] Bütçe bilgileri, general rütbesindeki komutanların isimleri ve ordu mevcudu gibi pek çok bilgi devlet sırrı kabul edilmekte ve kamuya açıklanmamaktadır.[161]
Mısır Silahlı Kuvvetleri aynı zamanda ülke ekonomisinde de önemli bir aktördür. Ulusal Hizmet Projeleri Kurumu aracılığıyla altyapı yatırımlarına katılmakta, tüketim malları üretmekte ve gayrimenkul sektöründe faaliyet göstermektedir. Savunma sanayii de gelişmiş olup hafif silahlar, zırhlı araçlar ve deniz unsurları üretmekte; ayrıca Almanya ve ABD gibi ülkelerle lisanslı üretim anlaşmaları yürütmektedir.[162]
438.500 aktif personel ve 479.000 yedekle[163] bölgenin en büyük ve en donanımlı ordularından biri kabul edilmektedir.[162] Ordu, modern Batılı sistemler, Sovyet dönemi teçhizatı ve yerli üretim unsurlarından oluşan geniş bir envantere sahiptir. Silah ve teçhizat başta Çin, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya ve ABD'den tedarik edilmektedir. Son yıllarda modernizasyon ve ileri teknoloji silah sistemlerinin alımına odaklanılmıştır.[162]
Mısır, casus uydulara sahip az sayıdaki bölge ülkesinden biridir. 2007'de EgyptSat 1,[164] 2014'te EgyptSat 2,[165] 2019'da ise gözlem uydusu MisrSat-A[166] ile iletişim uydusu Tiba-1'i fırlatmıştır.[167][168] 2023 yılında Horus-1 ve Horus-2 uydularını kısa aralıklarla uzaya göndermiş, aynı yıl MisrSat-2'yi de yörüngeye yerleştirmiştir. Bu üç uydu yüksek çözünürlüklü gözlem kapasitesine sahiptir.[169][170][171] 2024'te ise MisrSat-2'nin fırlatılmasından iki ay sonra, ülkenin ilk deneysel Yer gözlem uydusu olan NEXSAT-1'in operasyonel ilk aşaması tamamlanmıştır. Bu kapsamda, yerli yazılım geliştirme, ileri düzey yönelim kontrol sistemleri ve bağımsız uydu görüntüsü işleme gibi başarılar elde edilmiş, bu da Mısır'ın ulusal uzay kapasitesinde önemli bir adım olmuştur.[172]
Mısır'da askerlik, 18-30 yaş arası erkekler için zorunludur. Eğitim düzeyine göre 14 ila 36 ay arasında değişen hizmet süresinin ardından dokuz yıllık yedeklik yükümlülüğü bulunmaktadır. Ayrıca 16 yaşından itibaren erkekler, 17 yaşından itibaren ise kadınlar gönüllü olarak orduya katılabilmektedir.[162]
Hukuk

Mısır'ın hukuk sistemi, İslami hukuk ve medeni hukuka (özellikle Napolyon Yasaları) dayanmaktadır. Yargı denetimi ise Yüksek Mahkeme tarafından yapılır. Mısır, Uluslararası Adalet Divanı'nın zorunlu yargı yetkisini sınırlı olarak kabul etmektedir.[62]
İslam hukuku yasaların ana kaynağını oluşturmaktadır. Şeriat mahkemeleri ve kadılar Adalet Bakanlığı tarafından yönetilir ve yetkilendirilir.[173] Evlilik, boşanma ve velayet gibi kişisel statü konularını düzenleyen yasalar Şeriat'a göre belirlenir. Aile mahkemelerinde bir kadının ifadesi, bir erkeğin ifadesinin yarısı kadar kabul edilir.[174]
26 Aralık 2012 tarihinde, Müslüman Kardeşler tartışmalı yeni bir anayasa çıkarmaya çalışmıştır. 15-22 Aralık 2012 tarihlerinde yapılan referandumda halkın %64'ü tarafından onaylanmasına rağmen katılım oranı sadece %33 düzeyinde kalmıştır.[175] Bu anayasa, devrim sonrası kabul edilen 2011 Geçici Anayasası'nın yerini almıştır.
Ceza hukuku tarafından dine hakaretin suç olarak öngörüldüğü ülkenin[176] mevcut mahkeme sisteminde gıyaben yargılanan kişilere de ölüm cezası verilebilmektedir. 2012 yılında bazı Amerikalılar ve Kanadalılar ölüm cezasına çarptırılmıştır.[177]
18 Ocak 2014 tarihinde geçici hükûmet daha laik bir anayasa çıkarmıştır.[178] Anayasaya göre cumhurbaşkanı dört yıllık bir süre için seçilir ve en fazla iki dönem görev yapabilir.[178] Parlamentonun cumhurbaşkanını azledebilme yetkisi vardır.[178] Cinsiyet eşitliği ve düşünce özgürlüğü Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır.[178] Anayasa, siyasi partilerin "din, ırk, cinsiyet veya coğrafya" temeline dayandırılmasını yasaklamaktadır.[178]
İnsan hakları

2003 yılında hükûmet tarafından Ulusal İnsan Hakları Konseyi kurulmuştur.[179] Ancak yerel aktivistler konseyin, hükûmetin kendi ihlallerini mazur göstermek ve Olağanüstü Hâl Kanunu gibi baskıcı yasalarına meşruiyet kazandırmak amacıyla kullandığını öne sürerek sert eleştirilerde bulunmuşlardır.[180][181]
Pew Forum on Religion & Public Life'a göre Mısır, dinî özgürlükler açısından dünyadaki en kötü beşinci ülkedir.[182][183] Birleşik Devletler Uluslararası Dinî Özgürlükler Komisyonu da "hükümetin dini özgürlük ihlallerini tolere ettiği ülkeler arasında" saydığı Mısır'ı, izlemede tutulması gereken yerlerden biri olarak listelemiştir.[184] 2010 yılında yapılan bir Pew anketine göre Mısırlıların %84'ü İslam'dan ayrılanların ölüm cezasına çarptırılmasını, %77'si hırsızlık ve soygun suçları için el kesme ve kırbaçlama cezalarını, %82'si zina yapan bir kişinin taşlanarak cezalandırılmasını desteklemektedir.[185]
Kıptî Hristiyanlar, hükûmetin çeşitli düzeylerde ayrımcılığına maruz kalmakta ve kilise inşa etmek veya onarmak konusunda yasal kısıtlamalarla karşılaşmaktadır.[186] Ayrıca Bahâî inancına ve Sufi, Şiilik ve Ahmedîlik gibi ortodoks olmayan Müslüman mezheplere mensup olanlara yönelik hoşgörüsüzlük de devam etmektedir.[87] 1990'ların başında Mısır hükûmeti kimlik kartlarını dijitalleştirdiğinde dinî azınlıklar kimlik belgesi alamamışlardır.[187] 2008 yılında Mısır mahkemesi, diğer inançlara mensup kişilerin din belirtmeden kimlik kartı alabileceğine karar vermiştir.[188] Ağustos 2013'teki oturma eylemleri dağıtılırken yaşanan şiddetli çatışmalar sırasında 595 gösterici öldürülmüş[189] ve 14 Ağustos 2013 Mısır'ın modern tarihindeki en kanlı gün olmuştur.[190]
Günümüzde Mısır'da idam cezası hâlâ uygulanmaktadır. İnsan hakları grupları, idam cezaları ve infazlarla ilgili rakamların Mısır yetkililerince açıklanmasını yıllardır talep etmelerine rağmen yetkililer bu verileri paylaşmamaktadır.[191] 25 Mart 2014 tarihinde Minya Ceza Mahkemesi, tek bir duruşmada 529 kişiyi[192] idama mahkûm ettiğinde Birleşmiş Milletler[193] ve çeşitli insan hakları örgütleri[191][194] derin endişelerini dile getirmişlerdir. Temmuz 2013'te görevden alınmasının ardından meydana gelen şiddet olaylarına karıştıkları iddiasıyla yargılanan eski devlet başkanı Muhammed Mursi'nin destekçileri idam cezasına çarptırılmıştır. Bu karar, uluslararası hukukun ihlali olarak kınanmıştır. Mayıs 2014 itibarıyla, Mursi’nin görevden alınmasının ardından çoğunluğu Müslüman Kardeşler üyeleri veya destekçileri olmak üzere yaklaşık 16.000 kişi hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu karar uluslararası hukukun ihlali olarak kabul edilmiş ve kınanmıştır.[195] The Economist, bağımsız bir kaynağa göre hapis cezasına çarptırılan kişi sayının 40.000'in üzerinde olduğunu belirtmiştir.[196] Müslüman Kardeşler Mursi sonrası geçici Mısır hükümeti tarafından terör örgütü olarak ilan edilmiştir.[197] İnsan hakları gruplarına göre, Mısır’da yaklaşık 60.000 siyasi tutuklu bulunmaktadır.[198][199]

Mısır'da eşcinsellik yasadışıdır.[201] Pew Araştırma Merkezi'nin 2013 anketine göre Mısırlıların %95'i eşcinselliğin toplum tarafından kabul edilmemesi gerektiğine inanmaktadır.[202]
2017 yılında Thomson Reuters Vakfı'nın anketine göre Kahire, 10 milyondan fazla nüfusu olan şehirler arasında kadınlar için en tehlikeli şehir seçilmiştir. Cinsel taciz vakalarının her gün görüldüğü belirtilmiştir[203]
Basın özgürlüğü
Sınır Tanımayan Gazeteciler, 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Mısır’ı 180 ülke arasında 160. sıraya yerleştirmiştir. Mısır'da en az 18 gazeteci hapis yatmakladır (2015 itibarıyla). 2015 yılında yürürlüğe giren yeni terörle mücadele yasası, terör olayları hakkında yanlış ve "Mısır Savunma Bakanlığı'nın resmî açıklamalarından farklı" bilgi yayan basın mensuplarına 25 bin ila 60 bin ABD doları arasında değişen bir meblağda para cezası öngörmektedir.[204]
Hükûmeti eleştiren bir takım kişiler "ülkedeki COVID-19 pandemisi vakaları hakkında yanlış bilgi yaydıkları" gerekçesiyle gözaltına alınmıştır.[205][206]
İdari yönetim
Mısır, idari bakımdan "muhafaza" adı verilen 29 valiliğe ayrılır.
Remove ads
Ekonomi
Özetle
Bakış açısı

Mısır, ekonomisi ağırlıklı olarak tarım, medya, petrol ve doğalgaz ihracatı ile turizme dayanan bir ülkedir. Ayrıca yurt dışında, özellikle Libya, Suudi Arabistan, Basra Körfezi ve Avrupa'da çalışan üç milyondan fazla Mısırlı bulunmaktadır.[207] 1970 yılında Asvan Barajı'nın tamamlanması ve sonrasında oluşan Nasır Gölü, Nil Nehri'nin Mısır'daki tarım ve ekolojideki geleneksel rolünü değiştirmiştir. Hızla artan nüfus, sınırlı ekilebilir arazi ve Nil'e olan bağımlılık, kaynakların aşırı kullanılmasına ve ekonominin baskı altına girmesine neden olmaktadır.
2022 yılında Mısır ekonomisi süregelen bir krize girmiştir. Mısır lirası en kötü performans gösteren para birimlerinden biri olmuş ve enflasyon %32,6'ya,[208] çekirdek enflasyon ise mart ayında neredeyse %40'a ulaşmıştır.[209]
Hükûmet iletişim ve fiziksel altyapıya yatırımlarını sürdürmektedir. Mısır, 1979'dan bu yana Amerika Birleşik Devletleri'nden yardım alan (yılda ortalama 2,2 milyar dolar) ülkeler arasındadır. Irak Savaşı sonrası ise ABD'den en çok yardım alan üçüncü ülke konumundadır. Mısır ekonomisi, esas olarak turizm, yurt dışında çalışan Mısırlıların gönderdiği dövizler ve Süveyş Kanalı gelirlerine dayanmaktadır.[210]
Son yıllarda, Mısır ordusu ekonomi üzerindeki nüfuzunu artırmış ve akaryakıt istasyonları, balıkçılık, otomobil üretimi, medya, yol ve köprü altyapısı ile çimento üretimi gibi sektörlerde hakimiyet kurmuştur. Bu durum, rekabetin bastırılmasına, özel yatırımların caydırılmasına ve sıradan Mısırlılar için daha yavaş büyüme, artan fiyatlar ve sınırlı fırsatlar gibi olumsuz sonuçlara yol açmıştır.[211] Orduya ait Silahlı Kuvvetler Ulusal Hizmet Projeleri Ajansı; gübre, sulama ekipmanları ve veteriner aşıları üreten yeni fabrikalar kurarak genişlemesini sürdürmektedir. Akaryakıt istasyonlarını yöneten Wataniya ve şişelenmiş su üreten Safi gibi ordu tarafından işletilen şirketler, devletin mülkiyetinde kalmaya devam etmektedir.[212]
Ekonomik durgunluk döneminin ardından hükûmetin daha liberal ekonomik politikaları benimsemesi, turizm gelirlerinin artması ve borsanın canlanmasıyla birlikte ekonomik koşullar önemli ölçüde iyileşmeye başlamıştır. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yıllık raporunda, Mısır ekonomik reformları hayata geçiren en başarılı ülkelerden biri olarak gösterilmiştir.[213] Hükûmetin 2003'ten bu yana gerçekleştirdiği önemli ekonomik reformlar arasında gümrük ve tarifelerin büyük oranda azaltılması yer almaktadır. 2005 yılında uygulamaya konulan yeni vergi yasası ile kurumlar vergisi %40'tan %20'ye düşürülmüş ve 2006 yılı itibarıyla vergi gelirlerinde %100 artış sağlanmıştır.
Mısır ekonomisinin karşı karşıya olduğu başlıca zorluklardan biri, refahın geniş kitlelere yayılmasındaki sınırlamalardır. Birçok Mısırlı, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının artmasına rağmen yaşam standartlarının ya da alım güçlerinin değişmemesi nedeniyle hükûmete eleştirilerini yöneltmektedirler. Ayrıca yolsuzluk da halk tarafından ekonomik büyümenin önündeki en büyük engel olarak görülmektedir.[214][215] Hükûmet, 2006 yılında Etisalat'tan alınan 3 milyar dolarlık üçüncü mobil lisans bedelini ülkenin altyapısını yenilemek için kullanma sözü vermiştir.[216] 2023 Yolsuzluk Algısı Endeksi'nde ise Mısır, 180 ülke arasında 108. sırada yer almıştır.[217]

Mısır'da gelir dağılımında ılımlı bir eşitsizlik söz konusudur. Nüfusun tahminen %35-40'ı günde 2 doların altında bir gelirle yaşamını sürdürürken, sadece %2-3'lük bir kesim varlıklı olarak değerlendirilmektedir.[218]
Turizm

Mısır iş gücünün yaklaşık %12'sini istihdam eden turizm,[219] Mısır ekonomisinin en önemli sektörlerinden biridir. 2024 yılının ilk yarısında 7,1 milyondan fazla turist Mısır'ı ziyaret etmiş ve bu ziyaretlerden yaklaşık 6,6 milyar dolar gelir elde edilmiştir.[220] Turizm Bakanı Hisham Zaazou, 2012 yılında turizm gelirlerinin 9,4 milyar dolara ulaştığını ve bunun, 2011'de elde edilen 9 milyar dolarlık gelire göre hafif bir artış olduğunu sektör profesyonellerine ve gazetecilere bildirmiştir.[221]
Gize Nekropolü, Mısır'ın en bilinen turistik merkezlerinden biridir. Antik Dünyanın Yedi Harikası'ndan günümüze ulaşan tek yapı olarak dikkat çekmektedir.
Üç bin kilometreden daha uzun bir kıyı şeridine sahip olan Mısır'ın Akdeniz ve Kızıldeniz kıyılarındaki Akabe Körfezi kıyıları, Safaga, Şarm eş-Şeyh, Hurgada, Uksur, Dahab, Ras Sudr ve Marsa Alem ülkedeki turistik noktalardır.
Enerji

Mısır'ın enerji sektörü kömür, petrol, doğal gaz ve hidroelektrik üzerine dayalı çeşitlendirilmiş bir yapıya sahiptir. Kuzeydoğu Sina'daki kömür yataklarından yılda yaklaşık 600.000 ton üretim yapılmaktadır. Ülkenin petrol üretimi Nil'in batısındaki çölde, Süveyş Körfezi ve Nil Deltası'nda yoğunlaşmaktadır. Ham petrol üretimi 1993'te günlük yaklaşık 941.000 varille (149.600 m³/gün) en yüksek seviyesine ulaşmış, ancak 2008'e gelindiğinde 630.000 varil/gün (100.000 m³/gün) düzeyine düşmüştür.[222] Bu gerileme sonucunda Mısır 2008-2009 yıllarında net petrol ithalatçısı konumuna geçmiş ve stratejik olarak doğal gaza yönelmiştir.
Doğal gaz sonraki yıllarda Mısır ekonomisinin temel unsurlarından biri haline gelmiş, yabancı yatırımların yanı sıra hükûmetin petrokimya sanayiine ve gaz ihracatına öncelik vermesine yol açmıştır. 2009 yılında üretilen doğal gazın yaklaşık %38'i ihracata ayrılmıştır.[222] Ancak iç talebin artması nedeniyle 2014 itibarıyla ihracattan çok iç tüketim öncelik kazanmış, uluslararası piyasalara ayrılan gaz miktarı önemli ölçüde azalmıştır.[223]
2015 yılında İtalyan enerji şirketi Eni tarafından Akdeniz'deki en büyük doğal gaz rezervi olan Zohr sahası keşfedilmiştir.[224] Yaklaşık 30 trilyon fit küp büyüklüğündeki bu rezervde üretim Aralık 2017'de başlamış, 2019 yılına gelindiğinde günlük 2,7 milyar fit küpe ulaşmıştır.[225] Bu gelişme, Mısır'ın enerji görünümünü esaslı bir biçimde iyileştirmiştir. Bununla birlikte, son dönemde ortaya çıkan teknik aksaklıklar üretim seviyelerinde düşüşe neden olmuş; Mısır, Avrupa'ya yönelik LNG terminalleri üzerinden ihracat yükümlülüklerini sürdürebilmek amacıyla Kıbrıs'tan ek gaz tedarikine yönelmiştir. Üretim kapasitesinin eski seviyesine iadesi amacıyla yeni sondaj faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.[226]
Uluslararası enerji şirketleri, bilhassa BP, Mısır'ın doğal gaz sektöründe kayda değer yatırımlar gerçekleştirmiştir. 2015 yılında BP, ağırlıklı olarak Batı Nil Deltası projesine tahsis edilmek üzere 12 milyar ABD doları tutarında yatırım taahhüdünde bulunmuş; günümüzde söz konusu proje günlük yaklaşık 1 milyar fit küplük üretim sağlamaktadır. Buna ilaveten Atoll sahası (300 milyon fit küp/gün) ve Kuzey Dimyat gibi alanlarda da kayda değer üretim yürütülmektedir. Katameya sahasından elde edilen üretim ise 2020 yılı itibarıyla başlamıştır.[227][228]
Mısır, ayrıca ülke tarihinde ilk kez bir nükleer enerji santrali inşa etmektedir. El Dabaa Nükleer Santrali olarak adlandırılan bu tesis, ülkenin kuzey kıyısında konumlandırılmakta olup finansmanı Rusya Federasyonu'ndan sağlanan 25 milyar ABD doları tutarındaki bir kredi ile temin edilmiştir.[229]
Ulaşım
Mısır'da ulaşım sistemi, tarihsel yerleşim örüntülerinin Nil Nehri boyunca şekillendirdiği demografik ve ekonomik yoğunlaşmaya paralel olarak özellikle Kahire merkezinde kümelenmiştir. Ülke genelinde yaklaşık 4.800 kilometrelik demiryolu ağı, devlet tekelinde faaliyet gösteren Mısır Ulusal Demiryolları tarafından işletilmekte olup omurga niteliğindeki hat İskenderiye'den başlayarak Asvan'a kadar kesintisiz bir güzergâh oluşturmaktadır. 2021 yılı itibarıyla başlatılan ve yaklaşık 4,5 milyar Amerikan doları tutarında sermaye tahsisini gerektiren yüksek hızlı tren projesi, başlangıç aşamasında Ayn Sohna, Mersa Matruh ve İskenderiye arasındaki bağlantıyı temin etmek üzere tasarlanmış, müteakip safhalarda ise Büyük Kahire-Asvan hattı ile Uksur'u Hurgada ve Safaga'ya irtibatlandıracak güzergâhları da ihtiva edecek şekilde genişletilmiştir.[230][231]

Kahire Metrosu, halihazırda üç ayrı hat üzerinde sefer icra etmekte, dördüncü hattın inşası devam etmekte olup ileriye matuf olarak yeni hatların tesisi yönünde kapsamlı projeksiyonlar yapılmaktadır. Bunun yanı sıra kentte iki ayrı monoray hattının inşası sürdürülmekte, İskenderiye'de ise bağımsız bir metro sisteminin teşkil edilmesi planlanmaktadır.[232] Karayolu ulaştırmasına yönelik olarak icra edilen Ulusal Yollar Projesi kapsamında, ülkenin ana arter yol uzunluğu 2014 yılında 23.500 kilometre düzeyindeyken, 2024 itibarıyla yaklaşık yüzde 30'luk bir artışla 30.500 kilometreye çıkarılmıştır. Bu bağlamda yalnızca yeni otoyollar inşa edilmemiş, aynı zamanda mevcut binlerce kilometrelik güzergâh da rehabilite edilmiştir. Netice itibarıyla, Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan Yol Kalitesi Endeksi'nde Mısır'ın sıralaması 2015 yılında 118. basamakta iken 2024 yılına gelindiğinde 18. sıraya yükselmiştir.[233]
Mısır'ın sivil havacılık alanındaki başat aktörü, 1932 yılında Talat Harb tarafından kurulmuş olan ve günümüzde mülkiyeti tamamen devlete ait bulunan bayrak taşıyıcı şirket EgyptAir’dir. Şirket, ana merkezi konumundaki Kahire Uluslararası Havalimanı üzerinden, Orta Doğu, Avrupa, Afrika, Asya ve Amerika kıtalarında 75’in üzerinde destinasyona düzenli yolcu ve kargo seferleri icra etmektedir. Mevcut filo kapasitesi 80 hava aracından oluşmaktadır.
Süveyş Kanalı, Akdeniz ile Kızıldeniz’i birbirine bağlayan, deniz seviyesinde inşa edilmiş yapay bir su yoludur ve bu yönüyle Avrupa ile Asya arasındaki deniz ticaretinin Afrika kıtasının etrafından dolaşılmaksızın gerçekleştirilmesini mümkün kılmaktadır. 2023 yılında Mısır’a 9,4 milyar Amerikan doları tutarında rekor düzeyde gelir sağlamıştır.[234] Kasım 1869’da hizmete açılan kanal, kuzeyde Port Said’den başlayarak güneyde Port Tevfik'e ulaşmakta; orta kesiminde yer alan İsmailiye kenti ise kanal hattının yaklaşık 3 kilometre batısında konumlanmaktadır. 2010 itibarıyla kanal 24 metre derinliğe ve 205 metre genişliğe sahiptir. Kanal; 22 kilometrelik kuzey erişim koridoru, 16,2 kilometrelik ana bölüm ve 9 kilometrelik güney erişim koridorundan oluşmaktadır. Ballah Geçidi ve Büyük Acı Göl, gemilerin karşılıklı geçişlerini temin eden kritik manevra alanları işlevini görmektedir. Kanalda herhangi bir kilit mekanizması bulunmamakta, deniz suyu iki deniz arasında serbest akışla hareket etmektedir. 2015 yılında ikmal edilen genişletme faaliyetleri sonucunda kanalın günlük kapasitesi 49 gemiden 97 gemiye çıkarılmış, bu suretle transit geçiş süreleri kayda değer ölçüde kısalmış ve küresel deniz ticaretinin ivmelenmesine katkı sağlanmıştır.[235]
26 Ağustos 2014 tarihinde Mısır makamlarınca "Yeni Süveyş Kanalı" adı altında, mevcut güzergâha paralel bir deniz ulaştırma hattının inşası önerilmiş; proje Temmuz 2015'te tamamlanmış ve 6 Ağustos 2015 tarihinde, uluslararası temsilcilerin iştiraki ve askerî hava gösterileri eşliğinde resmî açılış merasimi gerçekleştirilmiştir.[236][237]
Su temini ve sanitasyonu

Mısır'ın su kaynakları neredeyse bütünüyle Nil Nehri'ne bağlıdır. Ülkenin toplam su rezervlerinin yaklaşık yüzde doksanını karşılayan Nil, 1954 yılından bu yana değişmeyen biçimde yılda 55 milyar metreküp pay tahsis etmektedir. Buna ilaveten, yenilenebilir nitelik arz etmeyen yeraltı sularından yarım milyar metreküp daha elde edilmektedir. Ne var ki ulusal talep yılda doksan milyar metreküpü aşmakta, bu da sürekli ve yapısal bir su açığı doğurmaktadır. Netice itibarıyla, kişi başına düşen yıllık su miktarı 2018 yılında 570 metreküpe kadar gerilemiş, böylece uluslararası ölçekte kabul edilen bin metreküplük kıtlık eşiğinin oldukça altına inmiştir. Hükûmet, nüfus artışı ve tarımsal genişleme karşısında bu durumu bertaraf edebilmek için suyun rasyonel ve verimli yönetimini temel bir öncelik olarak benimsemiştir.[238]
Bütün bu yapısal güçlüklerin mevcudiyetine rağmen, güvenli suya erişimde kayda değer bir iyileşme sağlanmıştır. 1990'dan 2010'a değin kentsel alanlarda şebeke suyu kapsamı yüzde 89'dan yüzde 100'e, kırsal bölgelerde ise yüzde 39'dan yüzde 93'e yükselmiş, bu suretle kırsalda açıkta dışkılama bütünüyle ortadan kaldırılmış ve neredeyse evrensel düzeyde iyileştirilmiş su kaynağına erişim tesis edilmiştir. 2015 yılı itibarıyla nüfusun yüzde 90'ı güvenli içme suyuna ulaşabilirken bu oran 2019'da yüzde 96,9'a çıkmıştır. Benzer biçimde, sanitasyon hizmetlerinin kapsama alanı 2015'te yüzde 50 iken 2019'da yüzde 66,2'ye ulaşmış; aynı dönemde arıtılan atık suyun toplam atık suya oranı yüzde 50'den yüzde 68,7'ye yükselmiş, 2022 yılında ise yüzde 74 düzeyine erişmiştir.[239] Bununla birlikte sanitasyon altyapısındaki tarihsel yetersizlikler ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirmiş, 2007 tarihli bir raporda kötü hijyen koşullarına bağlı ishal vakaları nedeniyle her yıl yaklaşık 17.000 çocuğun hayatını kaybettiği öngörülmüştür.[240]
Mısır, su yönetim stratejisinin asli bir unsuru olarak atık su arıtma tesislerine büyük ölçekli yatırımlar gerçekleştirmiştir. 2021 yılında tamamlanan Bahr El Bakar Atık Su Arıtma Tesisi, günde beş milyon metreküp kapasitesiyle o tarihte dünyanın en büyük tesisi olarak kayda geçmiştir. Bu tesiste arıtılan sular, Sina Yarımadası Kalkınma Planı çerçevesinde 342.000 dönümlük arazinin sulanmasına tahsis edilmiştir.[238] 2023'te ise Yeni Delta Atık Su Arıtma Tesisi hizmete alınmış, günde 7,5 milyon metreküp kapasiteyle Bahr El Bakar'ı geride bırakarak küresel ölçekte en büyük atık su arıtma tesisi sıfatını kazanmıştır.[241] Bu tesis yalnızca Yeni Delta ıslah projesine hayat vermekle kalmamakta, aynı zamanda Maryut Gölü ile Akdeniz'deki kirlilik yükünü azaltmaya da matuf bulunmaktadır.[241]
Mısır'ın kurak iklim koşulları ve kayda değer yağışlardan yoksun oluşu sebebiyle, tarımsal üretim bütünüyle sulamaya bağımlı kılınmıştır. Asvan Barajı'nın denetiminde düzenlenen Nil Nehri, yıllık ortalama 55 milyar metreküp su salmakta; bunun 46 milyar metreküpü sulama kanallarına tevdi edilmektedir.[242] Bu sulama düzeni, Nil Vadisi ve Nil Deltası'nda toplam 33.600 kilometrekarelik (13.000 mil kare) tarım arazisini beslemekte ve yılda ortalama 1,8 ürün devşirilmesini mümkün kılmaktadır.[242]
Remove ads
Demografi
Özetle
Bakış açısı

Arap dünyasının en yoğun nüfuslu ülkesi olan Mısır, Afrika kıtasında ise Nijerya ve Etiyopya'dan sonra üçüncü sırada gelmektedir. 2017 yılı itibarıyla yaklaşık 95 milyonluk bir nüfusa sahiptir.[243] Özellikle 1970'lerden 2010'a uzanan dönemde, tıptaki kayda değer ilerlemeler ve Yeşil Devrim'in tarımsal üretkenlikte yarattığı dönüşüm nüfus artışını olağanüstü bir ivmeye taşımıştır.[244][245] Oysa 1798'de Napolyon'un işgali sırasında ülkenin nüfusunun yalnızca 3 milyon civarında olduğu kaydedilmektedir.[246] Halkın çoğunluğu tarıma elverişli toprakların neredeyse tek başına Nil Nehri boyunca uzandığı yaklaşık 40.000 km²'lik (15.000 mil²) dar bir sahada yoğunlaşmıştır. Mısır topraklarının büyük bölümünü teşkil eden Sahra Çölü ise seyrek nüfuslu, yer yer tamamen ıssız alanlardan ibarettir. Günümüzde nüfusun yaklaşık yüzde 43'ü kentsel alanlarda ikamet etmekte, bunların da önemli bir kısmı Kahire, İskenderiye ve Nil Deltası'ndaki büyük merkezlerde toplanmaktadır.[247]
Mısır toplumu esasen Nil'in kıyılarında (bilhassa Kahire ve İskenderiye'de), Delta havzasında ve Süveyş Kanalı çevresinde yoğunlaşan son derece kentleşmiş bir nüfus yapısı arz eder. Demografik tasnif bakımından halk, büyükşehirlerde yaşayanlarla, kırsalda hayatlarını sürdüren fellahlar yani köylü çiftçiler olarak iki ana grupta değerlendirilmektedir. Yerleşime sahici anlamda elverişli toprakların toplam yüzölçümü yalnızca 77.041 km²'dir. Bu sınırlılık, kilometrekare başına düşen nüfusu 1.200'ün üzerine çıkararak, ülkeyi dünya ölçeğinde Bangladeş ile mukayese edilebilecek bir yoğunluk seviyesine taşımaktadır.
Nâsır döneminde göç hareketleri devlet kontrolü altında tutulmuşsa da, Arap Soğuk Savaşı bağlamında binlerce Mısırlı uzman ve profesyonel kadro başka ülkelere yönlendirilmiştir.[248] 1971'de Cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın serbestleştirdiği göç politikaları, 1973 petrol krizinin yarattığı iktisadî dalgalanmalarla birleşerek emsalsiz bir ivme kazanmıştır.[249] Günümüzde yaklaşık 2,7 milyon Mısırlının ülke dışında yaşadığı tahmin edilmektedir. Bunların takriben yüzde 70'i Arap coğrafyasında ikamet etmektedir: 923.600 kişi Suudi Arabistan'da, 332.600 kişi Libya'da, 226.850 kişi Ürdün'de, 190.550 kişi ise Kuveyt'te bulunmakta; geri kalanı ise bölgedeki diğer ülkelerde yaşamaktadır. Kalan yüzde 30'luk kesim ise daha ziyade Avrupa ve Kuzey Amerika'ya dağılmıştır (318.000'i Amerika Birleşik Devletleri'nde, 110.000'i Kanada'da, 90.000'i İtalya'da).[250] Mısırlıların Arap olmayan ülkelere yönelen göç dalgası ise 1950'lerden itibaren kesintisiz bir biçimde sürmektedir.[251]
Etnik gruplar
Mısır toplumunun asli unsurunu, nüfusun %99,7'sini teşkil eden etnik Mısırlılar oluşturur.[62] Bu yekpare çoğunluğun yanı sıra tarih boyunca ülkenin kültürel dokusuna nüfuz etmiş çeşitli azınlık toplulukları da mevcuttur. Bunlar arasında Abazalar, Türkler, Yunanlar, doğu çölleriyle Sina Yarımadası'nda göçebe hayatlarını sürdüren Bedevi Arap kabileleri, Siva Vahası'nda Berberice konuşan Sivalılar ve Nil boyunca kümelenmiş Nübye toplulukları zikredilebilir. Ayrıca ülkenin en güneydoğusunda yoğunlaşmış Beca kabileleri ile, esasen Nil Deltası ve Feyyum havzasında yaşayan ve modernleşmenin getirdiği kentleşme süreciyle birlikte giderek asimile olan Dom grupları da bu çeşitliliğe dahildir.
Bunun ötesinde Mısır, günümüzde de kayda değer bir göçmen nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre ülkede 9 milyondan fazla göçmen bulunmaktadır; bu rakam toplam nüfusun %8,7'sine tekabül etmektedir. Göçmenler 133 farklı ülkeden gelmektedir. Bunların içinde en geniş kitleleri Sudanlılar (4 milyon), Suriyeliler (1,5 milyon), Yemenliler (1 milyon) ve Libyalılar (1 milyon) teşkil etmektedir. Bu dört grup, Mısır'daki uluslararası göçmen nüfusunun yaklaşık %80'ini oluşturmaktadır.[252]
Diller
Mısır'ın resmî dili Fasih Arapçadır.[253] Ancak gündelik yaşamda halkın konuştuğu lehçeler çeşitlilik arz eder: Mısır Arapçası (%68), Yukarı Mısır'da hâkim olan Saidi Arapçası (%29), Doğu Mısır'ın bedevî lehçesi (%1,6), Sudan Arapçası (%0,6), ayrıca Domari (%0,3), Nübye dili Nobiin (%0,3), Beca dili (%0,1), Siva dili ve diğer yerel diller. Bunun yanında, tarih boyunca göçler vasıtasıyla yerleşmiş topluluklar arasında Yunanca, Ermenice ve İtalyanca da konuşulmuştur. Son dönemde ise Habeş dilleri ailesinden Amharca ve Tigrinya dili gibi Afrika dilleri göçmenler arasında önem kazanmıştır.
Eğitim müesseselerinde öğretilen yabancı diller arasında ise önceliği İngilizce almakta; bunu Fransızca, Almanca ve İtalyanca takip etmektedir.
Tarihsel bağlamda, Mısır dili binlerce yıl boyunca Nil havzasında hâkim olmuştur. Bu dilin son evresi olan Kıptîce, Hristiyanlıkla birlikte yeni bir kültürel ve teolojik bağlamda yaşamaya devam etmiş ancak konuşma dili olarak 17. yüzyılda büyük ölçüde sönümlenmiştir. Yine de Yukarı Mısır'ın bazı ücra bölgelerinde 19. yüzyıla kadar varlığını sürdürebildiğine dair bulgular mevcuttur. Afro-Asya dil ailesi içerisinde, kendine mahsus bir kol teşkil eden bu dil günümüzde ise Kıptî Ortodoks Kilisesi'nin litürjik dili olarak kullanılmaya devam etmektedir.[254][255]
Din

Mısır'ın resmî dini İslam'dır. Ülke yalnızca Arap coğrafyasının değil, aynı zamanda dünya ölçeğinde de en büyük Müslüman nüfuslardan birine ev sahipliği yapar. Küresel Müslüman topluluğun yaklaşık yüzde beşini bünyesinde barındırarak altıncı sırada yer alır.[256] Bunun yanı sıra Mısır, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bağlamında Hristiyan nüfus bakımından da en yüksek sayıya ulaşmış ülke konumundadır.[257] Ancak dinî istatistiklere dair resmî veriler, toplumsal ve siyasal hassasiyetler sebebiyle sınırlı ve muğlaktır.[258] Genel kabul gören tahminler nüfusun %85 ila %90'ının Müslüman, %10 ila %15'inin Kıpti Hristiyan, yaklaşık %1'inin ise diğer Hristiyan mezheplerine mensup olduğunu ortaya koyar. Bazı müstakil kaynaklar ise Hristiyan nüfusu %15-20 bandına yerleştirmektedir.[b]
Mısır, Geç Antik Çağ döneminde Hristiyanlığın en erken ve en müessir merkezlerinden biri olarak tebarüz etmiştir. İskenderiye Kıptî Ortodoks Kilisesi 1. yüzyılda teşekkül etmiş ve günümüze değin ülkenin en geniş cemaatini temsil etmeyi sürdürmüştür. 7. yüzyılda İslam'ın fetihlerle bölgeye intikali, toplumun tedricen İslamlaşmasına ve yüzyıllar içinde çoğunluğu Müslüman olan bir yapıya evrilmesine yol açmıştır.[265][266] Müslüman nüfusun ekseriyeti ne zaman sağladığı hususunda yeknesak bir kanaat bulunmaz. Tahminler miladi 1000 yılı civarından 14. yüzyıla kadar geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Takip eden süreçte Mısır, İslam dünyasında siyasal kudret ve kültürel nüfuz bakımından mühim bir merkez hüviyetine bürünmüştür. Enver Sedat döneminde İslam resmî devlet dini, şeriat ise hukuk düzeninin asli kaynağı olarak kabul edilmiştir.[44]

Mısırlı Müslümanların büyük çoğunluğu Sünniliğe mensuptur. Mezhep aidiyetine bağlı olmayan Müslümanların oranı yaklaşık %12 olarak kaydedilir.[264][267] Bununla birlikte ülkede kayda değer bir Şiî azınlık da mevcuttur. Kudüs Güvenlik ve Dış İlişkiler Merkezi, Şiî nüfusu 1 ila 2,2 milyon olarak tahmin etmekte,[268] bazı değerlendirmeler ise bu rakamı 3 milyona kadar çıkarmaktadır.[269] Ahmedîlik cemaati 50.000'in altında bir topluluk olarak görülürken[270] Selefîlerin (aşırı muhafazakâr Sünnîler) sayısı 5 ila 6 milyon arasında değerlendirilmektedir.[271] Kahire, minarelerle bezenmiş silueti sebebiyle “Bin Minareli Şehir” olarak anılagelmiştir.[272] Kent, aynı zamanda İslamî yükseköğretim ve fıkıh alanında mümtaz bir kurum addedilen El-Ezher Üniversitesi'ni barındırır.[273] 10. yüzyılın sonlarında tesis edilen bu müessese, bazı ölçütlere göre kesintisiz faaliyet gösteren dünyanın en eski ikinci üniversitesi sayılmaktadır.[274] Tasavvufî gelenek ise Mısır'da derin köklere sahiptir. Yaklaşık 15 milyon kişinin yerli tarikatlara intisap ettiği öne sürülmektedir.[275][276] Ancak tarikat önderleri, resmî kayıtlara geçmeyen geniş mürid kitleleri sebebiyle bu sayının çok daha yüksek olduğunu iddia etmektedir.[275] Kasım 2017'de Sina'da bir tasavvuf camisinde gerçekleştirilen saldırıda en az 305 kişinin hayatını kaybetmiştir.[277]
Mısır'daki Hristiyan nüfusun %90'ından fazlası, yerli bir Ortodoks kilisesi olan İskenderiye Kıpti Ortodoks Kilisesi'ne bağlıdır.[278] Bunun haricinde Kıptî Katolik Kilisesi, Mısır Evanjelik Kilisesi ve çeşitli Protestan cemaatleri de varlığını sürdürmektedir. Gayrimüslim kökenli Hristiyan topluluklar ise esasen Kahire ve İskenderiye gibi metropollerde kümelenmiştir. Bunlar arasında Süryani-Lübnan kökenliler kayda değerdir ve Katolik, Rum Ortodoks yahut Maruni geleneklerine mensupturlar.[279]
Mısır devleti yalnızca üç dini resmen tanır: İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik. Bahâîlik yahut Ahmedîlik gibi küçük inanç toplulukları ise tanınmamaktadır. Bu gruplar, ulusal güvenliğe tehdit oluşturdukları gerekçesiyle devlet nezdinde baskıya maruz kalmaktadır.[280][281] Özellikle Bahâîler ve ateistler, devletin zorunlu tuttuğu kimlik belgelerinde inançlarını (veya inançsızlıklarını) beyan etme imkânından mahrum bırakılmış, ya bu belgeleri edinememiş ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunmak zorunda kalmıştır. 2008 yılında verilen bir yargı kararı, resmî olarak tanınmayan din mensuplarının kimlik kartı edinmesine ve din hanesini boş bırakmasına imkân tanımıştır.[187][188]
Eğitim

2022 itibarıyla Mısır'da yetişkin okuryazarlık oranı %74,5 seviyesinde ölçülmüştür. Bu oran 2017'de %71,1 idi.[282] Okuryazarlık en düşük seviyeye %35,1 ile 60 yaş üzeri nüfusta ulaşırken en yüksek düzey ise %92,2 ile 15-24 yaş arasındaki gençlerde gözlemlenmektedir.[283] 19. yüzyılın başlarında Osmanlı idaresi, sadık bürokratlar ve subaylar zümresini teşkil etmek maksadıyla Mısır'da ilk kez Avrupa tarzı bir eğitim sistemini ihdas etmiştir.[284] Ne var ki Britanya işgali altında eğitime yönelik yatırımlar ciddi surette kısıtlanmış, daha evvel ücretsiz olan laik devlet okulları bu dönemde öğrenim harcı tahsil etmeye başlamıştır.[284]

1950'li yıllarda Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnâsır, tüm Mısırlılar için kademeli olarak ücretsiz eğitimi hayata geçirmiştir.[284] Mısır'da kullanılan müfredat zamanla diğer Arap ülkelerinin eğitim sistemlerine de nüfuz etmiş; bu ülkeler çoğunlukla Mısır'da yetişmiş öğretmenleri istihdam etmiştir.[284] Ancak eğitim talebi devletin ayırabildiği kaynakların çok ötesine geçince, kamu eğitiminin niteliğinde hissedilir bir gerileme yaşanmıştır.[284] Bu eğilim günümüzde öğretmen-öğrenci oranının çoğu kez elliye bir oranına kadar yükselmesine ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kalıcılığına vücut vermiştir.[284]
Mısır'da altı yıllık ilkokul ile üç yıllık hazırlık okulunu kapsayan temel eğitim altı yaşını dolduran her çocuğun hakkı olarak tanımlanmıştır.[285] Dokuzuncu sınıfın ardından öğrenciler iki ayrı ortaöğretim güzergâhına yönlendirilmektedir: genel veya teknik okullar. Genel ortaöğretim, yükseköğrenime intikali hedefleyen bir müfredat sunar. Bu programın mezunları çoğunlukla Sanaviyye Amme adı verilen bitirme sınavındaki başarıları nispetinde yükseköğretim kurumlarına kabul edilir.[285] 2025 yılında Mısır, 2026'dan itibaren Sanaviyye Amme'nin yerini alacak yeni Bakalorya Sertifika Sistemini uygulamaya koymuştur.[286]
Teknik ortaöğretim iki kola ayrılmaktadır: üç yıllık temel eğitim programı ve beş yıllık ileri düzey program. Bu okullardan mezun olanların final sınavlarındaki derecelerine bağlı olarak yükseköğrenime geçiş imkânı mevcut olsa da bu geçiş çoğunlukla istisnai niteliktedir.[285]
QS Dünya Üniversite Sıralamaları 2025 verilerine göre 15 Mısır üniversitesi listeye dâhil edilmiş; bunlar arasında en üst sırada Kahire Üniversitesi yer almıştır. Onu, konumunu 410'unculuğa yükselten Kahire Amerikan Üniversitesi takip etmektedir. Birçok Mısır üniversitesi, bir önceki yıla kıyasla sıralamada ilerleme kaydederek yükseköğretimde süregiden iyileşmeleri yansıtmaktadır.[287]
Ülkede bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerini modernleştirmek gayesiyle yeni araştırma enstitüleri açılmaktadır. Bu doğrultudaki en güncel örnek Zevail Bilim ve Teknoloji Kenti'dir. Mısır, 2024 yılında Küresel İnovasyon Endeksi'nde 86. sırada konumlanmıştır.[288]
Remove ads
Dış bağlantılar
- Ekonomi Bakanlığı Mısır Ülke Masası13 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Ayrıca bakınız
Notlar
- Edebi Arapça ülkedeki tek resmî dildir.[1] Mısır Arapçası ise konuşulan dildir. Diğer lehçeler ve azınlık dilleri bölgesel olarak konuşulmaktadır
- Mısır nüfusunun yaklaşık %90’ının Müslüman, %9’unun Kıpti Hristiyan, %1’inin ise diğer Hristiyan mezheplerine mensup olduğu tahmin edilmektedir ancak bu oranlara dair tahminler farklılık göstermektedir.[259][260][261] Microsoft Encarta Online da benzer biçimde, toplam nüfusun %90’ını Sünnilerin oluşturduğunu tahmin etmektedir.[262] Pew Forum on Religion and Public Life ise Müslüman nüfusu daha yüksek bir oranla, %94,6 olarak hesaplamıştır.[263] 2017 yılında devletin resmî gazetesi Al Ahram, Hristiyanların nüfus içindeki oranını %10 ila %15 arasında tahmin etmiştir.[264]
Kaynakça
Dış bağlantılar
Wikiwand - on
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Remove ads